Yine yağmurlu ve soğuk bir gün Cezayir'de. Artık resmen kış mevsimindeyiz. Hayat her kasvetli ve sıkıntılı güne rağmen tüm hızıyla devam ediyor.
Gidenlerin ardından bir şeyler yazmaya çabalamak oldukça güç aslında. İlk giden kedi yazımı Charlotte için yazmıştım burada. Şimdi bizi bırakıp da giden bir kedi daha var hayatımızda. O da eşimin İzmir'deki kedisi Kokoş.
Yeni öğrendik öldüğünü, daha dün akşam. Bir süredir hastaydı. Yine de öleceği kimin aklına gelirdi ki, hep insanın içinde bir umut bulutu oluyor böyle zamanlarda. Tombik bir kediydi pek de pofuduktu. Önce kemik erimesi başladı, biraz yaşından biraz tombikliğinden rahatsızlıkları vardı. Bir ara diyet bile yapıyordu kilo vermesi için. Minik bezeleri vardı ama Funda annem (kayınvalidem) büyük çaba gösterip bezelerini küçültmeyi başarmıştı karbonatla hemde. Sonra kanser teşhisi koymuşlar, yemek yemez, su içmez olmuş. En sonunda da 12 Kasım da kedi cennetine uğurlamışlar pofuduk prensesi.
Onunla tanışmamız daha yiğitle flört dönemimizde olmuştu, evlerine ziyarete gittiğimde. Kocaman bir kedi görünce nasıl da şaşırmıştım. O zamanlar kedileri yine her zamanki gibi çok seviyordum ama bir kedim olmadığından çok yaklaşamıyordum, korkuyordum. Sonraları tabi alıştım evdeki varlığına. Ama kedi bakmaya başladıktan sonra sürekli bir sevme, mıncırma hali vardı üzerimde. O kadar puf puftu ki kim görse sevmeden duramazdı.
12 Yıldır o evin bir bireyiydi kokoş kız. Yiğitin kardeşi Can minicikken bulup getirmiş sokaktan. Doğruyu söylemek gerekirse bir kediyi o denli sevmek ilk zamanlarda oldukça tuhaf gelmişti ama sonradan anladım ki kedi bakmadan bilinemiyor o duygular. Şimdi o kadar iyi anlıyorum ki neler hissettiklerini, neler yaşadıklarını. Hayvan sevgisi bambaşka bir şey, hele ki bir hayatı bu denli içten paylaşınca.
Kokoşun kucağıma geldiği anlar çok nadirdir aslında. Tuna babam'a (kayınpederim) aşıktı en çok. Funda annemle de tabi çok farklı bir ilişkileri vardı hep. Oyunlar oynar birlikte güzel zamanlar geçirirler, yatıp uyurlardı. Ama en çok Tuna babamın koynunda otururdu, patileriyle yüzünü tutardı sevdiğini göstermek için. Bir kaç kez bize de yapmıştı bu hareketi, beni de benimsemiş sevmişti.
Bu halının üzerine kendini atma ve yuvarlanma hallerini hatırlıyorum da onu koynuma alıp mıncırmak için can atardım. Kendini sevdirmeyi pek sevmiyordu. Özellikle karnından pek rahatsız oluyordu, hassastı. Hem yaşı itibariyle genç kedilere nazaran daha sakin biraz da kısırlaştırma ameliyatı sonrasında hassaslaşmıştı.
Meraklı mı meraklıydı tüm kediler gibi. Lavabodan su içişine şahit olmuştum bir kez pek komikti. Öyle çok anımız yok ama yine de içim acıdı gittiğine. Ama çok acı çekmediği için de mutluyum. Cennette Charlotte ile oyun oynadıklarını düşünüyorum şimdi.
Charlotte benim için başkaydı elbette. O benim ilk kedimdi, pek çok güzel anım vardı. Kokoşla da daha çok anım olsun isterdim. Kediler insana pek çok şey öğretiyorlar, insanları anlıyorlar ve sevip sevildiklerini biliyorlar. O da ailesinin onu çok sevdiğini biliyordu.
Şu tüylü yumuk patilere bakın. Fotoğrafta çok belli olmasa da patilerinin aralarında kocaman tüyleri vardı. Kuyruğu da aynı toz alınan tüyler gibi kocamandı. Keşke onu daha çok sevip koynuma alabilseydim. Keşke bizim kedimiz gibi onunla yatıp yuvarlanabilseydim.
Pembik burun ve dudaklarını, uzun bıyıklarını, kocaman gözlerini, kulaklarının içindeki tüyleri, gelip ayaklarımı koklamasını ve canı istediği bazı zamanlarda salonda yatarken yanıma gelişini özleyeceğim.
Mutfaktaki ufak taburenin üzerine de sığmıyordu pek ama orada otururdu biz iş yaparken bazen. Bir de hiç unutmam bir sabah kahvaltı hazırlarken beni patileriyle sürekli ittirip miyavlamıştı anlayamamıştım neden böyle yaptığını. Meğerse haşlanmış yumurtanın kokusunu duymuş da gelmiş bana da ver demek istiyormuş:)
Adının kokoş olmasının sebebi de gerçekten kokoş olması:) Örneğin dana jambon, hindi jambon ve tavuk jambonu uzatırsan aradan dana olanı çekermiş :) Ağzının tadını biliyordu kokoş hanım. Güzel zamanlar yaşadı, güzel bir hayatı oldu. Şanslı bir kediydi kokoş.
Onu hep ama hep anacağız. Onunla ilgili güzel anılarımızdan bahsedip mutlu olacağız. Şimdi tüm sıkıntılarından arınmış, belki de gençlik zamanlarına dönmüş, pek çok arkadaş edinmiştir gittiği yerde. Ölüm her şekilde acı bir şey, bir kedide veya bir insanda. Önemli olan onlarla birlikteyken neler hissettiğiniz neler yaşadığınız. Kimileri aman kedi işte ne olacak ölür de yaşar da diyor. Onlar insanları nasıl seviyorlar bilemiyorum, şüpheliyim. O da bir can ve bizlere, sevgiye, ilgiye her daim muhtaçlar. Bize can yoldaşı oluyorlar. Umarım insanlar kedi veya köpek veya herhangi başka bir hayvan için ön yargılı olmaktan vazgeçerler. Kedilere nankör derler ama insanlar kedilerden hep daha nankör oldular. Bunu bir kediyle yaşamayan, ona gönülden bağlı olmayan bilemez.
Bir kedi almak istiyorsanız hiç durmayın. Ben neden daha önce hayatıma kedi sokmamışım diye düşünüyorum çoğu zaman. Kedim beni daha iyi biri yaptı, sorumluluklarımı görmemi ve onlarla başa çıkmama yardım etti. Kendimi tanımamı, sevmemi sağladı, bağlılığı ve hayatı öğretti. Bir çocuğum olduğunda onun böyle bir sevgiyle büyümesini istiyorum. Elbette böyle zor zamanlar yaşanıyor. Hayatın her alanında ölüm var ne yazık ki; ama hayat tam da böyle bir şey. İyi, kötü olmadan; yaşam, ölüm olmadan anlam kazanamıyor, var olamıyor. Keşke öyle olmasaydı ama elimizden gelen bir şey yok. Anılarımızla mutlu olmayı öğrenmeliyiz ve gidenlerin de gittikleri yerlerde iyi olduklarına inanmalıyız ki biz de iyi hissedebilelim.
Kokoş artık bizimle değil ama biz hep onunla olacağız anılarımızda, sohbetlerimizde, rüyalarımızda belki de. Charlotte ile olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Bu hayatta tanışamadılar belki ama orada birbirlerini bulmuşlardır bence.
Hoşçakal kokoş. Seni çok sevdik ve hep çok seveceğiz.
Oy kıyamam, daha geçen konuştuk Kokoş'tan, senin yolladığın fotoğrafını Şafak'a göstermiştim, "oy oy pofuduk" diye uzaktan sevmiştik. Çok üzüldüm, çok.
YanıtlaSilİnsan ne fena oluyor arkalarından, o 12 yılda neler oldu hayatlarınızda, Kokoş hep vardı düşünsene. Benim Mi'ciğim öldüğünde 15 yaşındaydı, onun da kanseri vardı son zamanlarında. Düşündüm sonra, eve geldiğinde ben 16-17 yaşındaydım, liseyi bitirdim, üniversiteye başladım; gittiğinde 32 yaşındaydım, başka bir şehirde yaşıyorduk, çalışıyordum, doktora yapıyordum, Şafak'la yeni tanışmıştık. Şafak göremedi Mi'yi, biz tanıştıktan 2-3 gün sonra öldü Mi. Bazen beni iyi yere emanet edip öyle gittiğini düşünüyorum, iyi geliyor bana böyle düşünmek.
Sana ve Yiğit'e sevgilerimi yolluyorum, orda olsaydım beraber bakardık fotoğraflarına, hikayelerini dinlerdim uzun uzun. Charlotte'la koşup oynuyorlardır şimdi, acıları dinmiştir, mutludur eminim çok.
Öpüyorum seni çok çok, ben de boynum bükük el sallıyorum Kokoş'un arkasından.
fermina daza;
YanıtlaSilevet ya daha yeni konusu geçmişti sana fotosunu yollamıştım. Şimdi ben de o fotoya bakıp duruyoruz. Hepimiz çok üzüldük. İnsan bir şekilde düzeleceğini ümit ediyor hep ölür diye düşünmüyorsun ki işte. Senin Mi'ciğin de bizim kedişlerin yanında oynuyordur onlarla. Bizim onlara olan sevgimiz onları bir araya getirmiştir güzel diyarlarda. Seni gerçekten Şafağa emanet etmiş gibi olmuş gerçekten ben bile okuyunca öyle hissettim. Keşke olsaydın birlikte kokoşlu ve charlotte'lu zamanlarımızda konuşsaydın birer kadeh içip. Eminim bu sohbeti günlerece devam ettirebilirdim. Güzel sözlerin için teşekkürler. Öpüyorum seni. Koko'ya sevgiler:)
tanışmış ve elime bir çizik de ondan almış olmaktan mutluyum... gerçekten nev-i şahsına münhasır bir kediydi...
YanıtlaSilBu yazıyı şimdi yazmalıyım. boğazıma oturan kocaman bir yumru varken. Bence kedilerdeki anlayışlı bakış, hassasiyet, narin duruş hiç bir canlıda yok. Az önce kedimizin bir gözü kızarmış ve şişmiş halde yanıma geldi. Zannederim kaşırken yaptı. Onun bu haline bile üzülmüşken bir de Kokoş' u okuyunca kötü oldum. Allah sabır versin.
YanıtlaSil