25 Mayıs 2011 Çarşamba

Bulvar Apartmanı No:4


Dün gece uykuya dalmadan önce uzun uzun sohbet ettik eşimle. Eskilerden anılardan konuştuk. Sonra benim çocukluğumdan, onun çocukluğundan. O anda yolculuk yapıverdik birlikte geçmiş günlere. Sonra ben uykumda devam ettim o güzel yolculuğa. 

Bulvar apartmanının kapısının önünde buluverdim kendimi. Bir otobüsten inmişim tedirgin bakıyorum giriş kapısına. Nasıl da gerçek herşey. Elimle yere dokunsam toz olacak parmaklarım sanki.Burdan çıkıp oraya varmışım sanki bir anda. Rüyamda da geçmişe yolculuk yapıyorum. Kimsecikler bilmiyor ama. Otobüsten inip apartmana giriyorum. Kahverengi bir kapısı var camlı. Sonra  iki kat çıkıp sağdaki ilk kapıyı çalıyorum.  Teyzem açıyor. Girişte hala dün gibi hatırladığım bir matador resmi, bambunun üzerine yapılmış. Ayakkabılarımı çıkartıyorum, yerler halı kaplı. Ben geçmişe geldiğimi bilerek mutlu mutlu gülümsüyorum yeniden havuşmanın heyecanıyla. Teyzem herşeyden habersiz. Daha sonrasında evin içinde tur atıyorum. Her şeye dokunuyor adeta gerçekliğini sınıyorum. Salonun kapısının tam karşısında bir difembahya duruyor. Tüm heybetiyle. Kocaman yeşil altın renginde bir de saksısı var demirden..Pembe kılıflı koltuklar var tırtıklı kumaştan. Sonra beyaz tül perdeler, ince saçaklı. Salonun sağ tarafında minik bir balkon var küçük oturma grubunun hemen yanından giriliyor oraya, yemek masasının kenarından dönüveriyorsun. Masa da masa ama arkasında da kendisi gibi heybetli üstü içki şişesi dolu bir büfe var. Orada yediğimiz yemekleri hatırlıyorum bir bir. Sonrasında küçük pirinç oturma grubu masanın önüne geldiğinde orada annem teyzem ve tuay ablamla yaptığımız konuşmayı. Bir de beyaz kutup ayısı vardı yeşil benetton yazısıyla..Sıkı bir ayıydı, öldüresiye doldurmuşlar içini sanki. 

Mutfakta kırmızı bir masa vardı. Küçük bir tezgah. Orayı ne zaman düşünsem yemek sonrasında dilimlenen elmalar ve dedemin pişirmek için tencereye koyduğu pavuryanın tencereden can havliyle kaçıp tezgaha kendini atması gelir. Aaa bir de içmem gereken kaymaklı sütleri kimse yokken lavaboya döküşüm. 

İnce uzun bir holden geçtim sonra. Solda teyzemlerin yatak odası. Tombul çiçek var orada. Birde yatağın üzerinde uçak oynayan tuay ablamla benim hayali. Bir de alf var tuvalet masasının aynasına yapışık. Alfin üzerinde mor bir bluz vardı hiç unutmam. Tüm pofudukluğuyla bana gülümserdi. Odanın hemen yanında mavi fayanslı bir banyo hatırlıyorum. Ama emin değilim. Onun karşısında bir dolap vardı üzerinde telefon olan ve tepesinde de bir ayna. Banyodan sonra onun önünde kuruyan saçlar,telefonda alelade lakırdılar, kahkahalar..Ve son olarak kurbağalı dereye bakan bej rengi panjurlu oda. En çok hatıramın olduğu. Cam kenarında çekyat kıvamında bir koltuk, karşısında ranza, ranzanın önünde de çiçekli koltuklar vardı tahta kollu,tombul yaşı bir teyzeyi andıran oturma minderleriyle. Balkonda vardı o odada ama fazlalık eşyalar konurdu oraya..Bir de merdiven dururdu. Ranzanın üst yatağının altı tavşanlı ceylanlı ve sincaplı bir kumaşla kaplıydı. Uyumadan evvel bana osuruklu tavşan masalını anlatmıştı birisi ama kim hatırlamıyorum. Sonra bir de çalışma masası vardı. Alt çekmecelerinde disney ansiklopedileri vardı gizli gizli açıp hayranlıkla baktığım. Ama yerinden çıkartıp rahatça bakmaya hep korktuğum. Çocukluk işte. Kİmbilir neler geçiyordu aklımdan.Odanın ortasında gaz ile bitlerimi ayıklardı ananem. Bir seramoni halinde. Mütemadiyen bitlenirdim. Beyaz bir tülbente dökülürdü hepsi bir bir ananemin sık tarağından. Sonra orada namaz kılardı ananem bende önüne oturur seyredalardım onu. Bir de kocaman renkli tesbihi vardı ki oynamaya doyamazdım. Tuay ablam yani teyzemin kızı okuldan geldiğinde tost yapardı ikimize de. Ve ona ders vermeye gelen Cevher Bey'den çok korkardım. Sert bir mizacı vardı. Sonra ilerde ben de ders aldım ondan. Öyle dışı sert içi yumuşak çikolata gibi bir adamdı. Hiç kızmazdı. Sonradan sevdim onu..

Hepsini rüyada yeniden yaşadım. Hatta o apartmanın kapıcısı Fahrettin amcayı bile gördüm. Minicik bir adamdı.Elinde kocaman ekmek sepeti taşırdı bir de pos bıyıkları vardı. 

Uykuya dalmadan evvel ne düşünsem onu görürüm bazı zamanlar. Çocukluğumun geçtiğibu ev beni hep etkilemişti. Sonra babannemin evi ve kendi evim. Onları da yazacağım zamanı bekliyorum heyecanla. Fotoğraflarını da koyabilseydim keşke. Bakalım ne kadar gerçek hatırladıklarım. Bir gün o da olur belki..

2 yorum:

  1. Tuğbacım öyle güzel anlatmışsınki sanki bir adım geriden seni takip eder gibi oldum okurken, sende benim gibi anılara ve geçmişe gitmeyi seviyor belkide özlüyorsun.
    Ne güzel düşünüp uykuda devam edebilmek, birgün deneyeceğim bende :) öpüyorum, sevgiler..

    YanıtlaSil
  2. Canım çok teşekkür ederim. valla elimden geldiğince detay vermeye çalıştım ki okuyanlar da orada benimle yolculuk etmiş gibi hissetsinler diye. bunu başarabildiysem ne mutlu bana..öpüyorum kocaman seni:)

    YanıtlaSil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)