Tüm düşündüklerim aslında sadece şu iki fotoğraftan ibaret belki de. Evet kabul pek çoğunun birbiriyle hiç ilişkisi olmasa dahi çılgınca çaba sarf ediyorum kenardan köşeden dokunsunlar değsinler birbirlerine diye. Ama bu çılgın dünyada yaşamak bile ucu ucuna. Ya baharlar da olmasa!
Kaynak: www.fotothing.com/
Fotoğrafları buldum sayfalar arasında gezerken, üzerlerinde biraz oynadım mı oynadım; çünkü bu halleri mutlu etti beni. Şu banka uzanıp neler düşünebilirim dedim kendi kendime, o maviliğin içinde nerelere yolculuk yapar acaba dedim. O yukarıdaki sihirli ve sevimli kaktüste acaba kaç adet iğne vardır diye de düşündüm. Zaten bu sıra hep işim olmayan şeyleri düşünüyorum. Pek çok şeyi de detaylandırma huyu edindim kendime, eskiden böyle yapmazdım pek, tasvirleri, uzun ve incelikli detayları çok sevdiğimi fark ettim.
Bir de ben domatesi sandviçin içinde sevmiyorum onu anladım, ekmeği ıslatıyor yok yere. Domates sadece domates olarak yenmeli, biraz tuz ve belki zeytinyağıyla. 30'lu yaşlarımda farkettiğim şeylere gülüp geçemiyorum, mıh gibi aklıma kazınıyorlar. Hoş hala 30 olduğuma inanamadım ya o ayrı bir mevzu.
Mayıs da geldi artık. Güzel geçsin ama geçsin, kendini yaza bıraksın. Artık serin havalardan sıkıldım. Sıkça işittiğim sözlerden, bir de bazı yüzleri görmekten ve bazılarını da görememekten feci halde sıkıldım.
Keşke herkesin tüm derdi, bakmak ve anlamak olsa!
İyi ki geldin Mayıs...