Ocak ayını da yedik. Geriye şubat kaldı yaza yaklaşma adımımızda. Türkiye'de havalar pek kötü gidiyor duyduğumuz ve izlediğimiz üzere. Buradaysa bir gün güneşli bir gün kapalı. Öyle çok sarmalanmayı gerektirecek bir hava yok aslında. Sadece bir mont yetiyor insana. Ama sanırım bundan sonra başlayacağız lahana gibi giyinmeye.
Cuma günü Fransızca kursumun ilk günüydü. Gece heyecandan pek uyuyamadım. Uyuduğumdaysa rüyamda sürekli okul, sınıf, öğrenciler ve sınavlarla alakalı şeyler gördüm. Bilinçaltı işte. Henüz fransızcayla ilgili çok fazla şey biliyor sayılmam bu yüzden biraz korkuyordum açıkçası. İlk kur dolu olduğu için ve günleri de uymadığından ikinci kurdan başlamam gerekti. Neyse ki korkutuğum gibi olmadı. Hocamız yaşlı bir bey. Oldukça hızlı ve aksanlı konuşmasına rağmen pek kibar. Bizim de yabancı olduğumuzu bildiği için sürekli anlayıp anlamadığımızı sordu. Sınıfta şu anda dokuz kişiyiz.Üç erkek ve altı bayan.İlk gün daha girer girmez parça okumaya başladık. Ehh ben de çat pat okudum. Bilmediğim kelimeleri sözlüğümden hemen buldum ve adapte olmaya çalıştım. Zevkli geçti. Yalnız tek kötü tarafı üç saat boyunca ara vermemeleriydi. Neden böyle bir sistemleri var henüz anlayamadım. Normalde tenefüs araları vermeleri gerekir motivasyon ve ihtiyaçlar açısından. Bakalım belki daha sonra ara verirler. Şimdi cuma günü yeniden kursa gideceğim. O zamana kadar biraz tekrar yapmam, notlarımı temize çekmem ve yeni parçamızın kelimelerini bulup çıkartmam gerekecek. Ne kadar zor olursa olsun denemeye değer. Nihayet başlayabildiğim için mutluyum. Biraz zorlanacağım o kesin ama üstesinden geleceğimi umuyorum.
Tüm bunların haricinde bugün yine tembellik yaptım sayılır. Buranın havasından mı bilmem sabahları çok zor uyanıyorum. Artık saatimin alarmını her gün çalması için ayarlamanın vakti geldi de geçiyor bile. Ve bloga da daha sık yazmanın. Sürekli aynı şeyi söyleyip duruyorum fakat başaramıyorum. Daha çok çaba göstermeliyim. Bir fotoğraf sitesine de üye oldum oraya çektiğim fotoğraflarımı koyuyorum. Bana iyi geliyor. Ve beni gaza getiriyor. Bakmak isterseniz buyrun: Fotoğraflarım için tıklayın (üye adım Charlotte)
Gelelim filmimize. Adı Julie&Julia Son derece keyif aldım izlerken. Zaten Merly Streep'i çok severim. Yemek yapmayı sevenler ve blog yazarları için de harika bir film olduğunu düşünüyorum. Tabi bir gün yazar olmak isteyenler içinde. Mutlaka izleyin derim filmdeki yemekler bir harika. İnsan filmi bitirince hem yeniden izlemek istiyor hem de kalkıp mutfağa dalmak istiyor. Ayrıca benim gibi mutfak malzemelerine meraklı olan tipler de o mutfakta gördüğü tencelerden, tavalardan, güveç kaplarından, kocaman havandan, yemek tabaklarından, karıştırıcılardan da almak istiyor. Bir deee mutfağı dizayn etmek istiyor..Biraz tehlikeli bir film doğruyu söylemek gerekirse ama son derece eğlenceli..Yemek pişirmeye yönelik ipuçları da var belirteyim..Hem de gerçek bir hikayeden uyarlanmış.
Herkese ayın son gününden sevgilerimle...Yarın başka bir gün olsun mutlulukla dolsun!