Günler günleri, aylar ayları kovalayıp duruyor, tüm gücüyle. Biz de zamanın hızına alışmaya ve hayata katılmaya çabalıyoruz her yeni günde. Anılar ve yaşanan güzel günler de olmasa hayatın anlamı olmuyor. Sürekli bir koşturma içerisindeyiz, durup şöyle bir havayı koklayan kaç kişi var?
Ekimin gelişini sabırsızlıkla bekleyen ben, böylesine hızlı gidişi karşısında çok şaşkınım. Bir yandan burada günlerin çabuk geçmesine seviniyorum çünkü memleketime gideceğim zaman yaklaşıyor, bir yandan da günleri böyle tüketmeye gönlüm razı gelmiyor.
Her gün yazacak tonla şey yaratıyorum kafamda. Hikayeler ve fotoğraflar iyi ki bitmiyor, çoğalıyor biz yaşadıkça. Bazen ne kadar çok anlatıyorum diyorum bazense sanki kelimeler yetmiyor yaşanılanların yanında. Her şeye rağmen; uzak da olsak pek çok şeyden hayat her zaman yaşamaya değer...
Son zamanlarda bu fincanda yudumluyorum leziz kahvelerimi. Kimin olduğu konusunda bir fikrim bile yok ama ne zaman kahve istesem çaycımız da hep bu fincanda getiriyor bana. O da anlamış herhalde fincanı sevdiğimi. Bana epey nostaljik geliyor ve içerken mutlu oluyorum.
Minik evimizde de her şey aynen devam ediyor. Kedimizle oyunlar oynuyor, üşüyünce onunla ısınıyoruz. Çocukluktan beri yumuşak şeylerle yatmayı seven ben, mesela peluş oyuncaklar, battaniyeler gibi, şimdilerde kedime sarılıp uyuyorum. O da patisiyle beni tutuyor uyurken sanki bir yere kaçacakmışım gibi. Bu siyamlar gerçekten çok farklılarmış, bunu yaşayarak öğrendik. Ama tabi diğer kedi türleri de zaten benim için hep ama hep harika. Bazen çocukken çok korktuğum o yalnız, yaşlanmış, evinde bir sürü kedisi olan kadınlara dönüşmekten korkuyorum.
Bu patiler beni bitiriyor. Narin patileri var yeni kedimizin, Charlotte'umuza oranla. O tabi sokak kedisi olduğundan farklıydı. Tüyleri böyle yumuşak değildi ve daha haşindi. Bu kedimiz pamuk şeker gibi. Tüyleri zaten battaniyeden farksız. Elbette hiç dışarı çıkmıyor oluşunun da avantajları bunlar. Zaten dışarı bir adım atmaktan ödü kopuyor, gözleri açılıyor, kalbi güp güp çarpıyor ve omzumun üzerinden patilerini eve uzatıyor beni eve geri götürün diye.. Kapının önüne hava alsın diye bazen kucağımda çıkartıyorum o da en fazla 3 dk sürüyordur eminim.
Bu kareyi çok sevdim. Biraz yorgun olmamıza rağmen içten bakmışız. Geçenlerde arkadaşımız duygu'nun doğum gününü kutlamıştık bahçede, o zamandan kalma güzel bir fotoğraf oldu.
Dün Cumhuriyet Bayramı olması vesilesiyle büyük yemekhane'de bir gece düzenledik. Bilgisayardan fotoğraflar çıkartıp bastım, bayraklar hazırladım küçüklü büyüklü, öyle büyük bir keyifle yaptım ki. Böyle önemli bir günde Türkiye'de olabilmeyi çok isterdim. Hele andımız okunurken İzmir'de ben de tüm kalbimle avazım çıktığı kadar bağırarak okumayı dilerdim. Şimdi ağlayarak dinliyorum her bir kutlamanın videosunu.
Gecemizden güzel bir kare. Daha nice 90 yıllara inşallah Atamızın izinde ve çağdaş bir zihniyetle.
Cezayirli çalışanımızın bizim için hazırladığı pasta. Yazıyı sığdıramamış ama olsun bu koşullarda ancak bu kadar oluyor, ellerine sağlık.
Son derece de lezizdi pastamız. Hele üzerindeki mini kremaların lezzeti bir harikaydı.
Uyandığımdaysa bol bulutlu bir gün beni karşıladı. Bugünün yağmurlu olacağını okumuştum ama henüz yağmur yok. Kocaman pofuduk bulutlar her yeri sarmış durumda. Akşama iyi bir yağış olacağa benziyor. Yağmur öncesindeki bu berraklığa ve bulut yoğunluğuna bayılıyorum. En sevdiğim zamanlar bunlar.
Evimizden çıkıp da ofise kadar yürüdüğüm zamanlarda bol bol fotoğraf çekiyorum bazen telefonumla bazen de fotoğraf makinemle. Bunlardan bir seri yapma hayalim var umarım gerçekleştirebilirim. Ağaçları çok seviyorum ve ilerde çocuğuma da ağaçları çok ama çok sevmeyi öğretmek istiyorum. Bu ağaç şu anda rüzgarla şarkılar söylüyor.
Mutlu kalın:)