26 Şubat 2014 Çarşamba

Siyah beyaz Cezayir

Bazen durup düşününce blog sayfamı bir kategoriye sokamadığımı görüyorum. Ne sadece bir Cezayir anlatıcısıyım, ne sadece hayatın getirdiklerini yazıyorum, ne de beni oyalayan hobilerimi, sevdiğim şeyleri. Belki sadece biri olsaydım daha mı iyi olurdu diye geçiriyorum içimden. Hani her şeyi aynı anda yapmak isteyen aslında hiç birini yapamaz derler ya, biraz öyle olmasından korkuyorum sanırım. 

Cezayir'i anlatmak elbette ki en sevdiğim şeylerden biri. Dile kolay 6 yıldan fazlasını kapsıyor hayatımın. Hele ki bir gün bırakıp gidecek olmak düşüncesi içimi burkuyor. Anılardan vazgeçip çekip gitmek gibi olacak sanki buradan ayrılmak. Neyse ki zaman var daha. 

Bugün kırık bir yüzüğü yapıştırırken elime bulaşan japon yapıştırıcısından kurtulmaya çalışırkenki korkum kadar net buradan başka bir hayata geçiş yapmak benim için. Öylesine bir korku duyuyorum kimi zaman. Buranın havası içimizde bir yerlere sıkıca tutunmuş belli ki, bırakmak istemiyor. 

Neyse ki fotoğraflar iyi geliyor!


Fotoğrafı tumblr'den buldum. Yine kim olduğunu yazmamışım bir kenara. Olsun niyetim pek masum neticede.  Bu güzellikleri paylaşmak derdim ne de olsa, anlatmaya çalışmak içimden gelen tüm kelimelerle, tüm saflığımla. Anlayacaklardır!


Hala bu fotoğraflardaki gibi Cezayir. Siyah beyazlığına birkaç parça renk ekleyin ve öyle hayal edin kafi!

Örneğin bu fotoğraf gibi aynı. Bu fotoğrafı da tumblr'da buldum. 



Notre Dama d'Afrique kilisesini bir kez de görmüş olsam sevdim. Hem içine de şöyle bir bakabilmiştim. Aslında yakında havaların güzelleştiği bir bahar gününde buraya gitmek istiyorum. Bir de iki tane müze var aklımda. Keşke her güne bir masal gibi her güne bir tarihi yer de görebilsek.


Burası neresi tam bilemiyorum. Hangi bölgenin kıyısı? Bu fotoğrafı arkadaşım Sarah çekmişti ve bana vermişti bir zamanlar. Seviyorum dalgalara bakmayı. İçlerine dalmak geliyor aklıma hep. Hem, deniz zaten her bölgede her coğrafya da güzel! 


Burayı da hatırlıyorum, kemerli kısmından ana caddeden ve köprünün altı kısmından, ama şu asansör denen yerin neresi olduğunu bilemedim. Ya şu anda yok veya nadiren geçtiğimizden hatırlayamadım. Ama bir yere not ediyorum bakacağım tam da o noktada şu anda ne var diye. 


Bu arabalar gibi eski modelleri ilk geldiğimiz yıllarda hep görüyorduk trafikte. Şimdi artık çok nadiren görüyoruz. Oysa o halleri pek ilgi çekiciydi. Gerçekten de zamanda yolculuk yapmak gibi oluyordu her yol maceramız. Keşke biraz bakım yapılabilse de trafikten çekilmeseler veya çürümeye bırakılmasalar, parçalanmasalar.


Bu Cami'de dışarıdan bakıldığında oldukça heybetli güzel bembeyaz bir cami. İçine hiç girmedim. Ama böyle bir yapı olduğunu düşününce girmek için can atıyorum diyebilirim. Belki bir gün o da olur. 



Ve bir gündelik hayat manzarası, bir pazar yeri. Bu fotoğraf ne kadar eski bilemiyorum tarihi yoktu üzerinde. Bir bit pazarı bulabilsem gidip pek çok eski fotoğraf alacağım ama henüz bulamadım. Eskiden gittiğimiz bir marketin üst katında fotoğraflar satılıyordu, almıştım birkaç tane. Kapanacağını bilsem elbette daha çok alırdım. Pazar şu ana kadar 4-5 tane görmüşümdür. Aynı böyle zaten. O 5 adetin içinde bir de kıyafet pazarı görmüştüm ama kalabalıktan bunalıp hemen çıkmak istemiştim. Zaten daha ilk yıllarımızdı, korku vardı biraz da. Pazarları bizim kadar çeşitli değil. Manavda ne buluyorsak orada da onları buluyoruz hatta çoğu zaman daha bile azını. Yine de başkentte durum daha farklı olabilir tabi. Yeşil erik ve vişne bulunabildiğine dair duyumlar almıştım geçen sene. 


Çoğu zaman bu fotoğrafları gördüğümde keşke hayat hep böyle kalabilseydi diyorum. Siyan beyaz olmasına aldırmaksızın!

Yeni bir Cezayir yazısında görüşmek dileğiyle...

14 yorum:

  1. Hep merak etmişimdir Cezayir'i. Sizin blogunuz bana iyi geliyor :)

    YanıtlaSil
  2. Keşke Gerçek Olsa;
    Ne mutlu bana o zaman:) Sizin bu güzel sözleriniz de bana iyi geliyor. Hep ama hep yazmak istiyorum. Sevgilerimle:)

    YanıtlaSil
  3. Bir gün Cezayir'i görür müyüm bilmem ama senin sayende gezmiş gibi oluyorum Tuğbacım.Yurt dışında yaşayan arkadaşların, yaşadıkları ülkeleri anlatması hoşuma gidiyor. Çünkü bir turist gibi birkaç günlük izleyici değilsiniz, tam anlamıyla günlük hayatı soluyorsunuz. O yüzden okuması çok keyifli oluyor.

    YanıtlaSil
  4. Sezercim;
    Umarım bir gün bu coğrafyayı görme olanağı bulursun. Ne kadar Tunus Fas gibi değil desem de bence görmek gerek bu üçlüyü:)Bu sanal da olsa eğlenceli gezmeleri sevmen beni mutlu ediyor. Elimizden geldiğince havayı solumaya çalışıyoruz keşke daha çok vakit ve imkan olsa da daha çok hayata katılabilsek. Keyif aldığına memnun oldum. Çok sevgiler selamlar öptüm:)

    YanıtlaSil
  5. Wonderful retro photos!

    http://beautyfollower.blogspot.gr

    YanıtlaSil
  6. Tuğba, yazdıklarından çok kelimelerinin içinde barındırdıkları duyguyu seviyorum ben. Blog bırak dağınık kalsın :) Çünkü ne anlatırsan anlat, anlattıkların ulaşması gereken yerlere gidiyor zaten. İnsan hayatta tek bir şeyden ibaret değil ki! Yaşadıklarımız ister istemez gezdiğimiz yerlerden, yediğimiz yemeklerden, dostlarımızdan, hayallerimizden, düş kırıklıklarımızdan ibaret.
    Cezayir'de yaşayan birinden, oraları duymak çok hoşuma gidiyor ben. Sen anlatmaya devam et:) Sevgilerimler

    YanıtlaSil
  7. Tuğbacığım, aynı şeyi ben de düşünmüyor değilim. blogumda her telden var. gezi desen değil, yemek-pasta blogu desen değil, hobi desen olmaz, sinema- edebiyat blogu hiç değil. kendimi sınırlamak istemiyorum. aynı şekilde her şeyden bahsetmen senin de güzel. olsun , biz böyle mutluyuz işte :)

    YanıtlaSil
  8. Özlem Öztürk;
    Ne güzel söylemişsin teşekkür ederim. Ahhaaha bırak dağınık kalsın sözünü blog için ben de sık sık söylüyorum:)Böyle düşünmene sevindim çünkü ben anlatmak istediklerim yerine ulaşıyor mu diye zaman zaman soruyorum kendime. Böyle yorumlar alınca da heh diyorum tamamdır! Anlatmaya devam edeceğim elbette çünkü böyle nefes alabiliyorum:) Çok teşekkürler yeniden. Sevgilerimle:)

    YanıtlaSil
  9. Buket;
    Kendimi ben de sınırlandırmak hiç istemiyorum aynen. O an içimden ne geliyorsa onu yazmak iyi geliyor. Öbür türlü zorunluluk halini alır zaten. Kesinlikle biz böyle mutluyuz. Ne güzel söyledin:) Çok teşekkürler. Sevgiler

    YanıtlaSil
  10. Cezayir'i bloğunuzda fazlasıyla izledim. Ama hala yeterince dünyaya ve turizme açık gibi durmuyor. Tunus'u çok sevmiştim, ama Fas'ın sadece Tanger'ini gördüm ve fazla sevemedim. Acaba Cezayir nereye düşüyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğiniz çok doğru. Kesinlikle turizme açık değil. Kendi benliklerini yitirmekten korktukları için açılmayı istemiyorlar. Kendi benlikleri de bana kalırsa aslında yok ama. Fransız etkisi devam ediyor. Tunusu ben de sevmiştim ama marakeş hala favorim. Tanger'i ben görmedim ama eşim gördüm sanırım marakeş kadar çekici değilmiş. Cezayir'de hem coğrafi konum hem de ilgi çekicilik manasında ortalarda bir yerlerde dolanıyor bana kalırsa. Sevgilerimle

      Sil
  11. Beauty Follower;
    Thank you for the comment. I'm so glad:):)
    Stay happy.

    YanıtlaSil
  12. merhaba tugba hanim
    cezayirle ilgili bilgiler ararken blogunuza rastladim ve cok sevindim acikcasi. emeginize saglik oncelikle. sanirim yakin zamanda cezayire yolumuz dusecek. benim ilk etapta merak ettigim konu evler. fiyatlari ve konforlari. internetten haftalik kiralar gordum bunlar sanirim tatil amacli otantik dosenmis evlerdi. nerelerden arastirma yapmaliyiz acaba? ve birde ehliyet konusunu merak ediyorum. dohada yasiyorum ve burda ehliyetimizi Qatar ehliyetine cevirip kullanabiliyor turkler. orda durum nasil? sinava girmek gerekiyorsa zorlastiriyolar mi isimizi arapcada bilmiyoruz sinavdada yapamayiz gerci :) bunlari soruyorum ama bayanlar araba kullaniyor umarim :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar;
      Teşekkür ederim güzel sözleriniz için. Yazmanıza da sevindim. Bana mail adresinizi iletirseniz size uzunca bir cevap yazabilirim çünkü bu sorduklarınızı yanıt penceresinde anlatmak güç olacaktır. Bana mail da gönderebilirsiniz. Haberlerinizi bekliyorum. Sevgilerimle:)

      Sil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)