23 Şubat 2011 Çarşamba

Kelimeler, sokaklar ve insanlar...

Başlık krizi yaşadım yine ufak bir parça. Akılda yazacak çok şey olunca insan başlığı hangisiyle ilişkilendirsin bilemiyorum. Birine daha ağırlık verse sanki öbürü küser gibi geliyor. Aslında saçma bir şey tabi, ilk bakışta öyle görünüyor ama kelimeler de küser insana kaşların küstüğü gibi. Annem hep derdi ve tabi teyzem de kaşlarımı ince aldığım zamanlarda küser sonra çıkmaz bir daha derlerdi. Hep küsmesinler bana diye düşünürüm içimden. Kelimelerde küserler sahibine. Hoş onların sahipleri yoktur herkes için vardır onlar. Ama yeteri kadar üstlerine düşüp ilgi göstermediğinizde bir de bakarsınız gelmez uğramaz olurlar. Düşünürsün düşünürsün ama bir türlü yerleştiremezsin onları yerlerine. Bu sıralar benim kelimelerim de bana küstüler sanki. Yazmam gereken bir yazı var hem de uzun zamandır. Bir türlü başlayıp da yazamıyorum. Genelde yoğunlaşırsam bir çırpıda yazıveririm aslında. Neredeyse Türkiye'de olduğum zamandan beri yazamıyorum o yazmam gereken yazıyı. Geçenlerde başladım ama üç satır sonra elimden kayıp gittiler yine. Hani yaz da değil ki havailik yapsınlar. Bu mevsimde son derece ciddi olur kelimeler. Güm güm otururlar sayfadaki yerlerine, böyle dayılanarak hatta birbirlerine. Benimkiler naz mı yapıyorlar bana nedir güneş yağmur dinlemiyor en derinlerime saklanıveriyorlar. 

Blog yazmak harika ve yanında bir sürü güzellik de getiriyor insana. Ama bir o kadar da zor. Yazmadın mı vicdan yapıyorsun, bir sorumluluk oluyor üzerinde. Geceleri bazen ne yazsam diye düşünürken buluyorum kendimi. Sonra bırak kendini yazarsın diyorum takılıp kalıyoruz bir yerde öylecene. 

Canımın sıkkınlığını ve içimdeki bu kasveti alsın diye kendi kendime icatlar yapıyorum. Şimdilerde hala ne olduğunu bilmediğim birşey örmekteyim. Eşime atkı olarak başlandı ama örgü motifi çok zorladığı için beni devamı düz sıra olarak devam ediyor. Örgü kısımlarına da düğmeler dikip baykuş motifi gibi yapmak istiyorum bir blogda rastgelmiştim. Sonra ofisimde her geçen gün kalabalıklaşıyor. Minik bir kuş kondurdum geçenlerde. Konduğu yer de kendi gibi minik bir ev. Baktıkça huzur buluyorum. Daha neler neler koymak istiyorum dört bir yana. Ofisteki arkadaşım sen yakında dolap raflarına da danteller örersin diyor. Düşünüyorum da kendi ofisim olsa neler neler yapmazdım ki..


İşte duvarımdaki misafir kuş. Duvarlar pütürlü olduğu için biraz kabarıklıklar oldu. Çok yakın çektiğim için belli oldu aslında. Yoksa uzaktan bakıldığında hiç böyle görünmüyor. Yapışkanlı kağıtlar almıştım bir Alger gezmesinde Uno'dan. Bir tane küçük defter ve içinde renkli kağıtlar var. Keşke birkaç adet alsaymışım diye pişmanım. Kullanmaya kıyamıyorum. Bu hafta tatilimizde gidebilirsek bulursam birkaç tane alacağım. Hem fiyatı da inanılmaz uygun. Türkiye'de bunu almaya kalksanız kimbilir ne kadar derler :)

Bu hafta tatilimizde dışarı çıkmak için sabırsızlanıyorum. Zira artık darallar gitmek bilmiyor. 15 gündür şantiyede hapis hayatı yaşıyoruz resmen. Neyse ki işçilerle sorunlar halloldu da rutin olmamak kaydıyla arada bir çıkabiliyoruz. Şu anda hala evimize gitmemiz yasak zaten. Bakanlık yazı yazmış tüm şantiyelere yabancılar seyir halinde olamaz şantiyedeki ikamet alanında kalacaklar diye. Tabi riskli bölgelerde. Bizim burası da riskli bölge sayılıyormuş. Ya da bize bunu söyleyenin ciddi bir sıkıntısı var. Anlayan anladı demek istediğimi..


Bu fotoğraf da çakma değil kesinlikle. Cep telefonumla çektiğim için biraz bozuk. Dün akşam yemeğe çıkarken bizi karşılayan manzaraydı kapıyı açtığımızda. Sanki birisi bulutlarla oynamış, fırça darbeleriyle onları şekillendirmeye çalışmış gibiydi aynı. Yanımda büyük makinam olmadığı için hemen cep telime sarıldım. Sonuç bu. 

Şu anda hala Cezayir'de kötü bir durum yok. Öğrenci yürüyüşleri devam ediyormuş başkentte. Bir de gazete de çıkan habere göre Bouteflika olağanüstü hal durumunu kaldırdığını bildirmiş. Bu güzel bir gelişme. Umarım olağanüstü hal kalktı diye daha da rahatlayıp azıtmazlar. Libya'daki haberleri üzüntü ve şaşkınlıkla okuyorum. Hala bir şey yapılamamasına hayret ediyorum. Bundan kastım oradaki Türkleri evlerine getirmek. Yılmaz Özdil yine harika bir şekilde değinmiş bu konuya. Okumanızı tavsiye ederim. Okuyun ki memleketimizin halini bir daha düşünün, görün..

7 yorum:

  1. umarım geçer tüm bu sıkıntılar. daha rahat yaşamaya devam edersiniz umarım.Bir arkadaşımın kardeşi libyadan bugün TAV aracılığıyla gelebildi.gerçekten ailesi ve sevenleri için çok sıkıntılı günlerdi bekleyiş süreci...

    YanıtlaSil
  2. umarım bu kargaşa bir an önce geçer
    herşey yoluna girsin insanlar üzülmesin

    YanıtlaSil
  3. İçimdeki ekip;
    Kesinlikle canım inşallah geçer ve biter bir an evvel. ben de haberlerde izledim nasıl üzüldüm anlatamam ya..insanlar oralarda ne hallere düştüler..benim de blogdan tanıdığım bir arkadaşım var yazdım ona ama cevap vermedi ben de onu merak ettim inşallah güzel haberler alırız..sevgiler canım

    YanıtlaSil
  4. Nazpekcim;
    ben de senin gibi umuyorum. insanların üzülmek kaderi valla hele bizim milletimizin kaderi..yazık perişan oldular oralarda..inşallah bizim buralara da gelmesin de sorunlar..bir an evvel bitsin düzelsin..

    YanıtlaSil
  5. Sadece naçizane bir görüşümü söylemek isterim genel olarak tüm yazılarında anlatım ve aktarım dilin oldukça iyi bana kalırsa kitap yazmayı denemelisin tabi dediğim gibi naçizane bir görüş
    sevgiler

    YanıtlaSil
  6. Merhabalar Bence;
    Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için. İnan ki bunları duyunca nasıl da mutlu oldum. Hemen kocaman gülümsedim..En çok istediğim hayalini kurduğum şeydir bir kitabımın olması. hep aklımda.istiyorum hatta fikir yürütüyor ve çabalıyorum bunun için ama kolay değil tabi..bir de sırf ona yoğunlaşamıyorum araya bir sürü durum giriyor.şimdilerde herkes kitap çıkarır oldu ahh diyorum millet böyle ben neden yapamayayım.ama onlar gibi olmasın kaygısı var tabi.bir gün olacak ben inanıyorum. ama sanırım daha pişmem lazım:)teşekkür ediyorum tekrardan..ilham ve istek veriyor sözlerin..izmittesin sanırım bu arada.memleketime de sevgiler o zaman. özledim bile:)

    YanıtlaSil
  7. rica ederim samimi görüşlerimdi yazdıklarım aynen ben de izmitte yaşıyorum burada avukatlık yapıyorum zaten buradada büyüdüm elif şafak' ın pinhan kitabından ulaştım bloguna. ben de blog yazmaya yeni başladım ancak zaman, telaş, iş, çocuk falan derken çok yazamıyorum ancak en azından izlediğim blogları okumak dahi çok keyif veriyor.
    dediğim gibi anlatım ve aktarım dilin bence çok başarılı hatta blogunda yazdığı yazıları dahi derleyerek günce tarzında bir kitap oluşturabilirsin. çocuk olduktan sonra böyle işlere pek zaman kalmıyor benim de 2 yıldır üzerinde çalıştığım bir hukuk kitabım var ancak hala tamamlayamadım yoğunluktan.mutlaka en azından çocuk sahibi olmadan önce kitap çıkarmalısın diye düşünüyorum mesleğinin sana kattığı bir avantajın da var zaten yazılarının nitelik ve kalitesine yansıyor. piyasada o kadar çok kitap var ki iyi olanları da nitelik açısından düşük olanları da. aralarından sıyrılacağına eminim. izmitten sevgiler

    YanıtlaSil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)