18 Mart 2014 Salı

Olmak istediğim yer


Hiç uyanmak istemediğim bir rüyanın tam de en can alıcı kısmında alarmın iç gıcıklayıcı sesine uyandım dün sabah. Güzel bir sabahtı, kuş sesleri penceremin tam da önündeydi adeta. Kedim bile heyecanlanıp camdan dışarı dikmiş gözlerini, sonradan fark ettim.

Sabahları güneşli ve kuş cıvıltılarıyla dolu bir güne uyandığımda heyecanlanıyorum güne katılmak için ben de aynı bir ev hayvanı gibi. Oysa dün beni heyecanlandıran asıl şey rüyamın gerçekliğiydi ve hala orada olduğumu hissetmek. 

Herkes için değil elbette, sadece mutlu çocukluğu olanlar için kıymetlidir o günlere dair anılar. O yüzden büyüdüğüm ev her zaman benim için özel olmuştur. Çok ağlamıştım taşındığımızda. Pek çok kereler o eski evimizin kapısına gitmiştim oyun bittiğinde akşam vakitleri. Oraya bizden sonra taşınanları hep kıskandım, bizim bıraktığımız gibi dursun her yeri istedim içten içe. Çocuğum ya işte, eve gitmez; evimizin yeni sahiplerine uğrardım su istemek için, yan gözle de içeriye bakar dururdum. Duvarda kocaman bir sonbahar resmi vardı, salonda. Hala merak ediyorum acaba duruyor mu şu anda da diye. Kokusu vardı kendine has ve ruhu vardı sanki yaşayan bizimle.

O evdeydim işte dün sabah yeniden. Bir bir gezdim tüm odaları. Pek çok şeyi unutsam da günden güne; oraya ait çoğu detay hep aklımda. Neden? O minik mutfak, salonda yanan soba, banyonun önündeki pembe lamba, sokağa bakan soğuk odamız...

Hiç istemedim çıkıp gitmek oradan. Kendi kendime bir gün bu evi alacağım diye geçirirdim içimden. Bazen hala düşünüyorum. Keşke çocukluğumuzu geçirdiğimiz evler öylece kalabilse. Soluk almak istediğimizde gidip kapısını açıp kendimizle kalabileceğimiz bir yer gibi, dursa, hayatın tam da ortasında. 

Belki de ben fazla bağlıyım anılarıma, bilmiyorum neden böyle. Hatırlamadığım detaylar için bugün öyle üzülüyorum ki. Çünkü biliyorum yarın oraya adımımı atsam ve bıraktığım gibi bulsam nehirler kadar çok ağlayacağım. Belki duvar kağıdını bile severim, kim bilir. 

O çok fazla oturmadığımız, ince sokağa bakan dar balkonda durup bakmak istiyorum geçmişten, bugünüme doğru. Geleceği bilmeme gerek yok şimdi. Sadece dinlenmek istiyorum anılarımda!


Odamdaki tütün rengi ahşap yatağın, kurbağa yeşili kadife kumaşında uzanmak istiyorum biraz. Gizliden soğuk odamıza dalıp içinde her gün yeni şeyler keşfetmeye doyamadığım karton kutuları karıştırmak istiyorum kahkahalarla. Arkadaşlarım beni çağırsınlar oynamaya bağıra bağıra, sonra bakkaldan biraz çekirdek alsam belki bir de gazoz, köpür köpür leblebisi de yanında. Her yerim kir toz olana kadar oynasam sokaklarda düşe kalka. Sonra mis gibi yemek kokan evimize giriversem muzipçe gülümseyerek. Annemin nefis köftelerini bir bir tıkıştırsam ağzıma ketçaba bana bana. Hani gittim farz ettik ya o günlere, o zaman dedem de gelsin yanıma, dizine oturtsun ki beni dinleyeyim onu can kulağıyla. Babaannem belki sabaha börek yapar getirir kıyamaz ki o bana. Hem ertesi gün belki de anneanneme giderim elime hala her gün ofise gelirken yaptığım gibi kocaman bir torba alıp da, içine yanımda olmasını istediğim her şeyi doldurarak.

Keşke güzel rüyalar hiç bitmek zorunda olmasa...

Keşke camcılar, dünyayı daha güzel görebilmemizi sağlayan camlar taksalar evlerimizin pencerelerine,

ve keşke masallara her gün yeniden inansak!

8 yorum:

  1. Ne güzel yazmışsın, ne mutlu zamanlarmış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Harika zamanlardı:) Hatırlamadığım bir gün bile yok, keşke dönebilsem o günlere yeniden:)
      Sevgilerimle

      Sil
  2. Tuğbacım öyle etkilendim ki yazından, biraz benziyoruz bu konularda belki de ondan, ama unutma ev zamana yenik düşsede en büyük ve en önemli kişiler senin yanındalar, o yüzden hala çok çok mutlu olacağın o sarı şeker olduğun günler aslında hala seninle, unutma :) bu arada çok tatlıymışsın ya gerçekten, öpüyorum sevgili arkadaşım ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım ben de yazarken çok duygulandım, hüzünlendim, sevindim, acayip bişey oldum işte. Çok seviyorum anılarımı ve geçmişe dair olan şeyleri. Evet biz birbirimize benziyoruz biliyorum bu yüzden etkilenmiş olman da çok doğal. Annemle babam hüngür hüngür ağlamışlar okuyunca. İstemem ağlasınlar tabi ama böyle gurbet olunca işte dokunuyor tabi haklılar:) Sarı şekerliğim pek kalmadı artık ama bu miniş kız çocuğuna bayılıyorum ben de. Görmeyi çok isterdim kendimi bu halimde. Bu fotoğrafları asacağım büyütüp evime inşallah. Bu kırmızı elbise ve ayakkabılar da duruyor onları da çerçeve yaptırmak istiyorum:) Teşekkür ederim canım arkadaşım güzel sözlerin için. Öpüyorum ben de çok:)

      Sil
  3. ah bi anda başka bir dünyaya gittim sanki.. yüreğine ve eline sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim canım. Ben de yazarken aynı rüyamda olduğu gibi gidip o günlerde biraz dinlendim:) Sevgiler

      Sil
  4. Keske... O eski evler keske dursa bizi beklese sarsa alsa icine gene.
    Hatirliyorum dedemlerin tek katli bahce icindeki evi yikilirken yerine apartman yapilsin diye tum aile nasil aglamistik ic gecire gecire.
    eline saglik...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlkecim;
      ne kadar büyük bir içtenlikle sana katıldığımı anlatabilsem keşke. Orada beklese çocukluğumuz ne harika olurdu. Ben de sen bahçeli evinizin yıkılmasını anlatınca babaannemle yaprak toplamaya indiğimiz evlerinin hemen dibindeki bahçeyi anımsadım. Orası benim gözümde büyülü bahçe gibiydi. Bir ara orayı da yazmalıyım..Beğenmene sevindim yazımı. Teşekkür ederim. Sevgiler

      Sil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)