
Herkese sevgiler...
Not: İllustrasyon Mary Harris

Burası balkonumdan baktığımda gördüğüm evler. Evler hep sıvasız, boyasız, bakımsız burda. Süslü püslü değil pek alışık olduğumuz gibi. Daha hüzünlü, maskeleri yok. Ama öyleleri de var tabi.
Yeni yapılanmaya başladı bulunduğumuz şehir. Önceden imar izni yokmuş sonra çıkınca herkes bir anda evler yapmaya binalar dikmeye başlamış. O yüzden de biraz bu alelacele tavırları.
Ve bahçeye ekilen pazılar. Yakında Türkiye'den getirdiğim dereotu, maydanoz ve roka da olacak pazıların yanında arkadaş.
Bu da bir yerlerden uçmuş ve toprağın üzerinde kalmış bir gazete kağıdı. Neler anlatıyor kimbilir?Ne de olsa koskocaman hayatları sığdırmıyorlar mı sayfalarına...
Kapıda sizi bu sevimli baykuşlar karşılıyorlar.
Bu kocaman beyaz baykuşun olduğu abajura tek kelimeyle bayıldım. Evimde olmasını ne de çok isterdim. Bir gün Türkiye'de evim olduğunda ki eğer hala satılmamış olursa almayı çok isterim.


Şu şişelerin güzelliğine bakın. Nasıl da zarifler. İnsan oradaki herşeyden bir tane almak istiyor. En zoru da onca güzelliğin içinden birini seçmek. Ben epey zorlandım seçerken. Diğerlerinin hepsinde de aklım kaldı.
Vee bu süper yerin mimarı Ahmet Çomak. Ördüğüm baykuşla birlikte güzel bir poz verdi benim için. Çok teşekkür ediyorum burdan kendisine. Bir dahaki Ankara ziyaretimde yine uğrayacağım ilk yer olacak Baykuşlar ve Diğerleri isimli bu masallardan çalınmış dükkan. Mutlaka görün diyorum ve başka da bir şey demiyorum...
Hayatın içinde yolculuğa çıkmışım gibi sanki. Bir anda nasıl da hoop diye geliveriyor insan kuş misali yerine. Cezayirdeyim. Henüz kışın gelmediği, insanların hüzünlerinin gözbebeklerinde toplandığı bu şehirde. Kış gelmedi ama bahar havası da değil elbet. Sadece ayaz yok türkiyedeki gibi. Sanırım bu sene de kar göremeyeceğim ben. Oysa yeni yıl karsız olur mu hiç..
Yine gelir gelmez koşturmaya başladım. Burası Türkiye’nin tersine dinlenme ve huzur yeri benim için. Buradan gittiğimde karmaşanın ortasında buluveriyorum kendimi. Orada devamlı akan bir hayat var. Oysa burada hayat akşam 7 den sonra ve cuma günlerinde durup dinleniyor sanki. Binbir türlü ses var binbir türlü gürültü var Türkiyede. Burası bazı zamanlarda alabildiğine sessiz oluyor. İşte şimdi kalkıp geldim ya sessizliğin şehrine daha sudan çıkmış balık durumumdan kurtulamadım. Yazacak ve anlatacak çok şeyim var. Bir sürü de güzel fotoğrafım var üstelik. Yakında başlayacağım yazmaya. Bugün evde epey işim var. Arkadaşlarımız gelecekler yemeğe. Sonra geldiğimden beri temizlik yapıyorum. Eee malum tabi onca zaman bir evde kadın olmayınca farkediyor bazı şeyler. Şimdi sessizliğin içinde bende sessizce yemek yiyorum. İnsanın kendi sesini duyması sadece kocaman evde ne tuhaf..
Biraz telaşım bitsin bir ohh diyeyim o zaman yazmak ve ben bir bütün olacağız yine. Herkese kocaman sevgiler benden. Bu yazı yalnızca başlangıçtı...