direniş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
direniş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2014 Pazar

Pazar notları


Yazmak içten gelmeyince kelimeler de küsüyor tabi ister istemez. Bu yüzden aslında en güzeli durmaksızın yazmak, yazacak bir şey olmadığına inandığın zamanlarda dahi. Veyahut en yakıcı anlarda acı çekerek yazmak gerekiyor, ağlayarak; kelimelerinin anlamlarını yitirdiklerini düşündüğünde bile yazmakta direnmek gerekiyor, bugün bunu anladım.

Yürürken içime çektiğim sisin kokusu her yanımı sarmış gibi sanki. Dışarı atmak istediğim çok şey biriktiriyorum içimde. Bu sıra yine şiirler iyi geliyor, başka bir dünyanın varlığına inandırıyorlar beni. 

Burada hayat hep aynı, hatta öyle aynı ki bazen üzerimdeki kıyafetlerden anlıyorum farklı bir gün yaşadığımı. Bir bahar gelse belki ben de yol alacağım kendi içimde. Kırık dökük bir hayatta düşüncelerimin dağılmasından çok sıkıldım. Hele ki masallardaki kahramanlar da ölünce ötesine inanamıyor ki insan. Bir küçük prens gitti dünyadan, şimdi daha iyi bir yer oldu yaşadığımız yer birilerine göre. Ahh o insanlar irin sarmış sanki hücrelerini.  Delicesine bir melodram yaşıyoruz! Delirmemek için deliliği yaşıyoruz adeta...


Bahar gelse de tüm yollar denize çıksa keşke. Kokusunu bile öyle çok özledim ki. Burada bir başka kokuyor deniz, daha az tadı var sanki ve daha az iyot kokuyor. Yine de saçlarımdan damlayan o tuzu yalamak ve güneşe vermek istiyorum tenimi, sessizce.


Yazmaya başlayalı tam 6 sene olmuş meğer, dolmuş hatta iki gün önce. Bir türlü aklımda tutmayı başaramamışım o günü yine. Olsun! İlk geldiğim yıllarda daha blog'un ne olduğunu bile kavrayamadan yazmaya koyulmuştum. İyi ki diyorum şimdi iyi ki girmişim bu yola. Ne büyük mutluluk!

Anneannemin doğum günüydü 12'si. 89 yaşını doldurdu. Kocaman bir ömür, geride bıraktığı binlerce anısı ve yaşayacakları. Her birine ben sahip çıkmak istiyorum ama olmuyor. Hala ellerine bakıp haline şaşırması dokunuyor en çok içime. İnanamıyor ki bu yaşta olduğuna. Ben de ne zaman ellerime baksam onu görüyorum sanki ellerimde, sonra da annemi. Ben de inanamıyorum çoğu zaman 30'larımda olduğuma. Zamanı içip bitirdim sanki.

Ayın 13'ü dedemin ölüm yıl dönümüydü. Balıklı, rakılı, ananaslı, radyolu, denizli, traş losyonu kokulu, kaktüs sulu, incir sütlü, işkembe çorbalı, ekmek kadayıflı anılarım toplandı yine bir araya. Dizinde gülümseyerek oturan o sarışın minik kız çocuğuyum  sanki hala. Ne zaman misafirliğe gitsem kapıların ardına saklanmak isteyen. Ben ölünce nasıl anılar bırakacağım ardımda acaba? Ne kokacak, ne tat verecek bıraktıklarım? Benden ne kalacak geriye?

Şimdi herkese pazar bugün, bir bana salı sanki. Çünkü ne kalabalık sofralar ne lezzetli kahvaltılar ile başladık güne. Ilık bir çay, birkaç dilim peynir ve zeytin vardı tabağımda. Şu türk kahvesi de olmasa?

Hadi bakalım şimdi ucundan kıyısından günü yakalamak lazım! Şu pencereden gördüğüm çimene atasım var kendimi ama zamanı değil henüz...Bekliyorum, durdum!

4 Aralık 2013 Çarşamba

Madenciler


4 Aralık tarihi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de "Dünya Madenciler Günü" olarak kutlanır. Ben de bu vesile ile bir şeyler yazmak istedim bugün.


Daha önce bilmediğim bir bilgi edindim bugün madenciler ile ilgili, çok da hoşuma gitti. Bugün madenciliğin piri olarak kabul edilen Santa Barbara'ya adanmış bir günmüş aslında. Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından kaçarak, madencilerin çalışmakta olduğu bir mağaraya sığınmış ve bu madenciler tarafından azize kabul edilmiş. Aynı zamanda İzmit'te yaşamış olması ve efsanenin geçtiği mekanların Anadolu olmasının da ayrı bir önemi var. İnsanın içinde farklı duygular oluşturuyor. Mağaraya sığındıktan sonra ne olduğuna dair bir şey okuyamadım ne yazık ki. Ama merak ettim ve araştıracağım. 


Ülkemiz madencilik konusunda epey geri aslında. Pek çok madeni çıkartıp işleyemiyoruz. Bildiklerimden biri bor madeni. Yine de bunun tam da aksine maden kazaları konusunda da bir numarayız ne yazık ki. 



Maden kazalarında kim bilir kaç tane ailenin ocağı söndü. Hala madenciliğin gereken değeri görmesi için çaba gösteriyoruz deniliyorsa da yeterli derecede alınmayan önlemler,  bilgisizlik ve bana bir şey olmaz zihniyeti hakimiyetini sürdürüyor. Yurt dışında ne kadar ihtimamlı çalışıldığını, bir kişinin bile burnunun kanamadığını gördükçe, bizim kaybettiğimiz insanlarımız adına her gün daha da çok üzülüyorum.


Başka seçenekleri olsa eminim o insanlar yeraltının karanlıklarına dalmak ve ciğerlerini metanla doldurarak yaşamlarını kaybetmek istemezlerdi. 

Ben de bir maden mühendisiyle evliyim. Madenciliği her gün başka bir yönü ile öğreniyorum. Tünelin kazısının ilk zamanlarında bile oraya girerken nasıl berbat hissettiğimi anlatamam. Her seferinde öyle yerlerde çalışan insanlar için içim sızlıyor ki madenciler metrelerce derinlerde canlarını ortaya koyup çalışıyorlar. 

Bu dikkatsiz ve yanlışlarla dolu maden kazılarının umutla sona ereceğini düşünüyorum. Gereken önem ve hassasiyet umarım en kısa zamanda, daha fazla kayıp yaşanmadan sağlanır. 

4 Temmuz 2013 Perşembe

Uyanma Saati


Bu oluşuma bayıldım. Her zaman düşündüğüm ve başkalarının da düşünmesi taraftarı olduğum her şeyi anlatmışlar sağ olsunlar. Eskiyi özlüyorum hem de çok. Çünkü o zamanlar küçük ve mutluyduk. Tüketim çılgınlığı bir hastalık gibi ve bunu en aza indirmek hatta yok etmek gerek. Tüketim Kültürü hakkında üniversitede lisans tezi hazırlamıştım. Şimdi o tezi hazırlarken okuduğum kitaplar yanımda olsa da yeniden okuyabilsem ve daha detay anlatabilsem sizlere. Ama Uyanma Saati'nde çok güzel anlatmışlar. 





Gelin biz de o ilk adımı atan delilerden olalım!

Siz de bizler gibi düşünüyorsanız görselleri alın, yayın, anlatın, ofisinize, evinize, her yere asın, açıklayın...

Bu hayat hepimizin!

10 Haziran 2013 Pazartesi

Posterlerle gezi parkı



Ofisimdeki panoya astım ben de bu slogan haline dönüşen yazıyı. Her gün bakıp çapulcu dedikleri insanların arasında yer aldığım kendimi düşünüyorum. Yaptıklarımı, hayal ettiklerimi, hedeflerimi, olduğum kişiyi düşünüyorum. Biz çapulcuysak eğer -sözlükteki anlamı ile- kelimelerin de yenilenmesi gerekiyor diyorum. Çünkü biz şu anda yenilenmeye, direnmeye, değişmeye ve güzelleşmeye çalışıyoruz. 

Gezi parkı için hazırlanan posterler, fotoğraflar hepsi bir harikalar, çok yaratıcılar. Herkes görsün, bilsin, duysun, anlasın artık diye paylaşıyorum ben de bir kez daha. 

Yazacak öyle çok şey var ki. Sürekli bilgisayarın başında bu sayfayı açıp yazmaya başlıyorum ama bazen yazdıklarım yeterli gelmiyor siliyorum bazen de çok oldu yahu bu yazdıklarım diyorum yeniden siliyorum. İçimde kocaman umutlarım var, onları besliyor, büyütüyorum yeni gelen gün ile. Sonra yapılan açıklamaları dinleyince üzülüyor, sinirleniyorum. Her gün yeniden düşünüyorum bir bir olan her şeyi, izlediğim videolar aklımdan geçiyor, gördüğüm her bir fotoğraf karesine bir kere daha bakıyorum, bir çığlığa dönüşen şarkıları dinliyorum, umutlanıyorum.

İnsanlar daha nasıl ifade edebilirlerdi ki kendilerini? Nasıl anlatabilirler daha başka isteklerini? Daha önce nerede görüldü, duyuldu böylesi? İnanmakta güçlük çekiyorum halen izlediğim karşı çıkışlara? İnsanları birbirine kırdırmak için söylenen acı sözlerin yeri yok hayal ettiğim barış dolu mutlu dünyada.



Ben de böyle orjinal fikirler üretemediğim için üzülüyorum içten içe. Aynı kuşaktanız oysa :) Gençler harikalar. Diyecek söz bulamıyorum. Bu nasıl bir güzellik, bu nasıl bir düşünme biçimi, ne harika yarattıkları şeyler. A bir de İzmirliler Toma'ya Tomat diyor demişler ya bayıldım. Her gün yeni bir sözü ekliyorum hafızama ben de. Belki onlara bir yerden yetişirim diye. 





Bir direniş hatıramın olmasını ben de çok isterdim. 


Kahveye de hiç bu gözle bakmamışım doğrusu. 


Artık çıkıp nefes almak vaktidir gerçekten. 


İyi ki her zamankinden değil. İyi ki herkes bir. İyi ki var bizim gençlerimiz. Bizim yürekli gençlerimiz, düşünceli gençlerimiz, özgür, akıllı ve ruhu olan gençlerimiz iyi ki varsınız!











İşte bu fotoğraf karesi beni en çok duygulandıran karelerden bir tanesi. Bu sıra sosyal paylaşım sitelerinde çokça yazılan bir söz var paylaşmak istiyorum buradan da: 

''75 senedir dinlenmişsindir Atam kalk gel artık birazda cennet özlesin seni...' 

Keşke, keşke kalkıp gelebilsen de yanımızda duruversen, görsen gençlerimizin çabalarını. O yaşlı teyzelerin umut dolu gözlerle çocuklarımıza yemek taşımalarını görebilsen. Canı acıyan insanlara merhem olsan, bir bir sarsan yaralarımızı.. Direniyoruz Atam! 

6 Haziran 2013 Perşembe

Ağaçlar ve insanlar



Bizim Darıca Gazetesi köşe yazım;

'Günlerdir yüreğimiz ağzımızda, ellerimiz bilgisayarımızın ve telefonlarımızın klavyesinde yaşıyoruz vatanımızdan kilometrelerce uzakta.Yaşanan olayları gözyaşları içinde takip ediyoruz.İnsan ne kadar çok duyguyu bir arada yaşayabiliyormuş meğer. Hem sevinç, hem gurur, hem üzüntü ve hem de acı bir arada.

Vatanımdaki insanların acıları içimi dağlıyor adeta.

O yeni çağın tembel, akılsız, sorumsuz diye anılan genç neslinin gücünü gördüm her yerde.İçimdeki umutlar ağaçlar gibi yeşerdi, büyüdü.O tertemiz zihinler yeni bir masala yelken açtılar, üzerindeki tozdan silkindiler, artık yeter dediler çığlık çığlığa.

Çoluk çocuk, yaşlı, genç el ele yürüdüler sokaklarda, direndiler, devam ettiler.

Ne çok can yandı, can yakıldı.

İnsanların ne kadar kötü olabileceklerini de gördüm ben günlerdir. Bir annenin evlatları mıydı onlar orada? Yıllarca kendimizi emanet ettiğimiz o insanlar, sanki beyinleri yaşanmışcasına gözleri ışıldayan insanları katlettiler.
Bütün dünya gözlerini kocaman açtı, izledi, nefesini tuttu bizimle.

Öyle bir gurur ki bu içimdeki, gözlerimin mavisi artık daha mavi ve saçlarım, Atatürk’ün saçları gibi altın sarısı sanki. Biz ne de olsa onun evlatlarıyız. Onun gücü dolaşıyor damarlarımızda.
İstediğimizde nasıl da dağıtıyoruz kara bulutları, nasıl da serpiyoruz tohum tohum yeni başlangıçları.

Bir kere daha gördüm ya içimizdeki ateşi işte dedim bunlar benim insanlarım, benim geleceğimin savunucuları. O büyük zulme direnenlerin her biri adeta birer kahraman.

Haklarımız, isteklerimiz, ümitlerimiz nasıl da karalanıyordu bunca zaman, sessizdik, şaşkındık ve ürkektik. Şimdi yenilendik. Bundan sonra da kimse bizi inandıramaz artık sahte masallara. Çünkü biz kendimize yeni bir masal yarattık.

Özgürlük, sevinç, mutluluk, gurur ve adalet dolu bir hayata adım adım ilerliyoruz kendimizden emin!

Yurt dışındaki her Türk aynı bizim olduğumuz gibi kendi vatanındaydı aslında günlerdir. Ruhumuz oradaydı, aklımız oradaydı, kalbimiz oradaydı.

Hayatımız için, evlatlarımız için, ailelerimiz, dostlarımız için, dünyamız için direndik. Her gün de direnmeye devam edeceğiz. Nefes aldığımız sürece daha iyi ve doğru bir hayat uğruna haklı mücadelemizden yılmayacağız. Nefesimiz kesilse dahi ardımızdan gelenler devam edeceklerdir haykırmaya tüm güçleri ile.
Bu direniş birkaç tane ağaç için değildi sadece, yeşermeye çalışan umutlarımız, sindirilmeye çalışılan benliklerimiz, kirletilmeye çalışılan aydın fikirlerimiz içindi.

Yeni yazımı da paylaşacağım...
Uzakta olmak böyle zamanlarda en zor olanı. Hele bir de hep aynı cümlelerin kullanılması, yapılanların değişmeyeceğinin söylenmesi, anlatmak istediklerimizin anlaşılmaması ya da işlerine gelecek şekilde anlamaları beni daha çok yazmaya sevk ediyor. 



1 Haziran 2013 Cumartesi

Gezi parkı direnişini destekliyoruz!


UZAKTAYIZ AMA TÜM KALBİMİZLE YANINIZDAYIZ!
#DİRENGEZİPARKI
#OCCUPYGEZİ

#occupygezi #direngeziparkı



"Dear friends all around the world,

something brave and significant is happening in Istanbul, Turkey.
A late blooming Occupy wave one might call it.

Citizens tired of a bullying government with its corrupt management of public spaces and reckless abuse of land are coming together to protect a public park in the heart of the Istanbul which is under the threat of being demolished so the 94th shopping mall can be built in its place. People are holding in spite of the brutal attacks by the police (today's attack was at 5am in the morning one shall point out! including tear gas bombs, b
urning the tents, hospitalizing a person...). It is the 3rd day now, more than 10,000 people have gathered in the park!
Meanwhile, public spaces are being sold to hotels, precious ecosystems are being wasted for more industry, power plants, 3rd bridge over Bosphorus!

This has become a matter about more than just saving trees. This is an 'I can do whatever I damn well want', fascist mentality that not only supresses but attacks its own people.

To make matters worse, media channels are being censored so as not to display the news.

#direngeziparki is now the 2nd worldwide trending topic on Twitter.

Please help us to share this message and stop Erdogan's ruthless, inhumane acts.

What you can do:
- Forward this message to everyone you know
- Send your support messages through twitter with the #direngeziparki hashtag
- Tag @bbc @cnn @reuters and other large media channels in these posts
- Post this message on facebook
- Let your local and national media channels know

Please help spread the news globally.
We need all the support we can get now."


#occupygezi #direngeziparkı


Gerçekten uyanmış olmamızı diliyorum. Umarım bunca şeye rağmen sonunda sanki hiç bir şey olmamış gibi davranmaz insanlar. Malum milletimiz uyumayı kanıksadı artık. Bu görüntüler içimizi burkuyor, insanlar acı çekiyor, dövülüyor, boğuluyor, kör oluyor, ölüyor. Haber kanalları hala abuk sabuk yayınlarına devam ediyorlar. Bazı insanların olanlardan hala haberi yok. 


Herkese yayın, anlatın, gösterin! Bu artık gerçekten bir halkın uyanışı! Bu kadar insan, bu kadar şehir tek yürek ve dahası da olacak inanıyorum! Bence sonuna kadar gitmeliyiz! Bizler uzaklardayız ama yüreğimiz orada. Sabaha kadar oturduk Halk Tv'den yayınlananları izledik, facebook'tan yardım ettik haber almak isteyenlere, hala da devam ediyoruz. Daha da yayılsın, herkese ulaşsın ama ne olur daha fazla insan zarar görmesin..


Yaşlı amcalar, gençler, teyzeler gördüm perişan halde içim acıdı, gözyaşlarına boğuldum. Polisin yaptıklarına aklım sırrım ermesi bu ne vahşet, bu ne kin! Yabancı basın da duyurmaya devam ediyor. Destek var herkesten. Olabildiğince herkese ulaştırın yaşananları, anlatın!

Bütün Dünya Türkiye'de yaşanan vahşeti görsün. Polislerin Türk bayrağı ile dolaşan insanların ellerinden döve döve bayrağı aldıklarını anlatın.



Yardım edin ve yayın herkese!Bilmeyen kalmasın. Halk artık uyumasın ve vatanına, özgürlüğüne sahip çıksın. Yurt dışından destek sürüyor. Bu durum artık gerçekten bir isyana dönüştü. Dilerim bunca çaba bir sonuca ulaşsın...Biz sonuna kadar destekçisiyiz!


Direnişimiz sadece ağaçlar için değil artık ananı da al git için, sayın öcalan için, şehide kelle için, reyhanlı için, 2 ayyaş için,10 Kasımlar, 29 Ekimler için, geleceğimiz için!

Daha fazla can yakıcı olay olmadan sonuca ulaşır umarım. Biz gönülden ve sosyal medyadan destek vermeye devam ediyoruz!

Bütün kanallar hala susuyor Halk Tv yayına devam ediyor. Gönülden kutluyorum Halk Tv'yi...