13 Aralık 2015 Pazar

Kalın harflerle yazılan kelimeler gibi


Fotoğraf: Tumblr

Bomboş bir sayfaya atılan bir başlıktaki kalın harflerle yazılan kelimeler gibi net ve silinmesi güç buradaki anlar, yaşananlar. Kocaman bir devrin tam da ortasında açılan böyle süslü bir kapıdan girip baktığımız, türlü tecrübeler edindiğimiz, anılar biriktirdiğimiz, bambaşka bir alem!

Şu sıra kalbim kuş gibi heyecanla çarpıyor her gün. Hani birazdan yola çıkacakmışım gibi çocukça. Toparlanmaya başladım, ağırdan alarak ilerlemeye çalışıyorum. Aslına bakarsanız ev hala olduğu gibi duruyor gözümde, kirli çıkı gibi aç aç bitmiyor içindekiler sanki. Daha çok buradan hatıra olacak şeyleri çantalara doldurma derdindeyim. Önceden hiç bir şeyi veremeyen ben şimdi kendime hayret ediyorum. Bir süredir daha iyi biri oldum diyorum ya bu özelliğime de borçluyum bu içimde hissettiğim iyiliği. Kurtulmayı, rahatlamayı, azalmayı biliyorum artık, dağıtıyorum kafamdaki puslu düşünceler gibi kıyafetleri, ayakkabıları, eşyaları ve diğer şeyleri. Benden daha çok yarayacağı niceleri var etrafta. Hem bir güzel tebessüm de yetiyor karşıdan aldığım. Pıt pıt su serpiyor sanki içime. Öyle bir haller işte.

Gideceğim için mutluyum da ama çoğu hüzünle karışık duygularımın. Bir devir kapanıyor diyor herkes ya galiba hakikaten öyle. Çok idrak edemiyoruz henüz. Gideceğiz ve ardımızda bir coğrafya bırakacağız. Burada belki de sanki hiç var olmamışız gibi akmaya devam edecek hayat. Bizde kalın harflerle yer eden bu yer hiç bir zaman silinmeyecek ama ayak izlerimiz silinecek sokaklardan. Esnaf belki diyecek ne zamandır uğramıyorlar, derler çünkü biliyorum. Desinler zaten, ne mutlu bir şey kısacık bir anda da olsa hatırlanmak.

Başka ne mi yapıyorum? İç çekiyorum, ayaklarımı sallıyorum, tırnaklarımın kenarlarını yiyorum ama ekmek makarna pilav yemiyorum bir haftadır. Sigara içiyorum, kahve, yeşil çay, bazen de çikolata. Git gelliyim ama iyiyim. Şimdi tek arzum uçak yolculuğunun sağ salim bitmesi ve tanıdık kokulara uyanmak. Bu uçak stresi neymiş kardeşim bu kadar, ömrümü tüketti. Bir süre görmek dahi istemiyorum o tombalakları. Yerdeyken güzeller tıpkı mantarlar gibi:)

Yine yazarım. İçimdekileri biriktirince batıyorlar zaten, yazayım da ohh rahatlayayım. Gelince de özledim diye yazarım artık, belki de hiç anlatmam bilmiyorum ama sanırım dayanamam. Şu yeni yıla evimizde bir girelim de her şeyin hayırlısı. Herkese kocaman sarılmak istiyorum ve doyasıya ağlamak. Tut tut nereye kadar!

Gitmeden görüşürüz yeniden dostlar. İyi ki varsınız! Bana burada yarenlik ettiniz her biriniz içten kelimelerinizle. Mutluyum bunun için. Güzel bir hafta geçirin.

Sevgilerimle

8 Aralık 2015 Salı

Portakallı zihin kuşlarım


Yeni bir günden merhaba;
Yine sözlerimi yedim ve daha sık yazacağım dememe rağmen hemen geri dönemedim yazmaya. Bu yazmadığım süre içerisinde aslında herşey kaldığı yerden devam ediyor. Artık biliyorsunuz burada zaman daha ağır ilerliyor ve olağan rutinimizi sürdürüyoruz gün aşırı. 

Havalar halen tam da kış gibi değil. Sabahları buz gibi olan hava öğlenleri yerini sonbahar havasına bırakıyor, güneşle ısınıyoruz. Sokaklardaki kavuncular tezgahlarını daha toplamadılar. Kadınlar güneşi görür görmez çamaşırlarını balkonlara asmaya devam ediyorlar. Minik serçeler henüz yaprakları dökülmeyen ağaçlardan her gün şarkılar söylüyorlar. Kedicikler pek ortada görünmeseler de bir tane bahçemizin daimi elemanı sarı kediciğimiz gelip gitmeye devam ediyor. 

Ben gitme moduna girdim diyebilirim, aslında epey bir süre önce girmiştim ama haftalar geçip zaman yaklaştıkça daha da o modda buluyorum kendimi. Ama telaş etmiyorum. Henüz evi toplamaya başlamadım. Sadece ayıklıyorum, fazlaları veriyorum, bazen bavul yerleştiriyorum hepsi o. Bunca sene nasıl da geçiverdi diye düşünüyorum çoğunlukla da. Endişen sadece bu kadar zaman sonra Türkiye'deki hayata yeniden adapte olabilmek üzerine yoğunlaşıyor. O kalabalığa, zamanın akışına hatta yemeklerde kullanılan yağa bile bir alışma süreci oluyor. Bunu zaten senelerdir kısa zamanlı gidiş gelişlerimizde yaşıyoruz, tabi bu sefer kalıcı olduğumuz için süreç nasıl işleyecek diye merak ediyorum. 

Sanırım buradan gittiğimde en çok özleyeceğim şeylerden biri de yukarıdaki fotoğraflardaki desenli seramikler ve yollara serpilmiş tombalak portakal ağaçları. Zihnim epey karmaşık. Bir o düşünce bir bu düşünce gelip gidiyor dallara konan kuşlar misali. O portakalların dallarındaki ağırlığı gibi ağırlık yapıyor bazısı üzerimde. Yine de yeni yıla evimizde girebileceğimizin düşüncesi bile huzur bulmama yardım ediyor. Hatta bazen acaba yeni yıl ruhunu kısa sürede evimize getirebilir miyim diye bile düşünürken buluyorum kendimi. Henüz evimiz için ısınma sistemimiz yok, gider gitmez halletmeyi düşünüyoruz. Bunu tamamladıktan sonra sabahları orada uyanmak ve akşamları orada uykuya dalmak ve yeni gelen seneyi sevdiklerimizle mutlu gülümseyişlerle karşılamak keyif verecek bize. 

Dile kolay benim 8. senem bitti eşimin de 11. senesi. Cezayir denilen bu tozlu, turuncu iklimde pek çok anı biriktirdik. Umuyorum güzelliklerle de ayrılacağız. Şimdilik tam kesin olmasa da 15 güne kadar döneceğiz diye hazırlanıyoruz. Bu epey kısa bir süreç aslında 9 seneden sonra:) 

Bu konuyla ilgili biliyorum ki kısa zamanda yeniden yazacağım ama şimdilik burada son veriyorum. Umarım herşey gönlümüzce olur. En kısa zamanda yeniden görüşmek üzere...