28 Nisan 2016 Perşembe

Roman tadında değil belki ama gerçek!


Herkese Merhaba;


Yazamıyorum, yorgunum, her yanım tutuk ama güneşle birlikte huzurluyum. Sabahları kendi evimde uyanıyorum. Evet bazen huysuz olabiliyorum çünkü hala alışmaya çalışıyorum yeni hayatıma, hala bazen gurbet gibi geliyor güzelim İzmir bana. Ev yoruyor, iş hiç bitmiyor. Kafamı toparlayıp şöyle bir duramıyorum, devamlı ya elim ya aklım çalışıyor. Bahçe ile uğraşmak güzel ama aynı zamanda eziyetli bir iş, hele bir de alan geniş olunca. E bir de Türkiye'de işler öyle hop deyince olmuyor, bekle dur usta gelsin, ölçü alsın, fiyat versin, yapsın getirsin, hepsi bir süreç. 


Bu fotoğrafın üzerinden epey zaman geçti, şu ara ince hırkayla iş yapıyorum, akşamları hala biraz serin oluyor. Dün akşam diktiğimiz ağaçları sularken üşüdüm mesela. Sulama işi otomatik olmadığı için henüz hortumla zorlanıyoruz biraz ama o da olacak inşallah. Öyle çiçek yok henüz bahçede varsa yoksa elma armut şeftali portakal erik ağacı gibi ağaçlar ve nane maydanoz biberiye reyhan v.b


Bu tombişleri alalı da epey oldu. Geldiklerinden beri çoğaldılar da aslında ama fotoğraflayamadım. Bir iki güne yeni yazıda yayınlarım sanırım. Bir komşum var harika bir kadın, bana çiçekler getiriyor neredeyse her gün, birlikte ekiyoruz dikiyoruz, yiyoruz içiyoruz, sohbet ediyoruz. Mutlu oluyorum çok. Demiştim ki ona Cezayirdeyken evime döndüğümde hep taze çiçeklerim olsun evin içinde istiyordum diye, buraya alışayım vazgeçmeyeyim diye getiriyor bana güllerinden, yaseminlerinden, şakayıklarından. Misler gibi kokuyor evimiz. Kaktüslerim, aloa veram, sukulentlerim, kara sevda çiçeğim, nanem, biberiyem hep onun sayesinde var. Çapraz komşum da tatlı bir hanım, onun da bahçesinden otlar geliyor çeşit çeşit, baklanın tadı mesela şahaneydi, onlar da iyi ki varla. Çok güleç bir Emine teyzem var Adile Naşit edasında, ona da bayılıyorum neşe veriyor hayatıma. Böyle böyle günleri yiyoruz işte. Geleli 4 ay oldu. Tatil gibi bir yandan, bir yandan değil ama iyi geliyor bu şekilde gitmesi. Alışmaya çalışıyoruz ama daha çok ben çünkü hala bu şehir koca bir muamma benim için. 


Bundan sonra gurbetten dönmenin nasıl olduğunu da yazacağım. Cezayir hakkında da yazacağım istek aldım:) Bu sıra hep Türkiye'den bahsediyorum ya Cezayir'i ne çabuk geri plana attın diye şikayetler var. Orada olmak ve burada olmak arasındaki farkları da yazacağım. Cezayir ile ilgili maillere de çok yanıt veremedim onları da yanıtlayacağım artık. Biraz toparladım sayılır. Her şeye birden yetişemiyorum lütfen kusuruma bakmayın!


Bu foto Foça'da çekildi, güzel bir gündü. Hop hop hopladım denizin dibinde mavinin huzurunda. Salı pazarı varmış çok güzel haftaya ona gideceğim. Etrafımız pazar yeri dolu, köyler, tarlalar, mandıralar, her yer şölen havasında sanki. Yaa zaten Cezayir'den sonra Türkiye'de her yer şölen aslında bize. Bazen insanoğlu olarak söylendiğim oluyor ama hemen ayıplıyorum kendimi, dürteliyorum çaktırmadan, oradaki günlerini unutma diyorum kendime. Yoluna giriyor yavaş yavaş. Evimiz eksiklerimiz tamamlanıyor. Ama kolay değil gerçekten. Değişiklikleri çok sevmediğimi düşünmeye başlıyorum aslında düzen bozup yeniden oluşturmak zor zanaat hakikaten. Neyse sonuçta sağlık en önemlisi, her şey nasılsa bir şekilde yoluna giriyor, su akıyor yatağını buluyor. Özlemek yine var ama en azından aynı göğün altındayız!

Hayatım roman tadında değil belki evet ama son derece gerçek, nihayet!

Yeniden görüşelim a dostlar. Bu tarafa yolu düşenleri bekliyorum artık havalar güzel nasılsa:)
Sevgiler