13 Nisan 2011 Çarşamba

Seri Fikir Üretimi

Bu yazı aslında dün yazılmaya başlandı ama tamamlanamadığı için bugüne kaldı.  Dün öğlen Ayça ile konuştum. Tanıdık bir sesle hasret gidermek iyi geldi, güzel hatıralarımın olduğu bir sesle. Buradayken en çok tanıdık sesleri özlüyorum. Kahve eşliğinde uzun sohbetler etmeyi. Öğlen yemekten evvel yazacaktım bloga bir türlü elim gitmedi canım istemedi. Şimdi karnım doydu kelimeler yine kafama üşüşmeye başladı. Hani mutsuzluklarda daha çok yazılırmış ya yazılar, mutluyken de bir sürü şey bulabiliyor insan yazacak. Güzel bir yemek sonrası yazmak da son derece keyifli oluyor ve bir o kadar da verimli, kasvetli anlardaki kadar da yaratıcı. Güzel yemeğimizin de güzelliği ev yapımı yoğurttan kaynaklıdır bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Tam türk yoğurdu kıvamında hafif ekşi bir yoğurt yapmış aşçımız yedikçe yiyesim geldi..Velhasıl kelam ana konuma geri dönmeliyim artık. Ne yazacağımı unutacağım yine:(

Havalara güzel diye diye nazar değdirdik ya olsun. Nasılsa düzelecek diye düşünüp moralimi bozmuyorum. Bolca plan yapıyorum yine hayatın her istediğini yaptığını bile bile. Bolca not alıyorum, yemek yerken, yatarken, tuvaletteyken ve ofisteyken. Elimde ya bir defter bir kalem oluyor bulamazsam da telefonumun not defterine ufak listeler yapıyorum. Şimdi de daha motive bir şekilde yazabilmek için neskafemi aldım. Böyle durumlarda listelerin birleşmesi asıl zaman alan kısmı işin. Her defterde ayrı bir yere yazılan istekler birleşince, uçaktaki 30 kg taşıma kapasitesini aşmak pek de zor olmuyor. 


Yine durup durup yapmak istediklerimi düşünüyorum. Genelde yukarıda da bahsettiğim gibi düşünürken notlar da alıyorum. Ardı arkası kesilmiyor bir türlü yazdıkça yazası geliyor insanın. Bazen yapamadıklarımı da düşünüyorum ahlıyorum vahlıyorum ama beni üzmelerine izin vermemeye çalışıyorum.. Başlıkta da dediğim gibi seri fikirler üretmeye başladım havaların güzelleşmesiyle yeniden. Kış zamanları üzerime ağır bir tembellik oturuyor, yazları ise kuşlar gibi cıvıl cıvıl olan içimde hep birşeyler yapma isteği oluyor. İnternet de bu gibi şeyler için çok güzel kaynak oluşturuyor tabi. Boş kaldığım zamanlarda baktığım bloglar siteler fikirlerime zemin hazırlıyor adeta. Hatta 'bak nasıl da güzel şeyler yapmışlar, hadi sen de yap artık!' diyorum kendi kendime. Neler ki var kafamda? İşte ;


-Kocaman kağıtlara boyamalar yapmak istiyorum. Bahar renklerinde desenler çizmek. Sonra onları kumaşlara çizip Türkiye'den getirip hala kullanamadığım tekstil kalemlerimle boyamak. Tabi ince uçlularından de almam icap ediyor aslında. 


- Daha çok fimo obje yapmak istiyorum. Ama öncelikle fimoya yardımcı malzemelerimi de toparlamam lazım. Yoksa gördüklerim kadar güzel olmuyor benimkiler diye üzülüyorum. Örneğin yaptığım spagettiyi sossuz servis etmek istemem açıkçası :)


-Yeni başladığım ama dikiş makinam olmadığı için zorlandığım ev figürlü yastığımı tamamlamak hatta bir sürü ev motifli süsler yapmak istiyorum kendime. 


-Şu anda şehir merkezindeki evimizde bırakmış olduğum kontrplaklarımı ve ahşap oyma kesme aletlerimi de yanımda getirmek ve onlarla küçük güzellikler yaratmak istiyorum.


-Takılar, takılar, takılarrrr....Bir sürü boncuğum var yanımda ama hepsi ayrı gayrı. Onları toparlamak ve yeniden inşaa etmek istiyorum. Tabi bu yukarıdaki saydıklarımı ve bu satırı da yapabilmek için biraz alana ihtiyacım olacak. Onun için de birkaç çözüm var tabi kafamda. Melda bazen söyler : Kırk tane tilki var kafamda ve kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor diye. Ben de de var o tilkilerden bolca.


-Görüldüğü üzere zaten aklım fikrim hep ıvır zıvır şeylerde. Benim yapım böyle. Hep böyleydim ben. Oldum olası severdim hobilerle uğraşmayı. Ama sadece bir tane değil bir sürü sevdiğim şey olmasını ve her gün başka birine yönelmeyi ve yeniden keşfetmeyi.


-Tabi bunların yanında okumak istediğim bir sürü kitap var. Ahh kitaplar. Hayatımın olmazsa olmazları. Hem dergi yazılarım için, hem okuma pratiği yapmam kendimi geliştirmem için hem de merak ettiğimden sahip olmak istediğim yine bir sürü kitap var ve onlarla ilgili hayallerim. Geniş alanları bu yüzden seviyorum. Geniş bir alana sahip olduğunda evde veya iş yerinde; o zaman ilgilendiğin çoğu şey yanında olabiliyor. Bir düşünce kırıntısına takılıp kalmıyorsun. Eksik hissetmiyorsun. Bazen bir işe başladığımda hevesle ve heyecanla, tam da o işin ortasına geldiğimde elimde bir malzemenin olmadığını veya bittiğini görmek acayip bir hüsran yaratıyor bende. Yakın zamanda ulaşamayacak olmak da insanın sinirlerini bozmaya yetiyor. 


-Ve yine kafamda bu sıra yemek yapmak var bolca. Bahara uygun hafif yiyecekler, tuzlu kurabiyeler, tatlı atıştırmalıklar, zeytinyağlılar ve salatalar. Onlardan neler üretebilirim diye düşünüp duruyorum. Home tv'nin de etkisi büyük tabi burada. Akşamları mutlaka bir göz atıyorum. Emeril'in kocaman sebze doğrama tahtasına bayılıyorum, o güya sağlıklı yemek yapan kabiliyetsiz hatunu da dövesim geliyor adı Ellie sanırım esmer kısa saçlı olan. Sanırım bir tek onu izlemekten hoşlanmıyorum çünkü ağır bir kadın ve dağınık ve yaptığı şeyi çok abartıyor. Onu izlerken ahh diyorum gelip de pazar akşamı yemeği ya da sabah kahvaltısı için bizim hazırladıklarımızı görseler ne yaparlar. Çocuklara şahane hafta sonu yemeği olarak uyduruk bir hamburger sadece hayvani bir köfteden ibaret olan, yanına da üç küçük haşlanmış patates ve bezelye veriyor. Bizim çocuklar gülerler yahu bu ne diye:)


Neyse konudan konuya da atlıyorum sıkmayayım sizleri. Bir sürü fikir var kafamda bu sıra. Bahsetmek istediğim husus buydu. Çok detaya girmedim. Fikirlerimi gerçekleştirmeye başladıkça buradan haber vereceğim zaten. Türkiye'ye gittiğimde eminim daha bir sürü yeni fikir de bana katılacak, kalabalıklaşacağız..Ne mutlu bana...

1 yorum:

  1. Tuğbacım ne güzel yazmışsın, harika birsürü fikir, hepsini de merakla bekliyorum, ara ara yaparsın hepsinden. Bende öyleyim, not defterim hep doludur şunu yapıcam, bunu alıcam diye. yaptıklarımın üstünü çiziyorum birde :) alışveriş listesi gibi.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)