Daha evvelki yazılarımda yazdığım gibi burada iki haftada bir cuma günü; tatil günümüz. Neredeyse onbeş gündür kampta kalıyorduk, eve gitmemiştik. Perşembe akşamı kamptan çıkıp önce Alger'e gittik. Arabayla uzun yol gitmeyi unutmuşum resmen, midem bulandı, bitmek bilmedi sanki yol. Hatta yolları da unutmuşuz döneceğimiz yeri kaçırdık.Mecburen havaalanına girip oradan dönüş yapmak zorunda kaldık. Tabi delice güldük halimize. Havaalanına giriyoruz diye bagajı açtırdılar, girişte komik bir miktar olsa da ücret ödedik, sonra arabaların ilerlemesi için sıra bekledik. Komikti. Daha evvel hiç nedensiz bir şekilde havaalanına girmemiştik herhalde. Bu sadece bir yanlışlıktı. Ama eğlendik.
Daha sonra artık uğrak yerimiz olan Bab-Ezzouar alışveriş merkezine gittik. Zaten fazla da alternatifimiz yok birçok şeyi bir arada bulmak istediğimiz için. Cumaları çok kalabalık olduğu için perşembe'den gitmek daha akıllıcaydı. Yalnız bu sefer biraz geç çıktığımız için ofisten Alger'e de geç vardık bu yüzden çok fazla dolaşamadık. Eşimin kardeşi Can'da geldi yanımıza. Onu da gördük çok sevindik. Önce yemek yedik bir İtalyan restoranında. Ama inanamazsınız italyan lokantası demeye bin şahit lazım. Masanın üzerindeki örtüler bile sanki alelade bir köfteciye gelmiş izlenimi veriyordu insana. Ben makarna yedim tabi her zamanki gibi. O da harika değildi ama benim gibi bir makarna canavarı için iyiydi. (Fotoğraf makinamı yanıma almamıştım malesef size gösteremiyorum bu yüzden). Eşim de pizzasını pek beğenmemiş. Ama ana yemekten evvel kızarmış mozarella peyniri yedik ki şahaneydi. Ondan 5 porsiyon daha yiyebilirdim herhalde :)
Yine biraz dolaştıktan sonra sıcak çikolata içmek için alışveriş merkezinin kafeteryasında oturduk. Çikolatalar geldi ama sıcak değildi. Anında bitti tabi. Biz gene eğlenmeye devam ettik. Nasılsa bu uzun zamandır ilk çıkışımızdı; bu yüzden hiçbir şey sinirimizi bozamazdı. Olumsuzlukları da gülerek karşıladık. Epey oturduk sohbet ettik. Eve vardığımızda saat epeyce geçti.
Eve ilk vardığımızda benim o gülümseyen halimden eser kalmadı çünkü ev bildiğin kutup gibiydi. Nasıl soğuk anlatamam. Eee tabi doğalgaz sobası yanmıyor. Resmen on kat giyinip yattık. Yine de sabah evimde yatmış olmanın verdiği güzellikle uyandım. Kahvaltıyı epey geç yaptık. Can da geldi. Birlikte güzel bir kahvaltı yaptık sohbet ettik. Evimizde ısındı tabi bu arada. Yine de böyle uzun zaman sonra eve gitmek öyle tuhaf geldi ki. İlk başta hiç gitmek istememiştim eve çünkü resmen ev fikrinden soğudum yaşadığımız olaylar yüzünden. Sonra kavuşunca bir tepki verdim ona sanki onun suçuymuş gibi. Halbuki o sadece bir ev. Sonra eskisi gibi sarıldık birbirimize. Evim ona gülünce; bana tüm sıcaklığını gösterdi. Tabi sonrasında onu temizlemem şartıyla. Böylece miguellik günlerine geri dönüş yaptım hemencik. Bir rüyadan uyanmak gibi çabuk oldu. Çamaşır yıkamakla başladım. Ellerim hala çamaşır suyu kokuyor. Zaten bütün gece kokudan uyuyamadım. Cuma gecesi evde kalmadık. Kampa geri döndük. Bırakıp gelmek zor oldu o temiz ve güzel haliyle evimi. Dört bavul falan yaptım bu sefer her halde gelirken. Giymek istediğim tüm eşyalarımı aldım. Birkaç tane de ıvır zıvır. İnsan yanına almadığı şeyler için bu kadar mı üzülür. Herşeyimi orada bırakmaktan nefret ediyorum. Tabaklarımı, kaselerimi, fırınımı, kahve kupalarımı, baykuşlu tepsimi, çalışma odamdaki eşyalarımı kullanmayı özledim. Bu durumdan fena halde sıkıldım. Ya burda olmak ya da orada kalmak istiyorum. Birinden biri artık kesinleşsin lütfen. Böyle belirsiz yaşamak, ikiye bölünmek, nereye ait olduğunu bilmemek inanılmaz yorucu ve yıkıcı. Siz siz olun evinizin, eşyalarınızın kıymetini bilin. İçinde yaşayınca anlaşılmıyor ama kaybedince çok iyi dank ediyor.
Şimdi burada bize ev yapılıyor yani kampta. Şu anda kaldığımız misafirhanenin arka tarafına. Sanırım 25 metrekare olacak toplamda. Nasıl olacağını bittiğinde net bir şekilde göreceğiz; henüz yapım aşamasında. Tuğlaları örüldü. Daha bir aylık işi var gibi duruyor. Yalnız görünüşü itibariyle öyle minik ki- tabi bitince nasıl olur bilemiyorum- içine nasıl sığacağız allah bilir. Yatak odasına sanırım sadece bir tane yatak sığar. Mutfak bir tek tezgahtan oluşacak muhtemelen, kutu gibi de bir koltuk koyabilecek kadar oturma odası var. Tabi bir de banyo. Umarım şu anda göründüğünden daha büyük ve kullanışlı olur bitince. Umarım yatak odama gardrop sığar, kıyafetlerimizi salona koymak zorunda kalmayız. Ama en büyük umudum şu geliş gidiş probleminin bir an evvel halledilmesi ve güzelce evimize gidebilmemiz. Anlayacağınız bu ara ben hep umuyorum....
İlk iki paragrafı okuyunca pek heveslenmiştim, eve geri döndünüz diye. Ama sadece 2 günmüş. Ne kadar sıkıldığınızı tahmin edebiliyorum. Ama ben adım gibi biliyorum ki sen yaşadığın her yeri ev ortamına ve sıcaklığına çevirebilecek potansiyele sahipsin :)) Öpüyorum çok.
YanıtlaSilsıkmayın canınızı iki gönül bir olunca samanlık seyran olur diye boşa dememişler.sağlık huzur olsunda varsın küçük olsun
YanıtlaSil