Biliyorum ki şu an keyfin pek yerinde. Senin zamanın şimdi. Mutlu çocuklar gibi dolaşıyorsun etrafta. Biz de senin etrafında pervane. Sana katılmaya çalışıyoruz heyecanla. Sana yetişmeye çalışıyoruz ve gitmeyesin diye elimizden geleni yapıyoruz. Upuzun parlak saçların vücudumuza değdikçe bizi öyle güzel ısıtıyor ki...Kışın soğuk ellerinden kurtulmuş olmanın tadına varıyoruz seninle. O neydi öyle, sanki hükümranlığını ilan etmiş gibi gitmek bilmedi bir türlü meymenetsiz kış. Senin güzelliklerine hasret kalmışız meğer. Tüm nimetlerini serip önümüze, gönlümüzü çeldin yine. Ahh yaz! Hep seninle olabileceğim bir yere gitsem keşke, hep aşıklar gibi yanyana, başbaşa olabilsem seninle, kış'a inatla. O kokun yok mu her yere sinen; büyülüyor insanı sanki. Yaprakların senin nefesinle salınışları bile bir başka, adeta önünde kibarca eğiliyorlar. Yeryüzü bir başka sessiz, hele buralarda daha da fazla. Bu kıtada daha başkasın sen yaz, sanki senin doğduğun yer burasıymış da yıllarca hasret kalıp yeniden dönmüş gibisin. Bir başka sarılıyorsun insana, bazen öyle çok ki hatta, hasretinin yoğunluğundan acıtıyorsun, yakıyorsun.
Seni hiç bırakmak istemiyorum. Bazen insanı bir bencillikle seni hapsetmek istiyorum tam da olduğum yere, en yakınıma. Kardeşin kış soğuk ellerini yerleştirmek istese de bazen göz pınarlarına, biz yine de onun engellerine boyun eğmiyor, çeşmelerinde yıkanıyoruz. O çeşmeler ki, bizi anılarımıza atıyor her dalgasında, parça parça. Ben en çok senden ayrı düşmekten korkuyorum şu günlerde. Sana varamadan bırakıp gitmenden ve sana yine uzun süre hasret yaşamaktan, sadece hayalinle. Şimdi benimlesin ama uzak şehirlerde gibiyiz seninle, aramızda kilometreler var. Ben sana gelemeden senin zamanın dolmasın ne olur, gitme! Seninle dakikalar, saatler gibi olsun kavuştuğumuz o anda. Birden varayım, hiç beklemediğim bir an, o her zaman gittiğim yol getirsin beni sana. Ahh yaz! Ne sen sor ne ben söyleyeyim içimdekileri. Bir başlasam anlatmaya kim bilir ne kadar üzülürdün, ben seni üzmek ister miyim hiç. Günleri sessizlikle geçiriyorum, senin sessizliğin benim sessizliğim olmuşçasına. Günleri sensizlikle geçiriyorum, hayaldaşın, sanki senmişcesine. Suretini bilmediğim bir yabancı şu anki mevsim, birbirimizi tanıyor gibi yapıyoruz ama nafile, hafızalarımızdan silinmişiz birbirimizin. Oyalanıyoruz işte! Hepsi o!
Her şey bir başka güzel varlığınla. Yemeklerin kokusu, ki hele kızartmalar, karpuzun rengi, kirazın tadı, şeftalinin kokusu bir başka. Denizin tuzu, kumun taneleri, gökyüzünün maviliği bir başka. Perdelerin rüzgardaki hareketi bile ahenkli. İçime gizli gizli kelimeler bırakıyorsun, sabahları ve gece uykularımda. Uyandığımda bir de bakıyorum bir sürü şey birikmiş oluyor hücrelerimde, hani yokluğunda oyalanayım diye oyuncaklar koyar gibi önüme, bırakıp gidiyorsun bana hediyelerini. Beni de alsan götürsen keşke yanında. Minik bir sahilde uyansam uykularından, tatlı nefesinle, ve kalp atışlarını dinlesem dalgaların sesinde. Günleri unutsam, saatleri saymasam hiç. Uyusam, uyansam ve sen hep benimle olsan. Rüyalarım hiç bitmese keşke!