3 Eylül 2016 Cumartesi

Haydi bre pehlivan!


Meğer ne de çok olmuş yazmayalı. Zaman yine su misali akıp gitmiş. Ben belki iki ay olmuştur derken bir de baktım nisandan bu yana yazmamışım. Hayat iteleyip durduğu için arkamızdan bir şey anlamadık geçen zamandan. İnsanoğlu işte yaranılmıyor öyle de böyle de!

Hala alışıyorum demeyeceğim çünkü artık alıştım. Yalnız herkes Türkiye'nin en iyi en güzel şehrine yerleştin dese de burası da hala bana bir nevi gurbet. Henüz ait hissedemiyorum ama tanıyorum, öğreniyorum, seviyorum. Güzel şehir izmir, insanları güzel, sokakları güzel, kafalar güzel! Yalnız havası hiç güzel değil. Tamam kışlar çok uzun sürmüyor, soğuk olsa da devamlı değil, bu kışı güzel geçirdik ama yazı berbattı! Cezayir'de ben bu kadar sıcağı hissetmemiştim, her yer klimalıydı orada, bu sene İzmir'de hele ki Haziran ayında her gün söylendim diyebilirim. Dışardan davulun sesi hoş geliyor elbet, sen İzmirdesin orası yakın burası yakın diyen çok oluyor ama kazın ayağı öyle değil. Yakın olan yerler ateş pahası, e zaten insan aylarca da tatil yapamaz ki hadi hafta sonu git, hadi git bir hafta kal tamam işte! Sanıyorlar ki biz her gün burada Alaçatı Çeşme Foça kop koptayız:)

Evin işleri hala bitmedi ama ev işi değil de bahçe işi kaldı. Bir de salondaki kocaman camın önüne iki berjer alamadım gitti. Yeni ev ve yeni hayatımızda bir dönem saç saç paraları yapmak gerektiğinden bütçe ayarlamasına odaklıyız şu an. Türkiye pahalı bir yer(miş). Her şey masraf her şey para! Hele bir de ev müstakil olunca altından kalkmak biraz zor oluyor haliyle. Öğreniyoruz!

Memlekette olmak güzel elbette doğruya doğru. Ama arada bir gitmek aklıma esmiyor da değil, hal vaziyetlerimiz malum memleket olarak. Cezayir'deki sade yaşantımız, yalnızlığımız bazen düşüyor aklıma bir gitsek diyorum. Hatta dönsek mi ki biz acaba dediğim zamanlar oldu. Kendimi cırmalıyorum şişşşt otur oturduğun yerde diye ama ne kadar devam eder bu böyle bilemem! 

Çok şükür iyiyiz. Burada hep şükrediyoruz, yaşadığımız için, başımıza bir şey gelmediği için, sağlığımız için, evimiz olduğu için... Türkiye'de yaşayabilmek bile bir mucizeymiş bunu öğrendik.

Okuyorum bol bol ama pek yazamadım işte. Hem söylenmek istemedim sıkıldığım zamanlarda, hem de biraz kendimle kalayım istedim sanırım. Hoş; bir işe de yaramadı ama olsun, denedim. 

Şimdilerde biraz serinlik var bu diyarlarda, ohh iyi geliyor. Daha da serin olsun istiyorum. Şöyle bir hırka giysek de otursak balkonda, bahçede üşüsek akşamları çorap giysek mesela. Yaz'dan hiç bu seneki kadar sıkılmamıştım. 

Bundan sonra daha sık yazarım artık herhalde, bir zahmet! Yazmazsam da dürtün beni olur  mu, hadi tuğba diye.

Haberler şimdilik bu kadar. İyiyiz, sağlıklıyız, yuvarlanıp gidiyoruz. Özlemlerim özlemelerim yine devam ediyor ama en azından kilometrelerce uzunluğunda değiller. Olabildiğimiz kadar mutluyuz! Siz de öylesinizdir umarım, ancak bu kadarına dilimiz varıyor artık çünkü!

Herkese sevgiler...