Gidişimiz yine maceralı oldu ama öncekiler kadar değil. Sabah trafiğe yakalandık biraz telaşlandık uçağa yetişemeyeceğiz falan diye. Neyse onu da hallettik şansımız yaver gitti vaktinden de erken oradaydık. Ben yine her zamanki gibi paniktim tabiki uçağa bineceğim için. Uçakta da suratım bir karıştı zaten:) Ne stresli şey şu uçak. Tamam çok sevimli falan hatta inanılması güç bir şey o kocaman aletin bulutlarda süzülmesi ama yine de benim için delice bir şey. Her zaman dile getirdiğim gibi otobüs olsa onunla bir haftada gelmeye razıyım ben. Bu sefer çok istekliydim gökyüzünde fotoğraf çekmeye ve sizlerle paylaşmaya. Nihayet başardım. Kalkış ve iniş hariç normal giderken gökyüzünde foto çekmeye birşey demiyorlarmış. Ben de pek güzel çektim. Ama biraz korkarak ve çabuk çabuk çektim:)
Puf puf bulutlara bayılıyorum pamuk şeker gibiler adeta. İnsana büyük bir uçma isteği veriyorlar.
Uçağımız da pek havalı canım. Ama o havası bana sökmüyor malesef. Yine de Türk Hava Yolları bizi sağa sağlim evimize ulaştırdığı için minnettarım. Buradan da söylemiş olayım.
Havadayken lost dan senaryolar dizi dizi sıralandılar kafamda..Böyle uçak yolcuklukları yapmaya mecbur insanlar için tehlikeli bir diziymiş bu lost onu anladım:) Neyse herşeye rağmen güzeldi. Ama en güzeli annemle babamın bizi orda bekliyor olmasıydı. Nasıl sevindim nasıl içim doluverdi onları görünce. Çoook özlemişim zuzularımı:) Evde de bizi harika yemeklerin beklediğini bilmek ayrı bir sevinç konusuydu zaten. Kısa tatilimiz boyunca hep bugün ne yiyeceğiz ya da yarın ne yiyelim diye düşünüp durdum. Ve bu sefer yaptığım uzun listemin çoğunu yedik. Bir ara onları da size yazarım. Akşamki güzel yemekleri yedikten sonra anneler için alınan geleneksel Cezayir kıyafetleri sahnedeydi. Valla iyiki de almışız pek de güzel oldular.
Annegülüm de Funda annemde kırmızıyı sevdikleri için böyle bir tercih yaptık. Bence pek de güzel oldu:)
Böylece İzmitteki günlerimiz başladı. Sabahları şık kahvaltılar mis gibi peynirler sucuklar. Tanrım yeme de yanında yıllarca yat yani o derece. Ama tabi biz yemeyi tercih ettik bunca aylık uzak kalmadan sonra. Gerçi benim pek uzun olmamıştı ayrılığım haziran başıydı geldiğimde türkiyedeki kısa ara tatilimden. Yine de bu sefer bana sanki o iki ay çoook uzun gibi gelmişti. Türkiyeye devamlı gitmenin de bir kötülüğü bu işte. Her gittiğinde bir parçan orada kalıyor ve döndüğünde buraya uyum sağlamak zorlaşıyor. O yüzden çok sık da gitmemek gerek aslında. Ama hasretlik işte boşveeer. O tatil anı yaklaştığında hiç düşünmüyorum bile bunları ne yalan söyleyeyim.
Bu seferki tatilimiz yaz dönemi olduğu için aslında İzmitte fazla vakit geçiremedik. Ben hemen tabi ilk iş kuaföre gittim. Oooh bir güzel kahvemi söyledim ve kokoş olmaktan büyük bir keyif alarak bakım yaptırdım saçlarımı kestirdim. İşte bu yeni halim. Bakalım beğenecek misiniz? Yine dayanamadım bakır oldum:)
Yanımdaki arkadaşlarım sağımdaki Fulya solumdaki de Melek. İkisi de ilkokul arkadaşlarım. Fulya ile zaten görüşüyorduk Ankara'dan döndüğümden beri üniversiteden sonra ama melek ile ilk defa görüştük. Facebook da bulduk birbirimizi sonra da haberleşip denk getirdik zamanlarımızı. Çok da iyi oldu. Sıra arkadaşımı yeniden görmek güzeldi. Fulya ile de çok güzel günlerimiz geçti izmitte hep anarım. Nasıl da özlüyorum o günleri. Evlerinin balkonundaki şuh kahvaltılarımızı ve annesinin reçellerini.
İşte şimdilik bu kadar daha yazacağım çok şey var ama hepsini bir anda tüketmeyeyim öyle değil mi. Fotoğraflarımı da düzenleyeyim o zaman yeniden yazacağım. Herkese sevgiler. Yeniden buralarda olmak güzel...