Bugün 9. günümüz burada. Her şey eski seyrinde ilerliyor, sanki kısa süreliğine de olsa bırakıp gitmemişiz gibi. Yavru kedilerim büyüdüğü için, onlara baktıkça idrak ediyorum burada olmadığımızı. En güzeli de onları böyle büyümüş bulmak oldu. Özellikle kedi yavruları insana neşe getiriyor, karşı koyamıyorsunuz.
Havalar böylesine sıcakken çalışıyor olmak zor. Durup düşününce bazen, keşke kışları çalışsak yazları dinlensek ve tatil yapsak diyorum:) Aklım hep denizde, maviliklerde, rahat koltuklarda, mis kokan kitap ve dergi sayfalarında, rengarenk, tiril tiril elbiselerde.
Ofisten ramazan dolayısıyla çıkış saatlerimiz erkene alınınca kendime ayıracak bir saat daha fazla zamanım oluyor. Bu yüzden eve gidince ilk işim, çantamı okul çocukları gibi kapıdan içeri bırakıp, üzerime ıslanmaya müsait bir şeyler giyip hortuma doğru ilerlemek oluyor. Terliklerimi ayağıma geçiriyorum, çeşmeyi açıyorum, oyalana oyalana ve tabi kendimi ıslatarak verandayı yıkayıp ortalığı serinletiyorum. Kedilerim zaten sıcaktan fenalık geçirdikleri için taşların serinlemesi onlara harika geliyor. Anne kediyi de serinletmek amaçlı su bardağına doldurduğum suyla yüzünü ıslatmadan yavaş hareketlerle ıslatıyorum, pek rahatlıyor yavrucak. Minikler de henüz kelimenin tam anlamıyla çok minik olduklarından ıslatamadığım için serin taşın üzerinde dolaşarak ve uzanarak rahatlıyorlar. Bir nebze de olsa hem ben hem de onlar sıcağa karşı durmuş oluyoruz.
Bu şemsiyeleri çok ama çok seviyorum. Bir de havlu asma demirli olanlar var ki onlar tabi daha ağır, düzgün ve kullanışlı. Bu şemsiyenin altında gölgede uzanmak, bir şeyler okumak, sohbet etmek veya sadece denizi izleyerek durmak öyle güzel bir duygu ki. Şimdi fotoğraflara baktıkça gözlerimi kapatıp o anları yeniden yaşamaya çalışıyorum.
Yaza en çok yakıştırdığım çiçeklerdendir zakkumlar, kokuları olmasa bile. Renkleri ve dokularıyla beni benden alıyor ve çocukluk günlerime götürüyorlar.
Dondurma delisi olup çıkacağım hiç aklıma gelmezdi doğrusu. Normalde bir külah dondurmayı bile yarım saatte yeyip çoğu zaman hepsini bitiremeyen ben bir seneden fazladır dondurma ile yatıp kalkan biri haline geldim. Çeşme'nin karadutlu ve sakızlı dondurmasından her gün olsa yerim. Karadut gerçekten bir aşk. Burada carte d'or bile bulmak zordu ama şimdi devamlı alışveriş yaptığımız markete gelmiş hem de karadutlu varmış. Benim için harika bir haber. Bu sefer herhalde en çok dondurma yediğim tatillerden birini geçirdim. Burada da yemeğe devam etmek istiyorum. Olmadı taze meyvelerden dondurma tadında sorbe yaparım yine!
Ahh bu biberler de yok mu! Her sabah kahvaltıda yedim. Dalından tazecik kopartıp yemek büyük bir keyif. Hem domates hem biber hem de böğürtleni dalından yemeğe bayılıyorum. Biber için acı çıkması gibi bir risk olmasına rağmen bunu büyük bir iştahla göze alıp ortasına kadar ısırıyordum çocukça bir muziplikle.
Biraz hüzün karışsa da o anlık mutluluğuma yine de sevdim bu fotoğrafımı. Arkamda kayalara çarpan dalga sesleri, gün batımının renkleri ve ılık bir esinti ile orada olmak muhteşemdi. Kefken her zaman başkaydı, yine o başkalığını koruyor. Oradaki en ufak detay beni mutlu ediyor. Akşam yürüyüşleri, sokaklardaki köpekler, balıkçıları izlemek, fırından gelen taze ekmek kokusu, pazarda bağrışan insanlar, denize bir mayo, ayaklarında terlik, omuzlarında bir havlu, bir de yüzlerindeki kocaman gülümsemeleriyle gidenler ve tabi büyük bir gürültüyle yüzen çocuklar kefken demek.
İskeleler her şeye tanıklık ediyorlar. İnsanların ve hayatın bütün değişimlerine. Orada, denizin ortasında, bir balığın şıp diye suya atlayışını dinlemek, keyifle bulutların şekillerini bir şeylere benzetmeye çalışmak, renk silsilesinde anılara yolculuk etmek büyük bir huzur veriyor insana. Sonra annemin hadi yemek hazır diye sesini duyup mis kokular eşliğinde eve ilerlemek de en güzel hediye. En çok kalabalık sofraları seviyorum ben; tüm sevdiklerimin bir arada olduğu o şen sofraları. En çok da o zamanları arıyorum.
Daha yüzlerde fotoğrafım var dosyamda. Her biri için ayrı ayrı satırlar yazabilirim, yazacağım da. Biraz düzenlemek, biraz boyutlarını ayarlamak gerek hepsi o. Bundan sonra her güne bir yazı yazmak niyetindeyim ama umarım başarabilirim. İnternet böyle hayallere pek imkan vermiyor çoğu zaman. Ama olsun anılarla mutlu olmaya ve hayal etmeye devam!
aman efenim ziyadesiyle mutlu olduğumuz kararlar bunlar...
YanıtlaSilbir fotoğrafa bakıp neler yazabiliyorsun yahu öyle, hayranız efenim size ;)
Canım valla işte aklıma geldikçe bir şeyler yazıyorum. gurbet insanı her şey yapıyor:)şair de olurum herhalde yakında:)beğenmenize seviniyorum efendim. sonra böyle beğeniler aldıkça gaza geliyorum daha çok yazasım geliyor ne mutlu bana:):)mucksss
YanıtlaSilMerhaba
YanıtlaSilBlogunuzu yeni keşfettim ve hemen izle kısmını tıkladım bile:) İzlemedeyim. Sizide benimkine beklerim.
komirra.blogspot.com
Sevgili Özge;
YanıtlaSilMerhaba. İhmal ettim sana cevap yazmayı biraz. Gördüm yorumunu ama geri dönemedim bir türlü. Neyse ki bugün yazabiliyorum. Blogunu da okumaya başladım. Umarım yeniden haberleşiriz çok sevgiler ve selamlar benden:):)