23 Şubat 2012 Perşembe

Ofis masam ve kedim


Ne zamandır çalıştığım yerin fotoğrafını koymak istiyordum ama bir türlü fırsat olmamıştı. Yeni bankımız geldikten sonra ilk işim fotoğraflamak oldu. Zira pencere önü oturma yerlerini her zaman çok sevmişimdir,evimde de böyle bir yer yapmayı çok arzu ediyorum. Bu bank aslında arşiv için yapılan dolabın bir katı. Katların hepsini ofis kapısından içeri sokamadılar ve üstten kesmek zorunda kaldılar. Biz de kalan parça ziyan olmasın diye camın önüne koyduk, oturma bankı gibi oldu. Ben de hemen bir yastık atıverdim üzerine. Şimdilik tahtasının üzerine ince bir sünger de koyduk. Yakında onun üzerine çiçekli bir kumaş geçirebilirim:) Ofiste benim masamın bulunduğu kısım pek renkli ve deli dolu. Sana kalsa perde diker, halı koyar, her yeri donatırsın çiçekli böcekli diyorlar. Merak edip görmeye gelenler bile var:) Ben kendimi buraya daha fazla ait hissetmek adına elimden gelen çabayı sarf ediyorum ki zaten ıvır zıvırları her zaman çok sevmişimdir. Panomda yok yok :) Yeni bir takım şeyler de asmayı planlıyorum. Daha sonra onları da fotoğraflarım umarım.


Benim prenses kızım Charlotte güneşi görünce hemen mutlu oluyor. Sıcacık ısınıyor tabi bir güzel. Bu hareket de gel beni sıcak sıcak sev demek. Hemen önüme atlayıp yere uzanıyor ve kendini sevdiriyor. Bu seramoni saatlerce sürebilir. O da benim gibi en çok yaz aylarını seviyor. Ne de olsa benim kedim :).) Yaz gelsin de o da rahat etsin birazcık, keyfini sürsün bahçenin, çimenlerin. Bu fotoğraf bu ay içinde çekildi, o zaman havalar epey güzeldi. Şimdiyse yine yağmurlu zamanlardayız:)

19 Şubat 2012 Pazar

Bugün annecigimin dogum günü

İnternetimiz yine her zamanki gibi çok iyi olmadığı için biraz geç yazıyorum yeni yazımı. Oysa daha güne başlar başlamaz bu yazıyı yazmış olmak isterdim. Bugünün benim için ayrı bir değeri var. Bugün canım annemin doğum günü. Çok mutlu ve bol gülümsemeli bir gün çünkü beni doğuran kadının da doğduğu bir gün. O iyi ki doğmuş dediğim, mutluluğuma mutluluk kattığım, daha nice doğum günlerini birlikte kutlayacağımızı düşünerek sevindiğim bir gün. 

Herkesi ailesi çok önemlidir, herkesinki kıymetli ve biriciktir. Benimki de öyle tabi. Ailemle yaşadığım -başta annem ve babam olmak üzere,çünkü ne kadar çekirdek aileymişiz gibi görünsek de kocaman bir ailemiz var aslında benim gözümde- her şey tek ve çok özel olmuştur hayatımda ve ben yaşadıkça da değeri katlanarak artacaktır. Bu değer insan yaş aldıkça daha iyi anlaşılıyor. Aile ile geçirilen vaktin kıymeti, onlarsız yaşanılan zamanların eksikliği daha çok dank ediyor insanın kafasına. Bir yandan onlarsız geçen zamanlar için üzülüp suçluluk duyuyor bir yandan da gelecek güzel günler için umut doluyor insan. Tuhaf bir durum işte, sanırım gurbette olmanın da vermiş olduğu birtakım hisler bunlar. Annem şimdi kesin ağlıyordur bunları okurken. O kadar da tembih etti acıklı şeyler yazma diye. Annegülüm içimden gelenleri yazıyorum ben sen mutlu mutlu oku ağlama tamam mı :):)

Annemle hayat maceramı buraya sığdıramam tabi. Ama benim annem öyle pamuk gibi, iyi kalpli bir kadındır ki bunu da herkesler bilir, söyler ve taktir eder hatta gıpta eder. Ben de ona benziyor olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bazen anneye benzemek sanki kötüymüş gibi algılanır ama ben benzediğim kişiyi çok ama çok seviyorum ve ona benzemekten çok da memnunum. Tabi babama da benziyorum onu da ayrıca yazacağım. Bana öğrettiği şeyler, benimle konuşması, bana sarılması, benimle ağlayıp benimle gülmesi bambaşkadır anneciğimin. Birlikte bir yerlere gitmek arkadaş gibi, evde onunla ve komiklikleriyle zaman geçirmek harikadır. Birlikte uydurduğumuz komik şifrelerle konuşmak, hemen hemen her türk filminde ağlamak, hatta kayıp balık nemoda bile ağlamıştık, gece yarılarına kadar oturup sohbet etmek annemle ayrıca güzeldir. Onun eskiye dair hatırladıklarını dinlemeyi çok severim. Öyle hoşuma gider ki onun, benim bilmediğim dünyasına dalmak. İnşallah benim çocuğum da benim gibi geçmişi seven, hatıralardan mutlu olan bir insan olur büyüdüğünde ve ben de onunla anılarımı, yaşamımı paylaşırım. 

Merhametli, sıcakkanlı ve mis kokulu annem benim. Gece yarılarında korkup seni yanıma çağırdığımda nasıl da gelirdin koyun koyuna yatardık. Keşke o zamanlara yeniden gitme imkanım olsa da şu halimle yeniden yaşayabilsem hepsini teker teker. Tüm anılarımı gösterme imkanım olsa keşke herkese. İnsanın güzel anıları olması değerli mücevherleri olmasından milyon kat daha güzel bir şey. 

Canım annem, annelerin en tatlısı. İnşallah yakın zamanda kavuşacağız ve hayatımıza kaldığımız yerden, güzelliklerle devam edeceğiz. Gurbet sadece bir sürelik ve bence hayatın bize uyguladığı zor bir test. Ama sonuçları mutluluk verecek hepimize eminim. Oraya geldiğimizde bu ayrı kaldığımız günlerin acısını çıkartırcasına yaşayacağız. Yapamadıklarımızı yapacak,daha çok sohbet edecek, daha çok gezecek, daha çok gülecek ve daha çok bütün ailemizle zaman geçireceğiz. Bu günler sadece bir anı olarak kalacak. O zamana kadar biraz daha sabır lazım sadece. Sen kendin gibi olmaya, mutlu olmaya, gülümsemeye, yine babamla el ele, hayatın zorluklarına inat o kocaman yüreğinle yaşamaya devam et. Seni üzenleri hiiiiiç sallama. Canın sıkıldığında hep beni, tatlı küçük tuğba'nı düşün ve seni ne kadar çok sevdiğimi. Babam da sende hep birbirinize iyi bakın, birbirini öpün koklayın, gezin dolaşın, ikinci baharınızı yaşayın ve ne kadar şanslı olduğunuzu hep birbirinize hatırlatın. Siz bizler için çok ama çok kıymetlisiniz sakın unutmayın. 

Doğum günün kutlu olsun bir taneciğim. Seni çok ama çok seviyorum. Anladın sen:):):):)


13 Şubat 2012 Pazartesi

Yine kar geldi buralara

Her yerde kar var


Sabahtan beri böyle yağıyor, şimdi her yer yine kar tuttu ıslak olmasına rağmen:)Böyle giderse yine diz boyu kar olur yarına kadar:):)

Detay dolu zamanlar


Bugünlerde hep küçük detaylarda aklım. Hava da tam kar havasıydı bugün dayanamadı, yağdı. 

Şiir okumak istiyorum bu ara, hemde büyük bir istekle ama yanımda şiir kitaplarım yok.

Kar'a bakarak sıcak bir şeyler içmeyi seviyorum, keşke bu kadar üşütmese!

Bir sabah uyandığımda bir mucize olsun ve ben delice fransızca konuşmaya başlayayım istiyorum zira bu sıralar rüyalarım hep fransızca:)


Kış insanı biraz hüzünlü, buruk ve sessiz yapıyor ama ben her şey daha renkli olsun istiyorum yine. Çiçek desenleri, renkli tabaklar, halılar, perdeler hayali kuruyorum. Keşke uyandığımda her şey daha rengarenk olmuş olsa.

Koca kadın oldum hala kapıların ardındaki gizli dünyalara inanıyorum ve masal dinlemeye bayılıyorum. Ne olacak benim bu halim? Evrene yolladığım mesajlarıma bir gün cevap gelir mi acaba?

Bu internet denen şeye bir gün ölesiye tapıyorum bir gün de nefret ediyorum. Varlığı mı iyi yoksa yokluğumu hala karar veremedim. Zira günden güne daha çok sünger oluyormuşum gibi hissediyorum bu teknoloji yüzünden..Ben eskiyi seviyoruuuuuuum!

7 Şubat 2012 Salı

Karla imtihan


Kara doyduk doymasına da; yine de acaba keşke biraz daha mı yağsa diye aklımızdan geçiriyoruz. Bu erime halinden hiç hoşlanmıyorum ben. Bir de üstüne üstlük yağmur yağıyor. Hele çakan gürültülü şimşekleri duymalısınız, nasıl da yırtılıyor sanki gök. Yarın tekrar kar gelecekmiş diyorlar, sanırım Türkiye ile paralel gidiyoruz havalar konusunda.

Bu sıra yapmak istediğim yegane şey okumak. Elime sıcak çikolatamı alıp, büyük pencerelerin ardında, karı seyrederek uzun uzun okumak.Ama bunun için ne büyük pencerelerim ne de yeterince zamanım var. Okumaktan kastım sadece birkaç sayfa ile geçiştirmek değil. Kitaplarla dolu bir odada günlerce kalabilmek. Biraz uçuk bir istek olsa da, sakinliğe, durgunluğa ve kelimelere ihtiyacım olduğunu derinden hissediyorum. Eski yazılarımı okumak istiyorum örneğin ve tabi yazacaklarım için fikir verebilecek yeni şeyler de okumalıyım ki ben de yenileneyim her yeni kelimeyle. 

Fotoğraf çekmek de istiyorum aslında ama onun için de fırsat yok ne yazık ki. Yine de o muhteşem karın karşısında duramadım ve sizin için birkaç fotoğraf çekmeyi başardım. Umarım seversiniz. 




Böyle zamanlarda çiçeklere çok üzülüyorum. Yalancı bahara kanıp papatyalar açmıştı oysa. Şimdi hepsi karla kaplandılar ve kurudular. 



Evimizin kapısından baktığımızda her yerin karla kaplanmış olması harikaydı. 






Minik kedimiz karın içinde pek bir huzursuz olmuş. Uzaklara gitmiş ve gittiği yerde kalakalmış. Hemen bir kurtarma operasyonu düzenledik ve onu durduğu yerden aldık. Öyle ki patileriyle kara bastığında neredeyse tüm gövdesiyle karın içinde kalıyordu zavallıcık.



Ofisin kapısı kardan açılmıyordu. Burası da yemekhanenin yan kısmı. Orada bile kar bazı yerlerde camların yarısına kadar gelmişti. Oraya kadar yürümek tam bir maceraydı.


Kaldığımız yerin metalden sınırlarının ardındaki yerleşim yerinden görüntüler. O kadar da yakın değil aslında ben büyük objektifle çektiğim için öyle gibi görünmüş sadece. 




Yine kampın dikenli tellerinin ardındaki dağın etekleri. Havada sis olmayınca gördüğümüz berrak manzarayı izlemeye doyamıyor insan. Ne yazık ki bu fotoğrafları çektiğim gün sis vardı. Fotoğraf çekerken sis bence güzel bir fon oluyor ama her zaman değil:)


Yeni bir yazıda görüşmek dileğiyle. Belki o zamana dek daha çok kar yağar ve daha çok fotoğrafım olur. Mutlu kalın. 

4 Şubat 2012 Cumartesi

Cezayir'de kar





Yine çok uzun zaman oldu yazmayalı. Hep ihmal etmeyeceğim bundan sonra diyorum ama fırsat olmuyor yazmaya. Şimdi yine bir sürü şey birikti. Bundan sonra daha bol yazacağım inşallah. 

İki gün evvel kar yağacak diyorlardı buraya da inanmıyorduk. Yağsa bile hemen geçer diyordum ben. Sabah bir uyandık kapıyı açtığımızda kar ile karşılaştık. Türkiye'de de kar görmemize rağmen çocuk gibi sevindim birden. Cezayirli personel kar dolayısıyla işe gelemedi. Yollar kapanmış arabalar çalışmıyormuş. Zaten yarın da resmi tatil var burada. Bugün de bol bol kar topu oynadık kardan adam yaptık, eğlendik. Sonra birlikte güzel bir kahvaltı ettik, yine oynadık. Kediciklerim soğuktan donmuşlar onları eve aldım peteği de yaktım şimdi dibinde kıvrılmış mışıl mışıl uyuyorlar. Yine akşam üstüne doğru kar topu oynayacağız. İyiki yağdı kar. Yarın ve öbür gün de yağacakmış hava durumuna göre. Bu kar bambaşka bir şey. Büyüteçle kar tanelerine de baktık hepsi birbirinden farklı ve o kadar güzel ki. Cezayir'de en son 2007 yılında yani benim ilk geldiğim sene kar yağmıştı ve bu kadar çok yoktu bile. Bu sefer iyice çoğaldı. Hele tenis kortumuz tamamen karla kaplandı..

Umarım birkaç gün daha yağar da kara doyarız. Yine de kar olmasına rağmen o kadar soğuk yapmadı. Türkiye'de iken donmuştuk. Yine yazacağım en kısa zamanda. Bol fotoğraflı yazılar olacak inşallah. Şimdi kar topu oynamaya devam:)