28 Temmuz 2010 Çarşamba

Düğün Fotoğrafları

Geldiğimden beri arkadaşım Fulya'nın düğününde çektiğim fotoğraflarını ekleyeceğim bloğuma. Eee tabi profesyonel olmadığım için öyle kendi çapımda çekmeye çalıştım. Zaten tuttukları özel bir fotoğrafçı vardı ben de kendime hatıra amaçlı çekmiş oldum hem de ikinci düğün fotoğrafları denemem olmuş oldu. İlkini de yazmıştım sanırım.Düğün İzmitte Kentsa Sosyal Tesislerinde oldu. Yani bizim evlendiğimiz yerde. Ben çok beğeniyorum orayı. Yeniden evlensem yine orda yapmak isterim düğünümü. Organizasyon da pek güzel olmuştu bence. Örtüler, renk seçimi, çiçekler, orkestra güzeldi. Unutulmaz bir gece yaşadık. Ben bir ara nerdeyse hoşgeldiniz diye kalkıp misafirleri öpecektim..Bizim düğünde hissettim sanki o an kendimi. Ahh dedim o günlere dönebilsek de yeniden yaşasak. İnsan o zaman telaştan anlamıyor ki bir şey hemencecik oldu bitti sanki..

O zaman şimdi ben yazmayı bırakayım da size çektiğim fotoğrafları göstereyim fotoshopsuz halleriyle. Aslında daha güzel olurdu ps ile oynasaydım biraz ama ne yazıkki şu anda programı bu laptopta kullanamıyorum. Belki bir ara yeniden düzenlediğimde sizin için burada yayınlarım değişmiş hallerini de..

Bu fotoğrafta daha kuaförde oyalanırken görüyorsunuz bizi..Benim saçlar da upuzun. Ayy nasıl da kıydım kestirdim diye düşünmeden edemiyorum şimdi. Oysa epey zorlanmıştım uzatırken. Şimdi yine uzatmaya başlasam mı diye düşünmüyor değilim arada :)


Bu da gelin hanımın kına gecesinden kalma, benim çok beğendiğim çiçekli kınası.








Ve işte benim en çok sevdiğim fotoğraf geliyor..


Buradan da yine arkadaşlarıma bir ömür boyu mutluluklar diliyorum. Her gün daha çok sevin birbirinizi ve gülümseyişleriniz hiç bitmesin..

27 Temmuz 2010 Salı

İnternette Yemekteyiz/ Cezayir mutfağından seçmeler

Sevgili arkadaşım; harika şeyler yazan, yapan ve üreten blogger GeCe beni çok sevdiğim bir konuda mimlemiş. Biraz uzun sürdü yazmam işlerin yoğunluğundan dolayı ondan özür diliyorum. Eee tabi biraz da elimdeki bilgileri toparlamam ve yenilemem gerekti okuyucularım için.

Cezayir kültürü çok değişik ve çeşitli. Bölgelere göre değişiklikler oluyor. Örneğin burada kullanılan tabak çanak ve onların üzerindeki işlemeler; yakın bir yerdekiyle bazen benzer olabiliyor ama bir diğeriyle aynı olmuyor kesinlikle. Bende burada gördüğüm şeylerden esinlenerek hem geleneksel hem de modern bir sofra hazırlamaya çaba gösterdim. Tabi herşey eski püskü değil burada; harika modeller de var ama halkın geneli geleneksel objeleri kullanıyor..Sanmayın ki burada herşey büyüklerin tabiriyle nuh-nebi'den kalma burada da güzel dekorasyon fikirleri oluyor, yeni moda çatallar, kaşıklar, bardaklar, peçete halkaları var elbette güzel sofralar hazırlamak için. Ama sadece belli yerlerde ve genelde de başkentte. Bizim bulunduğumuz yerde de var ama bizim gibi farklı kültürden gelenler kullanıyorlar daha çok yerli halk geleneksel objeleri kullanmayı tercih ediyor. Bende kendi zevkime uygun olarak biraz geleneksel biraz da modern tarzda bir sofra sunmaya karar verdim. Sanal da olsa;

 




Bu tarz masalar Cezayirde çok kullanılıyor. Hemen hemen her yerde. Ben de onlara bayılıyorum. Benim evimde de buna benzer tombik ayaklı bir yemek masası var. Ve üzerine de böyle kibar bir örtü ve eşliğinde peçetelikleri ile de çok şık olacağına inanıyorum..
Tabak olarak kesinlikle beyaz tercih ediyorum ve biraz da böyle eski model ve işlemelileri. Cezayirin havasına da uymasını istiyorum açıkçası. 




 Bunlar da çatallarım..Daha yemeğe gelemedik görüyorsunuz:)
Bu dantel gibi mumlar da eşlik etsin istedim masamıza..Bir tek ortaya çiçek koymak kaldı, davet masası çiçeksiz olmaz ama değil mi; onda da tercihimi en sevdiğim çiçekten yana kullanıyorum tabi: Lale.



Eveeet şimdi de sıra yemeklerimize geldi. En önemli kısmı da bu sanırım. Yemekler güzel leziz olmadıktan sonra gösterişin pek de bir önemi kalmıyor. Ama ben beyaz ve dore'nin uyumunu hep sevmişimdir aynı eski ile yeni de olduğu gibi. Ne sadece eski tarz olmalı ne de yepyeni..

Aaaaa nasıl unuturum. Bir baykuş manyağı olarak ve her yerde kullanmayı da sevdiğim için sonradan eklemiş olsam da minik baykuş biblomu da koymak istiyorum masama..Sevenlerin beğeneceğine eminim..


Menüdeki yemekler şöyle:

Soldan başlayarak sırasıyla; yemeklerde sıkça yer alan krep benzeri bir yufkadan yapılan Borak yani börek; yanında ev yapımı ekmek ki günlük olarak hep bu ekmekten tüketiyorlar baget ekmek haricinde; humus, cezayir sofralarının olmazsa olması zeytin ve köz biber salatası. Bir de benim ana yemekten önce en çok yemeği sevdiğim ve ilk defa burada tattığım kızartılmış ekmeğin yanında harika giden kaz ciğeri..

Ana yemek olarak ise;

En başta tabiki çorba. Burada en sık içtiğimiz çorba frik; kişniş yüzünden pek alışamadım aslında hala ama koymayınca da süper oluyor benim çorbamda kişniş yok rahatlıkla içebilirsiniz :)


Yine soldan başlayarak kuzu etinden Mechoui adını verdikleri tandıra benzeyen ama harika lezzeti olan et yemeği. İnanın buradaki kadar iyi pişmiş pamuk gibi olan bu eti başka yerde yemedim; isteğe göre tatlı olarak da servis ediliyor. Bir alttaki ete acı katmak için hazırlanan Harissa yani bir nevi acı biber sosu yada salçası. Evlerde kocaman kocaman tenekelerde tüketiliyor. Et yemeklerinin yanında yine olmazsa olmaz sebzeli kuskus ve patates kızartması ve benim en sona koyduğum fakat genelde et yemeğine başlamadan önce tüketilen pancarlı, domatesli, naneli, bademli karışık salata..

Son olarak da sıra geldi tatlımıza;
Normalde restorantlarda mouse yeniyor sıkça veya çilekli tart ve mevsim meyveleri. Ben menume farklı bir şey koymak istedim. Lezzetli ve basit. 

 İncirli ve helvalı tart
En son da tabi bu kadar yemeğin üzerine hazmı da kolaylaştıran cezayir usülü naneli çay ikram ediyorum size..

Umarım hazırladığım menüyü beğenmişsinizdir.. Bakmayın böyle çok çok göründüğüne; hepsini yapması pek kolay. Bana gerçekten misafirliğe gelirseniz hepsini yaparım size, ekmek hususunda Cezayirli arkadaşlarım yardımcı olurlar sanırım, teoride biliyorum da hiç uygulamadım şimdiye kadar; kaz ciğerini kendim yapamam ama alabilirim:) sanırım buradaki yemek menümüz tv dekiler gibi değil. Zira o kadar çok kıl kişilik özenle seçilmiş gibi nasıl bir araya toplanıyor hala anlamış değilim..Sanırım ben hepsini döver evden öyle çıkartırdım :)

Bir dahaki yazıda görüşmek üzere..

Bon Apetit!

Unuttum tabi ben de mimlemeliyim oyunun devam etmesi için birilerini, sağolsun hatırlattı bana Bir Yastıkta;

-Zevkine çok güvendiğim arkadaşım Haydins'i
-Güzel yemekler hazırlayacağını düşündüğüm Alev'i
-Ne zamandır mim yollamadığım ve onun da harika bir menü hazırlayacağını düşündüğüm arkadaşım Nazo'yu
-Merakla nasıl bir menü hazırlayacağını beklediğim ve tanışmasak da çok sevdiğim yeni blog arkadaşım Beyaz Kelebek'i
-Bana güzel yorumlar yazan yalnız bırakmayan arkadaşım Nazpek'i
-Bir de yeniden bloguna dönen yazılarını okumaktan hep çok zevk aldığım eski arkadaşım Defne'yi

bu oyuna dahil ediyorum. Umarım onlar da katılırlar biz de zevkle okuruz yazılarını ve menülerini de tatmış kadar oluruz..





25 Temmuz 2010 Pazar

Süprizden geriye kalan güzel fotoğraflar


Dün eşimin doğum günü olması sebebiyle ona minik bir süpriz hazırladım. Sadece dört kişi gideceğimizi zannettiği organizasyonun onbeş kişiye tamamlanacağından haberi yoktu. Bende anlamaması için elimden geleni yaptım ve süper bir performans sergiledim. Normalde doğum günleri olduğunda şirket içerisinde herkesi toplantı salonuna çağırıp pasta kesiyoruz. Ama akşam böyle bir organizasyon ayarladığımdan pasta da kesmedik. Bahane olarak da işlerin yoğun olması harika oldu:) Bir de üstüne üstlük sakın üzülme sen dedim pasta kesmediler sana diye yarın keseceklermiş bugün ayarlayamamışlar işleri varmış dedim..Sonra restoranta gittik eşim, kardeşi, kardeşine eşlik eden üç arkadaşı ve ben. Görünürde bu kadarız işte topu topu beş kişi. Bir ara pot kırıldı ama çaktırmadan hemen düzelttik. Eşim görevliye bizim beş kişilik rezervasyonumuz olacak dedi. Ben uzun masamızı gördüm ama o görmedi. O beklerken beni ona hadi gel gel bak bu tarafa gel dedim, şaşırdı tabi. Bir de ne görsün iş yerinden arkadaşlar hep orada. Öyle sevindi ki anlatamam. Ben bu kadar mutlu olacağını tahmin etmemiştim. Tabi ben de onu öyle görünce acayip sevindim. Bütün gece mutluluğunu dile getirdi zaten. Arkadaşlarımızla güzel bir gece geçirdik onlar da sağolsunlar geldiler bizi sevindirdiler. Üretim müdürümüz Süleyman Bey de geldi çok sevindirdi bizi. Bir kere daha burdan teşekkür ediyorum bize katılan herkeseee..Bundan sonraki doğum günlerimiz de inşallah böylesine güzel, heyecanlı ve süprizli geçer..

Sol baştan arkadaşlarımız; Melika ve Eşi Mahmut, Ümit ve Süleyman Bey, Remzi Bey ve Enis Bey, Bilyap'tan Kutlu Bey ve müstakbel eşi Sumeyya Hanım, Duygu ve Ümit, burada yok ama alt fotoğrafta başta oturan arkası dönük arkadaşımız da yine Bilyap'tan Uğur Bey ve tabi benim yakışıklı kaynım; Yiğit'in kardeşim mümümüz Can..
Bu fotoğrafı garson çektiği için yamuk tabiki her zamanki gibi. Neden acaba genelde kötü çeker bu garsonlar? Hepsi mi böyledir? Bir kerecikte şöyle mum gibi çeksinler yahu.. Neyse hatıra işte güzel gecemizden bize..

Bu fotoğrafı çok sevdim ben. Restorantın harika kapısının önünde ben ve eşim.
Yeniden en kısa zamanda görüşmek üzere diyorum. Hepinize güzel bir hafta diliyorum.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

İyiki varsın, iyiki sevmişim seniiiii

 Bugüne özel söylüyorum Sertab'ın şarkısını. İlk kez dinlediğimde sevmiştim ama bugün ayrıca sevdim. Bugün senin doğum günün.Çok da olmadı doğalı. Daha küçücük bebeciksin. Şimdi bakıyorum da sana yıllar nasıl da geçmiş kocamaaan olmuşsun. Yaşın kadar da mutlusun..Her yaşında daha da mutlu olacaksın. Seni ilk gördüğümde fotoğrafından sevmiştim biliyorsun. Aslını ilk gördüğümdeyse önce yüzünün duruluğunu, güzelliğini sevdim. Belki üzüleceksin bilmiyorum ama parça parça sevdim seni ben. Sana olan aşkım; yüzünden başladı, şimdi ellerindeyim, ellerinin üzerindeki minik çillerde buluyorum seni; her baktığımda. Her gün yeniliyorum sana olan hislerimi. Bir nevi bilgisayarımı yeniden başlatmak gibi. Ben de bir makinayım ne de olsa işleyen. Kendine özel mucizeleri olan. Bazı günler hem ellerini hem yumuşacık yanaklarını seviyorum içimden öyle geliyor, bazen sadece kirpiklerini uzun uzun. Fotoğrafında gördüm sanırım ben senin kalbini, o anda beynime kazıdım. Şimdi  hiç gitmemecesine bendesin, öyle ki ellerime baktığımda sadece kendi ellerimi görmüyorum, senin sevdiğin ellerimi görüyorum, bende onları daha çok seviyorum artık; dumbo kulaklarıma baktığımda artık gülümsüyorum hemde her seferinde; utanmıyorum onlardan. Bazen sana kızmıyor muyum; tabiki kızıyorum ama geçiyor ki sonra. Diyorum küsmek, kızmak için o kadar da uzun değil hayat. Bir anda uçup gidiveriyor ellerimizden ne kadar sıkı tutsakta. Ben seninle 80'lerime gelmek istiyorum. O zamanlarda bile seninle yoyo oynamak-ki vücudumuz müsade eder inşallah:)-seninle gitar çalıp şarkı söylemek, birlikte kitap okumak istiyorum ve daha bir dolu şey. Yapamadığımız şeyleri de yapalım istiyorum bir an evvel. Bugün senin doğum günün ya sanki ben doğmuşum gibi mutlu hissediyorum. İçimde tek bir hüzün kırıntısı bile yok. Heyecanlıyım ben senin yerine. Ki zaten sen öyle çok panik yapmazsın benim gibi. Seversin bilirim böyle günleri, süprizleri ama benim gibi deli dolu değil. Olsun ben senin yerine deliririm:)

Şansımıza hava da serin ve güzel bugün. Acaba sen doğduğunda nasıldı? Tanıklık etmek isterdim hayatına. Seni sessizce seyretmek, o minik halinde seni görmek, büyümeni izlemek isterdim. Keşke öyle bir şey yapabilse insan filmlerdeki gibi. Kendimi de görmek isterdim. Hatta Aşkın Gücü filmindeki gibi seninle tesadüfen durgun bir gölün kenarında oynarken tanışmak, aşkımıza çok daha eskiden başlamak, seninle her anımı geçirmek isterdim. Örneğin seninle bilye oynamak, bisiklete binmeyi seninle öğrenmek, üzüldüğümde sana gelmek, evcilik takımlarımdaki kahve fincanlarımla sana yalancıktan kahve yapmak ve sana içirmek ;hatta yemek niyetine de sana ot yedirmek isterdim. Yağmurun yağmasını heyecanla bekleyip kocaman çamur yığınının içine dalıp seninle tencereler tavalar yapmak isterdim. Büyüdüğümüzde ise seninle nirvana dinlemek, bir grup kurabilme çabalarında olmak, üniversite sınavına seninle hazırlanmak isterdim. Daha yaz yaz bitmez ki benim isteklerim. Ama biliyorum ki en çok istediğim bir şey var hayatta tek bir şey; seninle sonsuza kadar böyle kalmak, kendi sonsuzumuza kadar. Seni içimdeki bütün duygularla seviyorum, kendimce...

İyiki doğdun herşeyim....

18 Temmuz 2010 Pazar

Fotoğraflardan güç alarak tam gaz devam etmek


Herkese merhaba; yine başladı anılara yolculuk. Bloguma yazmayı özlemişim. Burası artık başka türlü bir şey oldu benim için anlatmakla bitiremeyeceğim. Masal diyarlarına açılan gizli tüneller ya da kapılar gibi. O kapıdan geçince içime yolcuk ediyorum adeta. Bulup çıkartıyorum ne varsa kenarda, köşede, karanlıkta kalan. Çeyiz sandığımı karıştırır gibi karıştırıyorum her bir noktayı, anıyı. 

Türkiye'ye giderken yolculuk berbat geçti bu sefer. Susmak bilmeyen bir bebek vardı tam arkamızda. Ve onu bu işkenceden kurtarmaya hiç de gönüllü olmayan bir anne baba. Zaten annesi o kara çarşafın ve peçenin altından daha çok korkutuyordu ya çocuğu neyse. Zavallım şişti ağlamaktan. Havaalanında da zaman daha çabuk geçti bu sefer izmir uçağını beklerken. Günün en kötü tarafı izmir'e iniş oldu herhalde. Korku filmleri gibiydi aynı. Şimşek her çaktığında uçağın içi aydınlanıyor yanımdaki Cezayir'li kız bembeyaz yüzüyle kelime-i şahadet getiriyordu. Neyse ki indik sağa salim. İlk güzellik yiğitin annesi ile babasının bizi almaya gelmesi oldu. Çok sevindik tabi özlemişiz. Ama benim için daha büyük bir süpriz vardı sırada evde beni bekleyen. Hiç de konduramadığım bir sürpriz. Eşim benim için organize etmiş ve annemle babamı izmire çağırmış.. Eve vardığımızda balkondan manzarayı izleme bahanesiyle beni çağırdılar sonra bir de ne göreyim balkondaki koltuklarda karanlıkta iki gülen surat. Benim canlarım..Nasıl da sevindim, çoştum. İyiki geldiler. Birlikte gezdik dolaştık, sadece iki gün kalabildiler ama güzeldi, iyiki böyle bir sürpriz yaptı eşim. Tam da bu sıralarda ona; bana eskisi gibi sürprizler yapmıyorsun demişken..


Bu kediciği çok sevdim ben. İzmirde; Karşıyaka'da bir evin penceresi burası. Nasıl da temiz ve pofuduk tüylüydü görmeliydiniz. Geleli bir haftayı geçti bile. Alışmak yine zor oldu buralara. Sudan çıkmış balık durumları epey bir sürdü. İnsanın bir yanı orada kalıyor ister istemez zaman kısıtlı olunca. Yapamadığı şeylerin aklında kaldığı gibi. Cezayir'e ilk inişte sanki hiç gitmemiş olmanın hissi ilerleyen günlerde daha da çok çöküyor insanın üzerine. Türkiye'ye indiğinde de sanki tatil hiç bitmeyecekmiş gibi oluyor. Şimdi düşünüyorum da sanki hala gidiş zamanını bekliyor gibi hissediyorum. Memleket özlemi bu kadar mı bitmez bir şeymiş diyorum..

Günler orada bu seferkindan daha bile hızlı aktı. Genelde yazın böyle oluyor sanıyorum. Hem düğün telaşı vardı yakın bir arkadaşımın hem de yazlıklara gitme hevesiyle dolup taşıyordum. Yalnızca Urla'ya ve daimi hastası olduğum Kefken'e gidebildik bu sefer Ereğli'ye gidemedik malesef. Oysa orada da denizin karşısında mangal keyfini tatmak istiyordum içten içe. Neyse ki bunları başardık diyorum. Çeşme planımız vardı aslında ama onu da yapamadık. İzmir'de biraz fazla kaldık bu sefer o yüzden İzmit'i gezmeye çok fırsatım olmadı diyebilirim.Yine de İzmir'de bostanlı pazarına gitmeyi ihmal etmedim tabi.  Döndükten sonra iki gün de yazlıkta kaldık. İki gün sanki birkaç saate eşti. Yine de denizle, arkadaşlarla, kavuşmak güzeldi. Ama herşeyden güzeli aileme kavuşmaktı. Her ne kadar kumlara uzanıp denizin sesini dinleyemesem de en azından karadenizin sularına bırakabildim kendimi. Şimdilerde çektiğim fotoğraflara bakıp iç geçiriyorum bol bol ve o anları anıyorum. Geride bırakıp geldiğim tüm güzellikleri..

Bu hamakta sadece bir defa uzandım. Gölgenin gelmesini bekledim biraz. Çünkü genelde fotoğraftaki gibi güneşli oluyor öğlen vakitlerinde. Yine de akşamüstü 10 dakika da olsa orada keyif yapmak iyi geldi..
Bu da bahçemizden bir güzellik. Küpeli çiçek..Nasıl da narin, nasıl da sevimli..Bakmaya doyamıyor ki insan.

Bu da vazodaki bıdık mor çiçek..İnsanın içini açan cinsten.


Yemek fotoğrafı koymadan yapamam biliyorsunuz. Midye yemeği çok özlemişim. Hem doya doya yedim hem de fotoğraflamaktan kendimi alamadım yine..Şu güzelliğe bakın yahu; limonla da ooff misler gibi..

Bu da bahçedeki mangal keyfimiz. Cezayir'den getirdiğimiz şaraplarımızla keyif yaparken. Şimdi ışınlanmak ve laptopun ekranından geçip o masadaki boşluğa oturuvermek isterdim. Bu da fazla film seyretmenin getirisi olsa gerek :)
Bu baykuş'u İzmir'den Kızlarağası Han'ından aldım. Görünce tabi dayanamadım. Gözlerim her yerde baykuş aradı zaten. Artık takıntı oldu sanırsam. Yavaş yavaş bir sürü şey birikiyor baykuşlar ile ilgili.. Şimdilerde moda da oldu ya artık o yüzden bulabilmek kolay oluyor allahtan. Benimki eskilerden gelen bir sevgi; bir karga bir da baykuş benim için hep özel olmuştu.. Baykuş sevgisi de çizgi filmlerden kalma. Oradaki baykuşlar hep akıllı,bilge, tonton ve bol kitap okuyan tipler olmuşlardır bu da bende bir sempati oluşturmuştu zamanında.

Bu da yine o han'dan aldığım anahtarlığım. Henüz asacak bir yerimiz olmadığından ben şimdilik doğalgaz sobasının borusuna astım. Yeni evimize taşındığımızda artık ona özel bir yer yaparım diye düşünüyorum.


Bu fotoğraf da en çok sevdiklerimden. Gelirken albümün içinden arakladım :) Şimdi buzdolabımda duruyor. Scanner'dan aldığım bir kopyasını da çerçeve yapıp ofisteki masama koyacağım..Maşallah benim güzellerime.. Daha uzuuuun seneler yüzünüzdeki bu gülümseme eksilmesin; iyiki varsınız iyiki annem babamsınız sizi çooook seviyoruuum. Ve özledim bile çook..

Bir dahaki yazımda Fulya'nın düğününde çektiğim fotoğrafları da sizlerle paylaşacağım bakalım beğenecek misiniz?

Herkese güzel bir hafta diliyorum. Ve bu güzel pazar gününün keyfini benim için de çıkartın..

9 Temmuz 2010 Cuma

Havaalanından bildiriyorum

Havaalanındayız şu anda. Bavul işlerimizi de kilo sorunumuz olmadan hallettik uçağa giriş saatini bekliyoruz. Hava durumu epey korkutsa da bizi gelişimiz pek rahat oldu hatta normalden daha bile erken geldik. 5.30 da yoldaydık böyle daha iyi oluyor tabi insan stres olmuyor. Şu anda da İş Bankası'nın kart sahipleri için düzenlediği alandayız çok beğendim gerçekten hizmet de çok güzel. Bence harika bir fikir internetin olması da ayrıca güzel oldu benim için bahaneyle bloguma yazmış oldum. Şu anda çok stresli sayılmam hava sisli olduğundan kalkarken biraz stres yapabilirim. Şimdiden içim buruk. Yine de ağlamıyorum tutuyorum kendimi ve zamanın çabuk geçmesini bu sefer güzel bir durum olarak düşünüp kendimi telkin ediyorum göz açıp kapayıncaya kadar geçecek yine bu ayrılık hali diye. Oturduğum koltuk da öyle rahat ki her an uyuyabilirim. Temmuz olmasına rağmen havaların bu derece kötü olmasına sinirleniyorum içten içe. Hem kendim için hem de tatile çıkacak diğer insanlar için üzülüyorum. Annemle de az evvel haberleştik yoldalardı ve bir sürü zincirleme kaza varmış. Yerler kaygan olduğu için tabi ve daha da çok yağacak gibi görünüyor gökyüzünden. Deniz simsiyah ve bulutlarda kara kara. Hani klasik geyik vardır ya biz gidiyoruz diye şehir üzülüyor herhalde:)

Neyse ki her istediğimi yanıma alabildim rahatım o bakımdan. Yalnız ahşap kutumu alamadım yine halbuki 3 kilo de eksiğim çıktı keşke yanıma alsaydım da hemen kiloyu az görünce kenardan koyuverseydim. Heehee kendime gülüyorum şu  halime bak yahuuu 3 kiloyu da doldurmaya çalışıyorum aman boş kalmasın:)

Öğleden sonra Cezayir'de olacağız inşallah. Umarım uçak yolculuğumuz da güzel geçer. O kadar yorgunum ki iki gündür. Resmen tabanlarım sızlıyor. Eee gece de uyku tutmadı tabi. Bir de üstüne üstlük gece dayanamayıp magnumun yeni çıkan gold dondurmasından yedim reklamlardan merak edip boğazım şişti. İnşallah döner dönmez hastalanıp da yatmam.

Şimdilik benden bu kadar. Kendime iyi bir yolculuk diliyorum size de güneşli günler diliyorum. İlgi gösterip okuyan yorum yazan merak eden herkese çok teşekkür ediyorum. Henüz yorumlara cevap yazamadım bir türlü ama hepsini okudum gidince ilk iş yanıtlayacağım. Cezayir günlerinde görüşmek dileğiyle...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Dönmeye bir gün kala içimden dökülenler

Balkondan yazıyorum şu anda bloguma. Bir yandan gecenin içindeki ışıl ışıl manzarayı izliyorum bir yandan düşünüyorum ne kadar çabuk geçti diye zaman yine. Bana mı garezi var diyorum ama yok biliyorum öyle değil. Güzel bir akşam yemeği yedik balkonda, en sevdiklerim vardı yine çiğ köfte, makarna, ızgara köfte hatta bugün öğlen lahmacun da yedim doya doya, önceki yediklerimi de saymıyorum henüz sonraya sakladım. Yine kocaman oldum şiştim yemekten. Aklım bir çok şeyde kalmadı değil hani; hangi birini götürsün insan yanında ki! Bazen manevi olarak tatmin yaşamak da yetiyor insana. Şimdiden hüzün çöktü üzerime. Zaman öyle hızlı akıp gitti ki çoğu arkadaşıma geldiğimi haber bile veremedim. Sadece üç defa kendimi denizin tuzunda dinlendirebildim. Güneşte uzanamadım bile elime dergimi ve limonatamı alıp, oysa hep onu hayal etmiştim. Bu da yetti diyorum kendime üzülmeyeyim diye ama biliyorum ki yetmedi, bir şey anlamadım yine. 15 gün dediğin nedir ki içine bir çok şey sığıyor aslında 15 günde insanlar ölüyor doğuyor ve hayat biz olmasak da bir yerlerinde kendi kafasına göre devam ediyor işte. 

Bavul toplama telaşına da başladım artık bugün. Herşeyimi yanıma alasım var.,odamı katlayıp yanıma almak istiyorum içindekilerle. Kilolarla sınırlı olmak ne kötü bir şeymiş ,hemencecik doluveriyor kocama kocaman görünen bavullar bile. Belki de düşününce en kolay olanı toplanmaktır ama yolculuk ve tabi uzaklaşmak stresiyle de birleşince çekilmez bir durum oluveriyor birden bire. Keşke diyorum biri gelse de zamanı geri alsa benim için, karşılığında ne verirdim acaba ona? Herşeyi yeniden yaşamak için neler vermez ki insan;ne kadar çok zaman var geriye dönmek istediğim nerden başlardım bilemiyorum bazen.

Beni devamlı okuyanlar eminim ruh halimi anlamışlardır şu an kullandığım kelimelerden. Öyle zor geliyor ki dönmek. Bunu ancak gurbette olanlar bilir herhalde yoksa anlat anlatmasına ama nereye kadar. Herkese sesleniyorum burdan: içinde yaşadığınız zamanın değerini iyi bilin, hani şarkıda diyor ya koy ver gitsin! aynen öyle yapın fazla takmayın kafaya herşeyi mutlu olmaya bakın, küçük mutluluklar çalmaya bakın hayattan, ailenizle arkadaşlarınızla olduğunuz zamanların değerini bilin, yaşadığınız anın geriye gelmeyeceğini düşünün, çoğumuz biliriz bunu ama uygulamayız siz uygulayanlardan olun; üzülmemek keşke dememek adına!Kimse bilmiyor ikinci şansının olup olmayacağını ama bilmesek de sanki varmış gibi yapıyoruz varmış gibi yaşıyoruz, annenizin yanında mısınız ona doya doya sarılın öpün koklayın, babanıza kızgın mısınız affedin gidin boynuna sarılın, kırgın mısınız arkadaşlarınıza cesaret edin ilk arayan siz olun korkmayın bir şey gitmez hayatınızdan herşeye yeniden başlayın..Memleketinizin yurdunuzun vatanınızın kıymetini bilin!

Bir dahaki sefere görüşmek dileğiyle. Arayamadığım arkadaşlarımdan özür diliyorum burdan istiyorum ki herkesle görüşeyim buluşayım ama malesef kısa zamanda koşturmaktan fırsat olmuyor. Hep ertelemek durumunda kalıyorum. Yine öyle yapıyorum ve bir dahaki sefere görüşmeyi ümit ediyorum.

Cezayir'e vardığımızda sanırım yorgunluktan yazamam o yüzden herkese iyi haftasonları diliyorum. Mutlu kalın. Sevgiler