22 Kasım 2009 Pazar
Yorgun saatlerin ardından Türkiyedeyim
19 Kasım 2009 Perşembe
Yorucu bir gündü ama değdi
İki gündür doğalgaz sobamız için tamirciler gelip duruyorlar. Sobanın takılacağı yeri ayarladılar sonra boruları taktılar ve kontrol ettiler ama hala sobadan ses yok. Ustalar her gelişlerinde lömbürt diye dalıveriyorlar içeri ben daha durun ayakkabılarınızı çıkartın daha yeni sildim yerleri diyemeden. Tabi onlar giriyor arkadalarından ben elimde süpürge ve viledayla işe koyuluyorum. Malum ev de büyük olunca sil sil bitmiyor yerler. Sonra tam ohh demişken bir zil ve yeniden lömbürt diye giren koca koca ayaklı adamlar. Ayy gel de delirme. Günde 3 posta yer dildim valla nerdeyse.
Bir bulaşığın bana bu kadar mı galezi olur. Ne güzel hepsini yıkadım bitti dememe kalmadan yenisi çıkıyor. İyiki evde iki kişiyiz. Yoksa napardık. Tabiki bulaşık makinası alırdık:) Ben bu halimle diyorum çalışmıyorken ve rahatken bu işlere yetişeyim diye yoruluyorken yarın öbürgün çoluk çocuk olunca ne yapacağım diye kara kara düşünüyorum. Daha iki gündür ne bir sıra örgü örebildim ne de şöyle iki sayfa kitap okuyabildim. Ne güzel de yeni bir kitaba başlamıştım üstelik. Artık Türkiye'de de dinlenemeyeceğim için hayallerim başka baharlara kalıyor. Oraya gidince sağolsun annem iş güç bişey yaptırmıyor ama gene de bir stres bir koşturmacadır geçiyor günler. Zaten zaman sanki son zamanlarda daha bir hızla akar oldu. Yetişemiyorum saatlere. Bir de bakıyorum hoop akşam oluvermiş bile.
İşlerimi bitirip yemeklerimi de yaptıktan sonra şeytan dürttü beni hadi dedim bir un helvası kavurayım. Ayy demez olaydım. Bir güzel başladım Funda annemin verdiği tariften yola çıkarak unu kavurmaya. Bir türlü toparlayamadım. Cılk bişey oldu. Sonra telefon ettim ve sordum dedim bu niye böyle oldu tarifin de aynısını yaptım üstelik. Buranın unundan olduğuna kanaat getirdikten sonra belki toparlayabilirim diye biraz daha un ekledim ama banamısın demedi. Ben de ne yapayım çöpe boca ettim tencereyi. Çünkü artık baya bir kahverengi olmuştu neredeyse yanıyordu. Bu sefer toparlansa da yanık yanık kokacaktı. Pişman oldum tabi bu işe giriştiğime. Kollarım ağrıdı kaşığı döndürmekten. Ama azmettim yapacağım ben bu helvayı bu akşam dedim yeniden başladım. Bu sefer yağını daha az koydum. Bir de baktım oluyooor. Nasıl sevindim anlatamam. Maşallah çok güzel oldu. Rengi de kıvamında. Yani bilmiyorum bazı kişiler açık renk de yaparlar helvayı ama bizim ailede koyu yapılır hep. Tadı da tam kıvamında oldu gerçekten. Ama gelin görün ki daha sadece tadımlık yedim. Öyle yoruldum ki şu an bile gözlerimi kapatsam uyuyacağım. Oysa daha yapacak birkaç işim var. Neyse ki yolculuk için çantamı hazırladım bugün. Yarın da ben yokken eşim yesin diye kek ve tuzlu kurabiye yapıcam. Bir de köfte yoğurup koydum buzluğa şip şak yapsın diye çıkartıp buzluktan.
Yoruldum epey ama helvanın tadını alınca bir nebze olsun geçti yorgunluğum. Başarmış olmanın haklı sevinci de var tabi içimde. En son üniversitedeyken denemiştim ama olmamıştı yine cıvık bişey olmuştu ve tekrar denememiştim. Şimdiyse sonuca bakın ve görün bakalım nasıl olmuş:)
Eğlencelik
17 Kasım 2009 Salı
Sıcak bir çay eşliğinde
Ben ve arkadaşlarım duygu, melike ve lyn iki saat boyunca yürüdük. Dükkanlara baktık, gideceğimiz fransızca kursunun oralardaki çevreyi tanıdık yolları öğrendik. Bir de eşlerimize hırka yapmak için yün aldık. Yalnız burada yünlerim gramları çok düşük bir tanesi 35 gr. O kadar incecik kii ayy bir sürü almamız gerekti hırka için. Kocaman torbalarla eve dönüş yolunu tuttuk. Biraz yokuşta da kalıyor evimiz o yüzden elimde torbalarla epey yoruldum. Markete de uğradım sonra. Kapıdan girdiğimde haşadım çıkmıştı. Bir çırpıda yemek yaptım akşam için. Şimdi de sıcacık bergamotlu çayımla içimi ısıtıyorum. Yanında da kurabiyelerimiz var ev sahibimizin getirdiği.. İşte en güzel zaman bu olmalı diyorum. Etraf sessiz, ayaklarımı uzatmışım, odamız da sıcak ve ben yazıyorum.
Bu akşam bir mim daha cevaplayacağım. Hem de kitaplarla ilgili bir mim. Görünce direk ben de cevaplamalıyım bundan demiştim. Sevgili blog arkadaşım elif yollamış bana sağolsun. Sevindim beni düşündüğü için. Bakalım neler var sorularda:
1. Şu anda okumakta olduğunuz kitap ve kısaca konusu?:
Şu an öyle bir an ki aslında Baba ve Piç'i dün akşam bitirdim bugünse Şam'da Raks'a başladım. Ama sadece birkaç sayfa okudum henüz. Bu kitap Şamda gerçekleştirilen bir alan çalışmasından bahsediyor. Ortadoğu toplumları ve kültürleri üzerine bir kitapve Suriyeli elit kesimin hayatını mercek altına alıyor. Okumanızı tavsiye ederim.
2. En son aldığınız kitap?:
Türkiye'ye her gidişimde kitap alıyorum ve yanımda getiriyorum. Burada okuyup bitirdiklerimi geri götürüp gelirken yenilerini alıyorum. Geçen ay gelişimde almıştım en son. Adı da; Eroinle Dans. Canan Tan'ın
3. Şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz?
Genelde seveceğimi düşündüğüm kitapları alırım zaten konusunu bilirim. Sevdiğim çok kitap oldu şimdiye kadar. Ama ilk aklıma gelen İskender Pala'nın Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk kitabı, sonra Kürşat Başar'ın Başucumda Müzik kitabı, Elif Şafağın Pinhan, Mahrem ve Aşk'ı, Dan Brown'un Melekler ve Şeytanları, Canan Tan ve Nermin Bezmen'in tüm kitapları..
4. Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitaplar?
Öyle kitaplar oldu tabi arada ama çok net hatırladığım Goethe'nin Faust'u oldu. Ama onu da ne tür bir psikolojiyle okuduğumu tam hatırlamıyorum günümde olmayabilirim de yoksa benim için cezbedici bir kitap olmuştur her zaman. Yarım yamalak ve atlaya atlaya okuduklarımın içerisinde de en meşhurları Elif Şafağın Siyah Süt'ü, bir de Darwin'in Türlerin Kökeni :)
5. Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap?
Elimde şu anda çok sayıda okunacak kitap yok zaten. Birkaç tane var. Twilight'ın devamlarını aldım ama tırsmadan okuyabilirmiyim hiç bilmiyorum o yüzden şimdiki hakkımı Canan Tan'ın Eroinle Dansını okuyarak kullanacağım elimdeki bittikten sonra.
Yine adet yerini bulsun diye birkaç arkadaşıma paslamak istiyorum. İlk aklıma gelenler benim gibi kitap kurtları oldu Nazo ilk geldi ama o cevaplamış malesef, Haydins ve Sergül. Aaaa pinocum ve de ellacım sizi de mimlemek istiyorum ben..Hepinize sevgiler.
16 Kasım 2009 Pazartesi
Uzun zamandır mimlenmemiştim iyi geldi
En son hangi ülke gündemiyle canını çok sıktın? Tabiki şu an epey gündemde olan demoktratik açılım ve domuz gribi
En son hangi şarkıdan nefret ettin? Hadisenin tüm şarkıları
En son hangi fast food ürününden tiksindin? Fast food’dan asla tiksinmem
En son hangi sakatatı yedin? Kokoreç
En son hangi yerli şarkıyı beğendin? Pinhani’nin albümündeki şarkıları
En son hangi yabancı sözlü şarkıyı beğendin? Fairytale
En son hangi yerli filmi beğendin? Nefes
En son hangi yabancı filmi beğendin? Hayalet sevgililerim
En son hangi kitabı okudun? Baba ve piç (Elif Şafak)
En son hangi bilgisayar oyununu oynadın? Sims 3
En son hangi mizah dergisini okudun? Penguen
En son neyden korktun? Rüyamdan
En son kime veya neye küfrettin? Dün şişenin devrilmesinden dolayı tezgaha dökülen suya küfrettim
En son neyden kaçtın (opsiyonel: koşarak ta olabilir) Şu sıralar yapmam gereken çoğu şeyden kaçıyorum mesela fransızca çalışmak
En sevdiğin 5 film? Amelie, ı’ve a got mail, tosun paşa, neşeli günler, ratatouille ve daha çoook var
En sevdiğin 5 şarkı? Un a belle histoire, gülümse, hareket vakti, when youre gone, kek
En sevdiğin 5 yemek? Zeytinyağlı ve etli dolma, makarna, köfte, hamburger, kıymalı börek, daha saysam satırlar yetmez üstelik tatlı olanlara geçmedim bileJ
En sevdiğin 5 isim? Derin, defne, nil, masal, duru
En sevdiğin 5 oyun? Sims, tavla, masa tenisi, voleybol, ortada sıçan ve daha bir sürü var mesela sek sek ve istop
En büyük korkun nedir? Erkenden ölmek
En nefret ettiğin 5 klişe nedir? İstisnalar kaideyi bozmaz, sıkıcan iyidir çabuk çıkmaz, iyileşince geçer, erken kalkan yok alır, sev beni seveyim seni sözlerinden nefret ederim çok da klişeler benim için...
Ben de mimleyeyim o zaman bazı arkadaşlarımı. Umarım onlar da sıkılmadan cevaplarlar.
- Alevcim;
- Tuğbacım;
- Deryacım;
- Gece;
- Edacım;
Herkes için güzel bir hafta olsun bu haftaa..
15 Kasım 2009 Pazar
Arkadaşlarımızla güzel bir gece
Biz de bu vesileyle güzel bir akşam geçirdik. Ben yine meşhur pufidik muffinlerimden yaptım parça çikolatalı. Çay demledim. Maç esnasında da çerez falan atıştırdık. Sonra da arkadaşlarımızın getirdiği kavunu kestik hapur hupur da yedik. Şu anda bulunduğumuz şehir kavunlarıyla meşhur. Belki de bu denli tatlı bir kavun yememiştim buraya gelmeden evvel. Bizim nasıl Kırkaağaç kavunlarımız vardı Cezayirin de Tizi-ouzou kavunu meşhur. Yılın her zamanı afiyetle yenebiliyor. Düşünün kışa girdik ama her yerde onlarca kavun var..
Bunlar da güzel akşamımızdan görüntüler. Yeni arkadaşlarımız pek tatlılar. Gece pek eğlendik birlikte. Lyn türkçe bilmiyor ama fransızcası çok iyi ve ingilizcesi de var. Bugün birlikte fransızca kursuna görüşmeye gideceğiz lyn ben ve duygu. Bu akşam da Lyn'lere davetliyiz. Hepimiz gezmeyi sevdiğimiz için böyle her akşam birimizde toplanıyoruz nerdeyse. Çok da eğlenceli oluyor. Bundan sonra daha sık fotoğraf koyacağım bloguma demek ki..Yeni fotolar için bekleyin. Sevgiler herkese. Güzel bir pazar geçirmenizi diliyorum.
13 Kasım 2009 Cuma
Tanıştırayım: Bayan Pörtlek
11 Kasım 2009 Çarşamba
Günümden geriye kalanlar
Bugün güne yine koşar adım başladım. Neden bilmem bu yeni evde bir anda uyanıyorum sabahları. Sanki biri beni çimdikliyor ve hoop diye atılıveriyorum güne. İşte böyle bir uyanışın ardından ilk yaptığım şey bal rengi panjurlarımı açmak oldu. Onlarda uyanamamış gibiydi sanki garç gurç sesleri eşliğinde söylendiler bana. Öyle hissettim. Genelde ilk yaptığım şey yüzümü yıkamak oluyor sabahları. Güne arınmış bir şekilde başlamak adına. Önceden bu aşamayı esgeçmek, kaytarmak için elimden geleni yapan ben değilmişim gibi. Bu sabah da yine öyle yaptım. Evde günaydın diyecek kimse olmadığından ilk başta evimizin yeni üyesi çamaşır makinası ile merhabalaştık. Eee o da alışıyor malum..Sonra cik cik diye balkona gelen minik kuşlarla ve sonra da eti cici bebeyle. Ilık süt eşliğinde yine.
Evde yalnız olduğumda canım kahvaltı hazırlamak istemiyor. Hep atıştırmalık öğünlerle idare ediyorum. Arada acıktığımda meyve yiyorum. Özellikle de elma ve nar bu aralar. Ev sahibimiz bir sürü nar getirmişti. Daha bitiremedik. Hem de çekirdeksiz kıpkırmızı kütür kütür narlar. Sonra yani kahvaltı aşamasını geçtikten sonra odaya gelip elektrik sobasını yakıyorum, daha doğalgaz sobamız yok ya) çalışma odası olsun diye başladığım ama sonradan küçük bir oturma odasına dönüşen odamızda. Şimdi hala o odadayım. Aaa tabi ben yazmayı unuttum küçük bir hatırlatma olsun o zaman arada "internetimiz geldi artık evimizeee"..İnternette dolaşıyorum ayaklarımı uzattım koltuğa. Üzerimde de annemin ördüğü renkli battaniyemle. Aradan saatler geçti ama ben hala aynı pozisyondayım. Akşam üstüne doğru bir şeyler kemirdi içimi. Hadi dedim "tuğba bu kadar tembellik yeter. Zaten acıktın da kalk kendine şöyle basit ama güzel bir ziyafet çek. " Ne istersin diye sordum kendime aklına ilk gelen şey fırında kaşarlı domatesli ekmek oldu kendimin:) Aferim dedim iyi iş. Hem kolay hem de lezzetli olur üzerine de biraz zeytinyağı biraz da kekik atalım ama. Yanında da şöyle iç yakan cinsten tek şekerli bir mango çayı. Gerçi açlık anımda kalınları çekip, kendimi yollara vurup ,burger kingt'e sakinlemek için neler vermezdim o an ama neyse..Mis kokan ekmeğimle idare ettim bugünlük. Yanına birkaç zeytin birazdan kahvaltılık sos aldım yani namıdiğer acuka..Nasıl da hemencik bitti anlamadım. Yani anlayacağınız taşındığımızdan beri ilk defa bugün üşenmeyip kendim için yiyecek bişeyler hazırladım gün içinde. Bu yazıyı yazdıktan sonra da yünlerime vereceğim kendimi. Netten bulduğum yeni motiflerle oyalanmak istiyorum. Bugün temizlik yapmak, yemek yapmak hatta sabah astığım çamaşırları bile toplamak istemiyorum. Dinlenme günü bugün. Yine de nedense sırtım deli gibi ağrıyor. Günlerin acısı çıkıyor sanırım. Yorgunluktan ölüyorum.
İşte hikayemin fotoğraf ile canlanışıdır bu. Mis gibi kızarmış ekmeklerim. Sadece iki dilimcik..
Burası neredeyse tüm günümü geçirdiğim alanım. Çayım, yiyeceklerim, laptopum, kitabım, gitarım ve lazım olacak tüm şeyler yanımda yakınımda..
Bunlar kumaşlarımı yünlerimi ve ıvır zıvırlarımı koyduğum kutularım. Plastikler bu bağlamda çok işe yarıyor. Ama keşke plastik değilde desenli metal kaplarım olsaydı bir sürü.. Hayalimde böyle rengarenk bir oda var hobi odası..
Bu da yeni aldığım minik rafım. Şişlerim, boyalarım, ahşap boyalarım, kutularım duruyor bir de düğmelerimin kurdelelerimi koyduğum kahverengi kutum var tabi. Orada en sevdiğim kutum olur kendisi..
Bunlar küçük mutluluklarım benim işte..
9 Kasım 2009 Pazartesi
Evim güzel evim
Evde yemek bile yaptım birkaç kez. Mutfağım büyük olduğu için yemek yapmak ve orada vakit geçirmek pek güzel oluyor. Yalnız o kadar çok sinek var ki deli ediyorlar. Her yerdeler. Bir de öyle yapışkanlar ki anlatamam. Algerde bu kadar çok değillerdi. Sanırım burası asıl yerleri. Koloni halinde dolaşıyorlar. Günde en az beş on tane öldürmeme rağmen hala dolaşıyorlar delice. En yakın zamanda bir sineklik edinmem gerek. Onun haricinde en son yemek masamızı ve kitaplığımızı aldık bir de bana ufak bir çalışma masası. Bugün onları da yerleştirdim pek güzel oldu. Orayı hobi odam gibi de yapmaya çalışıyorum aynı zamanda. Örgülerim, kumaşlarım, kitaplarım hep o odada olacak. Bir de boş odamız var şimdilik. Orada da boş kolilerimiz duruyor bir de elektrik süpürgesi ıvır zıvır işte. Şimdilik tek eksiğimiz doğalgaz sobamız. Onu da ısmarladık yakında gelecek. Ev biraz büyük olduğu için ısınma açısından büyük bir soba almamız gerekti.Şimdilik elektrik sobasıyla ısınıyoruz. Ev sahiplerimiz de pek iyi insanlar. Anlaşıyoruz. İkeadan aldığımız mutfak aparatlarını bile yeni fayanslarına takmama izin verdiler. Çok sevindim. Çok hevesleniyordum çünkü. Bir an düşünmedim değil hani yeni yaptırmışlar evi delmemize izin vermezler diye. Yapıştıramazdık da çünkü fayansları yapışkan tutmuyor. Epey özenmişler eve. Hep kaliteli malzeme kullanmışlar. Şık görünüyor bu yüzden de. Kendi evim olsa neler neler yapardım diye düşünmeden edemiyorum. İnşallah Türkiye'ye döndüğümüzde de böyle büyük ve güzel bir evimiz olur da zevkimizce döşeriz. Ev gerçekten çok mühim. Bütün zamanını evin içinde geçiren bayanlar için özellikle.
Şimdi yeni evimizden birkaç fotoğraf sizin için..
3 Kasım 2009 Salı
Fırsattan istifade
Evime alışmaya başladım bile. Kocaman bir evimiz var. Çok eşyamız olmadığı için evimiz boş kaldı biraz ama doldurmaya da niyetimiz yok açıkçası. Yoksa her yer tıkış tıkış oluyor. İşlerimi bitirdikten sonra rahat rahat kitap okumak, kumaşlarımdan güzel şeyler dikmek ve zamanımı güzelce değerlendirmek istiyorum. Tabi fransızca da çalışarak. Ev sahiplerimiz pek tatlılar. Sanırım evde yalnız korkacağımı düşündükleri için hemen her gün uğruyorlar. Çok şeker bir anneleri de var. Tonton bir teyze. Biraz da meraklı. Sanırım eşyalarımızı da merak ediyorlar nasıl falan diye. Yada evde neler yapıyoruz neler yerleştiriyoruz diye. Bugün çamaşır makinası almaya gideceğiz. Zira kirlilerimiz şimdiden bir sepet oldu. Bana iş çok..
Bloguma yorum yazan arkadaşlarıma da fırsat bulup cevap yazamadım henüz. Umarım beni mazur görürler. Şu evin işlerini bir yoluna koyayım sonra bol bol yazacağım zaten. Yazmadan duramam ki ben.
Şimdilik gelişmeler bunlar. Alışma süreci devam ediyor. Dün akşam çok güzel bir market, manav ve de iki tane züccaciye dükkanı keşfettik. Evimize de bişeyler aldık. Çok hoşumuza gitti. İhtiyaç listesi her gün çıkıyor tabiki. Yalnız buzdolabımız taşındıktan sonra biraz tuhaflaştı soğutmuyor sanırım yeterince. Ona da bir baktırmak gerekecek. Bilmiyorum taşınmalardan sonra böyle şeyler oluyormudur ama. Gayet de güzel sarıp sarmaladılar halbuki. Umarım sorun çıkartmaz bize. Yoksa peynirlerim, salçalarım, börülcelerim falan bozulur diye korkuyorum. Naparız onlar olmadan.
Herkese kocaman sevgiler benden. Güzel yorumlarınız için de teşekkürler. Yanımda olmanıza seviniyorum. Hatırlanmak süper güzel bir duygu. Çok da motive edici. Malum yeni bir çevre, yeni bir şehir,yeni bir ev.. Zamanla herşey daha da güzel olacak..Yeniden görüşmek dileğiyle..