Fotoğraf by Swiatoslaw Wojtkowiak
İtiraf edebilirim hile yaptım. Bu yazıyı pazar gününe ithafen yazmaktı amacım, baktım salı gelivermiş. Ama doğru olan kısmı bugün de güneşli bir gün, evet, hem üzüm bağındaki amca takasıyla dolaşıyor üzüm denizlerinde. Ofiste değil yazlığın balkonundan yazıyorumdur belki de...
Pazar günü aynı bu fotoğraftaki haldeydim. Gözlerim ağır bir metale bulanmış gibiydi. Vücudum da bu sıra deli gibi yere dokunmak istiyorum. Nedense taşa toprağa çimene yatasım var. Belki dünyanın enerjisine ihtiyacım vardır, beni iyileştirmesine ve güçlendirmesine.
İki gündür internetimiz yoktu yine. Ahh şu internet, kölesi yaptı ya bizi. Olmamasından istifade biraz mektup yazdım biraz da resim yaptım. Şimdi yine işe döndüm artık, durmaksızın yazıyorum ve hala yazacak çok şey var. Kelimeler yetse daha neleeer neleeer...
Dışarıdan tuhaf bir gıcırtı duyuluyor son yarım saattir. Biri hunharca salıncağa biniyor sanki tüm çocukluğundan yaşayamadığı o anları bir defada yaşamak istercesine. İçim gıcıklanıyor yine, hem salıncağa binmek hem de demirin kokusunu hissetmek istiyorum, tozlanmak istiyorum biraz da.
Bahçede bir süredir duran fazla seramikler vardı. Çay demlediğimiz zamanlarda tüpten yememek için aldığımız ufak elektrikli ocağın altına koyuyorduk bu seramikleri. Beyaza boyadım önce, sonra frida geldi oturdu baş köşeye. Henüz tamamlanmadı. Daha çok yaprak çizilip boyanacak. Çok şahane olmadı ama elimdeki boyalarla ve içinde bulunduğum ruh haliyle ancak bu kadar olabildi. Fena da sayılmaz. Artık elektrik ocağının altına koyamam bunu. Evde yeni bir şey için de yer yok, ama bulacağım. Daha birkaç tane sağlam seramik var onlara da melek kızlar çizmek istiyorum belki birkaç tane de kitap.
Daha önce pek üzerinde çalışmadığım bir proje türedi kafamda. Öykü yazmayı çok nadir denemişimdir, çok zevk alamadım, belki de başaramadığımı hissettim. Harika kurgu yaptığım da söylenemez. Ama yeni bir karakter doğdu içimde. Az biraz deli, titiz, geçmişine bağlı, pek çok sevdiğim karakterin karışımı olan bir erkek. Adı da Çetin Ceviz. Burada yayınlamaya cesaret edebilir miyim bilmiyorum ama artık ona dair birşeyler yazmayı planlıyorum. Kalemimi de biraz geliştirmek adına. Bu ismi bir anda ceviz kırarken buldum. Başkasından çalmış olmak olmasın diye de araştırdım izine rastlamadım. Ama öyle bir karakter varsa görmediğimi eklemeliyim tamamen gündelik yaşamın getirdiği sevimli bir tesadüf benim için.
Not: Bir de yazmadan edemeyeceğim blog sayfamdaki yeni müzik listesi uygulaması var. Cezayir'in çok olmasa da Kuzey Afrika'nın, bu büyülü coğrafyanın ruhunu yansıtması maksadıyla bir müzik listesi koydum blog açılışına alt bölüme. İstediğiniz gibi durdurup ileri alabileceğiniz, şarkı seçebileceğiniz yahut kapatabileceğiniz. Pek çok insan, okuduğuma göre hoşlanmıyormuş bu tip uygulamalardan. Ben aslında güzel geri dönüşler aldım. Yine de sormak istiyorum fikirlerinizi, genel kanıya göre hareket etmek niyetindeyim. Daha çok etnik geleneksel bir model çizmeye çalışıyorum müzik listesinde, bangır bangır olmayacağına garanti verebilirim çünkü ben de okurken çok dikkat dağıtıcı müzikler dinleyemem. Bu konuda fikirlerinizi belirtirseniz memnun olurum.
Mutlu kalın.