Güzel
bir güne mutlu rüyalar ile başlamak her zaman çok sevdiğim bir şey olmuştur.
Fakat bu rüyaları bir kenara bırakıp da gerçeğe adapte olmak bazen öyle güç
oluyor ki. Hele uzun zamandır görmeyi arzuladığınız bir rüya ise bu tadı
bambaşka!
İnsan
büyüdükçe özlemleri de büyüyor ve artıyor. Çocuk olduğum zamanları çok
özlüyorum, o zamanki hayatı, etrafımdaki arkadaşlıklarımı, değer verdiğim
insanları yanımda bulabilmeyi ve o kahkaha dolu kalabalık sofraları, ama en çok
da doğduğum evi özlüyorum. Taşınmamızın ardından çok gidip geldim o eve ziyaret
amaçlı ve sadece bir kere daha görebilme ihtimali ile türlü bahaneler
uydurarak. Hep merak ettim bizden sonra o ev nasıl bir hal aldı diye. Çok zaman
sokaktan eve dönüşlerde o apartmana girdim ve hatta o kapıyı çaldım. Pek
yadırgamıştım, ayaklarım beni hep eskiye götürüyordu. Hala öyle biriyim ben,
eskiye tutkuyla bağlı.
Eşyaları
hayal ederim çoğu zaman ve rüyalarımda hep o evimize girip odaları
karıştırırım. Sanki her rüyamda hatırlamadığım bir yerini keşfederim yeniden.
Mutfağı ve annemlerin yatak odası pek aklımda yer etmemiş nedense. Kendi odamı,
salonumuzu, holü ve arkadaki soğuk odayı hatırlıyorum. Soğuk oda dediysem
kaloriferi yanmayan ardiye olarak kullanılan odamızı kastediyorum. Soğuk bile
olsa oraya girip kutulardan veya torbalardan bir şeyler bulmayı çok seviyordum.
Ufak banyomuzu da hatırlıyorum aslında ama çok hayal meyal. Bir de salondaki
sonbahar manzaralı duvar kağıdı hep aklımdadır.
Bu
blog yazısını yazmaya niyet ettiğim sabah böyle güzel bir rüyadan uyandım. Hiç
uyanmak istemeyerek doğruldum ve bir süre düşündüm. Yeniden gidip görebilmeyi
istedim. Eskiden hep ileride bu evi alacağım diye düşünürdüm. Keşke
çocukluğumuzu yaşadığımız o mekânları olduğu gibi bırakabilsek, anılarımızdaki
gibi. Koltukların kılıfları, seramiklerin desenleri öylece kalsa ve tabi
annemizin nefis yemek kokuları ile mis gibi temiz çarşaf kokuları da yanında
bonus olsa.
Rüyamda
evde dolaşıyordum. Ama ev hayalini kurduğumdan kat be kat büyük ve bahçeliydi.
Hatta kış bahçesi bile vardı. Mutfağı gördüm çok net olarak ama sanırım sadece
hayali bir varsayımdı, yoksa mutfağımızın zihnimde yarattığım gibi olmadığını
kesinlikle hatırlıyorum. Farklı bir mutfak tasarımı çıktı karşıma ama rüyamın
ve çocukluğumun ruhuna çok uygun olarak. Teyzemi gördüm. Bu sıra teyzem hep
aklımda, eniştemi(dede diyordum ben) yakın zamanda kaybettiğimiz için hep onu
düşünüyorum. Ne yapıyor, nasıl devam ediyor, neler yaşıyor içinde diye anlamaya
çalışıyorum. Onun dedemle fotoğraflarını gördüm siyah beyaz ve kocaman kocaman
basılmış. Kendisi de tıpkı genç kızlık fotoğraflarındaki gibiydi. Büyük
kirpikleri, kalın göz kalemi, dudaklarında kırmızı ruhu ve o yüzündeki beni ile
tıpkı Belgin Doruk gibi. O halini görmeyi isterdim tabi daha pek çok önem
verdiğim kişiyi de eski halleri ile görebilmeyi dilerdim; annem, babam,
babaannem, anneannem, kendim v.b
Böyle
zamanlarda rüyaların içinde kalabilmeyi istiyorum. Orada dinlenebilmeyi, huzur
bulmayı ve geçmişi yeniden keşfetmeyi arzuluyorum. Keşke rüyalarımızdan
odalarımız olsa ve odalarımızda kaybettiklerimizle buluşsak, çocukluğumuza
dönsek, anılara dokunabilsek.
Şimdi
ellerime bakıyorum da minik kahverengi lekelere ev sahipliği yapmaya
başlamışlar bile, gözlerim yorgun, bedenim sanki hayatla birlikte debelenmekten
bitkin bir halde. Oysa daha kim bilir ne çok şey var yaşayacağımız.
Sabahları
yorgun uyanan ben, sanırım en çok böyle rüyalar gördüğümde günün
anlamlandığını, neşe dolduğumu, hayatımdaki sayılı dakikaların kıymetini
bildiğimi hissediyorum. Bir yerlerde ben hala o günleri yaşıyorum sanki. Belki
de paralel evrendeki ben, şimdiki ben ile iletişime geçmeye çalışıyordur olamaz
mı???
NOT: 5 Temmuz Cezayir'in bağımsızlık günüydü. Unuttum sanmayın. Sadece yazısını yazmakta geciktim çünkü hem birkaç günlük tatil hem de işler araya girdi. Kısa zamanda bitirip sizinle paylaşacağım. Mutlu kalın!
Ağlatacaksın beni yine :( Eskilere dalmak tuhaf bir şey işte. Seni dinlerken bir yandan da kendi doğduğum evi anımsayıp, içinde gezmeye başladım...
YanıtlaSilCanımmmm;
YanıtlaSilAyçam ağlama yahu:) Ben de böyle anıları düşününce hep hüzünleniyorum bazen ağlıyorum ama ne kadar güzel anılarım var diye de seviniyorum aslında. İnsan böyle yolculuklar yapmayı özlüyor ve zaman zaman da ihtiyaç duyuyor. Bir süre o anılarda dinlenmek çok iyi geliyor.Öpüyorum canım seni. Bu arada blog ana sayfanın yeni eklediğin resimlerine bayıldım süper olmuş güle güle kullan:)
Cidden çok güzel bir yazı olmuş. İnsan ister istemez eskileri özlüyor ve onu rüyasına çekiyor:)hayatı dolu dolu yaşamak lazım.
YanıtlaSilcidden bende çok etkilendim şimdi.. böyle yaşanmış ve yaşanmakta olanların karma rüyaları ve anılarla dolu rüyalar benide çok etkiler.. eskileri düşündüğüm şu günlerde seninde yazın tuz biber oldu.. keşke hep o zamanlarda kalabilseydik!
YanıtlaSil