Cezayir kış aylarında insanın yağmurla olan ilişkisini sınar adeta. Hele şubat ayı en çok soğuk yapan aydır genellikle. Nisan ayında'da bitmek bilmeyen, gürültülü yağmurlar başlar ama geçen sene Nisan'ı atlayıp Mayıs ayında yağmıştı hatırladığım kadarıyla.
Cezayirlilerin soğuklarla arasının iyi olduğunu söyleyebilirim. Üşümüyorlar pek. Sokakta çoğu kişiyi kış aylarında bile parmak arası terlikle dolaşırken görebilirsiniz. Mesela bizim kampta çalışan ofis personelinden onca soğuğa rağmen klimayı çalıştırmayanlar oluyor, yemekhane görevlileri de yemekhanede ısıtıcı olmamasına rağmen ayaklarında şıpıdık terliklerle dolaşırlar. Çocuklar da keza öyle, geçenlerde gelen temizlikçinin 4,5 yaşındaki kızının ayağında çorap yoktu ve incecik bir ayakkabı vardı. Kimisi elbette maddi durumu olmadığı için de böyle davranıyor fakat genel bir üşümeme durumu da hakim bu coğrafyaya.
Fotoğrafta görebildiğiniz gibi öylece durup etrafı izlemeyi de çok seviyorlar. Soğuk veya delicesine yağan yağmur engel değil. Burası Alger merkezde postane yolundan devam ettiğinizde karşılaşacağınız sahil yolundaki yerlerden biri. Denizi veya plajda dolaşanları izlediklerini tahmin ediyorum.
Burası Casbah'a çıkan meydan. Arkada meşhur Ketchoua camisinin minaresini görüyoruz. Oralar çok hoşuma gidiyor benim ama gezerken biraz dikkatli olmak gerekiyor. Hırsızlık, kapkaç olduğunu söylüyorlar. Biz ilk geldiğimiz senelerde ara sokaklarına varıncaya dek rahatça gezmiştik, riskli olduğunu bilmiyorduk. İyi ki de bilmiyormuşuz çünkü gitmekten vazgeçebilirdik. Fotoğraf makinesini de çok göz önünde tutmamakta fayda var. Herşeye rağmen hayat olanca rutiniyle akmaya devam ediyor bu eski yüzlü şehirde. Hayata tutunmaya çabalayan insanlar renkli panjurlu binaların önünde hayallere dalıyorlar her gün ve bunlara şahit olmak aslında güzel bir duygu.
Çanak antenlerin binaları ahtapot gibi sardığını söylemiştim önceden. Görsel kirlilik çok fazla. Böyle oradan oraya boşlukta sallanan kablolara da her yerde rastlamak mümkün. Binalar genelde bu renk, boyaları hemen hemen hepsinin ilk yapıldığı haliyle duruyormuş izlenimi veriyor insana. Çok nadir görüyoruz temiz ve akça pakça olanlarını.
Bu coğrafyada en sevdiğim mimari yapılardan biri de bu köprüler. Oldukça eski bir köprüymüş bu, hatta bir kısmı da yok. Ne sebeple yok olduğuna dair bir fikrim de yok ama bu köprülerin pek çoğu kullanım dışı artık. Bir tane var Bouira yolunda kullanılan, onu da üzerinden tren geçtiğini gördüğüm için söyleyebiliyorum, belki şu an durdurulmuş olabilir. Uzun seneler önce yapılan tren yolu tünelleri de hala o zamanki haliyle duruyor. Birkaç sene evvel tünellerden birine koyulan bomba yüzünden akış uzunca bir süre durdurulmuştu. Tüm hatlar birbirine bağlı olduğundan bir yerde aksama durunca hayat felç oluyor. Bir tane de ana yolları var ve Tunus'a kadar o yoldan gidilebiliyor. Bu yüzden trafik çoğu zaman hem polis veya jandarma noktaları yüzünden, hemde yük kamyonları ve tırları yüzünden yavaş akıyor.
Bazen düşünüyorum da gerçekten burada hayat bambaşka ve tuhaf. Ama bu acayip hallere öyle alışmışız ki her fotoğrafa baktığımda burayı bırakıp gittikten sonra ne kadar özleyeceğimi düşünmeden yapamıyorum!