13 Aralık 2010 Pazartesi

Ankara Ankara karlı Ankara

Ankaradayız. Uzuuuun zaman oldu geleli..Yine her zamanki gibi yazmakla cebelleşiyorum. Hep bu akşam yazacağım diyorum olmuyor. Ankara tam gaz devam ediyor soğuğa kar'a. İki senedir ilk kez kar gördüğüm için mutluyum. O pamuk görüntüyü çok özlemişim.Ama soğukla hiç aram yok. Hep aklımda bahar var yaz da değil..Zaman pek geçmek bilmiyor burada.Annemin ameliyat olduğu 15 günden fazla oldu. Şimdilerde daha iyi. Yavaş yavaş da daha iyi olacak inşallah. Zor zamanlar bunlar. Bütün aile bir arada olmak güzel oluyor. Burada iyiki teyzemler var. Düşünüp duruyorum böyle imkanımız olmasaydı izmitte napabilirdik diye. Biliyorsunuz İzmitteki doktorlar anlamadılar annemin hastalığını. Oyüzden pek de güvenim kalmadı açıkçası. Bu işler zaten epey çetrefilli. Herkes ayrı telden çalıyor. Hastanelerin halini görseniz herkes hasta herkes kanser. Özellikle de göğüs ve kolon (bağırsak)kanseri en çok görünenleri. Bir de kime sorsak sigara içmiyor. Tuhaf yani..Hani bangır bangır ya televizyonlar. Yine de tabi içmemek lazım hemen bırakmak lazım hatta yanından geçmemek lazım. Dünyaya dert yağmış diyorum ben.İçinde olmadan kimse anlamıyor. Doktorlar hastaneler bir alem. Tanıdık falan yoksa kimse suratınıza bakmıyor. Hele biraz sessiz çekingenseniz vay halinize. Cabbar olmak lazım böyle durumlarda, tuttuğunu koparmak hatta bazen cırlamak gerekiyor ki istediğiniz yapılsın. İlk hastane deneyimim oldu benim. Zor oldu tabi. İnsan tedirgin oluyor oysa her yer doktor hemşire. Yine de en yakınından biri olunca hasta insanın içi sızım sızım sızlıyor. Hele bir de elden birşey gelmemesi durumu olunca daha bir kötü. O üzülüyor acı çekiyor siz de kelimelerle avutmaya çalışıyorsunuz. Nasıl da zor bir şey. Hemencik geçsin gitsin bu zor zamanlar. Herşey eskisinden daha güzel olsun inşallah.

Karlı zamanlardan sonra İzmite dönüş planımız var ama henüz netleşmedi tarih. Ben bu sırada 22 sinde gelecek olan eşimi beklemedeyim. Ayrı kalmak pek zor hele birbirimize bu kadar alışmışken..Bir alışkanlık bu kadar mı güzel olur. Zaman buldukça ve teyzem de evde oldukça dışarı çıkmaya ve birkaç arkadaşımı görmeye çalışıyorum. Ayça ile zaman geçirdik birkaç kez. Nasıl da iyi geldi. İyiki var diyorum o. Bana çok yakın çok yardımcı ve çok da tatlı :) Gitmeden yine yeniden görüşmek için can atıyorum.

Yeniyıl da geliyor.Nasıl da kıpır kıpır içim. Her yerde kıpkırmızı şeyler var; noel babalar, geyikler,kurabiye adamlar, kar taneleri en çok sevdiklerim. Aaaa ama daha daçok kar kürelerini seviyorum.Kendime bu yılbaşında içinde melek olan kocaman bir kar küresi almak istiyorum ama henüz bulmuş değilim.Vitrinler nasıl da insanı cezbediyor.Özel bir çekim güçleri var sanki. Herşey sanki beni al diye bağırıyor bana. Ama herşey bir o kadar da ateş pahası.. Bazı şeyleri hele aklım almıyor. Düdük düdük şeylere inanılmaz etiketler koyuyorlar deli oluyorum. Bir de böyle bizim gibi dar zamanlı geliş gidişleri olan insanlar daha iyi bilirler tabi insanın herşey alıp yanında götüresi geliyor. Nasıl da sığdırır ki insan o her istediği şeyi almış olsa bile 30 kilocuk bavula. Zaten iki kazak iki pantalon iki ıvır zıvır hemencik 30 kilo ediyor. Sonra da ayıkla pirincin taşını..Rakamları hiçbir zaman sevmedim şimdilerde ise nefret ediyorum. Memleketimi özlüyorum. Hele Ankarayı ayrıca. Karı da gördüm ya Ankara'da ooohh bi mutluyum bi mutluyum. Bir de gitmeden fotoğraf çekmeye çıkabilsem yeniden daha da neşeleneceğim. En çok da neşeye ve minik mutluluklara ihtiyacım var şu anda..Kediciklerimi de çok özlüyorum.Artık hiç kediciğim yok. Hepsini eşim ben yokken kampa götürdü yani ofisin oraya. Zira evde üçüne bakmak inanılmaz zordu..Charlotte kalıcaktı aslında ama ben minişleri yalnız bırakmak istemedim aklım onlarda kaldı. Hiç olmazsa anneleri göz kulak olur dedim ama duyduğuma göre minişler pek mutlularmış çimenlerde sekiyorlarmış tombalaklarım benim.Charlotte şu anda nerede tam olarak bilemiyorum. Ama nasıl özledim anlatamam. Her gün fotoğraflarına bakıyorum. Miniklerden bir tanesini sanırım dönünce dayanamayıp alacağım. Tv de her whiskas reklamı çıktığından ağlamaklı oluyorum. Bir daha o yumuş gövdelerini sevip okşayamayacak olmak, o şebekliklere gülemeyecek olmak ve o sıcaklığı hissedemeyecek olmak beni çok üzüyor. Nasıl da alışmışım. Off offf yaşamayan anlayamaz. Umarım kediciklerim hep iyi olurlar. Umarım evlerini özlemiyorlardır ve bana kızmıyorlardır. Kediciklerim bekleyin geleceğim ben yanınıza:(

Şimdilik bu kadar. Yeniden yazacağım aklıma koydum. Yazmak en sevdiğim şey, bana en iyi gelen. Keşke her aklıma geldiği an aklımdayken düşüncelerim ve kelimelerim yazabilsem.Aynı gözümün hergördüğünü anında fotoğraflamak isteyişim gibi. Böyle bir teknoloji olmalı.Bir gün olmalı!

Herkese sağlıklı, mutlu ve umut dolu günler diliyorum..