casablanca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
casablanca etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2015 Pazar

Pazar notları: Kapılarım


Güneşli günlerde devam ediyoruz. Bugün yine pazar olması dolayısıyla biraz hüzünlü ve sıkıntılıyım. Nedense pazar günlerini buradayken hiç sevmiyorum çünkü haftanın herhangi bir gününden farkı yok. Oysa Türkiye'de pazar günleri ne güzel geçer. Bir şey yapmayıp evde bile olsa insan, o günün ruhu hep bir başka olmuştur benim düşüncemde. 

Ben de bugün yine pencereme gelen tombik minik kuşları izledim biraz. Tadı çaya yakından uzaktan benzemeyen boyalı çayımı biraz yudumladım. Sonra bir kahve söyledim ve haberleri okudum. Aklım hep dışarıda, bahçede, çimenlerde, kedilerde ve sokaktaki insanlarda. Bahçedeki yeşillik hiç bitmesin, sararmasın otlar istiyorum ve elbette oraya bir örtü serip üzerine böceklerden ve bilimum hayvanlardan korkmadan uzanmak,  sessizliği dinlemek istiyorum. Geçen sene bahçemizde sıcaktan kuruyan toprak kocaman yarılmıştı. Bir farecik de içine herhalde yuva yapmış. Gelip gidip hoop içine dalıveriyordu toprağın. Sonra ilaçlama yaptılar tabi yok oldu. Bu sene yine sıcaktan yarılır. Elimizden geldiğince suluyoruz ama fayda etmiyor. Bahçemizin hemen kenarında iki tane büyük okaliptüs ağacı var, onlar suyun bir numaralı düşmanı. Bütün suyu emiyorlar kendilerine. Fransızlar buraya geldiklerinde Cezayirlilerin suyunu kurutmak için her yere okaliptüs ağacı dikmişler. O zamandan beri etrafta büyüyen bir sürü ağaç var. Yani ne yaparsak yapalım suyu toprağa yettiremiyoruz. 

Neyse demem o ki, dinlenmek ve kendimi dinlemek istiyorum şu sıralar. Biraz da okumak. Bilgisayarımdaki dosyalarımı düzenlerken kendi çektiğim kapı fotoğraflarını buldum. İlerde büyütüp evime asmak istediklerim var içerisinde. Birkaç tanesini de paylaşmak istedim. Benim gibi kapısever çok var biliyorum. Umarım hoşlarına gider. Epeyce çekmişim, zaman zaman diğerlerini de paylaşacağım. 


Bu fotoğrafların çoğu Tunus'ta çekildi. Sidi Bou Said favori yerlerimden biri. İnsana renkleriyle huzur veriyor. İyi ki kısa zamanlı da olsa gidip gördüm dediğim bir yer. Beyaz mavi ve yeşilin buluşması harika!


Bu kapıların üzerindeki metal işlemeleri çok seviyorum. Bence böyle bir metal kapı varsa yapılabilir. Bizim İzmir'deki evin kiler-depo olarak kullanacağımız kısmında böyle metal bir kapı var. Orası için bu tip desenlerden kullanmak istiyorum. Önce maviye boyayıp sonrasında birkaç detay ekleyebilirim. Bir de kapı tokmağı ekledik mi tamamdır.


Yine hoş detaylarıyla mavi bir Tunus kapısı. 


Bu da diğerlerinden daha ufak bir bahçe kapısı. Eski ve yıpranmış olmasına rağmen yine de oldukça gösterişliydi. Ardında neler olduğunu merak ettiriyor insana. Keşke burada da tüm kapılar böyle süslü olsa. Cezayir başkentte'de var elbette böyleleri ama onları çok çekme imkanı bulamadım. Birkaç tane olacak, arşivden bulup paylaşacağım onları da yakında. 

Sevdiklerinizle, dostlarınızla keyifli bir pazar günü geçirmeniz dileğiyle.

13 Mayıs 2012 Pazar

Casablanca: Hassan II Camii


Casablanca fotoğrafları ile anıları yad etmeye devam ediyoruz. Havaların güzelleşmesiyle birlikte bu fotoğraflara da tekrar tekrar baktığımda yeniden gezip görmek istiyorum oraları. Üstelik daha da büyük dikkatle ve özenle. Gözlerimi kocaman açarak ve en ince ayrıntıya dikkat ederek. 


 Casablanca’nın göbeğindeki Hassan II camii Kuzey Afrika'nın en büyük camisi olma özelliğinde. Kocaman avlusu ile insanı şaşkınlığa sürüklüyor. Mimari olarak da çok etkileyici. Minaresi göğü kucaklıyor sanki olağanca ihtişamıyla. İnsan ağzını açarak dolaşıyor avlusunda, hayretle.
 

En çok burada dolaşmayı sevmiştim ve camiyi karşıdan izlemek hoşuma gitti. Neredeyse Casablanca'nın her yerinden görülüyor büyüklüğü. Kafamı yukarı kaldırdığımda korktuğumu hatırlıyorum. 


Aslında fotoğrafların orijinal halleri daha güzel ama buraya koyarken küçültmek durumunda kaldığım için biraz tuhaf çıkmışlar, sanki titrek gibiler. Oysa hepsi netti. 

Normal bir günde gitmemize rağmen öyle kalabalıktı ki. Daha az insanın olduğu bir zamanda gitsek eminim harika fotoğraflar çekebilirdik. Yine de o kalabalığı da görmek güzeldi. Rengarenkti insanlar kıyafetleriyle ve o kadar farklıydı ki hepsi birbirinden, zannedersiniz tüm insanlar burada toplanmış o gün. 



Çeşmelerini, çeşmenin içindeki çocuklarını, çeşmenin mozaiklerini, kocaman kapılarını, kapılarının harikulade tokmaklarını, duvarlarının dokusunu çok sevdim. Duvarlara tek tek dokundum. Çeşmeye ben de oturdum çocuklar gibi. Kapıların önünde durup hayal kurdum başka dünyalara açılabilme olasılığı üzerine. 


Bu sadece görebildiğimiz kadarı. Geniş açım olmadığı için çok da iyi yansıtamadım fotoğraflarda büyüklüğünü. Ama yine de sanırım bu fotoğraf biraz anlatıyor. Avlusunun genişliğine de hayran olmamak mümkün değildi. Cami'nin içini gezemedik, kapalıydı, sonrasında da namaz vakti için açılacaktı çok kalabalık olacağı için girmeye cesaret edemedik. Ama içerideki devasa avizeleri gördüm. Muhteşemdi!


Bu da koridorların tepelerindeki kabartmalar. Özenle bir bir işlenmiş. O kadar güzeldi ki keşke evimde de böyle kabartmalar olsa demeden edemedim :)




Bu kadın çok uzağımda değildi. Herkesin olağanca gülümsemesine karşı o epey düşünceliydi. İnsanları izliyordu. Kim bilir aklından neler geçiyordu, neler yaşıyordu? Ben de rahatsız etmeden uzaktan sessizce bir süre onu izledim, sonra da dayanamayıp fotoğrafını çektim. Bir an görecek diye tedirgin oldum ama neyse ki görmedi. Görse de bir şey der miydi bilmiyorum ama bazen çok agresif tavırlar ile karşılaşıyoruz o yüzden temkinli olmak gerekiyor. 


Geleneksel kostümü ve çarıkları ile Cami'nin avlusunda bir erkek.


Yine çeşmenin içinde şen şakrak çocuklar. Onlara kalkın da ben oturayım diyemedim ne yazık ki. Onların da zaten kalkmaya pek niyetleri yoktu. Oysa çok istemiştim orada bir fotoğrafım olsun.



Burası da cami'nin avlusundan deniz ve plaj manzarası. İnsanlar çılgınca yüzüyorlardı taaa açıklarda bile büyük cesaretle!


Bu da sevdiğim bir fotoğraf, sevdiğim mozaikler ve ben :) İyi ki fotoğraflar var...

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Gecikmiş bir yazı: Casablanca



Casablanca; dillere destan bir aşk filminin şehri. Sanki kahramanlarının hala orada olduğunu hissettiğim,‘Tekrar çal Sam’ demekten kendimi alamadığım o büyülü ortamın yegane sahipleri. Tarihe; aşk eşliğinde yolculuk yapılabileceğinin en büyük kanıtı!



Yazacak o kadar çok şey var ki. Söze Rick's Cafe'den başlamak istiyorum. Casablanca filmini seyretmeden evvel teyzemden çok duyardım. Sonra izleme şansı buldum ve sevdim. Onun hayali olan bir gün Rick'in yerine gidip içkisini yudumlarken ''Tekrar Çal Sam'' demek istemesi, bir de baktım benim de hayalim oluvermiş. Casablanca'yı en çok bu yüzden görmek istiyordum. Biraz zorlu da olsa yeri bulduktan sonra kapıdan adımımı attığımda hissettiğim heyecanı tarif edemem. Ortam harikaydı. Piyanonun başında olmak, hayal etmek, müziği duymak ve tekrar tekrar oynatılan karelerle her anı yeniden yaşıyor olmak çok büyüleyiciydi. 


İçkimi yudumlarken teyzem için kadehimi kaldırıp; '...tekrar çal Sam' dedim ve ardından telefona sarılıp onu aradım. Bir yandan onunla konuştum bir yandan ağladım. Hatıralarımda Casablanca bu yönüyle hep oraya dair en güzel anım olarak kalacak. 



Otelimize yerleşirken ve oteli bulmaya çabalarken geçtiğimiz yolları da fotoğraflamıştık fakat henüz elime ulaşmadılar. Bu iki fotoğrafı sizin için internetten buldum. Saat kulesi çok hoşumuza gitmişti, kocaman ve etkileyiciydi. İkinci etkileyici şey de Kuzey Afrika'nın en büyük camisi olma ünvanını alan Hassan II camisiydi. Böyle büyük bir yapı karşısında heyecanlanmamak elde değil ki! Onu ayrı bir blog yazısında anlatacağım zira buraya sığdıramayacağım. 


Casablanca şehrinin merkez kısmını pek sevmedim diyebilirim. Çünkü oldukça pisti, sokaklar amonyak kokuyordu. Turistik bir şehir olmasına ve etrafta onlarca turist olmasına rağmen neden böyle olduğunu çözemedik. Sevmedim desem de orada olmanın verdiği his bir başka. Yollar, sokaklar, insanlar, evler, dükkanlar, kısacası her şey kendine has. Zaten o dokuya hayran olmamak mümkün değil. Kemerli kapılar, desenli mozaikler, fenerler, insanların geleneksel kostümleri ve ayakkabıları, evlerin renkleri insanın içine işliyor adeta. Hayat orada başka bir surete bürünmüş; çekici ama daha çekingen.



Kilimleri her zaman çok sevmişimdir, Casablanca'daki kilimler de hemen ilgimi çekti. Zaten göz ardı etmek imkansız. Her sokak köşesinde sizi desenleriyle mest ediyorlar. O deri puflar, vazolar, seramik tabaklar, çantalar; her şey mi güzel olur dedirtiyor insana. Bilmiyorum, bana mı güzel geliyor her biri acaba diye düşünmeden de edemiyorum. Çünkü ben bu coğrafyanın tüm renklerine ve dokularına hayranım. 


Bu dükkanın içinde ne güzellikler olduğunu tarif edemem size. Kolyeler, taşlar, deriler, kapılar, halılar, lambalar ve daha neler neler. Oradan çıkmamız epey zaman aldı. Bana kalsa her birini teker teker inceleyebilirdim fakat zaman kısıtlı olunca bir parçanızı orada bırakıp dönmeniz gerekiyor. Casablanca da iki gün geçirdik ama yetmedi. Cezayir'de genelde bayramları değerlendirdik iznimiz olduğu için ama dört günden fazla olmadığı için iki gün Casablanca iki gün Marakeş gezisi yaptık. Arabayla Marakeş'e gitmek de ayrıca güzeldi. Gidecek olanlar böyle bir yol tercih ederlerse pişman olmazlar. Yol çok güzel, mola yerleri ve benzinlikler var, ayrıca molalarla üç saat sürüyor. Toprağın rengini ve kerpiçten evleri görmek için bile değer. 






Şimdi bile alamadığım her şeyde aklım kalmış bir şekilde fotoğraflara göz atıyorum. Oradayken her şeyi almak istiyor insan. Türkiye'deki evimiz hazır olsaydı herhalde bir iki bavul doldurup öyle dönerdim geriye. Ama burada da koyacak yer sıkıntımız olduğu için fazla bir şey alamadık ne yazık ki. 



Yağlı boya ve kara kalem tablolar satan çok yer vardı. Özellikle geleneksel kadın figürlerini çok beğendim ben. Kendim de bir tane yapmayı kafama koydum. 


Bu fotoğraf da netten. (Benim olmayan fotoğrafları özellikle belirtiyorum ki hırsızlık yapmış olmayayım.) Çarıkları gündelik olarak kullanıyorlar. Çok ince oldukları için ben pek rahat edemedim ama hatıra amaçlı alınabilir. Sokaklar çok düz değil malum, taşlar çöpler falan var. Hem alışık olmadığımız için hem de ayağıma bir şey batar korkusuyla giymeyi tercih etmedim. Yine de oraya gidince geleneksel kostümlere bürünmek gerektiğini düşünüyorum. Zira öyle keyfinin çıkacağı su götürmez bir gerçek!




İşte Casablanca’nın olmazsa olmazı leziz yiyeceklerden görüntüler. Suda haşlanmış salyangoz içlerinde en meşhur olanı daha sonra mergez, kalamar, ciğer ve çeşitli ızgaralar kokusu ve dumanıyla ziyarete gelenlerin iştahını kabartıyor.

Sözün özü; Casablanca dokusuyla, insanlarıyla, mimarisiyle, sokakları ve renkli çarşıları ile görülmeye değer bir yer. Turist açısından da zengin ve küçük bir yer olduğu için gezmesi oldukça kolay. Detaylar insana başka diyarlarda olduğunu hatırlatıyor. Keyfini çıkartın, değişik lezzetler deneyin ve hatıra eşyaları almayı ihmal etmeyin!

1 Eylül 2011 Perşembe

Casablanca

Bayram tatilimiz ilk defa böyle uzun olduğu için bu fırsatı değerlendirelim ve bir Fas turu yapalım dedik. Dört günlük tatili böyle değerlendirmek güzel bir fikirdi hem de büyük bir heyecanla görmeyi beklediğim Fas için nihayet fırsat yaratabilmiştik.

Şu anda Casablanca'dayız. Programımızı iki gün Casablanca, iki gün Marakeş olarak yaptık. Dün ilk günümüzdü, çabucak geçti bile. Casablanca'yı Tunus kadar beğenmedim ne yazıkki. Üzücü oldu biraz benim için. Bayram dolayısıyla yine merkezdeki çoğu dükkan, çarşı kapalı. Yalnız akşam inanılmaz kalabalıktı. Herkes kendini sokaklara atmıştı. Tunus'ta sokaklar bile yasemin kokuyordu öyle güzeldi ki. Casablanca sokakları ise sidik kokuyor leş gibi. Çok üzüldüm böyle olduğuna, çünkü Casablanca özel ve güzel bir şehir aslında. 

Dünün en güzel kısmı Casablanca filmindeki Rick'in barına gitmemiz oldu. O ruhu hissetmek harikaydı. Tümüyle korunmuş, çoğu şey aynı duruyor. Televizyonda devamlı Casablanca filmi oynuyor, bu yüzden oradan da karşılaştırma yapabiliyorsunuz. Detayları daha sonra fotoğraflar eşliğinde yazacağım.

Bugün de okyanusa yüzmeye gideceğiz. Hava kapalı olmasına rağmen bir plaj bulmayı ve orada günü geçirmeyi planlıyoruz. Yemek için Mc Donalds ve KFC bulduk ve tabi kaçırmadık. Uzun zaman olmuştu yemeyeli harika geldi o yüzden. Bundan sonraki durağımız Marakeş. Oraya dair umutlarım büyük. O çarşılar, sokaklar, evler eminim ki harika olacak. Gezilecek yerler listemi güncelliyorum ve her gittiğimiz yerin üzerine çizik atıyorum. 

Yeni fotoğraflarla yeniden görüşmek üzere..
Herkese Casablanca'dan sevgiler.