19 Mart 2011 Cumartesi

Alger merkezden görüntüler

Bugünlerde hava yine bahar gibi, mis kokulu, sıcak ve güneşli. Biz de bundan faydalanıp başkentin büyüsüne kendimizi bıraktık. Her zaman durağımız olan Didouche Mourad caddesine gittik. Sokaklar delicesine kalabalıktı. İnsanlar Türkiye'deki gibi telaştan ve karmaşadan uzak sakin bir şekilde sokaklarda dolaşıyorlardı. Onların bu kayıtsızlığı bazen çok hoşuma gidiyor. Sanki dünya yıkılsa umurlarında değil. Ama bazen de çok sinir bozucu olabiliyor. Örneğin eylemlerin olduğu zamanlardaki sessiz ve sakin tavırları beni deli etmişti. Her tarafta insanlar telaş içinde ne olacağını sorgularken onlar sanki bir şey yokmuş gibi rahatlardı.


Binaların mavi beyaz görünümü ve mimari güzelliği artık alışmış olmama rağmen beni hala cezbediyor. Büyük bir heyecanla izliyorum tüm detaylarını. Keşke daha çok vaktim olsa ya da daha sık gidebilsem. O zaman tüm günümü sadece fotoğraf çekmeye ayırabilirdim. Böyle kısıtlı zaman olunca insan etrafa mı baksın yoksa fotoğraf çekmeye mi çalışsın alelacele bilemiyor. 

Kuyumcular da başkentte son derece renkli. Bazen çok zevksiz olduklarını düşünsem de şimdilerde daha büyük bir ilgiyle inceliyorum vitrinleri. Aslında o kadar da kötü olmadığını görüyorum. Örneğin bir şey demesinler diye telaştan net çekemediğim sağ taraftaki Fatma'nın eli olan kolye ucuna bayıldım. Bu figürü hep beğenirdim ama buraya geldikten sonra daha çeşitli versiyonlarını görüp hayran kaldım. Neredeyse her kuyumcuda var. Bereket sembolü olarak kullanılıyor. Ayrıca zümrüt yakut ve safir taşlı kolyeler de epeyce çok. 

Bir de böyle arabalar görmeye bayılıyorum. Hep eski modelleri görüyoruz yollarda. Ha döküldü ha dökülecek gibi zorla ilerlemeye çalışan. Sırf gürültü yapmakla kalmayan durmadan bozulan ve havaya zarar veren otomobiller çok fazla.
Ve tabi güzel ve işlemeli kapıları en çok sevdiklerimden. Sol taraftaki fotoğrafta bir süs eşyaları satan dükkanın kapısını görüyorsunuz. Sağ taraftaki ise bir otel girişi.

 Burada da Didouche Mourad caddesindeki bir apartman kapısının girişini görüyorsunuz. Böyle açık kapıların ardında ne olduğunu merak edip bakmaya bayılırım.

Burada da az evvel yukarıda kapısını gösterdiğim otantik ve geleneksel süs eşyaları dükkanının içini görüyorsunuz. Bu tarz dükkanları başkentte sıkça görebilirsiniz. Oldukça eğlenceli oluyor içini gezmesi. Bir sürü enteresan objeyle dolular. Sanki İndiana Jones filmlerinde zorlu uğraşlar sonunda bulunan hazine dolu odalar gibi geliyor bana. Belki de fazla hayal kuruyorum :)


Burada da iki tane fener görüyorsunuz. Daha bir sürü fener, tablo, ferforjeden kapılar, tahta oyma vazolar, kumdan heykeller, kilimler ve aynalar var. Bir dahaki sefere daha detaylı çekim yapmayı düşünüyorum.Umarım sevmişsinizdir bu yeni başkent yolculuğumuzu..

2 yorum:

  1. Fotoğraflar çok güzel Tuğbacım teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. 15-20 gün sonra bizde pasaport değişikliği için algere gelecez inşallah bizde bu gösterdiğin süs eşyalarından bulabiliriz çok renkliler çok sevdim :)

    YanıtlaSil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)