30 Nisan 2012 Pazartesi

Minik kedilerim


Bu güzel suratımız 5. nesil kediciklerimizden tek turuncu ve kırcıllı olanı. Diğer 3 tanesi koyu renk ve kırcıllı. Bu aynı annesine ve önceki kardeşine benzeyen şaşı; kız ve içlerinde en minik doğan. Doğduğu zaman ölecek diye çok korkmuştum. Minicik bedeni öyle ürkek ve minikti ki şaşırdım. Sonra tüm cadılığıyla memeye yapışınca hayata tutunmak istediğini anladık. Şimdi maşallah toparladı. Diğerlerinin yanında hala ufak ama sağlıklı ve de çok sevimli..



Bu tosbağa normal boyutlarda ve koyu renk kırcıllı. Ben onun minik burnunu, koca çıtır kulaklarını, kısa bıyıklarını ve tıfıl kuyruğunu yerim:)






En sağda duranın minik göründüğüne aldırmayın. O bildiğiniz tosun. Annesini sömürüyor resmen. Kilo olrak da ağır ve şişman. Topik gibi. Pek de yumoş..Kedi yavruları bambaşka oluyorlar yaa.


Bu şebek de bir önceki nesilden büyüyen yavrumuz gırgır. Sürekli fabrika gibi gııır gııır yaptığı için bu ismi koyduk. Pek yumuşak, kurabiye gibi kokuyor aynı. Diğer kedilerimiz hiç böyle yumuşak tüylü olmamıştı. Zaten anneleri Charlotte'da yumuşak tüylü bir kedi değil. Bu biraz şımarık ve oyunbaz. Yine de onu çok seviyoruz. Bizi her daim güldürmeyi başarıyor kızımız. 


Dişi olduğu için minişlerimize bir şey yapmıyor ama aklı hep onlarda. Sanırım henüz onların ne olduklarını çözemedi. Dün ilk defa ben miniklerin fotoğraflarını çektikten sonra kutuya girmeye ve onları patilemeye çalıştı. Arada damarı tutuyor ama anneden fırçayı yiyince tırıs tırıs kaçıyor. Arada işte böyle dikizleyip kaçıyor.


 
Bu renklere hastayım yaa kedi dediğin turunculu grili olur ama dimi:) Tarçınlı kurabiye misali. Hepsi yemelik bunların.


Biraz büyüsünler, kendilerine gelsinler o zaman havalar da güzel olacak ve bahçemiz de temizlenmiş olacak o zaman keyiflerince bahçede oynayacaklar inşallah. Kimi özgürlüğünü ilan ediyor ama bakalım bunlar ne yapacaklar. İki tanesini eşimin kardeşi istedi. Biri minik turunculu olan biri de siyah tosbiklerden vereceğiz sanırım. Hiç olmazsa bir yuvaları olacak ve onları bizim kadar çok sevecek kedi delisi bir aileleri:)

Hepinize mutlu haftalar diliyorum...

28 Nisan 2012 Cumartesi

Cezayir'de binalar,sokaklar, caddeler,yollar

Cezayir'i ve burada yaşadığım yılları anlatmak bazen çok zor olabiliyor. İnsan her şeyi çabucak unutuyor. Cezayir ile ilgili şeyleri henüz unutmuş değilim ama döndüğümde unutursam diye korkuyorum bazen. O yüzden hazır buradayken, yazmanın yerindeyken ve hikayenin içindeyken olabildiğince yazmak, anlatmak, göstermek istiyorum. 

Eskiden daha fazla fotoğraf çekmeye zaman buluyordum, bir süredir bulamıyorum. O yüzden bildiğim çeşitli forumlardan fotoğrafları arşivliyorum. Bu fotoğrafların bazılarını simsi isimli forum yazarından ve skyscrapercity adlı forumdan aldım. Hem ileride hatırlamak için hem de buraya gelecek olanlara  yardım etmek amacıyla. Buradan dönmeden evvel kendi fotoğraflarımdan oluşan büyük bir arşiv yapmayı planlıyorum, ileride bir gün bir sergi açabilmek tutkusuyla. 

Cezayir'i anlatmaksa hem kolay hem zor. İnsanı çeken bir tarafı olduğu kesin, şeytan tüyü var derler ya. Pek çok zorluğuna rağmen insan bu şehri sevmekten kendini alamıyor, çünkü hala geçmişte yaşıyor ve geçmişle nefes alıyor. İnsanlar sanki daha masum gibi, yaşamlar daha sade ve doğal. Bilmiyorum belki de bana öyle geliyor ama içimden bir yerlerden bunu hissediyorum. Gurbette olmak nerede olursa olsun zor, tabi kıtalar ve ülkeler de bunu ayrıca zorlaştırabiliyor ama yine her şey insanda bitiyor. 

Bu ülkede hayat her zaman sıkça vurguladığım gibi yavaş ilerliyor, telaşsız, durgun. Hayata ayak uydurmaya çabalamıyorsunuz, adımlarınız yanyana oluyor sanki zamanla, hatta belki zamanın önüne geçiyorsunuz bile. Bazen bu sinir bozucu oluyor ama yine de döndüğümde en çok bu sakinliği özleyeceğim. Trafikte canavarlar yok değil, geceleri herkes uzunları yakıyor ve öyle ilerliyor, bazen öyle çok konuşuyor ki insanlar benim gibi konuşmayı seven biri bile bunalabiliyor, çöpler her yerde, yeterli imkanlar yok, marketlerde her zaman her istediğinizi bulamıyorsunuz, bulduğunuzda sanki kıtlık var gibi üçer beşer almanız gerekiyor ama buna da alışıyorsunuz. İnsanoğlu tuhaf bir yaratık, alışmaya da alışıyor, ve bu insanı bence daha sakin, huzurlu ve uyumlu yapıyor. Hadi bakalım şimdi sıra fotoğraflarda;



Eskiden tam da fotoğraftaki yuvarlak balkonlu binada arkadaşlarımız oturuyordu. Bu yüzden o caddenin bende anısı boldur. Güzel bir muhittir bu yer; adı da Tilimli. Karşıda yani fotoğrafın sağında büyük bir park var, parkın hemen yanı da anaokulu. Binaların içleri genelde kasvetli, ışıksız ve asansörsüz oluyor ama bu bina temiz, asansörlü ve nispeten bakımlıydı. Bana göre fazlasıyla fransızvariydi.


Tam olarak hangi bina olduğunu kestiremiyor olsam da sevdiğim  yapılardan olduğu için sizinle paylaşmak istedim bu fotoğrafı. Mavi ve beyaz bu şehre çok yakışıyor!


Bu binaların içlerine girme imkanım hiç olmadı ama çok merak ediyorum. Böyle dar ve uzun olmalarını seviyorum. Acaba çok mu ufaktır evler? Bir gün belki bir şans doğar da görür ve fotoğraflarım sizin için. Burası Alger merkez ve bu yol Didouche Mourad caddesine çıkıyor. 


Bu fotoğrafta otoyoldan bir kesit görüyorsunuz. Çok bir şey anlaşılmıyor tabi ama olsun. Yollar çok da düzgün sayılmaz. Yeni otoban yapıldığı için genelde onu kullanmayı tercih ediyoruz, biraz uzun da olsa gidiş geliş daha rahat oluyor. Tabelalar genelde yetersiz, hatta gizli, minik yazılı ve bazen de yok. Plakalar ilk geldiğimde çok dikkatimi çekmişti. Ön kısım beyaz arka kısım görüldüğü gibi sarı. Onu ayrıca detaylı bir şekilde anlatırım size. Plakada arabanın yılının da yazması bence çok güzel. 1962'den kalma araba gördüğümü hatırlıyorum hatta belki daha eskilerini bile:)


Yine Alger merkezden bir kara. Elbiseli ve uzun sakallı adamlar dikkatinizi çekmiştir herhalde. Erkekler genelde hep böyle elbiseli yani geleneksel kostümleri ile dolaşıyorlar. Tabi böyle diyorsam elbisesizler yok sanmayın. Yani demem o ki çok sık rastlıyoruz onlara. Ne kadar görsem de bir erkeğin elbise giymesi fikrine sanırım hiç bir zaman alışamayacağım. Yalnız pançoları ve kış için dikilen keçe, kapüşonlu uzun kabanlarını çok beğeniyorum, dönmeden onlardan edinmek lazım, tabi bir nebze de olsa modern görünümlü olanlarından. 



Burası da sevdiğim yerlerden biri. Sol tarafta bir kütüphane var. İçine girmedim hiç ama camdan gördüğüm kadarıyla güzel bir yer. Kitapçıları ve kütüphaneleri hep sevmişimdir zaten. Buranın tam karşısında da Fashion Planet isimli alışveriş mağazası var. Zara'nın ürünlerini satıyor. Bab Ezzouar alışveriş merkezinde de bir mağazası vardı ama şu anda kapalı ve sanırım açılmayacak. Fiyatları çok uygun olduğu için genelde gidip bakıyorduk, şimdi alışveriş için ya Alger'deki bu mağazaya ya da Cheraga'daki fabrika satış mağazasına gitmek gerekiyor ne yazık ki.


Burası sanırım Bab El Oued ama tam olarak çıkartamadım. Forum sitesinde de ismi yazmıyordu sanırım ya da ben kaydetmemişim. Biraz köhne görünümlü bir yer. Genelde öyle yerlerde pek dolaşmıyoruz ama bazen insanı şaşırtabiliyor bu yerler de çeşitlilikleriyle. Bab El Oued'de dolaşırken ilk zamanlar korkmuştum ama sonra alıştım. Zaten yalnız gitmediğim için ve dolaşırken de temkinli olduğumuz için bir sorun yaşamadık ama yine de çok tercih edilecek yerlerden değil. Fotoğrafta da görüldüğü gibi balkonlarda hep mavi veya mavi beyaz çizgili branda tipi perdelerden var. Alçak olan binalarda hep demirler oluyor. En sık karşılaşılan manzara da çanak antenler. Bu kadar çok çanak anteni bir arada başka hiç bir yerde görmedim herhalde Cezayir'de gördüğüm kadar.


Yine uzaktan bir şehir görüntüsü. Şehre uzaktan bakınca daha çekici geliyor çünkü detayları fark edemiyor insan. En çok mavi beyaz binalar insanı çekiyor. Çoğu bina da aslında boya bile yok sadece tuğladan ibaretler. Onlar da şehre hayalet şehir havası katıyor bana kalırsa. Yine de dıştan görünüşleri kötü olsa da görünüşe aldanmamakta fayda var, bazen içleri çok güzel ve büyük olabiliyor. Bizim eskiden oturduğumuz ev dışarıdan inşaat gibi görünüyordu. İlk bakmaya gittiğimizde girmek bile istememiştim ama içine girince çok beğendim. Cezayir'de o zamana dek gördüğüm en güzel evdi. Ne yazık ki problemli bir ev macerası yaşayıp o defteri kapattık ama problemimizin ana sebebi ev sahibimizdi yoksa evin güzelliğine diyecek bir şeyim yok tabiki.

Şimdilik yazacaklarım bunlardan ibaret. Yazacağım konuları ayrı ayrı not alıp üzerinde çalışıyorum. Daha o kadar çok şey var ki yazmak istediğim. İşlerimden fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. Şimdi yaz geliyor, havalar iyiden iyiye ısınmaya başladı. Artık evin bahçesinden de  yazabilirim çünkü evin dışında internet çekiyor. 

Yeni yazılarda görüşmek dileğiyle. Güzel hafta sonları diliyorum herkese!

26 Nisan 2012 Perşembe

Kısa kısa ama uzunca bir yazı

 Fotoyu netten buldum kimin bilemiyorum yine isimsiz kaydetmişim google sağolsun çizenin de ellerine sağlık. Vallahi kötü bir niyetim yok!

-Bugün yine bolca yazasım çizesim var aslında yazmaktan çok çizesim var diyebilirim ama bunun için pek zamanım yok. Zamanım yok lafını sevmem aslında, insan istedikten sonra pek çok şey için zaman bulabiliyor. Mesela hem çalışan, hem çocuklarını büyüten, hem evlerini idare eden hem de hobileri ile ilgilenen kadınlara bayılıyorum, onlar bunca şeyi yaparken ben tek bir şey için zaman bulamayınca deli oluyorum.

-Yumuşacık kağıtlara yazmayı bugünlerde çok özlüyorum. Aklımda hep Seka Kağıt Fabrikası hala çalışıyorken eve kutularda gelen kağıtlar var. Bir kısmı hala duruyor. Gittikçe onları koklamayı, onlara dokunmayı seviyorum ama açmaya da kıyamıyorum.

-Hava bugün 32 derece sanırım ve güneş inanılmaz yakıyor. Güneşi özlediğimi biliyorum ama ilerleyen günlerde sıcaktan fenalık geçireceğimi ve ohh serin olsun diyeceğimi bildiğim için kendime kızıyorum. İnsanoğlu işte ne yaparsan yap yaranılmıyor bize!

-Türkiye'ye gitmeye çok az kalmasa da az kalmış gibi yapıyorum bu bana iyi geliyor. Hep bir bahane ile şunu da sayma, bunu da saya, bugün zaten tatil falan diye numaralar yapıp 2 aydan fazla kalan zamanı sanki 15 günmüş gibi düşünmeyi seviyorum. Denize girmeyi çok özledim ve bu sene denizle kavuşmak için daha da heyecanlanıyorum.

-Artık sıcak içecekler içmeye paydos vaktidir. Gelsin limonatalar, serin içecekler, buzlu kahveler, çaylar. Bir de karpuz gelsin ben bol bol karpuz peynir yiyeyim. Gerçi peynirimiz bir kalıp kadar kaldı, iki ay peynirsiz nasıl geçecek bilmiyorum.

-Şu pitbul köpekleri ile ilgili haberleri okuyunca üzülüyorum çok ama çok da kızıyorum. Bu köpek türünün manyak olduğu biliniyor da madem neden hala insanların ellerinde kaniş gibi dolanıyor anlamıyorum. Kökünü kurutsunlar şu hayvanın ya ben küfür etmekten bıktım artık. Yazık günah insanlara ya! Nefret ediyorum pitbul canavarından!

-Köpekleri sevmiyorum sanılmasın. Kampta bir anne köpek doğurdu mini mini 7 tane köpüş var ve öyle tatlılar ki, henüz sevemedik ama tosuncuk gibiler. Her şeyin miniği güzeldir lafını tescil ettik gene. Bebecikler bir başka oluyor.

-Bizim kediciklerimiz de çok komikler. Gözleri açıldı ama ben hala fotoğraflarını çekemedim. Kutudan evlerinin içinde dört dönmeye başladılar bile. Sıska kızımız pek cabbar ama pek de şeker. Bir de tosun oğlan var ki en çok kimin memede kaldığı taaa uzaktan seçiliyor. 

-Keşke evden iş yapabilsem diyorum bazen, bazen de ofise geldiğime seviniyorum ev daraltıyor. Şanslı olduğumu biliyorum ve artık şikayet etmeyi bıraktım. Zaten insan böyle güzel havalarda daha pozitif oluyor, güzel şeyler düşünmeyi böyle havalarda daha çok seviyorum.

-Yaz için hayaller kurmanın zamanı geldi ya hayal birikimleri de başladı. Şimdiden çorapsız babetler, tişörtler giymeye başladı Cezayirliler. Ben henüz o aşamaya geçemedim ama az kaldı biraz daha sabır.

-Bugün rüzgar epeyce fazlaydı ama yaprakların hışırtısına diyecek yoktu. Ağaçların senfonisi gün içinde hep bizimleydi daha bir mutlu oldum bugün.

-Hayatta illa bir şeyi tecrübe edeceksin ki öyle yerleşecek kafana. Bunu bile bile yine de tecrübe etmeyi beklemek sinir ediyor beni. Bir kere de önceden eyvallah diyebilsem.

-Yazlığı ve arkadaşlarımı rüyalarımda görmeye başladığımda yaz sendromu başladı bende demektir. 15 gün kalaya kadar normalim ondan sonra zıvanadan çıkıyorum hadi hadi diye:)

-Dondurmayı özledim. En çok da geçen sene yediğim böğürtlenli magnumdan yeniden yemek için heyecanlanıyorum. Burada güzel dondurma bulmak zor olsa da magnum için 1 saat yol gitmeye değer.

-Bu akşam iki renkli kurabiye, tuzlu kurabiye ve ekmek yapma fikrim var. Yarın hava güzel olursa ki olması büyük ihtimal, bahçede güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamayı planlıyoruz. Ne olur hevesimizi kursağımızda kalmasın!

-Face'de ne düşünüyorsun diye sorduğunda hep sana ne, seni ne alakadar eder, sorma bu kadar zırt pırt diye yazmak istiyorum ama ayıp olur diye yazamıyorum. Bazen delice küfür etmek istiyorum her şeye ama insanlar okuyunca ayıplarlar diye yazamıyorum. Ben de sinirli olduğum zamanlarda rahatça yazabilmek için word'u açıyor, yazıyor ve siliyorum. Neme lazım ilerde biri görür de küfürbazmış çok bu hatun demesinler diye siliyorum.

-Çok konuşasım var ve sabaha kadar sohbet etmek istiyorum. Havadan sudan, hayattan, aşktan, memleketten, insanlardan v.s. Üniversitede çok sohbetler ederdik sabahlara kadar. O kaygısız günleri çok özlüyorum. Keşke bir kerede bütün hayatımı anlatabileceğim istediğim kadar konuşabileceğim bir günüm olsa hayattan bana hediye!

-Gazete ve dergi yazılarımı tamamlamam lazım. Bir defter yaptım kendime aklıma gelen konuları not alıyorum sonra üzerlerine yazayım diye ama bir zaman sonra bunu neden yazdım acaba allah allah diyorum ve gülüyorum. Defterin de hafızası yokmuş bunu anladım:)

Her şeye rağmen mutluyum, şükrediyorum ve güne gülümseyerek başlamaya çalışıyorum. Bazen zoraki olsa da yine de sabah aynada güleç bir yüze bakmak güne zaten iyi başlamaya etken oluyor. Sonra da bir bakıyorsun zaten gülüyorsun:) Gülmek için bahane çok, aynı kedere bürünmek için olduğu gibi. İkisinin arasında çook ince bir çizgi var. Ama zaten defteri kalemi seven herkes çizgileri de sever öyle değil mi?

Mutlu kalın!

23 Nisan 2012 Pazartesi

23 Nisan ve mutlu bir insan

Bugün havalar da pek güzel diye ve 23 Nisan diye ben de güzelim, yani moral itibariyle kendimi iyi hissediyorum. Yazın geliyor olduğunu müjdeleyen havalar beni gülümsetiyor. Birkaç gün sonra havanın 31 derece olacağını duyunca çocuk gibi sevindim. Ne yazık ki tatil günümüze denk gelmeyecek bu güzel hava ama yine de artık inceden yazlıklara geçiş yapmak çok istiyorum. 

Bugün beni gülümseten bir başka olay da heyecanla beklediğim posta kartımın 20 günün sonunda öğleden sonra elime ulaşması oldu. Meğer ne çok özlemişim böyle kartlar mektuplar almayı. Kartım blogunu da severek takip ettiğim, sanki uzun yıllardır arkadaşmışçasına kaynaştığım:) arkadaşım saçaklı'dan geldi.



Ayrıca karta bayıldım. Eşim de İzmirli ve gerçekten delicesine bir İzmir hayranı olduğu için karta o da bayıldı. Arkadaşın da aynı sana benziyor herhalde dedi karttaki böcükleri sevimli detayları görünce:)Bir de saçlarım benzeseymiş harika olucakmış ama neyse detay vermiyorum daha fazla:)

İşte bugün de böylece geçti gitti. Bu sıra işler pek yoğun o yüzden yoruluyorum ve eve gidince çok fazla bir şey yapmaya mecalim kalmıyor. Ancak dergi yazılarımı yazıp düzenleyebiliyorum ekstradan. Bugün bir çilekli pasta yapma hayalim var gerçekleştirebileceğimden emin değilim ama hayalini kurmak bile güzel. Buzdolabımdaki kocaman ve taptaplı doğal çileklerimin bozulmasına ramak kala onları kurtarmayı planlıyorum. Planlarımın arasında birkaç hobisel aktivite de var ama erteleyecekmişim gibi görünüyor. İki gündür bebek kediciklerimizin fotoğraflarını çekmeyi düşünüp de çekemiyorum belki en azından onu aradan çıkartırım bugün.

Yarın da umarım böyle güzel bir güne uyanırız. Keşke hayat hiç kalp kırıklıkları, acılar, kaybedişler, gözyaşları olmadan bayram tadında geçseydi ne olurdu sanki? 

Bugün hep dilimde 23 Nisan Kutluuuu oollsun şarkısı vardı. 23 Nisan benim için en güzel bayram, bana çocukluğumu hatırlatan ve en önemlisi çocukların hep en güzele en iyiye layık olduğunu hatırlatan bir bayram. Herkesin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını yürekten kutluyorum. Daha mutlu daha güzel günlere diyorum...



Ayrıca bugün; benim ikinci ailem olan güzel insanlardan birinin; Tuna Babamın yani eşimin babasının doğum günü. Buradan onun doğum gününü de kutluyorum ve güzel yanaklarından öpüyorum. Daha nice doğum günlerinde yan yana olalım; mutlu, sağlıklı, eğlenceli güzel günler geçirelim hep birlikte inşallah. En büyük temennimiz bu. Hayatımız sizlerle birlikte olunca daha güzel ve daha anlamlı!

Son söz;

Kıymet bilen, Atatürk'ün izinde yürüyen, kendinden emin, düşüncelerinden korkmayan, umut dolu yürekleri ve kocaman hayalleri olan, iyi bir yaşam uğruna daima çabalayan, sevgi dolu insanlar olabilmek için her an ''işte bu an''dır. An'ların kıymetini bilin, çünkü bir daha asla geri gelmiyorlar. 

21 Nisan 2012 Cumartesi

Gün güneşli insanlar neşeli


Güneşli günlerde nedense insanın üzerine haber vermeden gelen bir misafir gibi tuhaf bir gülümseme yerleşiveriyor. Ben bu hali çok seviyorum. Gülmek için bir neden bulmak gerekmiyor veya aklınıza komik fikirler gelmeden de muzip bir çocuk edasıyla gülücükler saçabiliyorsunuz. Bugün o günlerden birini yaşıyoruz Cezayir'de. Gün, yazdan kalma bir gün. Uzun süre ısrarla bizi terk etmeyen yağmurlardan sonra böyle kuş cıvıltılarıyla dolu bir güne uyanmak insanın ruhunu temizliyor adeta. Su damlalarının yapamadığını minik ışık hüzmeleri yapıyor ne ilginçtir. 

Böyle zamanlarda hep hayallerim bir anda üzerime hücum ediyorlar. Kafesinden çıkmayı bekleyen hayvanlar gibi, güne katılmak, anı yaşamak ve özgür olmak istiyorlar. Görünüşte kocaman gibi duran ama aslında hala küçük bir yavru olan kediciğim gırgır bile dışarı çıkmak için adeta yalvarıyor. Dayanamayıp biraz çıkartıyorum ama peşinde bir erkek kedi var, bu yüzden yine hemen koştur koştur evin yolunu tutuyor. Ne ev yetiyor ona ne çimenler, bir yere gitse diğerinde aklı kalıyor zavallımın. Charlotte ise halinden memnun, yumuk bebişleri ile birlikte keyif yapıyor. Bebişlerimiz büyüyorlar günden güne. Bir tanesi en topik olanı, bir tanesi de diğerlerinin yanında pek bir cılız kaldı ama zaten o doğduğunda da ufaktı, neyse ki yaşam için hırsla mücadele etmeyi seçti. Yakında onların fotoğraflarını da paylaşacağım sizinle. Şimdilik sadece bu kadar çekebildim.


Herkesin yeni Cezayir fotoğrafları beklediğini biliyorum. Dosyalarımı düzenledim ama hala yazmak için fırsat yaratamadım zira işler yoğun bu sıralar. Evde de internet pek bir zayıf olduğundan fotoğrafları yükleyemiyorum. Bir liste hazırladım atlayıp da yazmadığım konuları da ekleyeceğim mesela fotoğraflarla Casablanca ve Marakeş biraz da Tunus. Havaların güzelleşmesiyle daha çok yazmak istiyor insan zaten. 

Havalar ısınınca aklıma ilk gelen şey naneli limonata, karpuz ve dondurma oluyor. Artık yeşil çay içmek pek bir sıkıcı, sanırım soğuk yeşil çay içmenin zamanı geliyor...

Türkiye güzel bir hafta sonu yaşıyor. Orada hafta sonu geçirmeyi öyle özlüyorum ki. Burada insan tatilden hiç bir şey anlamıyor, bir günlük cuma günü insana yetmiyor. En çok da pazar günü olunca bana dokunuyor, pazarın o büyülü havasına yeniden kavuşmak istiyorum bir an evvel. Daha epey var izin zamanımıza ama ben şimdiden gün saymaya başladım bile:)

Herkese mutlu hafta sonları diliyorum..

Not: Böyle günlerde söylemeyi en çok sevdiğim şarkı susam sokağının şarkısı:)Bir de puf çiçekleri çok seviyorum ama yine de onları üflemeye kıyamıyorum:)

17 Nisan 2012 Salı

Mimler sardı dört bir yanımı:)


Öncelikle yine bana bu mim'i yollayan arkadaşım Saçaklı'ya çok teşekkür ediyorum. Zevkle cevapladım, belli olmuştur herhalde:) Elimden gelse daha on sayfa yazacaktım. Umarım okurken sıkılmamışsınızdır. Ben türk kahvesi eşliğinde cevaplarımı yazarken pek bir keyif aldım.

Şimdi birkaç arkadaşımı da mimlemek istiyorum öncelikle daha önce mim almayan arkadaşım Pozitif Pembe'yi; cevaplarımı beğenen Aylin'i;kuzunun hamarat annesi Derya'yı;baharla çiçek açan Nazo'yu ve özlediğim Ayça'yı; mim yazmak konusunda ne düşünüyorlar bilmiyorum ama umarım kabul ederler. Hepsini öpüyorum.
  
   1.Mesleğin seni mutlu ediyor mu?
Ben bir Sosyal Antropoloğum. Mesleğimi çok isteyerek seçtim, Türkiye’de geçerli bir meslek grubu olmadığını bildiğim halde. Antropoloji okumak bana çok şey kazandırdı o yüzden mutluyum. Şimdi olsa yine bu bölümde okumak isterdim fakat sonrasında mutlaka ya yurt dışında eğitimime devam etmek ya da master yapabilmeyi isterdim. Şu anda Cezayir’de dergi editörlüğü yapıyorum. Şirketimizin çıkarttığı derginin Cezayir sorumlusuyum. Bu da benim çok severek yaptığım bir iş. Zaten böyle bir hayalim de vardı umarım devamı gelir ve bu yolda ilerlerim.
   2.Dilediğin meslek miydi?
Dilediğim, heveslendiğim, heyecanlandığım bir meslekti. Keşke yurt dışındaki olanaklar Türkiye’de de olsaydı da mesleğim üzerinde ilerleyebilseydim. Ama şu anda da mesleğimi yapıyorum burada, farklı bir kültürde, farklı bir coğrafya da her şeyi gözlemlemek, yazmak ve düşünmek harika. Her meslek sahibine mesleği dünyanın merkezi gibi görünür ya benim için de öyle.
  3.Yalnız mı ilişki de yaşamayı mı tercih ediyorsun?
Yalnız olmayı severim ve sadece belli zamanlarda. Evli olduğum için zaten yalnızlığı tercih etmek gibi bir şansım yok ki zaten bu bence bir şans değil. Hayatımı geçirdiğim adamla daha nice mutlu günler yaşamak istiyorum sağlıkla sıhhatle. Bence yalnızlık hayatı geçirmek için kötü bir seçim olurdu herkesin yanında olacağı birine ihtiyacı vardır
  4.Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin? Dürüst ol!
Eskiden daha sık söylerdim diyelim. Yine bazen söylediğim oluyor ama bunu alışkanlık haline getirmedim hiçbir zaman. Yalan her halükarda kötü bir şey, hayatımızda belki de sigara kadar zararlı.
   5. Yabancı dil konuşuyor musun?
Konuşmaya çabalıyorum desem daha iyi olur. İngilizceyi okulda öğrendim ama yarım yamalak. Sonrasında Cezayir’e gelince Fransızcaya başladım. Gramer olarak eksik olsam da söylenenleri idrak edebiliyorum bu beni çok sevindiriyor. İngilizce de Fransızca da birbirlerine katkı yapıyorlar bu da ayrıca kolaylık sağlıyor. Ama sular seller gibi birçok dili konuşabilmeyi çok isterdim. Bence bilinçle ve farkındalıkla çok ilgili bir şey dil öğrenimi. İleriki yaşlarda zor olur derler ama ben şimdi daha rahat öğrendiğimi düşünüyorum sanırım farklı bir bakış açısı bulmak gerekiyor. Ben dile yeteneği olan biri olmadım hiçbir zaman ama elimden geldiğince çaba gösteriyorum daha iyi olmak adına.
  6.Rüyandaki evde oturuyor musun? Taşınmak veya yurt dışına gitmek istiyor musun?
Şu anda oturmuyorum çünkü şirketimizin bize tahsis ettiği ufak bir alanda yaşamaya çalışıyoruz. Ama yeni bir ev aldık ve hayalini kurduğum bir evim var artık İzmir’de. Oraya dönüp evimle, bahçemle ilgilenmek ve orada hayatımı geçirmek için sabırsızlanıyorum. Yurt dışında olduğum için sadece gezip yeni yerler görmek amaçlı farklı ülkelere gitme hayallerim var ve her geçen gün de artıyorlar.
   7.  Mobilya değiştirmeyi sever misin?
Çok severim hem de. İlla yenisini alarak değil modifiye etmeyi de seviyorum veya evde ufak değişiklikler yapmayı da. Bütçe el verdiğince yeniliklere her zaman açığımdırJ
   8.  Çevreye, hayvan korumaya hiç katkın var mı?
Çevreyi korumaya özen gösteririm her zaman. Cezayir gibi bir ülkede bu biraz zor oluyor ama Türkiye’de çok dikkat ediyorum. Hayvanları da çok severim ve onlara zarar gelsin istemem. Çok param olsa hayvanlar için evler yaptırırdım. Özellikle kedileri çok severim. Şu anda 6 tane kedim var 4 tanesi yavru. Onları evimde koruyup kolluyorum hep yabancı kedilerden hem de erkek kedilerdenJ Elimde mama kabıyla tanımadığım kedilere de mama vermek için sokak sokak dolaştığımı bilirim ve kendim yemem nasıl olsa yiyecek bir şey bulurum ben diyerek kedilere yediririmJ
  9.  Televizyon ve filmleri sever misin?
Filmleri televizyondan daha çok seviyorum. Fakat burada sosyal ortam olmadığı için çoğu zaman televizyona bağlı kalıyoruz ne yazık ki ve ben bundan nefret ediyorum artık. Elimden gelse hiç izlemek istemiyorum. Ama severek izlediğim dizilerim var. Öyle dizi izlemem diyen bir tip değilim, tv karşısına kurulup baya zevkle izlerim ayrıca belgeselleri ve gezi programlarını da heyecanla izliyoruz eşimle. Film seanslarımız da oluyor tabi onlar vazgeçilmezlerimizden!
10.Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı
Kötü huylarım var ama bırakmak istiyorum hepsini. Hevesimin çabuk kırılmasını, hırslı olmamayı, tembelliği ve uyumayı sevmeyi kötü huy olarak görüyorum bir de arkadaşlarıma çok fazla değer vermeyi. Yine de bırakamıyorum ne yazık ki. Şu anda tek bırakmaya çabaladığım şey sigara.
11.Loto veya benzeri şans oyunları oynar mısın?
Türkiye’deyken oynardık ara sıra ama burada hiç oynamadık. Biz oynamayıp da para kazanmayız bekliyoruz fıkralarda olduğu gibiJ Ama bazen Türkiye tatillerinde bir umut oynuyoruz ya çıkarsa diyeJ



14 Nisan 2012 Cumartesi

Mimliyim mutluyum :)



Herkese rüzgarlı, yağışlı ama hala ılık olmayı sürdürebilen bir Cezayir gününden merhaba;

Bugün biraz yorgun olduğum için aklımda yazmak yoktu aslında. Cuma tatilimiz bol koşturmacalı, bol kahkahalı ve acayip eğlenceli geçti. Uzun zamandır böyle eğlendiğimi hatırlamıyorum. Güzel mamalar eşliğinde yapılan uzun soluklu sohbetler beni kendime getirmeye yetti. Konuşmak, konuşabilmek bende enerji depolamak gibi bir durum ortaya çıkartıyor. Yorgunluğum sadece az uyumuş olmamdan ötürü fiziksel bir yorgunluk, ama ruhum pek bi dinlenmiş, güzel, çiçek çiçek ve rahat. Havalar şöyle günlük güneşlik olsa daha iyi olacağım aslında, sadece az daha sabır.

Her günümüz dün gibi olsa keşke, ama ne mümkün. Fotoğrafları yüklediğim zaman bu güzel gün üzerine yeniden yazacağım. Güne dair güzel birkaç çıkarımım oldu.

Gelelim bugünün konusuna;
Blog vasıtasıyla yine güzel bir arkadaş edindim. Bu blog'un böyle şeylere vesile olacağını önceden kim bilebilirdi ki? Yeni bir arkadaşım olduğu için mutluyum, yeni bir ruh, yeni bir ses, üstelik sevdiğim bir şehirde; İzmir'de henüz kendisini görmeden sevdiğim bir arkadaşım var. Blogu burada. O bana bir mim yollamış bugün. Uzun zamandır kimse böyle bir mim yollamadığı için ayrıca kıymete bindi tabi. Keşke 100 tane soru falan olsaydı içinde yaza yaza bitiremezdim. Mimler bana çocukluğumu hatırlattığı için böyle güzel geliyor herhalde. Şimdi başlıyorum cevaplamaya. Çok teşekkür ederim saçaklı(ismini yazmıyorum belki blogda görünmesini istemiyorsundur  diye)

1 Blogdan ödül aldığın kişiye teşekkür et diyor soruda ama bunu pek anlamadım bu sıra ödül almadığım için. Ama saçaklıya teşekkür ediyorum beni mimlediği için. 
2 Burçlara inanıyor musunuz? Burcunuz nedir?
Kesinlikle inanıyorum. Ben terazi burcuyum ve gerçekten de tipik bir teraziyim. İsmimle de çok fazla bağdaşıyorum. Hava burcu olduğum için de gerçekten bir yerde bağlanmayı sevmem, aynı kökü yukarıda olarak tasvir edilen ismimin ağacı gibi. 
3Hayattaki idealiniz ve ulaşmak istediğiniz son nokta nedir?
Pek çok idealim var, hepsine ulaşabilmek için biraz klişe görünebilir ama sağlıklı bir yaşama, mutlu ve huzurlu olmaya ihtiyacım var. En büyük hayalim mutlu bir yaşam sürmek aslında. Her zaman yazıyorum ama kendime gerçekten yazarım diyebileceğim o günün gelmesini çok istiyorum. Kitapları sevilen, yazmaya tutkusu hiç bitmeyen ve daima çocuk ruhlu olarak kalabilen biri olmak istiyorum. Her zaman ulaşmak istediğim son nokta da mutlu bir insan olabilmek vardır ve mutlu bir evlat yetiştirmek.

4Aşka inanır mısınız? Sizce aşk nedir?
Aşka inanıyorum tabi ki. Bu yüzden evlendim. Bence aşk zamanla değişen ve kendini farklı formlara sokan bir yapı. Sizi yemeden içmeden kesen, uykusuz bırakan, delice kalp çarpıntısı yapan bir enerji yoğunluğu, her zaman yan yana olmayı isteme hali, bütün halleri ile karşındakini kabullenmek, gülümsemeyi adet edinmek, hayatın anlamlandığına şahit olmak demek. Aşk her insanın içinde gizli olan bir sır gibi bence, yeter ki onu ortaya çıkartacak doğru biri gelsin hayatımıza ve biz o sırla sonsuza gitmeyelim. 

5Hayalleriniz nelerdir? Hayal kurmak nasıl bir duygudur?
Bir sürü hayalim vardır. Hayal ulaşılması daha zor olanı düşünmektir bana göre. O yüzden bir yazar olmayı değil de, geçmişte bir aktrist olmayı hayal edebilirim. Çünkü birini yapmak için olanağım vardır diğerinde sadece tahayyül edebilirim. Bütün sevdiğim yemeklerin bir arada bulunduğu bir şölen sofrası hayal etmeyi severim. Kaybettiğim sevdiğim insanların bir arada bulunduğu deniz kenarında bir yer hayal ederim, düz bir yolda üstü açık spor bir arabayla gittiğimi, harika dans ettiğimi, harika yemekler yapabildiğimi, sevdiğim sanatçılarla saatlerce sohbet ettiğimi hayal etmeyi severim. Hayal kurmak beni çok ama çok mutlu eder. Kesinlikle fazlasıyla hayalci biriyimdir. Onlardan vazgeçtiğimizde bence kendimizden de vazgeçtik demektir. İyi ki hayallerim var. Hayaller insana enerji verir, gülümsetir ve hayata pozitif bakmayı sağlar. Keşke herkes daha çok hayal kurabilse.

6Sizce gerçek bir arkadaşın özellikleri neler olmalıdır?
Gerçek arkadaş bence;
sevgisini karşısındaki kişiye göstermekten çekinmeyen,kendini rahatlıkla açabilen, esrarengiz tavırlar sergilemeyen, sırlarla dolu rahatsız edici bir insan olmayan, başkasının mutluluğuyla mutlu olmayı bilen, huzur verebilen, sizinle yarışmayan ve kötü gününüzde içtenlikle yanınızda olabilen biri olmalıdır. Bencil olan insanlardan dost olmaz çünkü onlar paylaşmayı bilmez ve sevmezler de, hayatlarında birine ihtiyaçları olmadığını, kendilerine yettiğini düşünürler. Günümüzde gerçek bir arkadaşa sahip olmak çok güç, o yüzden böyle bir arkadaşımız varsa ona dört elle sarılmalıyız bence.

7Hobileriniz var mıdır? Varsa nelerdir?
Pek çok hobim var. Fotoğraf çekmek, farklı kültürleri tanımak, sessizce insanları gözlemlemek ve üzerine hikayeler üretmek, yemek yapmak, yeni kitaplar alıp onlara gömülmek, bir takım yaratıcı faaliyetlerde bulunmak; örneğin dikiş dikmek veya polimer kilden pişirilebilen harika minik objeler yapmak gibi. Yazmak ise hobiden daha öte bir şey benim için. 

8Benim hakkımdaki düşüncelerinizi yazar mısınız?
Tanışalı uzun zaman olmasa da öyleymiş gibi hissettiğim birisin. Henüz seni görmesem de eminim kafamda yarattığım imaja uyacaksın, bunu hissediyorum. Bana benziyorsun,seninle sohbet etmekten, paylaşımda bulunmaktan mutlu oluyorum. Bu zamanda böyle içten, samimi, sevecen insanlar bulmak çok güç. Umarım bundan sonra da paylaşımlarımız katlanarak artar ve uzun süre hayatımıza yeni bir insan katmış olmanın mutluluğunu yaşarız. Yani masallardaki gibi sonsuza dek mutlu heehee:)

Çok teşekkürler yeniden mim için...

11 Nisan 2012 Çarşamba

Bahar'a selamlar sevgiler

Günlerdir yine öyle çok yazasım var ki, bir türlü fırsat yaratamadığım için üzülüyorum. Eskiden tuttuğum koyu lacivert deri kaplı bir ajandam vardı, neler neler yazar, yapıştırır, koyardım içine. Onlar şimdilerde adına scrapbook denilen şeymiş meğer. Oldum olası sevmişimdir böyle ıvır zıvır şeyler biriktirmeyi. Burada da bir defterim olmuştu ilk geldiğim senelerde, son zamanlarda biraz aksattım, ihmal ettim onu ama yakında yeniden yeni şeyler eklemeye başlayacağım. Blog'dan çok sevdiğim arkadaşım Tuğba, blog yazılarını bir kitap halinde bastırmış, tabi sanırım bir tane kitap olmamış ama harika bir fikir üretmiş, bayıldım. Ben de ondan feyiz alarak burada oluşturduğum defterimi Türkiye'ye ilk gidişte götürmek ve güzelce bir cilt yaptırmak istiyorum. 

Bugün havanın güneşli olmasını fırsat bilerek dün gözüme kestirdiğim çiçekleri çekmek için makinemi ofise getirdim. İş çıkışı eve dönerken de birkaç kare çekmeyi planlıyorum hava müsait olursa. Ne kadar da çok özlemişim meğer fotoğraf makinemle maceralara atılmayı, ufak da olsa bu maceralar.

İşte bugünden birkaç sevdiğim kare. Umarım siz de seversiniz. Baharın gelişine ithaf ettim çiçeklerimi işte şantiyemizdeki Cezayir çiçekleri;(Cezayir çiçeği dediğime bakmayın ama Türkiye'de de gördüm aynılarından:))








Mutlu kalın...

7 Nisan 2012 Cumartesi

Yeni bir Cezayir tanıtım videosu


Elimden geldiğince hoşuma giden Cezayir'i tanıtıcı videoları da eklemeye çalışıyorum. Bu videoya da bugün tesadüf eseri rastladım. Souad Massi'yi sevdiğim için de dikkatimi çekti. Umarım siz de seversiniz. Yine yeni videolar eklemeye devam edeceğim. Cezayir yemekleri hakkındaki yeni yazımı da hazırlıyorum süratli bir şekilde:)

Mutlu haftasonları diliyorum sizlere. Biz bugün mesaiye başladık yeniden ne yazık ki:)

4 Nisan 2012 Çarşamba

Babam iyi ki varsın!


Bugün canım babamın doğum günü. Benim için değerini burada kelimelerle ifade etmek çok güç. O benim her şeyim, kıymetlim. Bu fotoğrafımızı çok ama çok seviyorum, ofisimdeki panoda da asılı duruyor, bazen uzun uzun seyre dalıp düşünüyorum. Ne güzel bir çocukluğum olduğunu hayal ediyor, keşke bu kadar küçük halimi de hatırlayabilsem diyorum. Aslında okuduğum bir araştırmanın söylediğine göre anne karnındaki hallerimizi bile hatırlayabilecek güce sahip bir beynimiz varmış ama onlar bellekte çok geride kaldığı için hatırlamadığımızı sanıyormuşuz oysa bir yerlerde gizliymiş sadece. Çok isterdim o anılara kavuşmayı. Eminim bir yolu olsa ilk ben bunun için gönüllü olurdum. 

Babamla harika zamanlarımız geçti ve hala da geçiyor. Büyüdükçe onu daha çok anladım. Onun harika bir insan olduğunu düşünüyorum, tüm yönleriyle. Ona benziyor olmak beni çok mutlu ediyor, ondan parçalar taşımak harika. Ailemi düşündüğümde hep içimde çiçekler açıyor bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Babam bana hep destek oldu, bana çok şey öğretti ve şu anki ben'i yaratmam da çok büyük katkıları oldu. Onunla birçok ortak noktamız olduğu için mutluyum. O benim hayatımda büyük bir öneme sahip. 


Babam çok duygusal, akıllı, vicdanlı bir adamdır. Sanırım babam hakkında herkes böyle düşünüyor ve bunu bilmek beni daha mutlu bir insan yapıyor. Keza annem için de öyle. Onların çocuğu olmak benim için büyük bir gurur kaynağı. Dün izlediğim bir filmdeki söz beni çok etkiledi. Şöyle diyordu; öyle bir hayat yaşayın ki birileri size adalet ve doğruluktan söz ettiğinde çocuklarınızın aklına ilk siz gelin. Benim için de aynen böyle işte. Ne zaman güzel şeylerden bahsetseler, ne zaman iyilikten, anlayıştan, doğruluktan, güvenden ve sevgiden bahsetseler ben ilk anne ve babamı düşünüyorum. Bir birey olarak kendimi sevmemin ve kendimle gurur duymamın sebebi ailemdir. 


Babamın kızı olmayı hep çok sevdim, çocukken de, ergenlikte de büyüdüğümde de. Onunla el el yürürüz hala sokaklarda. Onunla yan yana olmak, onunla birlikte bir şeyler yapmak beni en mutlu eden şeylerdir. Benim yakışıklım o, benim bir taneciğim.


Nazar değmesin diye bir de nazar boncuğu iliştirdim fotoğrafına. Babamın bakışlarında hep bir mana vardır. Yaptıklarıyla, yaşadığı hayatla, tecrübeleri ile bana hep yol göstermiştir. Bir baba nasıl olmalı diye sorarlarsa, benim babam gibi olmalı derim onlara. Sevgisini gösteren, öğretici, gerektiğinde iyi bir arkadaş ve ebeveyn, yanında olmaktan her zaman huzur ve mutluluk duyacağınız bir erkek. 

Babacığım, yeni yaşında da güzel gözlerin bize böyle gülümseyerek baksın. Sağlıkla ve sıhhatle, mutlulukla daha nice mutlu yıllar geçirelim inşallah güzel ailemizle. Daha birlikte yaşayacağımız çok güzel günlerimiz, anılarımız olacak ve onları her zaman seninle yaşamaktan gurur duyacağım. Yanımda olduğun için, böyle iyi bir insan, baba ve eş olduğun için, beni çok sevdiğin için, beni ben yapan en büyük değerim olduğun için çok teşekkür ederim sana. İyi ki varsın. Senin yerin benim her zaman kalbimin en üst köşesinde olacak ve anılarımızı her zaman nadide bir çiçek gibi saklayacağım. Bu uzaklığın biteceği zamanın gelmesini dört gözle bekliyorum. Seni çok ama çok seviyorum. Birbirinize iyi bakın benim kıymetlilerim. 

Seni çok seven, o fotoğraftaki gibi hala miniğin olan, kepçe kulaklı, maviş gözlü kızın...

2 Nisan 2012 Pazartesi

Eski Cezayir fotoğrafları ve kartpostalları


Eski fotoğrafları çok sevdiğimi bulduğum her fırsatta dile getiriyorum. Bolca da yazmışımdır sanırım. Eski zamanların tadı bir başkaydı derlerdi de büyüklerimiz o zamanlar pek anlamazdım. Şimdilerde bunu yaşayarak test ediyor çoğu insan benim gibi. O yüzden geçmişin güzelliklerini ya fotoğraflarda ya da anılarda yaşamaya çalışıyoruz. Pek çok şeyde eskiye dönüş var ama onlar bana sıkıştırılmış, daraltılmış yansımalardan ibaretmiş gibi geliyor. Gerçeklerin hiç de eskinin ruhundan nasibini almamış olması ve git gide daha robotik bir dünyaya dönüşümüz içimi acıtıyor. Ben de teselliyi fotoğraflarda buluyorum çoğunlukla.

Cezayir ile ilgili yazmayı sevdiğim için ve bu blogu açmaktaki asıl amacım buradaki hayatımı anlatmak olduğu için pek çok bilgiyi araştırıyor, pek çok şeye göz atıyorum, gerek internette gerek kitaplarda. Cezayir ile ilgili görseller de çok ilgimi çekiyor. Bu sıra pek fotoğraf çekemiyorum ve çoğu zaman aradıklarımı sanal ortamda bulamasam da en büyük yardımcım internet. Buradaki arkadaşlarım da yardımcı oluyorlar tabi. Bilgileri doğrulamak için onlardan yardım alıyorum. 

Şehirlerin ve insanların eskimeyen ama eski yüzlü fotoğrafları beni onlara daha çok bağlıyor. Bir video paylaşmıştım bu yazımda, orada her şeyin ne kadar güzel olduğunu düşünmüşsünüzdür siz de benim gibi eminim. Keşke şimdi de bu şehir eskiden olduğu gibi olsa, ama en azından binalar ruhlarını kaybetmiyorlar, yaşanılanları bir bir anlatacaklar dilleri olsa. 

İşte bulabildiğim eski fotoğraflardan ve kartpostallardan birkaçı. Daha devamı gelecek...





Fotoğraflarda gördüğüm yerleri gerçek hayatta da görmüş olmak beni çok mutlu ediyor. İnsan baktığı fotoğrafın gerçekliğini deneyimleriyle daha güzel algılıyor. Bir zamanlar benim de o sokaklarda yürümüş olmam ilerde eminim beni daha da mutlu edecek. Anılarımız kendi varlığımızın yanında şehirlerin varlığını da tescilliyor sanki. 





Bu şehrin binalarını çok seviyorum. Binaların katları sanki bedenlerin odalarıymış gibi, o duvarlar her ailenin hayatını yaşıyorlar bir bir. İnsanlar değer vermenin güzelliğini keşfettiklerinde binaları da dinlemeyi öğrenecekler. 



   fotoğraflar skyscrapercity