Güneşli bir gün eşlik ediyor bana ve kağıtlarımı bırakıp bilgisayarda yazmaya başlıyorum birden. Yazmak her zaman güzel ama güneşli günlerde daha da güzel. Bahar artık gitmez diye düşünüp seviniyorum. İyi geliyor havanın temiz kokusu ve bahçede oynayan iki küçük keçi de çok güzel, mutlu ediyor insanı sebepsizce.
Versailles detaylarından önce yazmak istediğim şeyler vardı aslında ama başka şeyler araya girince ertelemem gerekti. Şimdi bu güzel detaylarda biraz oyalanalım ve sonra yeni yazılarda buluşalım, bahar dolu olsun.
Altın ile demirin bu ihtişamlı uyumu beni çok etkiliyor. Çiçekler, yüzler, melekler, çocuklar, armalar, oklar ve daha niceleri sanki her daim orada kalmaya davet ediyor sizi. Alice'in büyülü dünyası gibi, girince çıkamıyorsunuz!
Onca itiş kakış arasında bu kapıyı fotoğraflamanın ne denli zor olduğundan bahsetmeye kalksam size lüzumsuz gelebilir. O anı yaşamadan inandırmak güç! Bu melek figürlü kapıyı çok sevdim. Bolca dokundum, ince detaylarını hissettim. Böyle heybetli görüntüsünün yanında epey narin bir kapıydı aslında.
Bu da bir merdiven tokmağı. Belki de adına başka bir şey deniyordur, bilemiyorum. Ona da dokunmadan geçemedim. Ellerim kirlenir, bir sürü insan dokunuyor, kötü kokuyor gibi takıntılarla dokunmayan insanlar gördüm. O anda böyle şeyler aklımın ucuna dahi gelmedi. Sadece işin dokunma kısmında hissettiğim tek şey Mary Antoinette'in de dokunduğu oldu:)
Açıkçası evimin böyle sanat dolu olmasını dilerdim. Tavandaki köşelerde minik melekler dans ederek şarkı söylesin, çiçekler, güller dört bir yana dağılsın isterdim. Sanırım yazmak için bana daha çok neden vermiş olurlardı.
Bu da üzerinde taçların sergilendiği bir masanın alt kenarının detayı. İfadeler nedense hep hüzünlü, kızgın veya kırgın. Doyasıya gülen bir yüz görmediğime eminim. Ama değiyor inanın, fotoğraflara baktıkça her bir kareye değdi diyor insan.
Bunlarda sık sık etrafı ve bahçeyi kolaçan ettiğim pencerelerin kolları. Ahh o çiçekler ve o renk ve o kabartma doku. Neden hep benden öncekileri hayal edip duruyorum? Dili olsa da konuşsa derler ya ben en çok bu pencerenin konuşmasını dilerdim herhalde.
Bu da pencerenin hemen yanındaki perde tutacağıydı. Orada öyle duruyordu işte, tarihi anlatıyordu, masal değil diyordu, sevdim onu çok!
Ve kadınlar... Bu damla şamdanları tutan zarif kadınlar. Boydan boya sıralı, parlak ve ağır. Olabildiğince naif, çoğunlukla sert ve mağrur. Üzerlerine yazılacak pek çok hikaye vardır eminim bir yerlerde. Kocaman yumuşak kağıtlara her santimetresini çizmek isterdim oradaki sevdiğim her detayın.
Görmek, yenilenmek demek. Burayı ve hissettirdiklerini seviyorum.
Mutlu kalın.
ayrıntıları görme ve yorumlama gücüne baylıyorum!
YanıtlaSilCanım ne güzel sözler bunlar teşekkür ederim. Mutlu ettin beni:) Öpüyorum çok...
SilEskiye olan bu türlü merak sadece bende var sanırdım. Ne hoş.. Ben de acaba bunu o zamanlar kimler nasıl kullandı, neler yaptılar, ne dediler, nasıl ettiler gibi bir sürü soru sormadan edemiyor o anları hayal etmeye çalışıyorum. Gördüğüm her tarihi eser veya parçada. Versailles ise bunları düşünmek ve hayal etmek için oldukça güzel bir mekan.. Ayrıntılarını çok sevdim..
YanıtlaSilAhh bende çok meraklıyım inan eskiye. Aklım hep geçmişin detaylarında durup durup elim eskilere gidiyor. Bit pazarları tarihi yerler eski fotoğraflar, semtler, zamanın bir yerinde takılıp kalmışım ben öyle diyorum artık:) Versailles gerçekten bizim gibi insanlar için bir numara, paris tümüyle öyle aslında..Sevmene memnun oldum. Çok sevgiler
Sil