Fotoğraf: Pinterest
Cezayir'de bir bayramı daha geride bıraktık. Sayamayacağım kadar çok burada geçirdiğim bayramlar, saymaya gerek de yok. Burada bayramlar sadece ilk gün öğlen olana kadar bayram gibi oluyor. Sonrasında sanki puff diye o bayram heyecanı sönüyor ve yerine normal bir günü bırakıyor. Bir sabah bayramlaşmalarında giyinip kuşanıp gülümseyerek iniyoruz bayramlaşmanın yapılacağı yere. Büyük bir hüzünden parçalar gibi aslında anı diye çektirdiğimiz fotoğraf kareleri. Hani mutlu zamanları hatırlamak gibi değil de daha çok aileden dostlardan uzak günlerin acısını anmak olacak döndüğümüzde bakarken her birine.
Cezayir'de bayram hakkında söylenecek çok şey yok. En eğlenceli hatıram sanırım 2007 senesinde, Alger Dar El Beida'daki evimizde sabah kapıdan çıkarken karşılaştığım bahçe girişine asılmış koyundur. Bahçede kesmişler koyunlarını, hatta evlerinde küvette kesenler bile varmış, şehir efsanesi mi bilmiyorum ama burada sıkça konuşulan bir durum. Genelde bayramda her yer kapalı oluyor. Alışveriş merkezleri açık herhalde ama o kalabalığa girmek de pek akıl kârı olmasa gerek. Biz üç kısa günlük tatilimizde bol bol dinlendik. Bahçede keyif yaptık yağmur ve rüzgar el verdiğince. İyi geldi o dinlenme hali, yine de insan tatilde oldukça daha çok tatil yapmayı isteyen acayip bir yaratık. Bir ay da tatil olsa, keşke bir ay daha olsa derim o kadarına eminim.
Fotoğraf: Pinterest
Fotoğraf: Pinterest
Bu sene bayram tatlısı yemedik. Benim de yapmak içimden gelmedi. Cevizli tarçınlı kek ve gözlememsi bir börek ile geçiştirdik bayramın yeme içme bölümünü. Yaprağım olsaydı dolma sarabilirdim ama o da yoktu. Kesilen kurban'dan kavurma yapmışlar bir heves gittik yemeğe ama o da koyun kokan ve kendini kurban kavurması zanneden kazık gibi bol karabiberli bir et çıktı. Eve dönüp salata üzeri pilav yedim. Kahvaltılarımız yemeklerimizden güzel ve özenliydi. Başbaşa geçirdik günlerimizi eşim ve ben ve tabi kediciğimiz.
Acayip ama bir o kadar da güzel bir rüya gördüm dün gece. Festival tadında bir yerdeydim. Bir sürü restoranlar, dükkanlar, kitapçılar. Hatta ücretsiz bakan harika bir yeri dahi vardı. İstediğiniz kadar konaklayabiliyorsunuz bu yerde, üstelik bayram eğlencesi tadında sanatçılar bile vardı. Tek kural çıkarken elinizdeki bozuklukları vermek ve doyasıya eğlenmek. Bir de kendimi hint kıyafetleri içerisinde hatırlıyorum. Morlu yeşilli çok güzel kumaşlarla sarmışlardı vücudumu, epey güzel olmuştum. Bir şeylerden kaçıyordum herhalde sonra kendimi hintli birkaç terzinin yanında buluverdim. El çabukluğuyla renkli kumaşlardan üzerime güzel bir elbise diktiler, öyle dolaştım sokaklarda. Ne manaya geliyor bilmiyorum ama hoşuma gitti.
Kitap meydan okuması zor sorular eşliğinde devam ediyor. Ben de gecikmeli olarak katılıyorum.
18. gün: Seni hayalkırıklığına uğratan bir kitap deyince düşünüyorum da üzerine çok konuşulan ve çok okunan kitaplar hayal kırıklığı yaratıyor insanda bunu deneyimliyorum. Özel bir kitap seçmem gerekirse de büyük hevesle aldığım Nermin Bezmen'in eşine o öldükten sonra yazdığı kitap diyebilirim. O kadar çok betimleme vardı ki sevmeme rağmen beni boğdu. Duygu yoğunluğundan ve aşkından çok duygu karmaşasını hissettirdi bana ve kasvet bağladı içim.
19. gün: Filmi çekilmiş olan sevdiğin bir kitap için hımmm düşünüyorum. Patrick Suskind'in Koku adlı eseri diyeceğim. O kitabı hevesle okumuştum sevmiştim. Filmde aynı etkiyi pek hissedemedim ama yine de seviyorum, vazgeçemiyorum bir türlü.
20. gün: En sevdiğin aşk romanı, aşk romanları pek okumam diyebilirim. Belki okuduğum romanın içinde bir aşk geçiyorsa öyle okumuş olurum bir aşk hikayesi. Ama eski pembe dizileri seviyorum şu tuhaf isimleri olan. Yazlıkta epeyce var. Birkaç tanesini denizden çıktıktan sonra okumuştum ama çoğunu okumamışımdır. İlginç bir ilerleyişi oluyor ve insanda aşk dolu beklentiler yaratıyor. Bu verdiği hissiyatı kimi zaman seviyorum. Bir başkasını söylemem gerekirse beni en çok etkileyen kitap ise Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk kitabıdır. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim. İçindeki Aşk temasını hep sevmişimdir.
21. gün: Okuduğunu hatırladığın ilk roman
Çocukluğumdan beri okurum. Ayşegüller ile başlamıştım herhalde kitap tadındaki ilk okumalarıma, belki de öncesi vardır hatırlamıyorum. Roman olarak ilk okuduğumsa dönem ödevi tadında bir görev mahiyetinde okuduğum Hemingway'in Çanlar Kimin İçin Çalıyor isimli kitabıydı, beni epey aşan bir kitaptı o zamanlar, biraz zorlanmıştım. Sonra yeniden okuduğumda kendime güldüğümü hatırlıyorum. Çok emin olmasam da aklımda o kalmış ve sonrasında da Sevgili Arsız Ölüm elbette.
Bu kabı bulduğuma sevindim çünkü o zamanlarda okuduğum Çanlar kimin için çalıyor kitabının kabı böyleydi ve kalın kapalıydı çok net hatırlıyorum. Halamda hala durur, belki bir gün benim kitaplığımda yerini alır. O zaman ilk okuduğum romanı kitaplığımda bulundurma heyecanını tekrar tekrar yaşarım.
Yeni bir yazıda görüşmek dileğiyle.
İyi bayramlar herkese...
bu meydan okuma sayesinde bir sürü kitapsever buldum ..
YanıtlaSilne hoş :)
merhaba o zaman..
Koku benim de en sevdiğim romanlardandır ve o yüzden filmi izlememiştim, becerememişlerdir hiç kendimi üzmeyeyim diye :)
Yazgüneşi ne kadar da doğru söyledin, ben de sevdim bu meydan okumayı. Biraz çekiniyordum bu türlü etkinliklere katılmaya ama iyi geldi bana. Merhaba. Hoşgeldin, ne iyi oldu geldiğin, sevindim. Ortak sevgiler ortak ilgiler olması ne kadar da mutlu edici. Ben dayanamadım filmi izledim, ehh sevdim de diyebilirim sadece biraz fazla karanlık geldi..
SilSevgiler çok, en kısa zamanda yeniden görüşebilmek ümidiyle...
Blogunuzu yeni keşfettim ve dünyamda yeni bir kapı açıldı. Ailesi Cezayir'de uzun yıllar yaşamış bir Fransız arkadaşımdan çok dinlediğim bu ülke bana içinde bulunduğu zor koşullara rağmen hep çekici gelmiştir. Blogunuzu ilgiyle izlemeye devam edeceğim. Yeni haftanızın güzelliklerle dolu olması dileklerimle,
YanıtlaSilMerhabalar 4üncü ev;
SilHoşgeldin. Ne iyi ettiniz de geldiniz. Mutlu oldum. Arkadaşınızdan buraları nasıl dinlediğinizi çok merak ettim. Paylaşırsanız memnun olurum, epey ilgimi çekiyor böyle sohbet esnalarında bir de anılarla birleşen hikayeler. Umarım blogumu ve yazılarımı sevmişsindir. Her zaman beklerim ne zaman istersen yaz bana. Mail de atabilirsin yazmak veya sormak istediklerin olunca veya sadece bir merhaba demek için de olur elbette:)
Ben de iyi dileklerimi yolluyorum, hepimizin haftası mutlu güzel anılarla geçsin umarım..
yine mi tüya :) miiss marple gelsin bu kez. gelirim yine. son yazımı okudun muuu amaaa bugünküüüü :)
YanıtlaSilAh bende bu rüyalar hiiiiiç bitmez ki. Neden bilmem hep tuhaf rüyalar görür dururum. Buraya yazmıyorum çoğunu sıkmayayım diye o kadar yani:) Marple gelsin evet olabilir, biraz renklenmeye ihtiyacı var hayatımın yine, yalnız o biraz ağır kaçar şu günlerime daha heyecanlı bir tipe ihtiyacım var. Okuyorum şu an yazını. Teşekkür yanıtımı yazmaya geliyorum birazdan.
SilSevgiler
james bond uyar mı :)
YanıtlaSilAslına bakarsan İndiana Jones'u tercih ederim o daha bana hitap ediyor. Onunla her gün yeni bir maceraya hazırım:):)
SilMerhaba,
YanıtlaSildeeptone sayesinde keşfettim sizi. Ne kadar eglenceli bir blog bu böyle :)
Tanıştığımıza cok memnun oldum. Bize de bekleriz efendim. Geçmiş bayramınız mubarek olsun. Guzel yureğinizden operim.
Sevgiler,
Fulya
Merhabalar Fulya;
SilÇok teşekkürler güzel sözlerin için. Hoşgeldin blog sayfama. Sevindim yazmana ve tabi blog sayfamı beğenmene. Ben de blog sayfanı ziyaret edeceğim seve seve. Umarım bundan sonra daha sık haberleşiriz. Bende geçmiş bayramını kutlarım.
Kocaman sevgiler selamlar
Pinteres'teki fotoğrafa bayıldım! :)
YanıtlaSilYeni keşfettim Tuğba Hanım, ben de beklerim. :)
Merhabalar;
SilBende tam sizin sayfanızı inceliyordum, ne güzel bir tesadüf oldu bana yazmanız. Pinteres'te bahsettiğiniz sanırım profil fotoğrafım, yani öyle anladım ama umarım doğru anlamışımdır. Teşekkür ederim nazik sözleriniz için.
Umarım bundan sonra daha sık görüşürüz blog dünyasında.
Sevgiler ve selamlar
Cezayirde bayram aynı burada ki gibi.. Aslında bayramlar çocuklar için hiç bitmiyor sanırım.
YanıtlaSilBu arada Koku'nun filmini izlemiştim, kitabı bilmediğim için film beni baya etkilemişti.