Bugün tuhaf bir rüyanın etkisiyle uyandım sersem bir halde. Rüyamda öyle çok ağlamıştım ki sanki gerçek gibiydi ve yorgun düşmüştüm. O yorgunlukla başladım güne. İçim çekilmiş resmen..Böyle zamanlarda güne başlama hevesi gelmiyor insana, o sıcacık yorgandan dışarı kendimi atmak eziyet gibi oluyor. Sonrasında hemen alışıyorum tempoya ama aklımın bir kenarında hep ona varmak kalıyor. Ahh diyorum bazen uykumu güzelce alamadığımda; keşke öğlene kadar çalışsak sonra iş olmasa. Hani İtalyanlar yaparlar ya aynen öyle..Ya da Cezayirlilerin yaptığı gibi. Dükkanlarını 12 dedin mi kapatıyorlar sonra 4 gibi falan açan açıyor, açmayan da o sabahın kazancıyla yaşamına devam ediyor. Bunlarınki sırf tembellikten, çalışmaya isteksizlikten, hayata karşı beklentisiz olmaktan. Öyle olmak değil tabi amacım.
Dün yine kendimi tutamadım ve aldım fimolarımı önüme. Yaptıkça yapasım geldi. Dün Milli maç olduğu için beyler lokalde maç izlemeye oturdular ben de arkadaşım Ayşe ile evde takıldım. Ona da bulaştırdım sanırım fimo arzusundan. Birlikte sohbet ettik ve eğlendik. Kafamız dağıldı biraz iyi geldi. Zira bazen burada olmak bile insanın içini sıkabiliyor. Gün kötü başlamışsa, hava berbatsa, kimse işten kafasını kaldıramıyorsa veya bir problem varsa beter oluyor. Yoksa herhangi bir yerde olmaktan farkı yok. Aslında bazen nerde olduğunun da önemi olmuyor eğer mutluysan, huzurun varsa, sevdiğin yanındaysa ve koşulları güzelleştirebiliyorsan..Biz de elimizden geldiğince güzelleştirmeye çalışıyoruz yaptığımız minik şeylerle.
Bu sefer sanki daha kolay oldu benim için fimo ile upraşmak. Sanırım yavaş yavaş alışıyorum. O da bana alışıyor, hemencik kendini bırakıyor ellerimde:) Önceden fimoyu yumuşatmak için nasıl da savaşırdım adeta. Şimdi güzel ve sevimli şeyler üretmeye başladıkça daha çok fimom olmalı diyorum daha çoook..
İşte yeni fimolarım: Bu sefer kenarlarını delmeyi unutmadım, iğneyle deldim sonra minik halkalar geçireceğim içlerinden ve ta taaam kolye olacaklar veya başka bir aparat..
Bu benim cici çikolataaamm. Bence epey de benzedi. Hatta bir ara ısırsam diye düşünmedim değil:)
Bu da süslü çaydanlığım.
Vee geçenlerde Gül Yılmaz'ın bir videosunu izlemiştim oradan esinlenerek bu bıçağı yaptım. Gül Hanım bıçağın kesme kısmını soda kutusundan yapmıştı ama ben elimde öyle bir şey olmadığı için aliminyum folyo'dan yaptım birkaç kere minik minik katlayarak ve makasla keserek..Bu arada mutlaka görmelisiniz Gül Yılmaz'ın harikalarını. Buradan bakabilirsiniz Facebook Sayfası ve Bloğuna...
Bu da yine internette gezinirken gördüğüm bir örnek. Kapı tokmağı :) Benim gördüğüm daha harika bir şeydi ama ben ancak bu kadarını yapabildim. Broş gibi kullanabileyim diye de arkasına siyah oval bir kısım yaptım kenarlarını da kafama göre yuvarladım..
Bu da okuma koltuğum. Üzerinde miniş yastığı da var. Üst kısmında da halka takmak için deldiğim kısımı görüyorsunuz.
Bu da içi kahve dolu bir fincan. Alttaki tabak önceden yaptığım tabak. Beyaz fimom bitmesin diye eski yaptığımı altına koydum. Pişince ikisi takım gibi olacak. Bunun da kenarından kulp kısmından halka geçirebilirim diye düşündüm.
Aklımda yapılacak daha bir sürü fikir var. Öyle harika şeyler yapıyor ki insanlar bazen hayret ediyorum. Ama inanılmaz bir olay bence bu fimo. Biraz beceri biraz hayal gücü ve biraz da hırsla süper şeyler yaratılabiliyor. Bu yaptıklarım benim için şahsen çok değerli çünkü inanın bu kadarını bile çıkartabileceğimi düşünemiyor, ben hayatta öyle yapamam diyordum. Yapabiliyormuşum meğer :) Çok seviniyorum. Yeni yeni şeyler öğrenmek istiyorum. Türkiye'de olsam ama kesin bir gruba katılır veya bir kursa giderdim ya da Gül Hanım'ı arayıp sizin çırağınız olabilir miyim derdim :)
Mutlu kalın!