İşte bir zamanlar, ki aslında en güzel zamanlardı onlar, böyle mavi siyah önlüklerimizle okula giderdik. Burası İzmit Seka İlköğretim Okulu'nun ana giriş kapısı. Öğretmenimiz Lalezar Kazancıoğlu, Müdürümüz Sait bey ve yardımcısı Vedat bey. Beni bulabildiniz mi bilmiyorum ama söylemeyeceğim nerede olduğumu.
Okula dair pek çok anım var hafızamda, ama unuttuğum da bir o kadarı var beni üzen. Ne zaman okul kokusu duysam o günlerden kalan hayal meyal hatıralar gelir aklıma. Bu fotoğraftaki çoğu kişiyle yıllar sonra yeniden görüştük, yeniden tanıdık birbirimizi. Bazılarınınsa nerede ve nasıl olduklarına dair fikrim yok. Öğretmenimi de en son yolda görmüştüm memleketime gittiğimde. Oysa 24 Kasım'da orada olup ona güzel bir sürpriz hazırlamayı çok arzu ederdim.
Okula çoğu zaman söylenerek gitsem de orayı hep çok sevdim. Okuluma dair hep iyi anılar biriktirdiğime inanıyorum. 8 sene aynı okulda okudum ilkokul ve ortaokul. Bu yüzden zamana direnmelerine ve değişimlerine de şahit olabildim. Yıllar sonra eskiden bana devasa gelen bahçedeki mermer taşın aslında hiç de o kadar büyük olmadığını fark ettim. Annemin verdiği parayla bir simit bir gazoz alır üzerini de arttırırdım. Bir osman amcamız vardı hademe, sanırım geçenlerde vefat etmiş, o bazen minicik kutu gibi bir odada simit satardı okulda bizde hep susamlar için yalvarırdık. Soğuk bir tiyatro odası vardı yada bir depoydu tam bilemiyorum orası hep korkunç gelirdi bana. Büyüyünce öğretmenler odasına da girip çay içmiştim ya ahhh ne gündü! Keşke okulum şimdi yerli yerinde durabilseydi de gidip koridorlarında yürüyebilseydim o zamanki halimle.
Lale öğretmenimiz sınıf öğretmenimizde, iyi bir kadıncağızdı, elleri, o ojeli ve uzun tırnakları hala aklımda. Mis gibi parfüm kokusu da her yere yayılırdı sınıfta hiç unutmuyorum. O zamanın koşullarında kendine bakan, süslü, temiz biriydi, yüksek sesle konuşurdu, çatallı bir sesi vardı. Ondan korktuğumu anımsıyorum çünkü biraz sert görünürdü ama ben de çok zeki bir öğrenci sayılmazdım vasat diyebilirim kendim için. Özünde iyi bir insan olduğunu bilmek aslında yeterli. Ona dair anılarım hep kokular üzerinde ilerliyor tuhaftır. Sınıfta maydanoz yediğini hatırlarım mesela, hatta bir keresinde lahmacun da yemişti onu unutamıyorum. Onun gözünde ailenin kıymetlisiydim bu yüzden sadece bir kere yazılı anında çimdiklemişti beni. Devamlı anlamadığımız yerleri sormamızı tembihlerdi ama sorunca da kızardı. Bu yüzden kimse sormaya cesaret edemezdi ama ben ederdim, azar yiyeceğimi bile bile sorardım. Arkadaşlarım çok dalga geçtiler hala neden soruyorsun diye. Ben soru sormaktan ne o gün ne de bugün hiç vazgeçemedim. Matematiği hiç sevmez ve yapamazdım. Ne zaman içinde tuğla kelimesi geçen problemler yaptırsa adımı çağrıştırıyor olsa gerek, beni tahtaya kaldırırdı. Acaba bir kez yapabilmiş miydim o problemlerden birini? Elinde kalemle bit kontrolü yaptığını hatırlıyorum. Saçlarımızı çekiştirirdi o tükenmez uyduruk kalem.
Birbirinden ayrılmamak için çılgınca ağlayıp direnen üç sıra arkadaşıydık biz, hep ortada oturma kavgası yapardık. Arkadaşlarımın numaralarını ve nasıl yazdıklarını bile hatırlıyorum gözlerimi kapatınca. Bir de doğum günümde teyzemin aldığı pembe saçlı lahana bebeğimi sınıfa getirmek isteyip ağladığımda sadece bir ders sırada benimle oturması için izin verdiğinde çok mutlu olmuştum. O bebeğimin de kokusu hep burnumda. Yıllar sonra bir iki kez arkadaşlarla ziyaretine gitmiştik, hala biraz tedirginlik vardı üzerimde, ama o aslında hiç de korkulacak gibi biri değildi. Hatta özenle sakladığı lacivert kaplı not defterini bulup çıkartıp göstermişti, notlarımıza bakıp o günleri yad etmiştik. Bazen sınıf defterini doldurturdu bana o zamanlar 4. yada 5. sınıftık artık büyümüştük ve o mertebeye ulaşmış olmak ne büyük gururdu.
Şimdiye kadar öğretmenim olan kişilerin hepsinin bende ayrı bir yeri olmuştur, hepsini ayrı ayrı sevdim. Çünkü bana hep öğretmenlerimin ne kadar değerli oldukları öğretildi. Öğrenmeye de hep meraklı bir tiptim, biraz tembel de olsam. Onları oldukları hallerinden hep daha devasa, daha bilgili, daha başka görürdüm gözümde. Bizden hariç olan hayatlarını hep merak ederdim. Hayal ederdim ki bir gün vakit geçirebilsek birlikte. Ama hiçbir zaman yağcı tabir edilen tiplerden olmadım. Beni içten bir çocuk olduğum için severlerdi.
İlkokuldan mezun olduktan sonra öğretmenimi ziyarete gittim pek çok kez. Bazen sınıfındaki ufak öğrencilerine gözetmenlik yaptırırdı gittiğimde, o zamanlarda o koca sınıfın hakimiyetinin bana geçmesi ne harika bir histi.
Ortaokulda da lisede de epey kıymet verdiğim pek çok öğretmenim oldu. Kimini zaman zaman gördüm, kimi vefat etti kimini ise aramama rağmen bulamadım. Keşke şu anda hepsini bir araya getirebilme ve duygularımı söyleme şansım olsa. Öğretmenlik yaptığım o bir senede onlara dair pek çok şeyi de kavramış oldum aslında. Bir sınıfta öğretmen olarak oturmanın ağırlığını, bilincini tecrübe etmek, çocuklara yeni şeyler öğretmenin hazzına erişmek gerçekten çok başkaydı benim için. Hep bana yapılan güzel hareketleri hatırlamaya çalıştım, konuşup fikir alabildiğim, paylaşımlarda bulunabildiğim öğretmenlerim gibi olayım istedim. Sevgimi göstermeye çalıştım ve eminim az zaman geçirmiş olsak da çocuklarım da beni çok sevdiler. Bunu yürekten hissedebildim, bu yüzden şanslıyım.
Öğretmenlik, sevgiyi ön planda tutabilince, kalben çocukların tümüyle yakın olabilince ve bilginin kıymetini biliyorsan gerçekten en güzel meslek. İnsan yaşı ilerlediğinde daha iyi idrak edebiliyor bazı şeyleri. Sistem her zaman kötüydü, ama öğretmenlerim ellerinden geldiğince en iyiyi vermeye çalıştılar bana hep. Yoksa çok iyi hatırlarım kırmızı beyaz kaplı Tahire Alper matematik kitabından 45 tane problemi çözemeyip babamla halamın önüne verdiğimi.
Ağır ödevlerle, kapasitesinin çok dışında şeyler yapmaya çalışıp aptal gibi hissedenler çoktu. Kimse karşısına alıp da bizi geleceğe dair konuşmalar yapmadı ama iyi bir birey olmamızı istediklerini en azından ben hep biliyordum. İşte bu yüzden mutluyum. Eksik kaldığım, yeteri kadar öğrenemediğim çok şey var, çok harika okullara gidip iyi eğitimler almadım ama mutlu bir çocukluk geçirdim. Bu yüzden işte etrafımdaki iyi eğitim almış ama mutlu olamamış pek çok kişiden daha çok seviyorum yaşamayı, insanları ve anılarımı. Bana her öğretmenim sevgiyi, paylaşımı, iyiliği öğretti aslında, çünkü ben onu almaya istekli bir çocuktum. Ailemin desteğini de asla yadırgayamam çünkü hiç bir zaman dört dörtlük bir öğrenci olmam için baskı yapmadılar, koşup oynadım, düşüp kirlendim, ağladım, deli gibi hiç ders çalışmadım ama mutlu oldum. Bu yüzden çok şanslı saydım kendimi hep. İyi ki o öğretmenlerimi tanıdım, onlarla ilgili güzel anılar biriktirebildim. Her birine saygım sevgim sonsuz. Onlar iyi ki varlar anılarımda, hayatımda!
Belki bir gün başka hikayelerle yeniden yazarım okul zamanlarımı. Hem öğretmenlik yaptığım okulu ve o zamanki anılarımı da yazmalıyım aslında hep erteliyorum. Gecikmiş bir öğretmenler günü yazısı oldu bu ama olsun, sevdiğini mutlu olduğunu söylemek için hiç bir zaman geç değildir ne de olsa...
Tüm öğretmenlerimin, öğretmenlik yapan arkadaşlarımın, öğretmenlik mesleğine içtenlikle gönül vermiş olan o iyi insanların bu güzel gününü kutlarım.