25 Mart 2014 Salı

Değişmek, dönüşmek, benzeşmek

Yine yazmakta zorlandığım zamanların birindeyim. Bazen türlü türlü yerlere yazabiliyorken bloga yazamıyorum bir türlü. Belki de kelimelerimi yerinde kullanamayacağımı düşündüğümdendir. Ya da yazmak çok geldiğinden. Bazen öyle çok geliyor ki yazmak, bir gün uyandığımda kendimi cümle olarak bulmaktan korkuyorum. Kocaman hayatın tam da ortasında duran kısacık bir cümle olsaydım ya! Tanrım ne korkunç!

Günler olabildiğince birbirine benziyor yine şu günlerde. Ama bulutlara her baktığımda bambaşka şeyler görebildiğim için seviniyorum. Baharın gelmesine az kaldı, güneş tüm gücüyle yakıyor açık alanlarda. Bazen öyle oluyor ki sırf güneşi daha çok içime çekebileyim diye koyu renk bir şeyler giyip de dikiliyorum karşısına:)


Her gün yürüdüğüm yollar da aynı aslında ama değişen gökyüzü sanki o alanları da başkalaştırıyor. En azından öyle hissetmeme imkan veriyor, bu yüzden seviyorum onu. Çizgi film bulutların gökte toplanması hoşuma gidiyor, bir de çabuk gelse şu çimenlere uzanacağımız zamanlar!


Korkutan zamanlar da olmuyor değil tabi kimi zaman. Hele ki inceysem ve şemsiyem evde kaldıysa biraz ıslanıyorum her seferinde. O zamanda çocukken yaptığım gibi gülümsemeye gayret ediyorum. Saçlarım daha çok uzayacak işte diyorum yağmurun altındayken. Bazen de ağzımı göğe dayayıp damlaları içiyorum:) En güzeli de toprak kokusu...


Bu fotoğrafı çektiğim anı hatırlıyorum. Güzel bir gün geçirmiştik arkadaşlarımızın evinde Alger'de. Önceki gece kutlamalar olmuştu Makam-ı Şehit'in oradaki meydanda, havai fişekler atılmış, müzikler çalınmıştı. O zamanları özlüyorum. Arkadaşlarımız hala buradayken zaman daha dolu geçiyordu. Şimdi bakıyorum da en eski biz kalmışız burada.


Bu fotoğrafı çekmemin üzerinden de ne çok zaman geçmiş. Buradaki ilk yıllarımdı daha. Acaba bu maymun hala yaşıyor mu? Ona bakınca bazen kendimi görüyorum, bir şeylerle uğraşırken hayalimde canlanan beni. Bu bayat ekmeği yemeye çalışması da her baktığımda içime dokunuyor. Sadece insanlar arasında değil ki eşitsizlik hayvanlar arasında da büyük uçurumlar var. Daha dün bunun üzerine konuştuk. Tüm bunları görebiliyorken, ilahi adaleti sorgulamamak mümkün mü?


Kızıla çalan evleri ilk burada görmedim elbette ama seviyorum bu hallerini. Zamana direniyorlar kendilerince. Eski evimdeki beyaz panjurları düşünüyorum, ışık sızdıran yerlerini severdim en çok. Bir de oldum olası evlere ve bahçelere asılan çamaşırları severim, yaşanmışlık hissi veriyorlar bana. Bahçemde çıtır çiçekli mis kokulu çamaşırlar olmasını istememi kim yadırgayabilir?


Zaman geçtikçe bu coğrafyaya yakınlaştığımı hissediyorum ama insanlardan uzaklaşıyorum. Buradaki evler, sokaklar, binalar gibi soğuk, yalnız ve hüzün dolu oluyorum kimi zaman. Duvara yazılan kelimeler gibi aklıma yazılıyor anılar. İyi yönde değişmiyorum, şantiyede yaşamak beni daha iyi biri yapmadı, biraz kaba, daha kabullenici, tembel ve yorgun biri yaptı. Her gün içimdeki enerjiyi yeniden bulmaya çalışıyorum bu yüzden. Ortama yenilmemek için! Bilmediğim bir insana benziyorum ya onu keşfetmeye, tanımaya çalışmak oldukça zor geliyor. Bir de tabi bu arada derlerdi ki eskiden evli çiftler birbirlerine benzerlermiş; ne doğru bir söz. Sadece fotoğraflarda benzemiyoruz birbirimize, dönüşüyoruz birbirimize günden güne. Bir başkasında kendimi görmek tuhaf ama iyi bir şey. Tüm iyi olan tuhaflıklar gibi...

Son zamanlarda pek çok kişi deli olduğumu düşünmeye başladı sanırım, veya delirmeye başladığımı. Seviniyorum böyle olmasına aslında. İçimdeki deliliği kaybetmeye başladığımı düşünüyordum, neyse ki çok uzakta değilmiş...Ben nerdeymişim bunca zaman dedirtti bana yaşam... Kendimi keşfetme ve yeniden bulma sürecim hiç bitmesin istiyorum bazen, çünkü her seferinde yeni biriyle tanışıyormuşum gibi oluyor. Bu insan yoksunluğunda iyi geliyor bana. Kitaplar, filmler, şiirler, insanlar, hayatlar, yaşananlar ve hayaller hakkında konuşmayalı o kadar uzun zaman oldu ki. Boşa sarf edilen cümlelerle dolmuş etrafım, birbirine değmeyen onlarca kelime var. Burası bir inziva hali ve karşıma çıkan yeni kişi hep kendimim!

1 yorum:

  1. 'Burası bir inziva hali ve karşıma çıkan yeni kişi hep kendimim!'
    işte bu tam da kendimle ilgili arayıp durduğum ve bulamadığım bir cümle. bu kadar iyi özetlenebilirdi. ne kadar değişti kişiliğim burada, nasıl bir insan çıktı içimden, bu zamandır nerde saklıyormuşum bu kişiyi inan bilmiyorum. ortaya çıkmasına sevinmeli miyim üzülmeli mi onu da bilmiyorum. arafta kaldım ne o yana ne bu yana gidebiliyorum.

    YanıtlaSil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)