Dün yağmurlu bir gündü yine, her yer çamur içindeydi. Bugün güneşli ve 28 derece bir hava var. Aslında yazımı dün yazacaktım ama internetimiz yine hüsrana uğrattı bizi. Bu gelip gitmelerin nedenini bir anlayabilsek!
Yağmur yağdığında hep yağmurlu şarkılar söylüyorum dün dilime Nilüfer dolandı ''yağmurlu bir gündü tıpkı bugün gibi kaybetmiştim seni taştı gözlerim karıştı yağmuraaaa'' diye dolaştım hep. Sonra da bolca yazdım ve yazdım.
Eskiden pembe rengi sevmeyen ben şimdi özellikle tercih eder oldum. Hayret ediyorum kendime. İnsanın zevkleri nasıl da değişiyor, başkalaşıyor. Pembe renk bana enerji veriyor sanki ve elbette sarı. Bu yüzden bu çiçeğin tohumlarını da pek seviyorum.
Kedimiz dayı. Bu fotoğraf ile oynadım. Aslında biraz daha oynayacaktım ama vakit yoktu ve yine internet gider de yükleyemem diye alelacele koyayım diye düşündüm. Bu kadar psikopat göründüğüne bakmayın kocaman olmasına rağmen hala süt emmek için ufak kediler ile itişiyordu. Ruhu çocuk, sessiz, masum ve biraz da ürkek bir erkekti. Umarım şimdi güzel şeyler yaşıyordur.
Bu çiçeğin beyazlıkları çok ilgimi çekti. Artık kış geliyor ve doğa kendini dinlenmeye bırakıyor. Bu çiçek de yapraklarını dökecek ve yazın daha da güzelleşmiş olarak karşımıza gelecek. Yine de şu haliyle bile el emeği tığ işi motifleri andırıyor bana.
Ve işte en sevdiğim top çiçekten bir kare. Nasıl da özenle yapılmış gibi muntazam ve ilgi çekici. Hele o pembeliğinde kaybolasım geliyor. Daha yakına gelip en inca detayına tanıklık etmek gibi bir istek uyandırıyor bende.
Ahh bu da beyaz bir ateş damlası sanki. Öyle minik ve narin ki. Yine de dışarıya karşı korunaklı ve mağrur. Yeşillerin arasında sanki kendini orkide zannediyormuşçasına dik duruyor:)
Bu da halı dokulu bir çiçek. Mavi gökyüzü ile pek uyumlu. Yerin onu çekişine boyun eğiyor hep aşağı gidiyor dalları. Bilge ve durgun.
Hep yeşil bilirim çiçeklerin gövdelerini, pembesi de pek güzel oluyormuş meğerse. Dikenlerin beyazlığı pembenin içinde şeker gibi göründü gözüme. Kadifemsi bir dokunuşu vardı. Yaza kim bilir ne güzellikler verecek bize.
Bu sevimli
kozalağı bir piknik sırasında bulmuştum ormanın içinde. Bozulmadan öylece
duruyor öyle güzel ki kat kat gül gibi. Sanırım onu broş olarak kullanacağım:)
Bunlar da bahçedeki mini güllerimiz. Normal güllerden daha çok seviyorum bu minyatür gülleri. Kokuları kocaman güller kadar cezbedici olmasa da yine görüntü bakımından gönlümü kazanıyorlar.
Bu da komşumuzun
bahçesinin kenarına örülü bambu çubuklar. Onları da çok sevmişimdir her zaman.
Burada yolda kavun satanlar o derme çatma yerlerin üzerini ve etrafını bu
bambularla kaplıyorlar. Bir keresinde nasıl yapıldığını da görmüştüm çok güzel
bir uğraş. Görüntü bakımından da çok güzel bana kalırsa. Hele çiçekler ve
yeşille de birleşince daha estetik duruyor.
Not: Bu yazı tatil günümüzden bir gün evvel yazıldı ama sonrasında
internetimiz gittiği için ancak yayınlayabildim. Cuma günü hava gerçekten çok
güzeldi bahar gibiydi. Bahçede oturup havanın tadını çıkarttık. Bugün yine
yağmura teslim oldu buralar. Kocaman yağmur botlarımla çocuklar gibi su
birikintilerine basa basa yürüyorum yollarda şarkı söyleyerek. Yağmuru en çok
ayağımda renkli su geçirmez botlarım varken seviyorum. Bundan sonra artık güneş
yüzünü çok nadir gösterecek gibi görünüyor ama olsun yağmur sonrası toprak
kokusu da yetiyor mutlu olmaya:)
Herkese mutlu hafta sonları:)