Nerde kaldığımı pek hatırlamıyorum aslına bakarsanız. Yazmaya yazmaya paslandım sanırım. Şimdi yazmaya oturdum ama her an üst kata koşabilirim zira tosbikcan uyanabilir. Öğlenleri genelde yarım saat uyuyor ama o gün şanslı günümüzdeysek bir saati bulabiliyor.
Öyle veya böyle yazı devirdik. Suyu seven oğlum denize pek sıcak bakmadı ama endişe etmedim nasılsa büyüyecek ve denize koşar adım ilerleyecek. Sıcak zamanları atlattığımıza seviniyorum. Bahar zamanlarını oldum olası sevdim, sonbahar da içime işleyen bir taraf var, belki de doğum zamanım olduğu içindir kimbilir. Oğlan da kışın doğduğu için daha çok kışı mı sevecen acaba?
İzmir canım İzmir! Hala alışamadım desem çoğu kişi bana güler herhalde. Son yıllarda pek çok kimsenin gözdesi çünkü. Güzel şehir vesselam ama gurbet geliyor bana hala. Pek arkadaşım yok, hadi bi kahve içelim diyen yok, şöyle hemen hemen aynı dönemde bebeği olan kimse yok haliyle arayan soran da yok. İdare ediyoruz. Ben eskiden -çok anaç bir tavrım olmadığı için- çocuklu kimselerle mıç mıç görüşmek pek istemezdim kafam şişerdi. Diyorum ki şimdi de başkaları herhalde öyle düşünüyor benim için. Ne ekersen onu biçersin diyorlar ya belki de odur yaşanılan. Çok da takmıyorum açıkçası kendi ufak dünyamda mutlu olmaya şükretmeye çalışıyorum. Ama bu çocuklu olma durumlarını insan yaşamadan anlamıyormuş meğerse. Pek güzel elbette ama bir o kadar da zor. Alışmak da zor, alışmaya çalışmak da ama içinde debelenmek daha bir değişik.
Grip olduk aile boyu tatil dönüşünde, sonra ben zona oldum ama atlattım. Şimdilerde daha az stres yaratmaya çalışıyorum kendime, her şeyi kafaya takmayayım diye işliyorum kendime her gün. Biraz vakit bulabildiğim ölçüde mutlu olmaya gayret ediyorum. Bir kahve bir mola biraz uyku iyi geliyor. Bazı günler bunlar olmayınca delirecek gibi olduğum da bir gerçek. Büyüdükçe zorlaşacak diyorlar ama iletişim kurabildiğimiz ölçüde güzelleşeceğini gördüğüm için buna pek inanmıyorum. Zorluğu dillenince bir ohh dedirtecek gibi geliyor. Şimdilerde hep bir konuşabilse üzerine kafa yoruyoruz. Derdini söylese! O günler de gelecek elbette, bekliyoruz.
Cezayir hakkında yine çok soru ve mail alıyorum ama yetişemiyorum. Diyorum ya buraya bile uğrayamadım ne zamandır. Orayla ilgili bilgi bekleyen varsa şayet affetsin, yine bir vakit bulunca yazacağım.
Bazen o köhne paslı şehir burnumda tütüyor ya şaşırıyorum. Dönmek için yırtındığım ağladığım zamanlar geliyor aklıma, ahh kafam ahh diyorum. Türkiye'de yaşamak bence daha zor!
Zaman akıyor. Ölenler doğanlar büyüyenler...Hayat bir şekilde yolunda ilerliyor bizi de yanına katarak. Olabildiğince ayak uydurmaya gayret gösteriyoruz, başarıyoruzdur umarım.
Neyse çok şansımı zorlamadan burada kesiyorum. Belki bir iki blog da okuyabilirim fırsattan istifade. Bir şeyler de atıştırsam iyi olacak.
Herkese bizden kocaman sevgiler. Daha sık yazacağım zamanlar da gelecek elbet! :)
Mutlu kalın!
Buyrun bu da bizden size gelsin:) Oğlumun rock'çı günlerinden:) Eski Metallica'cılardan kim kaldı:)
Nasıl özlemişim senin yazılarını Tuğbacım. Öyle değişik bir yazı dilin var ki. Ve anneliğini, anneliğinin bu ilk zamanlarını öyle çok kendi anneliğime benzetiyorum ki. Başa çıkmayacağım dediğim nice zamanlar olmuştu. Anneliği sadece mutlu bir masalmış gibi anlatanlara hiç inanamıyorum. Öyle bir direnç, öyle bir öff dememe gücü olabilir mi bir insanda? Ben sık sık kendimi suçlardım. Oysa çok yanılmışım. Sakın sen kendine bunu yapma diye yazıyorum. Kendini bir varlığa adamak çok zor. Kolaymış gibi bahsedenlere inanmıyorum. Öyle güzel bir anne oldun ki. Kalben kucaklıyorum seni. Daha çok yaz olur mu? Bana iyi geliyorsun, hem de çoook :)
YanıtlaSilTosbikcan'ı da öperim ve koklarım çoook.
Minik rockci boncuga benden de opucukler :)
YanıtlaSilSen de ozletme kendini Tugbacim, firsat buldukca yaz, ben de uzun uzun yazilarini okumayi cok ozledim. Izmir'de degilim belki ama tosbikcani da al gel hadi gel bir kahve icelim ;)
Oğluşunuz muhteşem görünüyor maşallah:)
YanıtlaSilheeeey :)
YanıtlaSil