Ekim ayı da bitmek üzere. Yine internet olmadığından ötürü yazamadım bir türlü. Epey bir süre daha gelmez diyorduk ama bu sefer sorun kısa zamanda çözüldü sayılır. 5-6 günlük bir yokluk bile sinir olmaya yetiyor ama buna da razıyız. Sahile yanaşan bir gemi, denizin altından geçen fiber optik kabloları çapa atarak zedelemiş diye duyduk. Sonucunda düzeltmek epey sürer diye düşünüyorduk ama tahmin ettiğimiz kadar zor bir süreç olmadı. Yine kötü elbette bağlantımız ama idare ediyoruz.
Geçen hafta bir defa Alger merkeze gitme şansım oldu. Trafik yoğunluğundan çok yer göremesem de istediğim bir iki yeri görme şansım oldu. Onunla ilgili de bir yazı hazırlayacağım yakında. Daha görmek istediğim birkaç yer daha var. Umarım dönmeden yeni fırsatlar yaratabilirim. Cezayir'de aslında türlü türlü güzel yerler var ama mesafeler çok uzak ve trafik insanı çileden çıkartıyor.
Burada hayat olağan bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. İnsanlar türlü nedenlerde sokaklardalar, koşturup duruyorlar aynı bizler gibi. Bunca senede hayatın burada yavaş ilerlediğine tanık olduk, çok doğruydu bu gözlemimiz. Ne olursa olsun hayat bizim oralardan yavaş ilerliyor. İnsanların yapılarının da bunda etkisi bence büyük. Doğalarında yavaşlık olduğundan, sanki zamanı kontrol edebiliyor gibiler. Bizim gibi dışarıdan hayatlarına adapte olmak isteyenler için aslında bir nimet. Ama içinde bilhassa yaşayanlar için eminim her şey son derece normal ilerliyor.
Hala kış havasında değil ortam. Bazı günler yağmur delicesine yağsa da günün ortalarında yerini güneşe teslim ediyor. Akşamları serin olmaya başladı ve bazen de sabahları. Ama sabah serinliğe uyanmak hoşuma giden bir şey. Yazlıkları hala kaldırmış değilim. Üzerimize bir hırka alıp çıkabiliyoruz. Hele hele başkentin havası bizim bulunduğumuz yerden daha ılık. Böyle havalarda da dışarıda olabilmek çok güzel. Başkente gittiğimin ertesi günü kendimi yeniden aynı yerde oturuyorken bulmak garip oldu. Hayata katılmayı çok özlemişim meğer. Gün içerisinde bir yarım saat da olsa dışarının havasını içime çekmek çok iyi geliyor ama ne yazık ki her zaman elde edilecek bir fırsat değil bu. Her ne kadar alıştık da desek hala uzun süre aynı yerde bulunma hali sıkıntı veriyor.
Tüm bunların dışında okumaya ve yazmaya devam ediyorum. Evde bir şeyler pişiriyor, bazen de bahçede oturup kuşları dinliyorum. Kuşlar öyle güzel ötüyorlar ki hiç susmasınlar diyorum. Ahh bir de denizi görebileceğim kadar yakın olabilseydim ne harika olurdu.
Şimdi yeni bir yazı hazırlıyorum yazarı olduğum bir web gazetesi için. Onu gönderip blog için gezip gördüğüm yeni yerleri yazacağım.
Kısa bir süre sonra görüşmek dileğiyle.