26 Mayıs 2008 Pazartesi

Kara sineklerin çay tutkusu...

İlginç yaratıklar şu karasinekler. Sabahtan beri bir çay içirtmediler bana. Sanırım onlar da benim gibi çayı pek seviyorlar. Nedense tüm uğraşları çayımdan yudumlamak. Bunun için bütün güçleriyle vızıldayıp çayımdan almak için izin istiyorlar sanırım. Ama hayır hayır izin istemeden dalıveriyorlar bardağımın içine. Bağırmalarının asıl sebebi sanırım dalış yapmadan evvelki mutluluk çığlıkları. Bana verdikleri rahatsızlıktan dolayı özür dilediklerini sanmıyorum içtenlikle.
Bir sinek olmak istemezdim sanırım. Siyah rengi oldum olası severim fakat onların siyahlıkları nedense beni pek cezbetmiyor. Sanırım mikroplu olduklarını düşündüğümden. Acaba sinekler onlarla ilgili bu düşüncelerimizi bilebilselerdi ne hissederlerdi. Bana sanki umursamazlar gibi geliyor. Çünkü sinek biraz gamsız bir hayvan. Hani bazı insanlar gibi. Söylenenleri pek de takmayan kafasına göre yaşayan. Git dedikçe geri gelmekten çekinmeyen belki de. Tanıdığım bir kaç insana benziyorlar karasinekler. Düşünsenize belki de sinekler bize dokunduklarında kendilerinden bir parça bırakıyorlardır. Belki de o insanlar sineklerle fazla temas etmemeliler. Neyse işin şakası tabi bu. Cezayir de çok karasinek var. Her yerdeler. Eminim Türkiye de bu kadar sinek yoktur. Öyle yapışkanlar ki şaşırıyorum. Arılar gibiler. Şu iğnelerini etimize takıp sinsi sinsi gülenlerden. Burda bir de kocaman voz voz böcekler var. Karafatmanın kanatlı olanlarından. Ayyy o kadar iğrençler ki. Onlardan çok ama çok korkuyorum. Dün kaldığımız odaya girdi bir tanesi, çıktı sanmıştım. Meğer halının altına girmiş. Ben de çıplak ayaklarımla dolaşırken bişeyin üzerine bastığımı hissettim, ayağımın altında bir kabartı vardı. Yavaşça halının dışına ittim böcüğü ayağımla bir de ne göreyim ıyyy voz voz böceeek. Bastım tabi çığlığı. Sonrada ayakkabıyla abandım hayvanın üzerine. Üzüldüm sonra da. Öldü gitti hayvancık. Ama inanın düşünemedim onun üzerime konduğunu hatta tepemde vozladığını. Yine de şu böcekler de olmasa diyemiyorum çünkü onlarla ilgili bir sürü şey okuduğumda ekolojik sistemde hepsinin ayrı bir yeri olduğunu görüyorum. Ve ne kadar enteresan yapıları olduğunu. İşte bu çirkin karasineğin marifetleri:
Sinek, saniyede 500 kere kanat çırpar ve müthiş uçma yeteneği vardır. Onu önemli kılan bir diğer özelliği ise, müthiş komplekslikte binlerce merceği olan gözleridir. Bir sinek, başının sağ ve sol taraflarında 4000'er ayrı bölme bulunan, toplam 8000 bölmeli petek gözlere sahiptir. Bu 8000 bölmenin her birinde, görüntüyü farklı açılardan gören birer mercek vardır. Sinek bir çiçeğe baktığında çiçeğin tüm görüntüsü, sineğin sahip olduğu 8000 ayrı mercekte ayrı ayrı belirir. Sineğin beynine ulaşan bu farklı görüntüler, bir yap-boz oyunundaki parçaların birleşmesi gibi birleşirler. Bu binlerce farklı parçanın birleşmesi sonucunda ise sinek için anlamlı bir çiçek görüntüsü oluşur. Ne kadar enteresan değil mi?


Yeşiller

Yeşil rengi çok severim. Kırmızıyla uyumuna da bayılırım. Eskiden yemediğim bazı sebzeleri şimdi öyle büyük bir iştahla yiyiyorum ki kendime şaşırıyorum. En son yemeyi sevdiğim yeşil enginar. Görüntüsünü her zaman çok sevmiştim. Sanki oya gibi işlenmiş izlenimi verirdi hep bana. Türkiye seyahatim de annem bana enginarı nasıl ayıklayacağımı da öğretti. Şimdi evime gidip enginar pişirmek ve afiyetle yemek için sabırsızlanıyorum.

Ispanağa gelince; onu hep sevdim. Temel reis gibi güçlü kuvvetli yapmadı beni ama olsun ben safinaz olmaya da razı oldum. Gerçi şimdi tombik bir safinaz oldum.

Karnabaharın kızartmasına bayılıyorum sarımsaklı yoğurtlu.

Annem hep anlatırdı bana faydalarını bu yeşillerin. Ben de sevdiklerimi, faydalarını bildiğim ve araştırıp öğrendiğim kadarıyla yazmaya çalışacağım. Yemeyenlere hepsini şiddetle tavsiye ediyorum. Hayatın başka taraflarını da görmek istiyorsanız yeşile verin kendinizi derim.


Enginar:

Enginarın sayısız derecede vücuda faydası vardır ve tam anlamıyla bir şifa hazinesidir. Bağırsak boşaltıcı ve idrar sökücü etkileri vardır. Ayrıca son derece lezzetlidir.

"...Enginar’ın en önemli etken maddesi cynarindir. Cynarin hem karaciğeri hem safra kesesini uyarır. Böylece bir taraftan safra asidi salgılanır diğer taraftan safra asidi barsaklara boşaltılır. Böylece barsaklardaki yağlar daha hızlı bir şekilde parçalanır. Bunun anlamı kolesterol ve trigliseridler daha az absorbe edilmiş olur.
Enginar kolesterol ve trigliserid düşürücüdür. Bu nedenle enginar damar sertliğine karşı önemli bir bitkidir.
Enginarın çok önemli bir etkiside “rahim ağzı kanserini” tıp literatüründeki ismiyle “cervix canser” i önlemesidir. Enginar aynı zamanda diyabetliler için kan şekerini düşürücü etkiye sahiptir. Bu etkiyi enginardaki insülin maddesi sağlar.
Enginar hazmı kolaylaştırır ve vücuda alınan daha kolay parçalanmasını sağladığı için kilo verme diyetlerinde kullanılabilir.
Ayrıca enginar safra kesesi ve safra kanallarının daha rahat çalışmasını sağlar.
Enginarın diğer bir önemli özelliği de birçok insanın derdi olan kabızlığı önleyici etkisinin olmasıdır. Enginar ayrıca safra kesesinde taş oluşumunu önler. Enginar içerdiği maddeler nedeniyle kalbin ve kalp damarlarının en yakın dostudur. Kalp damarlarının rahat çalışmasını sağlayarak kalp krizi risklerini önler..."


Kereviz:

Uyarıcıdır. İdrar söktürücüdür. Kanı temizler. İçerdiği apiol adlı madde nedeniyle idrar yollarını da temizler. Gaz söktürücüdür. İştahı açar, sindirimi kolaylaştırır. Sinirleri yatıştırır. Bedeni güçlendirici toniktir. Romatizma, artrid ve gut tedavisinde olumlu etkileri vardır. Eskiden beri afrodizyak etkisi olduğu varsayılmaktadır.


Ispanak:

Vücudun dayanıklılığını artırır. Kansızlığı ve gelişme bozukluğunu giderir. Soğuk algınlığına karşı korur. Kalp ve gelişme bozukluğunu giderir. Kalp adalelerini kuvvetlendirir. Ruhi çöküntünün sıkıntılarını giderir. Kan miktarını artırır. Ağız, boğaz ve göğüs hastalıklarında faydalıdır. Kanser ve veremden korur. Hamilelerde faydalıdır. Doğacak bebeğin güçlü olmasını sağlar. Yara, yanık ve dolamada da faydalıdır. Dişlerin çürümesini önler. Şişmanlık ve şeker hastalığına da faydalıdır.

Yeşil Fasulye:(Ayşe Kadın)

Taze fasulye, bedeni ve zihni yorgunlukları giderir. Vücudun kuvvetlenmesini sağlar. Pankreas bezi’nin gereği gibi çalışmasına yardımcı olur. Şeker hastalığını önler ve kandaki şeker miktarını düşürür. İdrar tutukluğunu giderir. Albümini düşürür. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer yetersizliğini tedavi eder. Kalbi ve böbrekleri kuvvetlendirir. Kalp çarpıntılarını giderir. Zehirlenmelerden sonra yenilecek olursa; çabuk iyileşmeyi sağlar.


Bol yeşilli günler diliyorum hepimizee...

Bir "Var mıyım yok muyum" da benden...

Sevgili arkadaşım serpil(http://haydins.blogspot.com/ )başlatmış sanırım bu olayı ben de okumuştum uzun zaman evvel yazısında ama unutmuşum bloğumda yazmaya. Şimdi başka bir sitede görünce dedim ben de hemen yazmalıyım. İlk okuduğumdan beri baya hoşuma gitmişti çünkü. İşte bunlar da benim var ile yoklarım:
-Eşimle bir ömür mutlu mesut yaşamaya varım,
-Hala daha ailemin minik kızı olmaya varım,
-Küçük şeylerden mutlu olmaya her daim devam etmeye varım,
-Odam bir sürü kitapla dolsa da yine de deli gibi kitap almaya varım,
-Renkli şeylerin hayatıma renk katmasını sevmeye varım,
-Yemek yemeğe hem de homini gırtlak yemeğe varım,
-Çocuklar gibi oyunlar oynamaya varım,
-Kalemler,defterler,silgiler,kelamkutular dolu çekmecelere varım,
-Güneşin altında uzanmaya,kitap okumaya,denizin sesini dinlemeye,sonra şıpır şıpır yüzmeye varım,
-Lüzumsuz da olsalar kıyamadığım eşyalarımı biriktirmeye varım,
-Bana türlü abukluklar yapmış insanları affetmeye varım,
-Tekrar tekrar izlediğim türk filmlerini yeniden izlemeye varım,
-Her ne sebeple olsun yalan söylememeye varım,
-Sabahları aynı hayata uyansakta farklıymış gibi hissetmeye varım,
-İçinde iyilik barındıran her şeye varım!!!
-Hileye yönelmeye ve hırsa kapılmaya yokum,
-Yüze gülüp arkadan farklı davranmaya yokum,
-Etrafımda yüzlerce insan olmasına ama yalnız hissetmeye yokum,
-Her ne kadar yalnızlığı seviyor olsam da uzun yalnızlıklara yokum,
-Sevdiklerimi sevmekten vazgeçmeye yokum,
-Aldığım kiloları sanki bir parçammış gibi yıllarca içimde barındırmaya yokum,
-Süzen gözlerle beni sınayan insanlarla aynı ortamlarda bulunmaya yokum,
-Yolculuklarımı uçakla yapmak zorunda olsam da uçak stresi yaşamaya yokum,
-Yıllardır biriktirdiğim eşyalarımı, yazılarımı, defterlerimi atmaya yokum,
-İçimdeki koca çocuktan kurtulmaya yokum,
-Sevdiğim adamdan uzak kalmaya yokum,
-Mutsuz ve melankolik ve de gülümsemeyen insanlara tahammül etmeye yokum,
-İçten olmamaya,rol yapmaya yokum,
-İçinde bir nebze de olsa kötülük barındıran herşeyde yokum!!!

25 Mayıs 2008 Pazar

Renkli kaseler,vazolar,kaplar

Evimde özellikle renkli objeler kullanmayı çok seviyorum. Kırmızı tencereler, üzeri desenli tabaklar, kocaman kocaman ve yine renkli bardaklar ve kupalar v.s. Bu konuda anneme benzemişim o da renkli şeyleri çok sever, hem de çok. Yine Tepe Home da, İkea da, Paşabahçe de böyle rengarenk, kullanışlı ve güzel mutfak eşyaları bulmak mümkün. Buralar benim favori yerlerim. Her gidişimde saatlerce vakit geçiririm oralarda. Evde bardakta ve kupadan geçilmemesine rağmen mutlaka her gittiğimde bir bardak bir çanak falan alırım. Bu sefer Paşabahçe ye gidemedim çünkü İzmitte Paşabahçe yok. Ama yeni bir Tepe Home açılmış. Kocaman ve o kadar güzel şeyler var ki içinde. Çiçekler, tabaklar, yastıklar, mumlar, koltuklar, masalar, mutfaklar. Özellikle Goblen desenli koltuklara ve yastıklara bayılıyorum. Belki biraz ağır kaçabilir bazı durumlarda ama ben takım almak taraftarı olmadım hiçbir zaman. Her koltuk birbirinden farklı ama uyumlu olmalı bence. Ayrıca her evde muhakkak berjer olmalı bana kalırsa ya da bir okuma koltuğu. Tembellik yapıp başka dünyalara yolculuklar yapabilmek adına. Şu anda cezayirdeki evimizdeki koltuklarımız pek renkli değil kahverengi. Ama evimiz her geçen gün daha da güzelleşiyor. Eşimle ben evimizle uyumlu olacak şekilde devamlı yeni bişeyler ekliyoruz eşyalarımıza. Ve bu benim çok hoşuma gidiyor. İnsanın evinin istediği gibi olması ve oraya vardığında huzur doluyor olması çok önemli bence. Türkiye seyahatimde izmire gittiğimde kandimi yine tutamayıp ikea dan kendime bej rengi bir masa örtüsü, oan uygun renkli ve uzun kapak belki buna amerikan servis de denilebilir ya da şementotablo.(umarım böyle yazılıyordur:)) Ve de çok güzel ve minik, çivit mavi ince bir battaniye. Hani şu koltukta otururken üzerimize aldığımız veya koltukların üzerine de dekoratif olarak kullanılabilenlerden.
Arkadaşım Serpil İkeadan çok güzel kumaşlar aldığını söylemişti ve onlardan çok güzel gözlük kılıfları yapmıştı. Sitesinde görebilirsiniz; http://haydins.blogspot.com/ dan. Bende onlardan almak istedim ama o kadar genişlerdi ki açıkçası nasıl kullanacağımı kestiremediğimden kararsız kaldım ve en sonunda almaktan vazgeçtim. Ama şimdi bazen içimden keşke alsaydım diye geçiriyorum. Onun yerine kendime rengarenk yünler aldım ve örmeye başladım bile. Bir sonraki yazımda bundan bahsedip resimlerini göstermek istiyorum hepinize.

Yaşamınızda bol renkli günler diliyorum..


Eurovision 2008

Dün gece yine her zamanki gibi bir eurovision macerası yaşadık. Komşuşuk ilişkilerinin yine ne derece önemli olduğunu gördük hep birlikte. Herkes benim gibi düşünüyormu bilmiyorum ama bana biraz manasız geliyor bu davranışlar. Yeteri kadar önem verilmiyor belki de ya da bu kadar önem verilmemesi mi gerekiyor. Neticede ben puanlamanın hakkıyla yapıldığına inanmıyorum. Herkes çıkar ilişkisi içinde olduğu ülkelere oylarını dağıtıyorlar.
Mor ve Ötesine gelirsek; ben çok eskilerden beri takipçisiyimdir bu grubun. Şarkılarını her zaman heyecanla dinler, çalar ve de çok severim. Hatta gitarımla ilk çaldığım parçalardandır mor ve ötesi grubunun parçaları. Bence dün geceki performansları da gayet başarılıydı. Zaten Harun'un başarısız olabileceğini düşünmüyordum. Tabi diğerlerinin de.

Yıllar evvel Ankarada okurken ben Sakarya caddesinde bir "Limon"bar vardı. Oraya gitmeyi çok severdim. Şimdilerde sanırım başka bir mekan haline geldi artık. O zamanlar bundan yaklaşık beş altı sene evvel falan gelirdi mor ve ötesi oraya. Çok da güzel performans sergilerlerdi biz de kendimizden geçerdik. Gençlik işte. O zamanlar bir grup kurma hayalimiz bile vardı. Hatta adını bile koymuştuk ev arkadaşım özgeyle. "Hiatus" yani herşeyin içindeki boşluk manasına geliyor. Ne yazıkki bu grubu hiçbir zaman kuramadık. Hayallerimizde yaşatmaya devam ediyoruz tabiki.


"Herkese hayatının bir anında muhakkak mor ve ötesi dinlemelerini öneriyorum."


Eurovision da yedinci olmak bence düşünüldüğü kadar kötü de değil. Sonuçta bunun çok fazla getirisi olduğuna inanmıyorum. Ayrıca şunu söylemeden edemeyeceğim. Bence bizim de şarkımızı ingilizce söylememiz gerekiyordu. Ama tabi bu naçizane fikrim. Türkiye'nin başarılı olduğu daha çok nokta var bence. Ve ben zamanla daha iyi yerlere geleceğimize inanıyorum. Eurovision da başarılı olalım ya da olmayalım...


Sevdiğim Şeyler

Sevdiğim o kadar çok şey var ki öncelikle hangisinden bahsetmeliyim inanın bilemiyorum. Ama aklıma ilk gelenden başlayıp öyle devam edeceğim.
Çekmeceli dolaplar şimdilik aklıma ilk gelenler. O kadar çok seviyorum ki minik minik bir sürü çekmecesi olan dolapları. Envayi çeşit eşya almaya müsaitler ve görünüş olarak da son derece cezbedici benim için. Özellikle ahşap olanları. Tabi renkli olanları da gözardı etmemek gerekir. Bu tarz şeylere en çok tepe home de ve ikea de rastlamak mümkün. Oralara her gittiğimde ağzım bir karış açık dolaşıyorum. O renklerin uyumu, dekoratif malzemelerde güzelleştirilmiş onlarca oda, dolap ve kitaplar. Tanrım cennet gibi. İşte sevdiklerimden bir kaç örnek size:




24 Mayıs 2008 Cumartesi

Türkiye Dönüşü

Herkese merhaba;
Cezayire geleli üç gün oldu bile. Zaman yine hızla akmaya devam ediyor.Türkiye tatili beni inanılmaz derecede rahatlattı. Çok güzel zamanlar geçirdim. Keşke eşimde benimle olabilseydi o güzel günlerde. Ama inşallah ağustos da birlikte güzel bir tatil yapacağız sevdiklerimizle.
Orada günler boyunca hiç bilgisayar kullanmadım diyebilirim. Burda zaten yeterince haşır neşir oldum bilgisayarımla oradayken sadece ailemle arkadaşlarımla eşyalarımla ve bana ait olan bir çok şeyle olmaya çalıştım. Öyle ilginç ki şu an burda olmak. Hem çok alışık olduğum bir duygu hem de yepyeni bir deneyim gibi benim için. Belki de daha gelişimin idrakına varamamışımdır. Oradaki herşeyi ve herkesi öyle çok özlemişim ki. Yine de bunca güzelliğin içinde bir yanımda eksikti tabiki. Kocamı Cezayirde bırakmıştım evlendikten sonra ilk kez. Onu deliler gibi özledim. Birbirimize ne de güzel alışmışız. Alışkanlık kimilerine pek güzel bir kelime gibi gelmeyebilir ama bence öyle değil. Ona alışmayı seviyorum ve bu hiçbir zaman bana rahatsızlık vermeyecek. Belki de kendimize de bu denli alışsak fena olmaz.
Evimde olmak yeniden inanılmazdı. Herşey bıraktığım gibiydi hiç değişmemiş. Kaldığım yerden devam ettim adeta sanki hiç gitmemişim gibi. Annemlerde öyle söyleyip durdular zaten sanki uzaklarda değilmişim de hep onların yanındaymışım gibi hissettiler. Zaten bir yanım hep onlarla bunu bildiklerinden olsa gerek. Onlar benim herşeyim.
İnsan her gün yeni birşeyler öğreniyor hayattan. Yeni bir şeyler keşfediyor koskocaman ve aynı zamanda da ceviz kadar küçük bu dünyadan. Bu gidiş de bana birçok şey öğretti. Ayna tuttum sanki kendi suretime, hayatıma, yaşadıklarıma. Bol bol gezdim her şeye ve her yere daha detaylı baktım, inceledim. Şehrimin ne kadar da güzelleştiğini gördüm yeniden ama insanların da bir o kadar yabancılaştığını. Eskiden çarşıya çıktığımızda annemlerle caddeyi bir adımla geçtikten hemen sonra başlardı tanıdık sohbetleri. Şimdiyse çoğunluk hiç aşina olunmayan yüzler. Yine orası doğup büyüdüğüm yer. Başka hiçbir yer gibi değil.
Artık çok fazla arkadaşım yok belki de böylesi daha iyi. Bir avuç insanız ama içimizde kocaman dünyalar barındırıyoruz. Ve ben o bir avuç arkadaşlarımı çok seviyorum.
Tatildeyken izmire de gittim. Funda annem, Tuna babam ve Mümü Can'la birlikte çok güzel vakit geçirdik. Sevdiğim adamın şehrinde, onun kendi dünyasında,evinde, odasında,gezdiği yerler olmak beni son derece mutlu etti. Onu hep içimde,kalbimde hissettim. Birlikte yedik birlikte içtik. Sevgimizi paylaşırken sevdiklerimizle ondan da tutam tutam serpiştirdim benimkilerin yanında. Böylece herkes çok daha mutlu oldu.
Şimdi yeni hayatımdayım eskisi gibi. Gelirken kendime yeni boncuklar,renkli yünler, okunacak güzel kitaplar aldım. Havaalanında bavulumun içinden bişeyler çıkartıp başka bir çantaya yerleştirmem bile gerekti aldıklarımı:)Ama sanki hala hiçbirşey getirmemişim gibi hissediyorum.
Eşyalara bağlı bir insanım nedense. Bana ait olan herşeyi yanımda getirmek istiyorum. Her ne kadar taşırken içimden söylensem de. Bu da bana ait bir tavır işte. Sanırım her zamanda böyle olacak.
Döndüğüm için hüzünlüyüm ama aynı zamanda da yine sevdiğimin yanında olduğum için mutluyum. Duygularım iç içe. Ama böyle olması da güzel. Özlemek de ayrılık da hüzünde hayatın içinde ne de olsa. Ve bizde onun bir parçasıyız.
Bol yazılı günler başlamıştır benim için artık. Umarım severek okumaya devam edersiniz.
Yeni bir yazıda görüşmek üzereeee...