Eski fotoğraflara bakıyorum da ne çok yol kat etmişiz meğer. Ama insan içindeyken pek anlamıyor. Şöyle bir durup bakınca, özellikle de geceleri, zamanın nasıl da hızla aktığını daha iyi idrak ediyorum.
Uzun bir zaman aradan sonra yeniden merhaba size;
Yokluğumu fark etmeyenler de var elbette ve beni özlemle bekleyenler de. Teşekkürler herkese. Bir iki arkadaşım hadi artık nerelerdesin deyince yazmak için vakit kollar olmuştum. Uzun süredir açmadığım bilgisayarım biraz nazlanmış olsa da yazmak için oturmayı başardım. Valla ne yalan söyleyeyim bir anda yalpaladım. Klavyede tuşların yerlerini bile unutmuşum. Üzerine günün yorgunluğu da gelince hala sersem gibiyim. Sanki yazacaklarım kocaman bir yalanmış gibi geliyor şu anda, aklımda ne varsa uçup gittiler.
Neyse bodoslama dalayım ben konuya en iyisi:) Annelik pek zor zanaatmiş. Bilmem ki ben mi acaba zorlaştırıyorum kendi kendime diyorum ama bazen kendimi yollara vurasım geliyor, bazen de oğlanı içime sokup sarıp dürüm yapıp yiyesim var öyle diyeyim. Zaten eminim şu an bunu okuyan anneler ah ah diyorlardır biz de öyleydik ilk zamanlar, sonra geçiyor. Bana kalırsa geçecek olan tek şey yıllar. Endişeler, kaygılar, telaşlar, stresler hiç geçmiyor bence. Bir kere bir çocuk dünyaya getirdin mi anında yükleniyorsun tüm tasaları benliğine. Güzel şey hoş şey elbette ki ama gerçekten bu denli zor olduğunu hiç düşünememişim. Meğer etrafımdaki diğer bıt bıt ettiğim anneler ne kadar da güç dolularmış.
Lohusalık denen çılgınlık halini ve emzirme olayını atlattıktan sonra bir nebze rahatladım ama bazen hala lohusamıyım acaba diye de düşünmüyor değilim. İçimden başka bir kadın çıktı adeta. Tabi bunlar hep yorgunluktan biliyorum ama bu yorgunluğun hiç bitmeyeceğini de biliyorum. Sanırım bendeki sorun hala daha çocuklu bir hayatı kabul edememiş olmam. Şu anki halimize devamlı şükrediyor olmanın dışında eskiyi çok özlüyorum. Eskinin de kara kaşını kara gözünü değil, o rahatlığını, rehavetini, sakinliğini özlüyorum. Çocuğumuzu alıp bebecik olduğu zamanlardan beri fellik fellik gezebiliyor da olsak hep üzerimde bir ay ay durumu hissediyorum. Devamlı düşünecek bir şeyler çıkıyor ve bu hal beni yoran. Canım tosbağamın büyümesini görmek süper eğlenceli. Artık daha iyi anlaşıyor olmak, oyunlar oynayabilmek muhteşem. Ama ben yine doymuyor ah bir boya yapabilsek, ah bir dillense de acıktım susadım dese falan diye dertleniyorum. O zaman geldiğinde de başka şeyler çıkacak biliyorum. Bu böyle süregelen bir halmiş demek ki. Bu hal aslında bundan sonraki yaşam yolumuz. Sağlık oldukça biliyorum her bir şeylerin zor da olsa üstesinden geliyor insan bunun farkındayım neyse ki.
Bahara da az kaldı diye diye uyanıyorum sabahları. Ama çoğu zaman çılgınca uyumak, kalkıp aylaklık yapmak, kahve içmek, dolaşmak, yazmak, hunharca film izlemek, boya yapmak, okumak ve geceyi bar da kapatmak istemiyor da değilim. Bunu sanırım hep isteyeceğim. Aynı sigarayı bırakıp da aklından çıkartamamak gibi.
Bugün için iyi bile yazdım valla. Ama aklım oğlanda, ya uyanırsa, şarjın kablosuna takılmadan nasıl koşarımın derdindeyim.
Şimdilik bu kadarla kalsın. Malum sabah mesaimiz başlıyor. Yine yazmaya gayret ederim. Blog arkadaşlarıma beni dürttükleri için sonsuz teşekkürler.
Oğlan 1 yaşında artık. Her koşulda da 'Tan kaç yaşında' deyince eliyle 1 yapmayı da ihmal etmeyiz bilginize!