31 Aralık 2009 Perşembe

Herkese mutlu bir yıl diliyorum



Yeni yılınız kutlu olsun. Bu sene her zamanki senelerden çok çok daha güzel olsun. Hala gerçekleşmeyen dileklerimiz gerçek olsun. Bol bol gülümseyin, sağlığınıza dikkat edin, sevdiklerinizle daha çok zaman geçirin, en güzel anılarınızı biriktirin bu sene..Yaşamınızın kıymetini bilin..

Herkese sevgiler...

Not: İllustrasyon Mary Harris

25 Aralık 2009 Cuma

Bugün yaz geldi çaktırmadan hem de

Sabah erken uyandım bugün. Bir anda bitiverdi uykum işte. Kalktığımda odaya öyle güzel güneç vurmuştu ki gülümseyerek uyandım. Kuşlar da ötseydi daha sevinecektim ama olsun. Ben varmış gibi hayal ettim onların seslerini.

Günün güzelliğinden istifade edip ortaya çıkan toz birikintileri daha dakikasında gözüme gözüme çarptılar. Ben de daha bişeyler atıştırmadan ortalığı temizlemeye koyuldum miguel modunda. Bayağı da kaptırmışım kendimi. Öğlen olmuştu bir parça oturayım dediğimde. Sonra yemek faslı başladı tabi. Bu ev işlerinden daha yapacağım hiçbir şeyi yapamadım. Ne kitap okuyabildim keyifle ne de kumaşlarım, boncuklarım ve yünlerimle haşır neşir olabildim. Zaman bulabildiğimde yorgunluktan hiçbir şey yapamaz durumdaydım. Sadece durmak ve dinlenmek istedim. Bu sırada güneşi görünce birkaç fotoğraf da çektim. Oysa makinayı alıp yollara düşmek vardı ama işte her istediğinde her istediğin şeyi yapamıyorsun bazen. Cuma olduğu için bugün tatil günüydü. Ama eşim çalışıyordu. Cuma günleri tüm dükkkanlar kapalı oluyor burada ve sanki bütün cezayirli erkeklerin nöbeti başlıyor köşe başlarında, dükkan önlerinde. O yüzden cumaları yalnız dışarı çıkmak pek de akıl karı değil aslında. İşte böylece bir güneşli günü de heba etmiş olduk. Bana gülümsedi ışıl ışıl ve yerini geceye bıraktı..

Bunlar da bakabildiğim ve görebildiğim kadarı dışardaki hayatın;

Burası balkonumdan baktığımda gördüğüm evler. Evler hep sıvasız, boyasız, bakımsız burda. Süslü püslü değil pek alışık olduğumuz gibi. Daha hüzünlü, maskeleri yok. Ama öyleleri de var tabi.
Yeni yapılanmaya başladı bulunduğumuz şehir. Önceden imar izni yokmuş sonra çıkınca herkes bir anda evler yapmaya binalar dikmeye başlamış. O yüzden de biraz bu alelacele tavırları.

Bu güzel çiçekler de karşı evin bahçesinin çiçekleri.

Bu da bizim minik bahçemiz.

Ve bahçeye ekilen pazılar. Yakında Türkiye'den getirdiğim dereotu, maydanoz ve roka da olacak pazıların yanında arkadaş.

Bu da bir yerlerden uçmuş ve toprağın üzerinde kalmış bir gazete kağıdı. Neler anlatıyor kimbilir?Ne de olsa koskocaman hayatları sığdırmıyorlar mı sayfalarına...

21 Aralık 2009 Pazartesi

Baykuşlar ve Diğerleri

Ankaradaki günlerim pek keyifli geçti. Fotoğraflara baktıkça mutlu oluyorum. Hava buz gibiydi kalın kalın giyindim hep. Ehh biraz da hava değişikliğinden ve uzun zamandır ankara'nın soğuğunu yemediğimden öksürmeye başladım. İlk günler halsizdim çok ama orada olmanın verdiği heyecanla çabuk toparladım. Bir an evvel kendimi dışarı atmak istiyordum. O sırada Amerika'dan arkadaşım Kadir'in geldiğini öğrendim. Bir gün buluştuk ve ertesi gün için sözleştik. Ulus'ta dolaşıp fotoğraf çekmek için. Aynı zamanda Koç Müzesindeki Minyatür odaları da görmek istiyordum. Bir de uzun zamandır aklımda olan Baykuş objelerle dolu olan dükkanı da görmek için can atıyordum. Daha önce arkadaşlarım bahsetmişlerdi ve bloglarda da okumuştum. Nihayet o gün geldi ve Ulusa gittik. Hava şansımıza biraz kötüydü hatta sonra yağmur bile yağdı pek fotoğraf çekemedik. Ama müzeye ve baykuşları görmeye gidebildik.

Baykuşlar ve Diğerleri adlı yer Ulusta Pirinç Han'ın oradaki Antikacılar çarşısındaydı bulmak kolay oldu. Adını sıkça duyduğum bu güzel yerin sahibi Ahmet Bey bizi oldukça sıcak karşıladı. Son derece konuşkan ve sevecen biri kendisi. İçeri girince nereye bakacağımı şaşırdım zaten. Cennete düşmüş gibi oldum adeta. O kadar çok baykuş obje var ki. Uzun uzun sohbet ettik. Hatta bloga yazmak istediğimden bahsetmiştim Ahmet beye de ama biraz uzun sürdü yazmam. Kendisinden özür diliyorum bu kadar zaman beklettiğim için onu. Malum koşturmaca içinde geçti tatil zamanlarım ancak fırsat bulabildim.

Sadece Baykuşlar yok burada. Çeşit çeşit bir sürü obje var. En sevdiklerim metal kutular oldu özellikle de üzerinde eski türk filmlerinin artistlerinin olduğu kutular. Sonra şişeler. Nasıl da biriktirmiş özenle Ahmet Bey. Kendisine de söyledim "ben bunları satmaya kıyamazdım" diye. O da öyleymiş zaten. Bu yüzden birkaç tane alıyor birini kendisine saklıyormuş diğerlerini satıyormuş dükkanında. Süper bir fikir gerçekten. Orada onca baykuşun içinde olmak nasıl güzeldi anlatamam. Akla hayale gelmeyecek şeyler vardı. Baykuş şişeler, kutular, sabunlar, lambalar, süsler, saatler v.s Bence herkesin gidip görmesi gereken bir yer. Ayrıca içinde bulunduğu pasaj da son derece keyifli bir yer. Çeşit çeşit dükkan var. Ahmet Bey'i de bulmak çok kolay oldu etraftaki esnafa sorduğumuzda. Kendisine Baykuş Ahmet diyorlarmış. Çok hoş gerçekten de. Bırakayım da gerisini fotoğraflar anlatsın. Ne de olsa onlar zamanın en iyi tanığı;

Kapıda sizi bu sevimli baykuşlar karşılıyorlar.

Bu kocaman beyaz baykuşun olduğu abajura tek kelimeyle bayıldım. Evimde olmasını ne de çok isterdim. Bir gün Türkiye'de evim olduğunda ki eğer hala satılmamış olursa almayı çok isterim.

Şu şişelerin güzelliğine bakın. Nasıl da zarifler. İnsan oradaki herşeyden bir tane almak istiyor. En zoru da onca güzelliğin içinden birini seçmek. Ben epey zorlandım seçerken. Diğerlerinin hepsinde de aklım kaldı.

Vee bu süper yerin mimarı Ahmet Çomak. Ördüğüm baykuşla birlikte güzel bir poz verdi benim için. Çok teşekkür ediyorum burdan kendisine. Bir dahaki Ankara ziyaretimde yine uğrayacağım ilk yer olacak Baykuşlar ve Diğerleri isimli bu masallardan çalınmış dükkan. Mutlaka görün diyorum ve başka da bir şey demiyorum...

20 Aralık 2009 Pazar

Dönmek, gelmek, varmak, durmak ve kalmak

Hayatın içinde yolculuğa çıkmışım gibi sanki. Bir anda nasıl da hoop diye geliveriyor insan kuş misali yerine. Cezayirdeyim. Henüz kışın gelmediği, insanların hüzünlerinin gözbebeklerinde toplandığı bu şehirde. Kış gelmedi ama bahar havası da değil elbet. Sadece ayaz yok türkiyedeki gibi. Sanırım bu sene de kar göremeyeceğim ben. Oysa yeni yıl karsız olur mu hiç..

Yine gelir gelmez koşturmaya başladım. Burası Türkiye’nin tersine dinlenme ve huzur yeri benim için. Buradan gittiğimde karmaşanın ortasında buluveriyorum kendimi. Orada devamlı akan bir hayat var. Oysa burada hayat akşam 7 den sonra ve cuma günlerinde durup dinleniyor sanki. Binbir türlü ses var binbir türlü gürültü var Türkiyede. Burası bazı zamanlarda alabildiğine sessiz oluyor. İşte şimdi kalkıp geldim ya sessizliğin şehrine daha sudan çıkmış balık durumumdan kurtulamadım. Yazacak ve anlatacak çok şeyim var. Bir sürü de güzel fotoğrafım var üstelik. Yakında başlayacağım yazmaya. Bugün evde epey işim var. Arkadaşlarımız gelecekler yemeğe. Sonra geldiğimden beri temizlik yapıyorum. Eee malum tabi onca zaman bir evde kadın olmayınca farkediyor bazı şeyler. Şimdi sessizliğin içinde bende sessizce yemek yiyorum. İnsanın kendi sesini duyması sadece kocaman evde ne tuhaf..

Biraz telaşım bitsin bir ohh diyeyim o zaman yazmak ve ben bir bütün olacağız yine. Herkese kocaman sevgiler benden. Bu yazı yalnızca başlangıçtı...

2 Aralık 2009 Çarşamba

Ankara'da olmak

Bir haftadır Ankara'dayım. Bayram arifesinden beri. Günler yine birbirini kovalıyor zaman hızla akıyor. Ankara'nın soğuğunu da unutmuşum ilk onu farkettim geldiğimde. Nasıl da yakıyor insanı. O kadar sene ben bu soğukta nasıl yaşamışım dedim hep kendime. Hala daha diyorum zaten.
Ankara benim için hep önemli oldu bambaşka bir şehir oldu. Bakıyorum da hala öyle. Ama içinde eskiler yok diye biraz tatsız. Çıkıp dolaşacağım eski günlerimdeki gibi eğleneceğim saatlerce sokaklarda yürüyebileceğim arkadaşlarım yok artık. Kimi çalışıyor görüşemiyorum dilediğimce kimi uzaklarda kimindense haberim yok. Yine de herşeye rağmen şehrin kokusunu duymak o eski ama bildiğim hisleri yeniden yaşamak güzel.
Nete girip de yazamıyorum pek. Kendimle çelişiyorum farkındayım. Hep daha çok yazacağım diyorum ama bazı şeyler beni alıkoyuyor. Birazdan dışarı çıkacağım yine. Ulus tarafında gezeceğim.Kaleye çıkacağım, sonra hanlara uğrayacağım fotolar çekeceğim sonra da Rahmi Koç Müzesine gideceğim. Umuyorum ki güzel bir gün olacak bugün. Yarın da dönüyorum zaten. Döndüğümde evime fotolarla anlatmaya devam ederim..Sevgiler herkese