Bakmayın burada uzun yazma araları verdiğime, aslında ben hep bir yazma halindeyim, gece gündüz. Hem işim hem de tutkum olduğu için bu böyle. Yine günlerdir bloga yazmak aklımda fakat zaman yaratamadım bir türlü. Bir de bazen ne kadar yazmak istersen o kadar yazamıyorsun, tuhaf oluyor. Böyle zamanlarda yazmayı düşünmüyorum ki yazabileyim.
Havalar bir yağışlı bir bahar tadında buralarda. Biz de ona uyum sağlamaya çalışıyoruz. Hayat devamlı bir uyum süreci aslında. Ya bulunduğun yere, hayata; ya da işe, eve, insanlara uyum sağlamaya çabalamakla geçiyor. Bir şekilde hep arafta kalıp duruyoruz.
Yoğun gri bulutlu günler geçip gidiyor. Böyle zamanlarda arkadaşlarımdan mektuplar almak gibisi yok. Ritmi de tutturduk mu o gidip gelen çeşit çeşit kağıtlar, pullar, zarflar, minik hediyeler hayata bambaşka anlamlar ve güzellikler katıyor. Çok seviyorum mektuplaşmayı çocukluğumdaki gibi. Pek çok mektup arkadaşım oldu. Okuldayken sıra arkadaşlarımla bile yazışırdım. Ne kadar da güzeldi. Ne zaman yeni bir zarf gelse yanıma o günlere dönüyorum adeta.
Bugünlerde bol bol fotoğraf inceliyorum. Bu aslında normalde de yaptığım bir şey ama son zamanlarda çok sıklaştı. Tanımadığım insanların çektikleri fotoğrafları izlemek çok hoşuma gidiyor. Hele fotoğraflar üzerinde hayallere dalmak ve yeni hikayeler yaratmak insanı başka dünyalarda keşfe çıkartıyor. Ne zaman bir yerlerde daktilo görsem sesini duyuyorum gibi oluyor. Daktilomu ve onda heyecanla yazılar yazdığım zamanları özlüyorum. Hele yazları deniz sonralarında dinlenirken yazdığım yazıları bulup yeniden okumak hevesine kapılıyorum.
Çayı ve kahveyi çok sevdiğim için böyle fotoğraflara bakmak da ayrıca güzel oluyor. Tanrım bu internet ne harika bir şey deyip duruyorum kendi kendime. İstediğin anda her türlü bilgiye ulaşabileceğin bu yerden geçmiş zamanda birilerine bahsetseydim beni ya aptal ya da büyücü sanırlardı herhalde.
Bir de kışın vazgeçemediğim şu battaniyeler. Dolaplar dolusu battaniyem olmasını istiyorum, rengarenk ve türlü yumuşaklıkta. Her güne bir hikaye gibi her güne özel bir battaniyesi olmalı insanın. Battaniyeler beni hep mutlu etmiştir.
Bir evim olsun, evimde de kedim olsun sloganını üzerimde bir yerlere yazıp devamlı yanımda taşımak istiyorum. Bir evde kedi varsa eğer o ev daha bir ev gibi oluyor sanki. Hani evde yemek pişmeli derler ya ev olduğunu anlamak için onun gibi bir şey bence. Mis gibi kurabiye kokusuna eş bir duygu. Bunu yaşamayan bilemez. Hele soğuk kış aylarında üzerinizde en sevgi dolu haliyle uzanmış, mutluluktan komik sesler çıkartan ve sıcacık, sevgi dolu, yumuşacık bir şeyin olduğunu nasıl olur da yaşamadan sadece hayal edebilirsiniz.
Günler öyle böyle geçiyor. Zaman yine en yavaş haline bürünmüş bu soğuk kış aylarında. Yazları hemen geçiyor ya kışın zaman da dinleniyor kendince. Oysa ben bir an evvel yeniden yaza kavuşmak ve hafiflemek, rahatlamak, durulmak ve yenilenmek istiyorum.
Şimdi yeni yazım için hazırlanayım. Cezayir'de gündelik hayattan kareler yazımı bekleyin, beğeneceksiniz!
Cok kaliteli bir blog... Resimler yazılar cok cok zevkli
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim bu güzel düşünceniz için. Beni mutlu etti:)Sevgi ve selamlarımla:)
YanıtlaSil