Cezayir; sokaklarını, insanlarını, binalarını, havasını, kokusunu, yemeklerini vb. bilmeyenler için gizli, sihirli bir şehir. Bizim için de aslında büyük çoğunluğunu henüz keşfetmediğimiz gizemli bir yer. Burada altı yıl geçirince biraz olsun o içimizdeki ilk heyecanın bir kısmını kaybederek yola devam ediyoruz elbette. Tunus ve Fas'ı da görünce oralar insanın gönlünde yer edince Cezayir biraz daha uzak geliyor insana. Çünkü o diyarlarda her şey daha masalsı, detaylar daha yoğun ve hayat daha renkli. Yine de onca şeye rağmen burayı seviyorum.
İçimdeki ilk sevgi kırıntılarını Albert Camus'nun Yabancı adlı eserini okuduğumda hissetmiştim. Sonrasında ise öğrenci olduğum yıllarda Ankara'daki antika pazarından eski bir çölde çay yapan Tuareg fotoğrafını aldığımda hissettim yakınlık duygusunu. Yıllar sonra buraya bir aşk uğruna gelmeye karar verdiğimdeyse, o bilmeden aldığım fotoğrafı ve okuduğum kitabı, hayatın bana gönderdiği işaretleri olarak algılamıştım. Şimdi bakıyorum da burası hakkında öğrendiğim, gördüğüm çok şey var. Yine de her gün bunlara yenisi ekleniyor. Her ne kadar Cezayir'deki hayatın yeteri kadar içerisinde olamasam da onu tanıyabildiğimi hissetmek güzel bir duygu. Fotoğraflar da bana çok yardımcı oluyorlar. Umarım bu güzel görseller size de bir şeyler anlatırlar.
Not: Kendi çektiğim fotoğrafları da ekliyorum aslında buraya. Bir süredir fotoğraf çekemiyorum istediğim kadar. O yüzden internet denen cennetten arayıp buluyorum sizler için. Takip ettiğim Cezayirli fotoğrafçılardan, buradan yaşayanların oluşturdukları platformlardan, forumlardan kayıt ediyorum. Kimilerinin isimlerini not almayı unutuyorum bazen ama yine de belirtiyorum benim olmadıklarını, yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için.
Adı yazılmayan fotoğrafları da flickr, skyscrapercity, tumblr ve çeşitli forumlardan buluyorum genellikle.
Artık yaza doğru ilerliyoruz yavaş yavaş. Eminim yazın daha çok fotoğraf çekme imkanına sahip olacağım. O zaman paylaştığım fotoğraflarıma da gururla adımı yazabileceğim.
Hadi bakalım ufak bir yolculuğa çıkalım birlikte Cezayir'de.
Burası başkent. Cezayir'in sembolü olan Makam-ı Şehit anıtını görüyoruz sislerin arasından. Sisin eşlik ettiği fotoğraflar daha mı güzel oluyor diye düşünüyorum. Belki biraz daha gizem kattığı için ilgi çekici oluyordur. Eski çalıştığımız projede çok sisli günler geçirmiştik, güzeldi. İlk kez bu coğrafyada gördüm ben bu kadar yoğun bir sis, turuncu gökyüzünü ve kum kokan sokakları.
Fotoğraf: Flickr by jam-L
Burası Casbah. Hakkında birkaç şey yazmıştım. Turistlerin ilgisini çekebilecek güzel bir yer. Daracık sokakları ve sokak aralarındaki böyle antika dükkanları ile büyülü bir yer. Her zaman biraz tehlikeli olduğunu söylerler oralarda dolaşmanın ama biraz cesaret olmadan insan güzellikleri de göremez öyle değil mi? Yazın yeniden gitmek istiyorum oralara. Uzun seneler oldu gidip göremedik. İlk geldiğimiz yıllarda gitme imkanımız olmuştu. Eminim şimdi daha pek çok güzellik keşfedebiliriz.
Burası La Madrak. Bir sahil şeridi, limanı, balıkçıları, plajı, güzel balık lokantaları olan yaz için ideal bir mekan. Burayı seviyorum. Dondurmaları, şarapları ve meyveleri de pek güzel oluyor. Yazın deniz kenarında keyifle dolaşabileceğiniz bir yer. Cuma günleri her yerde hafta tatili olduğundan biraz kalabalık olabiliyor. Yine de leziz balıkları yiyip deniz havasını içinize çekip bir de ohhh beee deyince o kalabalığa girmeye de değiyor doğrusu.
Renkli panjurlarıyla başkentte bir apartman. Balkonlarına çamaşırların her daim asılı olması bu coğrafyaya yakıştırdığım bir özellik. Neden bilmem seviyorum. Aslında bütün estetik görüntüyü bozuyor. Yine de yaşayan evler olduğunu hissettiriyor bana. O evlerin içlerine bakıp hayaller kurmak da hoşuma gidiyor.
Bir manavı görüyoruz bu karede de. Daha önce de yazmıştım genelde sebzeler ve meyveler ayrı satılıyor ama böyle istisnalar da oluyor başkentte. Bu yaşlı amca muhtemelen Kur'an okuyordur. Çünkü dua kitapları falan gördüğüm çok oldu ellerinde. En azından faydalı bir şey yapıyorlar boş boş oturup etrafı izlemiyorlar. Taktir ettim doğrusu.
Burası da Cezayir'in perili evi. Rivayete göre eskiden burada yaşayan zengin bir aile varmış. Bir yangın sonucunda ölmüşler. Geceleri sesler, bağırışlar duyuluyormuş ve hayaletleti etrafta dolaşıyormuş diyorlar. Oradan geçmek bile istemezmiş Cezayirliler. Bana da bunu Cezayirli bir arkadaşım anlatmıştı. Önünden geçmiştik bir öğle vakti. Akşam olsa hayatta geçmezdim buradan demişti gülerek. Gerçekten de ürkütücü bir görüntüsü var ama beni şuanda bile korkuttu.
Burası da yine Casbah/Place-de-Martyrs.(Şehitler meydanı) Kemerli hanların bulunduğu güzel bir sahil kısmıdır burası. Bir Osmanlı pazarı olduğundan da bahsetmişlerdi fakat ne derece doğru bilemiyorum. Gittiğim birkaç seferde sordum ama bilen olmadı. Fotoğraftaki cami de güzel bir camidir,Djamaa Al Djedid yani Yeni Cami. avlusu da kocamandır. O görülen havuz da sanırım içinde at heykelleri olan havuz. Hemen arkasında da müzik akademisi vardı yanlış hatırlamıyorsam.
Burası da başkente giderken kullandığımız eski otoyol. Şimdi yeni otobanda yapıldı oradan daha kısa sürdüğü için tercih ediyoruz ama kimi zaman bu yolu da kullanıyoruz. Tam neresi olduğunu kestiremedim fotoğraftan ama Zeralda'ya giden yol diye düşünüyorum.
Yine sokağa yapılmış minik bir kafeyi görüyoruz. Yazları özellikle çok tercih ediliyor bu sokak kafeleri. Çay salonu olarak da geçiyor bu tip yerler. Dondurma, naneli çay, gazoz, pizza falan da satıyorlar. Hemen yanında da Cezayir'in geleneksel kıyafetlerinden satan bir butik var mankenleri görülüyor.
Fotoğraf: Djamil Chakali
Burası yine Casbah. İki kubbeli olan yer Ketchoua camisi. Tadilat yapılması nedeniyle içini görememiştik ama mimarisi çok güzeldir. Burada yapılan ilk camilerden biri zaten. Keçi Ova camisi deniliyor adı oradan geliyormuş. Casbah'da kasaba demek. Türklerin Cezayir'e geldiklerinde yerleştikleri ilk yerleşim yeri burası.
Unesco'nun dünya kültür mirasları listesinde yer alıyor ve korunmada.
Fotoğraf: Djamil Chakali
Bunlar da geleneksel Cezayirli kadınlar. Bu tip beyaz veya krem rengi giysili, peçeli kadınları her zaman görmüyoruz tabi. Örneğin bizim bulunduğumuz Tizi-Ouzou bölgesinde belki bir iki defa görmüşümdür ama başkent daha karmaşık bir yapıya sahip olduğundan orada rastlayabiliyoruz. Yine Casbah taraflarında bir yer olduğunu düşünüyorum kadınların bulundukları yerin çünkü arkadaki yapı o iki minareli camiye çok benziyor.
Fotoğraf flickr by Miquel Pancorbo2
Yine başkentin masalsı evlerini görüyoruz burada. Yer hemen büyük postane binasının karşısında bulunan büyük caddeye çıkan yer. Uzakta görülen yan duran binayı seviyorum ben. Böyle dar binalar ilgi çekici geliyorlar ve üçgen bir biçimde duruyorlar. Keşke başkentteki bütün evleri böyle beyazlı mavili yapabilselerdi o zaman daha estetik bir görüntü olurdu.
Fotoğraf: Youcef FRIDJAT
Burası da başkentte bir ara sokak. Bazen arabaya yer bulamayınca böyle ara sokaklara bakıyoruz park etmek için. Ama tabi bildiğimiz ara sokaklara. Yine de park yeri aramak için bile olsa sokakları keşfetmek güzel oluyor. Bu hafta içinden bir gün, cuma günü gitseniz eminim her yer bomboş olurdu. İnsan yine de buralarda dolaşırken biraz tedirgin oluyor. Çünkü bazı sokaklar çok derbeder oluyor. Fotoğrafta da çoğunluğu erkek nüfus oluşturuyor zaten gördüğünüz gibi ben arkada üç tane kadın seçtim sanırım ama işte bu nedenle kadın olunca ve gündüz vakti de olsa erkek nüfusun çoğunlukta olduğu bir yerde dolaşırken az da olsa tedirgin oluyorsunuz yabancı olduğunuz için. Fas ve Tunus'ta böyle bir durum yoktu. Zaten orada turiste alışkın olduklarından yadırgamıyorlardı. Cezayir bu yüzden onlardan ayrı ve daha zor bir coğrafya.
Burası Tissemsilt denilen bir yermiş. Ben henüz görmedim burayı fakat böyle yemyeşil ovalar çok gördüm. Cezayir'in hep bahsetmeye çalıştığım gibi en güzel taraflarından biri doğası, yeşili. Yazın çıldıran doğa bambaşka bir huzur veriyor burada insana. Kışınsa sararan yapraklar, çimenler ve çıplak ağaçları ile farklı bir huzur veriyor. Yani doğa her koşulda huzurla eş.
Fotoğrafların devamı gelecek. Umarım sevmişsinizdir bu postayı.
Ahhhhhhh... En büyük dileğim bir gün o coğrafyayı, Arap Ülkelerini ve dünyanın çeşitli bölgelerini gezmek fotoğraflamak... Bunları yapmış kadar oldum yazılarınızla. 2004 te biz de Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan'a gitmiştik.(Karayoluyla hem gezmek, hem Umre ziyareti yapmak için.) Arkadaşlarımızla birlikte iki araba. Blogumda tek başlıkta paylaştım okumak isterseniz. Şimdi Suriye denince içim cız ediyor. Gördüğüm için oraları galiba. http://erayazifikiredebiyat.blogspot.com/2013/01/habibi.html İran'ı özellikle İsfahan'ı da görmek isterdim ama olmadı. Yazılarınızı okuyunca sanki gittim, gezdim, gördüm, geldim... Teşekkürler... Sevgiler selamlar. Betül AŞKAR
YanıtlaSilben o perili evi tamir eder otururum! hayaletleriyle de anlaşırım bi şekilde, hiç önemli değil! duvarlarına deniz vuruyor, aklımı kaçıracağım, o küçük balkonların zerafetine bak.
YanıtlaSilEllerine sağlık Tuğbacım! Bayıldım.
YanıtlaSilPerili Köşk çok etkileyici bu arada:)
Betül;
YanıtlaSilBu coğrafyalar dediğin gibi çok cazip, egzotik ve gezip görmek için çok ideal. Cezayir her ne kadar turistik bir bölge olmasa da yine de görmek lazım. Senin blog yazısını da açtım birazdan okuyacağım. Çok sevgiler ve güzel yorumun için teşekkürler
Fermina daza;
YanıtlaSilAhaahaa deli seni yaa:) Ben de pek beğendim aslında evin kendisini ve konumunu da ben oturamazdım herhalde bu kadar söylentiden sonra tırsardım:)Ama öyle güzel olup da bakımsız böyle ahh benim olsun da alıp otursam dediğin çoook ev var burada canım yaa:)
Sezer;
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım. Benim bile yazarken hoşuma gidiyor böyle postalar. Perili köşkten etkilenmemek mümkün değil valla evet haklısın:) Bir gün gündüz gözüyle gidip görmek lazım aslında heehe tırsmazsam:)
sonuna kadar okuyup aklımda yorum olarak bırakacaklarımı toparlıyordum kiiii... Ferminaa'nımın yazdıklarını okurken gülmekten dağıldı hepsi :))
YanıtlaSiliyi ki fotoğraf diye birşey var diyorum her seferinde... ne zamandır makineyi elime almadığım aklıma geliyor, aha bu böğrüm böeyyle düğüm düğüm sonrasında...
Saçaklı;
YanıtlaSilvalla yorumları okumaya bayılıyorum ya işte o zaman yazdıklarım havada kaybolmuyor diyorum birileri okuyor anlıyor seviyor hatırlıyor. Bazen sırf bunun için yazıyorum. İyi ki var gerçekten fotoğraf. Yalnız en çok istediğim şey günün birinde kendi fotoğraflarımı basabilmek eski usül. yani en azından denemek nasıl yapıldığını görmek o büyüye tanıklık etmek:) Makineyi eline alıver artık ayol çek çek de yolla yahu görelim. Lüffeeeennn...