31 Mayıs 2010 Pazartesi

Yeni aktivitemiz spor

                                   
"Yine epey olmuş yazmayalı. Her gün bugün yazacağım diyorum; ya işten fırsat
olmuyor ya da internetin azizliğine uğruyorum. Neyse bugün aksilik olmayacak gibi:) Haziran gelmeden bir mayıs ayı yazısı daha yazmış olayım bari."

Kendime yeşil çay yaptım bir bardak. Limon olsaydı içine sıkacağım daha güzel olacaktı ama ne yazık ki yok. En çok bergamot aromalı yeşil çayı seviyorum mis gibi kokan. O da bitti. Türkiye'ye gidelim yine alacağım birkaç paket depolayacağım. Demlemesi var burada ama onu da içemiyorum acı geliyor. Kendimce bir detoks bu da işte. Çok anlamam zira o konulardan.Yine de kadınların ortak derdi olan kilo vermek konusunda bende epeyce çaba gösteriyorum yaz vesileyisle. Nedense erkeklerde yok bu sorunlardan. Onlar kilo alabilir göbek yapabilirler. Kadınlar hep fit olmalı, yaşlanmamalılar!  O yüzden ben de spora başladım bir süre evvel. Çok rutin bir şekilde gidemesem de artık gidebileceğimi görerek ve bilerek rahat ettim. Hem yeri yakın hem de çok temiz bir yer. Pek beğendim ben. Oldukça da sakin. Zaten bayanlara özel seansları var. Spor aletleri haricinde; masaj, sauna, hamam, aerobik, jakuzi, havuz, su jimnastiği de var. İstediğine girebiliyorsun bayanlara özel olan günler ve saatlerde. İki gün gittim spora. Bir sürü yeni alet vardı. Beğendim memnun kaldım. Havuza da bir defa gittim. Havuz epey büyüktü ve sadece 3 bayandık bir de bayan öğretmen vardı jimnastik için. Çok eğlendim ve bol bol da yüzdüm. İyi geldi çok. Daha sonra da jakuziyi denemek istiyorum ve tabi bir de masajı.

Şimdi gelelim fotoğraflara. Bakalım benim kadar beğenecek misiniz siz de..

Burası spor salonuna girdiğimiz kısım. Bir sürü ayna var en sevdiğim kısmı da burda. Aynanın karşısına geçip esneme hareketleri yapmak güzel oluyor. Ben pek  yapamasam da:) biraz hamlamışım. Yavaş yavaş açılıyorum ama. Şantiyedeki futbol sahasının etrafında yürüyor ve koşuyorum erkekler futbol oynayacakları zaman. Bir de ekstradan basket potaları ve voleybol için de file koydular. Yakında onları da oynamaya başlarız sanırım.


Burası da spor salonundan farklı bir kare. Yürüyüş bandı, bisiklet, mekik aleti, ay yürüyüşünün farklı bir modeli ismini bilmediğim, selülit için titreme kemeri, kürek çekme aleti de var ve tabi bunların bazıları çok fonksiyonlu. Ben oldukça beğendim. Ayrıca düzenli ve tertemiz.


Burası heyecanla girmeyi beklediğim büyük jakuzi. Pek beğendik bunu da. Koruma amaçlı ve tabi temizlik amaçlı bir kapak yapmışlar fotoğraftaki gibi. Bence harika fikir. İçinde fokur foku kaynıyor mavi ışıklı sular :)


Burası masaj odalarınının bulunduğu yer. Odaları ayrı ayrı çekemedim ama bir ara çekerim yeniden. Bekleme salonu da çok güzel ayrıca. Ferforje koltuklar, şezlonglar, güzel bir giriş ve duvarda sevimli sticker'lar var. Ayrıca bu masaj odalarının yan taraflarında kuaför salonu da var.


Burası daaa en sevdiğim kısım. Kocaman bir havuz. Hemde çocukların havuz saatinden sonra pek kimse olmuyor sanırım. Biz gittiğimizde bir bayan öğretmen vardı, iki minik öğrence vardı ve tabi biz üç arkadaş..Su jimnastiği yaptık, bol bol yüzdük. İlk girdiğimde kenarlardaki şezlonglar çok çekici geldi ama inanın gidip oturmadık bile havuza girmek varken. Suyu da ılıktı. Ne üşütecek kadar soğuk ne de zevk vermeyecek derecede sıcak. Tizi-ouzou için bence bulunmaz nimet. Gördüğüm kadarıyla da epey talep var. Bizim gittiğimiz günün boş olmasının sebebi cuma günü yani tatil günü olmasıydı. Yoksa diğer günler epey faaliyet var. Özellikle de anne babalar mini mini çocuklarını yüzmeye getirmişlerdi ben çok sevindim görünce.

Bu fotoğraf başka bir günden alındı aslında ama yine de burada yayınlamak istedim. Fasulyeler çok lezzetliydi tavuk da öyle tabi. Bir terzi keşfetmiştik epeyce uzakta aslında. Oraya kadar yürüyorduk bazen yorulup taksi ya da dolmuşla dönüyoruz hatta eve yakın yerlere kadar. Keşfettiğimiz pek çok yer var. Güzel yerler. Burası da Mistique restorant. Ara sıra gidiyoruz. Peynirli penne'si çok güzel. Ayrıca ev yapımı dondurmaları var. Buralara gelenlerin denemesini tavsiye ediyorum. Aklınızın bir köşesinde dursun..

Daha sonra dondurma yemeden duramadım tabi. Bu da en şebek halimle ben. Çilekli dondurmanın çileğine canavarca saldırırken. Yalnız üzerindeki surup vari kıvamı pek beğenmediğimi itiraf etmeliyim. Yalnız çilekler muhteşemdi. Burada yediğim lezzette kavunu, çileği ve üzümü başka hiçbir yerde yemedim. Türkiye de buna dahil. İnanılmaz lezzetli ve mis kokulu meyveleri var. Ayrıca domatesleri de köy domatesi gibi oluyor mis gibi kokan ve kıpkırmızı üstelik de sulu..Isıra ısıra yiyebilir insan.


Bu da arkadaşım Lin'in yediği Banana Split. O da epey güzeldi. Duygu da kahveli bir dondurma yedi onu da tattım dayanamadım ve çok beğendim..


Lin ve Melika bana poz verdiler yine..Melika da çilekli dondurmayı pek sevdi. Daha sonra da yorulduğumuz için  ve havanın da sıcak olmasından dolayı taksiye binip döndük. Fotoğraflar iki ayrı günden alıntıdır. Diğer gün de dolmuşa binip döndük evimize. Ki bence dolmuş daha eğlenceliydi. İçi yeşile boyanmıştı ve tavanı kırmızı deriyle kaplanmıştı. Bir de minik düğmeleri vardı kaplamanın. Sonra geleneksel objeler asılmıştı her bir yana tesbih vs. Bir de tabi kabil müziği çalıyordu. Kendimi eski bir filmde gibi hissettim. Hem de dolmuşun daa güvenli olduğunu söylediler. Bundan sonra istikametleri öğrenip yorulduğumuz zaman dolmuşa bineceğiz.


Bu da taksi ile dönüşümüzden bir kare:)
Mutlu ve güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle..

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Günler günlerin ardında

Kaç gündür yine yazacağım deyip duruyorum kendi kendime blogu açıp açıp. Yok bir türlü olmuyor. Susam sokağındaki karakter gibi oldum şarkıyı yanlış söyleyip sonra olmuyor olmuyoorr diye kafasını piyanoya vuruyordu hani vampir miydi o hatırlayamadım şimdi.

Ofisteki masam nasıl da dağınık. Bugün Türkiye'de ne kadar güzel bir cumartesidir diye düşünüyorum. Orada olsam yapacaklarım geliyor aklıma. Zaman yolcusu olsam bir an gitsem ve dönsem yeter miydi acaba bana? Sanırım bir daha dünyaya gelirsem yalvar yakar olacağım '...lütfen lütfen kimseye söylemeyeceğime söz veriyorum yeter ki sihir yapabileyim ben de uçabileyim..' diyeceğim..

Dün tatil cuması olmasına rağmen evdeydik. Kedicikle bol bol oynadım. Yemek bulaşık ve çamaşır durumlarını saymıyorum kadın olanların ulvi görevi bu nasılsa artık anladık...ahh ahh annemin kulaklarını çok çınlatıyorum bazen beni erkek doğursaymış diye ama geçti artık tabi:) Ne çok isterdim erken uyanmayı kendi isteğimle böyle huzur ve mutlulukla sonra daha ağzıma lokma koymadan sakince yola koyulmayı elime fotoğraf makinamı alıp. Şehri keşfedip o mahmurluğu yaşamayı isterdim. Türkiye'ye gidince keyfini çıkartacağım bu sefer söz veriyorum kendime. Sabahın ışıklarına eşlik edip gecenin ışıltısında kapayacağım gözlerimi yorgunluğumu derinlere saklayıp. Daha çok şey yapacağım diyorum her gün peki beni bundan alıkoyan ne? İçimdekiler sanırım. Neden daha hırslı bir insan olamıyorum ki? Maymunum ben. Biliyorum. Almayı seviyorum. Bir gün ihtiyacım olacak biliyorum ve olduğunda da kullanıyorum elimdekileri ama böyleyim işte. Böyle olmasam ben olmam. Bu saatten sonra da başkası olamam ve olmaya da çalışamam zaten. İçimdeki ben'i seviyorum. O çocuk kalmışlığımı..

Daha net şeyler yazmaktı amacım.Örneğin gezdiklerimi gördüklerimi, spora başladığımı yerini yurdunu, yaptıklarımı yapamadıklarımı...Ama bu seferlik böyle oldu. Deneme aşaması şu an aslında. Uzun zamandır yazmıyorum ya pratik yapıyorum. Belki bugün gün içerisinde yeniden yazarım. O zaman birkaç foto da ekleyeceğim. Şimdi öğlen yemeğine kadar biraz fransızca notlarımı gözden geçireyim. Öğlenden sonra fransızca dersim var bir saat. İş yerine de hoca geldi artık mesai yapıyor burada. Boş vakti olanlar istediği zaman gidip çalışabiliyor. Bende böyle yapacağım bundan sonra. Tembellik etmek yok. Birileri seninle yapmıyorsa bazı şeyleri kendi kendine yapmaya alışmalısın yeniden...Bağımlı olmamayı öğrenmeli insan. Sonra yalnızlığıyla başbaşa kalınca elini nereye atsa kırıyor yıkıyor içindekileri..Yıkmamayı öğrenmek lazım..

Keşke bugün burada da tatil olsa yine. Tek gün yetmiyor ki insana. Dün gitti bile bugünün sonuna da az kaldı. Yiyoruz çok sevdiğimiz bir yemek gibi zamanı. Doymuyoruz yemeğe. Oysa sonradan anlıyor insan sevdiği yemeği en son tüketmesi gerektiğini; önceden yerse sonradan gelenler onun tadını alıp götürüyor. 

Herkese mutlu haftasonları. Bizim için de orada olmanın ve tatilin keyfini çıkartın olur mu?

6 Mayıs 2010 Perşembe

Bazen ya da sadece; piknik vesaire

Günler yine birbirini kovalarken biz sanki olduğumuz yerde sayıyor muyuz acaba? Yine aynı şeylerden bahsetmeyeceğim korkmayın:) Zira bunlar yaşlılık alametleri gibi geliyor zaman zaman. Birçok kişi diyor "...bu ne kaygılı bir hal böyle" diye. Sanırım özledim yine memleketimi, ailemi, arkadaşlarımı, denizi, havayı, sadece oralarda olmayı.. Bu yüzden bu haller. Bazen oluyor işte...

Havalar yine kararsız. Aynı ben..Uzun zaman ara verip yazmayınca hangisini sıralayacağını bilemiyor insan yazma anı geldiğinde. Ama kelimeler bana hep mutlulukla eşlik ediyor biliyorum. Ne de olsa birlikte yalnız olmayı biliyorum onlarla.

Bu sıralar biraz karamsarlığa kapılıyorum. Diyorum beni eskisi kadar çok okumuyorlar neden acaba? Beni çoğu zaman ziyaret eden arkadaşlarım  pek uğramıyorlar. Yoksa sıkıldılar mı benden, yazdıklarımdan? Sadece düşünüyorum.

Yazmayalı çok şey yaptık buralarda. Pikniğe gittik, sevindik, üzüldük, hüzünlendik, haberler aldık değişik v.b 
Fotoğraflarımı çoğaltma çabası içerisindeyim. Hard diskimden hala haber yok. Bekliyorum gelecek olan güzel şeylerin bir an evvel gelmesini...

İyi geldi orman havası hepimize. Böyle miniş çiçekleri görüp sevindik yazın geliyor olmasına. Ama sonra durup düşündük kimbilir ne kadar sıcak olacak yine diye. Fırına kapatılmışlık hissini hatırladık da bir an. Soğuk sulara atılma isteği geldi bir anda yerleşti içimize..

Sonra durdum ve uzandım haşırdayan yaprakların üzerine. Gökyüzüne baktım, hayale daldım, durdum bir de sadece..Ayaklarıma baktım sonra. Beni istediğim yere götüren o en çok sevdiğim iki güzel şeye. Daha iyi davransam onlara iyi olur dedim:) Yaz da geliyor ne de olsa yorulmamak ellerinde değil..

Böyle renksizliğin içinde renk alması şişlerin pek hoşuma gitti. İştahı da daha çok açıyor gibi üstelik. O domatesin sıcaklığı, o sarımsağı folyodan çıkartıp ağzıma atmanın lezzeti, ve hemen bir gıdım öncesi burnuma gelen kokusu olmuş patlıcanların..Kıskandırmak istemem ama piknik yapmak güzel bir şey. Bir de hamak olsaydı...


Bu da yaşlı ağacımız. Bir çok kişinin sırtını dayadığı, minik karıncaların yuvası ulu ağaç. Hem gölge yaptı bize hem de sonradan aniden bastıran yağmurdan korudu. Ağaçları seviyorum. Şair demişti ya hani "..bir ağacı anlayacak yaşta mıyım bilmiyorum.."diye. Sanırım daha alacak yolum var bu konuda. Dinlersen sesini duyarsın masallardaki gibi belki ama anlamak daha başka..Onu başarabilsek daha güzel olurdu hayat her anında..

Veee işte mangal canavarları göründü..Artık açlıktan çatalla şişi sıyırmaya bile üşenmişim. Direk yöntem üfleyerek komple ağza atma:) Herkesin yaptığı gibi..Kimse kibarlık  yapmadı o gün. Sonuçta bu bir piknik. Sonuna kadar keyfine varmak gerek dedik..İçimizdeki canavarı serbest bıraktık:)

İşte bunlar da diğer mangal canavarları. Yüzlerindeki mutluluğa baksanıza bir! "Offf birazdan bunları nasıl da löp löp götüreceğiz" diye düşünüyorlar sanırım..Aynen de dedikleri gibi oldu zaten. Bir saniye dinlendiğimizi hatırlamıyorum şahsen..


Bu da her pikniğin olmazsa olmazı bizim için. Eee közde patatesi de unutmadım tabi ama onu çekmeye fırsat kalmadı. Hemencik mideye indirdik zira..Zaten kahvemizi yudumladık ve kaçtık diyebilirim. Bir anda delice yağmur bastırdı. Azazga'daki sevimli maymunlar bile kaçıyordu yağmurdan yol kenarlarında..

Bir tek de biz vardık mangal yakarak piknik yapan tam Türk usülü. Onlar sadece birşeyler atıştırıyor kahve içiyor ve oturuyorlar. Biz maşallah tam techisat gitmişiz. Koltuklar, kilimler, el yıkamaya ve içmeye ayrı sular, fincanlar, kek, tart ve salata da cabası, domates biber patlıcan da sayılmazsa olmaz..Onlar pikniğin en kıymetlileri bir gece evvelden marina edilmiş et ve tavuktan sonraa.

Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum şimdiden. Belki yine yazamam evde internetimiz yok hala daha. Bence hava güzelse piknik yaparak değerlendirmek harika olur. Aklınızda bulunsun. Ne var ne yok alın yanınıza, topunuzu da unutmayın bu arada. Biz aldık, oynadık ama fotoğraflamayı unutmuşuz sanırım..

Mutlu kalın..

Not:Cezayir ile ilgili yazılar kaldığı yerden devam edecek merak edenler için..Hemde olabildiğince detayla..Arada böyle başka şeylerden de bahsetmek lazım tabi değil mi ama? Bir ara yeni diktiğim objeleri ıvır zıvırları broşları ve taçları da koyacağım. Nefes almamda en büyük yardımcım onlar ne de olsa yazmaktan başka..