taksim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
taksim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Temmuz 2014 Cumartesi

İnsan hayal ettikçe yaşarmış!

Sanırım blog yazısı yazarken en çok zorlandığım şeylerin başında, yazıların başlıkları geliyor. Köşe yazılarımın ve diğer yazılarımın başlıklarında da aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Anlatmaya çalıştıklarımı yeterince iyi ifade edemiyorlar diye düşünüyorum devamlı. Bugün de öyle bir gün işte!

Yeniden bir ayak uydurma, ait hissetme, bağlanmaya çabalama evresindeyim. Seneler geçtikçe bu işin kolay olacağını sananlar olabilir, ben de öyle sanıyordum. Anladım ki her gidiş sonrası buraya dönüş zor bir oyunda level atlamak gibi eziyet veriyor insana. 

Söz konusu mevsim yaz olunca hele, şu an yaşadığım iç sıkıntısını ancak çok sevdiğim yazar Sabahattin Ali anlatabilirdi herhalde, tüm ince detaylarıyla.


Öncelikle yaz denildiğinde aklıma ilk gelen yer Kefken'dir. Belki şu yaşıma kadar gitmediğim yaz sayısı bir elimin parmakları kadar bile yoktur. Bu sene onlardan biriydi işte. Karadenizin serin sularına kendimi bırakmadığımda afallıyorum, ruhum delicesine kokusunu, dokusunu ve içimde yaşattığı o sonsuzluk hissini özlüyor. Kefkensiz bir yaza yaz demem ben!

Aslında bu iznimizin bu denli yoğun olacağını biliyorduk elbette. Yine de yaşananla hayal edilen hep farklı oluyor. Belki de bu denli koyacağını düşünmemiştim. Hem İzmit'i, memleketimi hem de çocukluğumun yegane temsiline gidemeyişim beni epey üzdü. Böyle bir anlamsız ve boş sanki günler. Bir de bu denli km'lerce uzaklıkta oluş zor geliyor. İzmir'de olsam atlar giderdim bir hafta en kötüsü. Türkiye'nin neresi olursa olsun mesafeler kıtalar arasında olduğu gibi zor aşılmıyor artık. 


Fırından yeni alınmış ekmekten bahsederim yazılarımda buradayken genelde. Bir defa Çeşme'de yemek kısmet oldu bu sefer. Tabi sonuna kadar bitirmek isterdi gönül ama misafirlikte olduğumuzdan sadece ucundan kopartabildim. Şu görüntü bile içimi gıcıklıyor şu anda, uzanıp kapmak istiyorum kese kağıdının içindeki o sıcacık ekmeği.


Denizin mavisi, o açıklığı, koyuluğu ve yükseltilerin görüntüsü, tanrım ne şahane! Bu renklere, doğaya aşık olmamak mümkün mü? Burası çeşme ılıca plajı. O gün arkadaşlarla çeşme marina'da kahvaltı yapmıştık. Sonra plaj arayışlarına başladık ve çiftlikköy diye bir yere gittik. Ahh keşke ılıca plajına gireymişiz :) Deniz öyle soğuktu ki... Bence sıcaklık ve temizlik bakımından en güzel deniz Bodrum'da. Bizim evimizin olduğu Akçabük koyunun üzerine tanımıyorum. Bildiğin cennet. Geçen sene harika bir tatil geçirmiştik. Bu sene tatil'in t sine bile yaklaşamadık. Ama hep güzel bir nedenden ötürüydü tüm bunlar diye düşünüp kendimi avutuyorum. Halihazırda, eksikleri de olsa oturabileceğimiz bir evimiz var artık!


Bir de çoğu zaman düşünüyorum bu güzelim doğa olmasa ne olurdu. Şu renklerin güzelliğine nasıl hayran olmaz insan? Şimdilerde hep bahçeme dikmek istediğim begonvilleri, ağaçları düşlüyorum. Hayal etmek ruhumu besliyor. Belki fazlaca hayal kuruyorum ama mutluyum! Ahh şu sıcaklar da bu denli kavurmasa şahane olurdu!

Bünyeyi tatil moduna ayarladı mı insan fabrika ayarlarına alması zor oluyor. Hala ofiste olduğuma inandıramıyorum kendimi. Daha dönmemize aylar var, daha bir dolu gün var gece var. Sanki hiç gitmemişiz gibi. Fotoğraflar da olmasa ne yapardık? Telefona yapışık yaşıyorum, ya fotoğraflara bakıyorum ya çekiyorum öyle içimden geldiği gibi. Başka da bir şey yapasım pek yok. Genelde dönüşlerde alışmak bir iki haftamı alıyor. Bakalım normale döneceğim anı bekliyorum! He ben normale dönsem de dünya git git çığırından çıkıyor ya o da ayrı bir sıkıntı! Belki de en iyisi normal olmamaktır hiç bir zaman. Ne de olsa yaşayacak sadece bir tane hayatımız var!

10 Haziran 2013 Pazartesi

Posterlerle gezi parkı



Ofisimdeki panoya astım ben de bu slogan haline dönüşen yazıyı. Her gün bakıp çapulcu dedikleri insanların arasında yer aldığım kendimi düşünüyorum. Yaptıklarımı, hayal ettiklerimi, hedeflerimi, olduğum kişiyi düşünüyorum. Biz çapulcuysak eğer -sözlükteki anlamı ile- kelimelerin de yenilenmesi gerekiyor diyorum. Çünkü biz şu anda yenilenmeye, direnmeye, değişmeye ve güzelleşmeye çalışıyoruz. 

Gezi parkı için hazırlanan posterler, fotoğraflar hepsi bir harikalar, çok yaratıcılar. Herkes görsün, bilsin, duysun, anlasın artık diye paylaşıyorum ben de bir kez daha. 

Yazacak öyle çok şey var ki. Sürekli bilgisayarın başında bu sayfayı açıp yazmaya başlıyorum ama bazen yazdıklarım yeterli gelmiyor siliyorum bazen de çok oldu yahu bu yazdıklarım diyorum yeniden siliyorum. İçimde kocaman umutlarım var, onları besliyor, büyütüyorum yeni gelen gün ile. Sonra yapılan açıklamaları dinleyince üzülüyor, sinirleniyorum. Her gün yeniden düşünüyorum bir bir olan her şeyi, izlediğim videolar aklımdan geçiyor, gördüğüm her bir fotoğraf karesine bir kere daha bakıyorum, bir çığlığa dönüşen şarkıları dinliyorum, umutlanıyorum.

İnsanlar daha nasıl ifade edebilirlerdi ki kendilerini? Nasıl anlatabilirler daha başka isteklerini? Daha önce nerede görüldü, duyuldu böylesi? İnanmakta güçlük çekiyorum halen izlediğim karşı çıkışlara? İnsanları birbirine kırdırmak için söylenen acı sözlerin yeri yok hayal ettiğim barış dolu mutlu dünyada.



Ben de böyle orjinal fikirler üretemediğim için üzülüyorum içten içe. Aynı kuşaktanız oysa :) Gençler harikalar. Diyecek söz bulamıyorum. Bu nasıl bir güzellik, bu nasıl bir düşünme biçimi, ne harika yarattıkları şeyler. A bir de İzmirliler Toma'ya Tomat diyor demişler ya bayıldım. Her gün yeni bir sözü ekliyorum hafızama ben de. Belki onlara bir yerden yetişirim diye. 





Bir direniş hatıramın olmasını ben de çok isterdim. 


Kahveye de hiç bu gözle bakmamışım doğrusu. 


Artık çıkıp nefes almak vaktidir gerçekten. 


İyi ki her zamankinden değil. İyi ki herkes bir. İyi ki var bizim gençlerimiz. Bizim yürekli gençlerimiz, düşünceli gençlerimiz, özgür, akıllı ve ruhu olan gençlerimiz iyi ki varsınız!











İşte bu fotoğraf karesi beni en çok duygulandıran karelerden bir tanesi. Bu sıra sosyal paylaşım sitelerinde çokça yazılan bir söz var paylaşmak istiyorum buradan da: 

''75 senedir dinlenmişsindir Atam kalk gel artık birazda cennet özlesin seni...' 

Keşke, keşke kalkıp gelebilsen de yanımızda duruversen, görsen gençlerimizin çabalarını. O yaşlı teyzelerin umut dolu gözlerle çocuklarımıza yemek taşımalarını görebilsen. Canı acıyan insanlara merhem olsan, bir bir sarsan yaralarımızı.. Direniyoruz Atam! 

6 Haziran 2013 Perşembe

Ağaçlar ve insanlar



Bizim Darıca Gazetesi köşe yazım;

'Günlerdir yüreğimiz ağzımızda, ellerimiz bilgisayarımızın ve telefonlarımızın klavyesinde yaşıyoruz vatanımızdan kilometrelerce uzakta.Yaşanan olayları gözyaşları içinde takip ediyoruz.İnsan ne kadar çok duyguyu bir arada yaşayabiliyormuş meğer. Hem sevinç, hem gurur, hem üzüntü ve hem de acı bir arada.

Vatanımdaki insanların acıları içimi dağlıyor adeta.

O yeni çağın tembel, akılsız, sorumsuz diye anılan genç neslinin gücünü gördüm her yerde.İçimdeki umutlar ağaçlar gibi yeşerdi, büyüdü.O tertemiz zihinler yeni bir masala yelken açtılar, üzerindeki tozdan silkindiler, artık yeter dediler çığlık çığlığa.

Çoluk çocuk, yaşlı, genç el ele yürüdüler sokaklarda, direndiler, devam ettiler.

Ne çok can yandı, can yakıldı.

İnsanların ne kadar kötü olabileceklerini de gördüm ben günlerdir. Bir annenin evlatları mıydı onlar orada? Yıllarca kendimizi emanet ettiğimiz o insanlar, sanki beyinleri yaşanmışcasına gözleri ışıldayan insanları katlettiler.
Bütün dünya gözlerini kocaman açtı, izledi, nefesini tuttu bizimle.

Öyle bir gurur ki bu içimdeki, gözlerimin mavisi artık daha mavi ve saçlarım, Atatürk’ün saçları gibi altın sarısı sanki. Biz ne de olsa onun evlatlarıyız. Onun gücü dolaşıyor damarlarımızda.
İstediğimizde nasıl da dağıtıyoruz kara bulutları, nasıl da serpiyoruz tohum tohum yeni başlangıçları.

Bir kere daha gördüm ya içimizdeki ateşi işte dedim bunlar benim insanlarım, benim geleceğimin savunucuları. O büyük zulme direnenlerin her biri adeta birer kahraman.

Haklarımız, isteklerimiz, ümitlerimiz nasıl da karalanıyordu bunca zaman, sessizdik, şaşkındık ve ürkektik. Şimdi yenilendik. Bundan sonra da kimse bizi inandıramaz artık sahte masallara. Çünkü biz kendimize yeni bir masal yarattık.

Özgürlük, sevinç, mutluluk, gurur ve adalet dolu bir hayata adım adım ilerliyoruz kendimizden emin!

Yurt dışındaki her Türk aynı bizim olduğumuz gibi kendi vatanındaydı aslında günlerdir. Ruhumuz oradaydı, aklımız oradaydı, kalbimiz oradaydı.

Hayatımız için, evlatlarımız için, ailelerimiz, dostlarımız için, dünyamız için direndik. Her gün de direnmeye devam edeceğiz. Nefes aldığımız sürece daha iyi ve doğru bir hayat uğruna haklı mücadelemizden yılmayacağız. Nefesimiz kesilse dahi ardımızdan gelenler devam edeceklerdir haykırmaya tüm güçleri ile.
Bu direniş birkaç tane ağaç için değildi sadece, yeşermeye çalışan umutlarımız, sindirilmeye çalışılan benliklerimiz, kirletilmeye çalışılan aydın fikirlerimiz içindi.

Yeni yazımı da paylaşacağım...
Uzakta olmak böyle zamanlarda en zor olanı. Hele bir de hep aynı cümlelerin kullanılması, yapılanların değişmeyeceğinin söylenmesi, anlatmak istediklerimizin anlaşılmaması ya da işlerine gelecek şekilde anlamaları beni daha çok yazmaya sevk ediyor. 



1 Haziran 2013 Cumartesi

Gezi parkı direnişini destekliyoruz!


UZAKTAYIZ AMA TÜM KALBİMİZLE YANINIZDAYIZ!
#DİRENGEZİPARKI
#OCCUPYGEZİ

#occupygezi #direngeziparkı



"Dear friends all around the world,

something brave and significant is happening in Istanbul, Turkey.
A late blooming Occupy wave one might call it.

Citizens tired of a bullying government with its corrupt management of public spaces and reckless abuse of land are coming together to protect a public park in the heart of the Istanbul which is under the threat of being demolished so the 94th shopping mall can be built in its place. People are holding in spite of the brutal attacks by the police (today's attack was at 5am in the morning one shall point out! including tear gas bombs, b
urning the tents, hospitalizing a person...). It is the 3rd day now, more than 10,000 people have gathered in the park!
Meanwhile, public spaces are being sold to hotels, precious ecosystems are being wasted for more industry, power plants, 3rd bridge over Bosphorus!

This has become a matter about more than just saving trees. This is an 'I can do whatever I damn well want', fascist mentality that not only supresses but attacks its own people.

To make matters worse, media channels are being censored so as not to display the news.

#direngeziparki is now the 2nd worldwide trending topic on Twitter.

Please help us to share this message and stop Erdogan's ruthless, inhumane acts.

What you can do:
- Forward this message to everyone you know
- Send your support messages through twitter with the #direngeziparki hashtag
- Tag @bbc @cnn @reuters and other large media channels in these posts
- Post this message on facebook
- Let your local and national media channels know

Please help spread the news globally.
We need all the support we can get now."


#occupygezi #direngeziparkı


Gerçekten uyanmış olmamızı diliyorum. Umarım bunca şeye rağmen sonunda sanki hiç bir şey olmamış gibi davranmaz insanlar. Malum milletimiz uyumayı kanıksadı artık. Bu görüntüler içimizi burkuyor, insanlar acı çekiyor, dövülüyor, boğuluyor, kör oluyor, ölüyor. Haber kanalları hala abuk sabuk yayınlarına devam ediyorlar. Bazı insanların olanlardan hala haberi yok. 


Herkese yayın, anlatın, gösterin! Bu artık gerçekten bir halkın uyanışı! Bu kadar insan, bu kadar şehir tek yürek ve dahası da olacak inanıyorum! Bence sonuna kadar gitmeliyiz! Bizler uzaklardayız ama yüreğimiz orada. Sabaha kadar oturduk Halk Tv'den yayınlananları izledik, facebook'tan yardım ettik haber almak isteyenlere, hala da devam ediyoruz. Daha da yayılsın, herkese ulaşsın ama ne olur daha fazla insan zarar görmesin..


Yaşlı amcalar, gençler, teyzeler gördüm perişan halde içim acıdı, gözyaşlarına boğuldum. Polisin yaptıklarına aklım sırrım ermesi bu ne vahşet, bu ne kin! Yabancı basın da duyurmaya devam ediyor. Destek var herkesten. Olabildiğince herkese ulaştırın yaşananları, anlatın!

Bütün Dünya Türkiye'de yaşanan vahşeti görsün. Polislerin Türk bayrağı ile dolaşan insanların ellerinden döve döve bayrağı aldıklarını anlatın.



Yardım edin ve yayın herkese!Bilmeyen kalmasın. Halk artık uyumasın ve vatanına, özgürlüğüne sahip çıksın. Yurt dışından destek sürüyor. Bu durum artık gerçekten bir isyana dönüştü. Dilerim bunca çaba bir sonuca ulaşsın...Biz sonuna kadar destekçisiyiz!


Direnişimiz sadece ağaçlar için değil artık ananı da al git için, sayın öcalan için, şehide kelle için, reyhanlı için, 2 ayyaş için,10 Kasımlar, 29 Ekimler için, geleceğimiz için!

Daha fazla can yakıcı olay olmadan sonuca ulaşır umarım. Biz gönülden ve sosyal medyadan destek vermeye devam ediyoruz!

Bütün kanallar hala susuyor Halk Tv yayına devam ediyor. Gönülden kutluyorum Halk Tv'yi...