Sabah olmuş mu olmamış mı anlayamadığımız bir güne uyandık. Hava alabildiğine karanlık ve yağmurluydu. İçerideyken sanki büyük bir fırtına kopuyormuşçasına çığlık atan dış dünya, çıkınca tam da tersine sakindi ve sadece yağıyordu inceden.
Yeni yıla girmeye az kaldı. Hala yılbaşı ağacımı kurmadım, belki bugün, belki de son gün kurarım bilmiyorum. Bu günlerde resim yapıp yazıyorum bol bol. Keki kurabiyeyi ve böreği ne kadar çok sevdiğimi tekrar tekrar keşfediyorum.
Yeni yıla dair umutlarım var. Bir mucize olmasını beklemiyorum elbette çünkü yaşamın kendisi gerçekten koca bir mucize aslında. Sadece sağlık istiyorum, o oldu mu herşey ardından geliyor zaten, gülümsemeler, mutlu anılar, keyifli zamanlar...
Son yazımdan bir gün sonra ay bitene kadar her gün yazacağım demiştim yine sözümü tutamadım. Planladığım şeyleri yapamamak gibi bir huy edindim. Bu ayın en güzel tarafı üç adet şahane posta almamdı. Artık hala severek okuduğum bir Tezer Özlü kitabım var. Beni seven, düşünen sıcak insanların varlığını hissetmek büyük mutluluk. İşte görüyorsunuz ya koca bir ayı içine alıyor bu üç adet mutluluk zarfı. Aklımda diğer günlere dair çok da bir şey yok büyük bir rutinden başka.
Yıllık izin yaklaşıyor. Kesin dönüş de çok uzak görünmediğinden artık yavaş yavaş fazla eşyalarımı götürmeye başladım. Burada bırakmak istemediğim ve dönerken taşıması zorluk çıkartacak şeylerimi ayırmaya çalışıyorum. Dönerken bir de elimizde kedimiz olacak çünkü. Bu ilk kedili yolculuğumuz olacak, bu yüzden epeyce endişeliyim aslında. Kutusunu sevmeyen ve böğürmekten yorgun düşen bir kedimiz var:) Nasıl zaptedeceğimi pek bilemiyorum, hem kendimi, hem duygularımı hem de kedinin çırpınışlarını...Umarım uçaktan atmazlar bizi.
Cezayirle ilgili listeler yapmaya başladım. Almak istediğim şeyler, görmek istediğim yerler ve tatmak istediklerime dair. Neyse ki almak istediklerimin listesi o kadar göz korkutucu olmadı. Gidebileceğim yerler de var listede, yani öyle pek de görmesi zor olmayan yerler. Ama bir de uzak olanlar var bakalım onlar için neler yapabileceğiz. Cezayir nasılsa bildiğimiz bir yer artık, uzun seneler tecrübe ettikten sonra belki sonraki yıllarda da gelip hatırını sorabiliriz. Zaten bir de Cezayirli gelinimiz var, artık bir ayağımız da burada sayılır. Açıkçası Cezayir'in 15-20 sene sonra nasıl bir yere dönüşeceğine dair meraklarım var, tecrübe etmek isterim. Kitabım konusunda da ziyaret edeceğime dair inancım büyük. Çünkü şu anda pek vakit ayırabildiğim söylenemez.
Türkiye'ye yılbaşında kar gelecekmiş. Buraya da yağsın istiyorum. İzmir'deki evimi özlüyorum. Yazın yeni aldığımız fırınımı deneyememiştim, şimdi gittiğimizde hemen bir kek kalıbı alıp bir kek pişirmek var aklımda. Bazen çok gülüyorum benden başka kim Türkiye'ye gideyim de bir kek pişireyim diye düşünüyordur ki :)
Akşama yemekte kıymalı karnıbahar yemeği varmış. Sebze olsun da çamurdan olsun. Şu nefret ettiğim kerevizi de özlüyorum ya daha ne diyeyim bilemiyorum!
Yarın çok yağmur yağmasın, evren'den istediğim şu anda sadece bu. Bir de çilek bulabilirsem sevineceğim.
Yarın yine yazarım söz!