Artık benim de güzel bir sukulentim var diyerek başlamak istiyorum yazıma. Kocamaaaan bir saksıyla mavi masamda bekliyor. Bugün bozulan kısımlarını kesip, saksısını değiştirip, toprağını yenileyip, büyük gövdesini iki kısma ayırdık çiçek bakımından anlayan Cezayirli çalışanımızla. Kediye mama ve kum almak için çıktığım Tizi Ouzou'daki bir çiçekçide buldum bu güzeli. Bir sürü rengi de var dediler pembesi moru. Daha önce renklilerini hiç görmediğimden pek inanamadım ama getireceği yer de uzak olduğundan bekleyemedim. Güneşi çok sever dedi satan kadın, çiçeği eken arkadaş ise güneşten hoşlanmaz dedi. Ben güneşi sevdiğini biliyordum ama şimdi biraz arada kaldım. Bakalım umarım bozulmadan bakmaya devam edebilirim.
Bu görseller ilgili yazı yazamamıştım önceden şimdi onu da aradan çıkartmak istedim. Burası Tizi'ye giderken geçtiğimiz DBK (Merabou) denilen bir yerde kurulan pazar. İki tane pazarı varmış, birinin adı Dubai pazarı. İsmine aldanmamak en iyisi çünkü bizdeki bit pazarları gibi aynı. Yani öyle rahatlıkla giyim kuşam alınabilecek bir yer değil. Tezgahlardaki ürünler genelde çok eski püskü ama ileriye doğru devam edilince ufak dükkan tadında yerlerde güzel ürünler satılıyor. Cezayir elbiselerinden almak için gittim ben. Ayakkabılar, takılar, çantalar var çokça. Tizi Merkezdeki Arti Sanat'ta takılar çok pahalı oluyor. Buralarda her şey Tizi'den daha ucuz. Genelde halk da buralardan alışveriş yapıyor zaten. Yine de Tizi'de gittiğim o enteresan pasaj daha güzel bence. Orası labirent gibi ve uzun. Hem daha temiz, daha şehir merkezinde. Gidilebilir bir yerde yani.
Tizi Ouzou merkezde satılan bol işlemeli ve boncuklu elbiseler burada yarı fiyatından daha az. Bir dahaki sefere daha rahat gezeceğime eminim. Bu ilk deneme oldu, biraz da acele oldu o yüzden çok anlayamadım.
Bu ağaçtan Tizi Ouzou'da birkaç yerde gördüm. Burası DBK'da büyük bir düğün salonunun bahçesi. Ağacın adı Violette. Yakından daha güzel görünüyor. Bir de normal kaktüslerden farklı Meksika kaktüsü dedikleri kaktüs'ten gördüm. Bildiğiniz ağaç gibiydi. Arabayla geçtiğimizden fotoğraf çekemedim ama bir dahaki sefere çekeceğimi umuyorum.
Yine yol üzerinde bulunan site tarzında yapılmış evlerden görüntüler. Biraz ürkütücü görünüyor kabul ediyorum. Zaten daha çok villa katı tercih ediliyor diyebilirim. Yani biz apartmanları biraz kasvetli ve pis bulmuştuk ilk ev bakarken. Ama temiz apartmanlarda oturan arkadaşlarımız da var. Yine de ne olursa olsun Cezayir'de apartman olarak gördüğüm en temiz, düzenli ve modern yerleşim yerleri başkentteki Kouba ve Tlimli'deydi.
Hırsızdan korunmak maksatlı ilk katlardaki pencerelerde her zamanki gibi demirler var.
Bu kedicik bir süredir devamlı çevremizde. Evin orayı da kendine komşu kapısı belledi. Bizim kızı da gördü ki arada pencerenin önündeki tahtaların üzerine çıkıp miyavlıyor. Bizimki pek korkak. Zaten normalde kendi gölgesinden bile korktuğundan bu erkek kediden korkmaması ilginç olurdu.
Zibidi kedi bugün evden ofise kadar önüme kendini ata ata geldi. Ben de her seferinde dayanamayıp eğilip göbüşünü sevdim tabii ki. Bu yüzden 5 dakikalık mesafeyi 20 dakika gibi bir zamanda aldık.
Tombul çekirgeler artık etrafta görünmeye başladılar. Çok ağır ilerlediklerinden ve zıplayıp uçamadıklarından pek çok böceğe ve karıncaya, koca cüsselerine rağmen yem oluyorlar. Tabi aslında yakından da epey ürkütücüler çünkü gerçekten kocamanlar. Yanına çok yanaşamadığımdan ölçü olabilecek bir şey koyamadım ama bakalım bir dahaki sefer için de söz veremiyorum:) Kesinlikle çorbalık olduklarını da söylemeliyim. Henüz yakınlarda yiyen birine rastlamadım ama şehir efsanesi tadındaki bu habere ısrarla inanıyorum.
Her ne sebeple olursa olsun ve ne kadar kısa süreli de olsa şantiye dışında olabilmek çok güzel. Dışarıda hayat olağanca hızıyla akıyor. İnsanlar güneşe dönmüşler yüzlerini, çocuklar oyunlar oynuyor, kadınlar toplanmış iş işliyor veya sohbet ediyor, erkekler her zamanki gibi kahvelerde. Dışarıdaki insan kalabalığı adeta benim içimde mahşer yerini oluşturuyor. Ben sessizleşip dinledikçe nasıl kelimelerim çoğalıyorsa, dışarıdaki kalabalığı görünce de ıssız çorak topraklar gibi oluyorum.
Genelde konuşurum, konuşmayı severim. Ama burada herkesin anlatacak o kadar çok şeyi var ki bana bir türlü sıra gelmiyor. Bir gün istiyorum sadece, ki o gün geldiğinde bütün hayatımı baştan sona sıralayacağım sabahın ilk ışıklarına dek. Belki de günlerce susmadan konuşurum kimbilir. Çünkü etraftaki bunca bencillikte benim hayatımın detaylarının kimse için bir önemi yok.
Mutlu bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum. Ailenizle, dostlarınızla keyifli dakikaları es geçmeyin, herşeye rağmen hayatın tadını çıkartın benden söylemesi!
tatlı tuğba,
YanıtlaSilben oturayım dinleyeyim hayat hikayeni,bayılarak.en çok biyografi okumayı seviyorum:)seni de zevkle dinlerim,aşk hikayelerine ise bayılırım,orasını uzun ve ağdalı anlat:))
çok sevgiler
Canım, ne güzel de yazıyorsun sen öyle sıcacık. Biyografi okumayı ben de seviyorum evet. Belki bir gün Cezayir haricinde ailemin hikayesini de yazmak istiyorum. Bir yerlerinde kendimden de bahsederim belki. O zaman zevkle okuyacak birileri olduğunu bileceğim ve mutlu olacağım. Bende uzun ve ağdalı anlatımlara bayılırım daha derin daha içine çeken cinsten açıklamaları seviyorum.
SilAnlatırım bir gün sana inşallah karşılıklı şöyle güzel bir havada oturuyorken:)
Sevgiler
Ah Tuğba, burada Havva'ya katılmamak işten bile değil. Senin anlatımın ile bende seve-seve dinlerim seni...
YanıtlaSilBu arada senin kedinin korkaklığına da bayıldım. Şuan tüm şapşiriklikler aklımda canlandı. :) Çok sevimlidir eminim.
Cezayir bana yine de, sessiz geliyor sanki. Nedendir bilmiyorum ama sanki terkedilmiş ülke gibi.
Belki de senin ruhunun dinginliğinden hepsi...
Bu arada seninde hafta sonun harika geçsin. :)
Ersinciğim;
SilTeşekkür ederim çok naziksin. Severek dinleyecek birileri olması ne kada güzel.
Kedi görme yaa çok korkak:) Evde çıt sesi duysa hemen gözler kocaman açılıp bir şaşkoloz ifadeye bürünüyor çok gülüyoruz. Sevimli ya tam hırpalamalık yani:)
Cezayir ne kadar kalabalık da olsa dediğin gibi kendi halince ve sakin aslında. Yollardaki insanların tavırları, duruşları, bakışları bile sakin. Bana öyle geliyor en azından. O hissi yaratıyor binalar, sokaklar da. Ruhum aslında çok çalkantılı gelgitlidir ama işte dışarıdan belli etmiyorum hiç. O yüzden de biraz bu başlık cuk oturdu:)
Hafta sonum eğer güneşli olursa hava ve sersemletici rüzgarlar olmazsa bahçede geçecek benim. Saksı değiştirecek bir kaktüsüm var onunla ilgileneceğim. Belki biraz taş boyarım. Belki eşimin hamağı tamamlamasına yardım ederim. Yahut kahvemi alıp verandada ki kanepe de kitap okurum:)
Sevgilerimle
Yeni sukulentin hayırlı olsun :) Çok güzel, ben de seviyorum bu çeşidi.
YanıtlaSilBenim sukulentlerim bizim eve gelince şekil değiştirdiler, sanırım ışığı sevdiklerinden ışığa doğru uzadılar. Bulundukları yer değiştiriyor bazen şekillerini. Kaktüsler kaldı şimdi sadece, onlar daha dayanıklı çıktılar bizim evin şartlarına :)) Ben de böyle saksıya yayılsınlar, ordan burdan çıksınlar istiyorum. Geçen yazındaki gibi olanlardan. Çok sevimli oluyorlar.
Violette, ne kadar güzelmiş ismi de kendisi de o ağacın. Farklı ağaçlar, bitkiler görmek ne güzel.
Bu tombalak çekirgeler çok korkutucu duruyor. Neyse ki zıplayamıyorlar diyosun. Ben çok korkarım her türlü böcekten. Hele çekirgeler çok ürkütücü geliyor. Gerçekten çorba mı yapıyorlarmış yaa? Çıtır çıtır kızartılıp yendiğini biliyordum ama çorbası yumuşak yumuşak ayyyy :S Düşünmeyelim, geçelim burayı :))
Bu hep kendinden bahseden, konuşmaktan neredeyse kaçacağın insanlar zorlayabiliyor gerçekten. Sohbet etmekten çok dinlemek oluyor o zaman. Bu duyguyu biliyorum çok. Yoruluyorum ben o tür insanlarla konuşurken. Ama bak Havva ile birlikte seni dinlemeye adayım ben de :) Dinlemeyi de severim elbette. Hele hayat hikayeleri, anılar en sevdiklerim. Umarım bir gün bol bol konuşacak fırsatımız olur :)
Sevgiler oralara.. Çekirgelere dikkat ;)
Sukulentler pek sevimliler gerçekten. Ben de o bir önceki yazımdaki minik olanlarından istiyordum aslında ama bunu buldum. iyi ki de buldum valla. Ruhum şenlendi. Hem de kocaman ve fiyatı da acayip ucuzdu:) Belki dediğin gibi kabın büyüklüğüne ve şekline göre form değiştirebilirler, aman yeter ki bozulmasın, istediği şekle girebilir.
SilViolette'e bende bayıldım. Keşke evimin bahçesine dikebileceğim türden bir şey olsa. Gelince bahçecilere soracağım. Renkli ağaçları seviyorum çok. Bir de gölge yapacak bir ağacın olması çok güzel bir his.
Tombililer gerçekten korkutucu. Allahtan hop hop zıplamıyorlar. Yoksa o koca cüsseli şeyi üzerimde hayal edemiyorum inan. Kızartmak bence daha iğrenç ya haşlanırken belki ıstakoz gibi kabuklarından ayıklanıyordur:) Öğrenmeyi deneyeceğim bakalım.
İnsanlarla ilgili duygularımızın ortak olmasına sevindim. O tür insan gerçekten çook yoruyor. Hepinizi ben dönünce bekliyorum oturup sohbet edelim uzun uzun inşallah. Yemekler yapalım. Seninle mutfakta bir şeyler yapmak hayalim var bak söylemiştim sanırım önceden de:)
Sana da kocaman sevgiler. Çekirge ve sıcakta ortaya çıkan bilimum böcek türüne dikkat ediyorum merak etme sen:)
sen hep yaz tuğba seni okuması çok zevkli!
YanıtlaSilyazıya sukulentten girip, pazar yerleri, apartman daireleri, kedi ve yazının sonunda kendini anlatışın gülümsetti beni, çok tatlısın..
keşke birgün yüzyüze görüşebilsek dedirttin bana..
mutlu mesut geçsin hafta sonun..
sevgilerimle,
Not: sukulentler evet güneşi seviyor.
Canım teşekkür ederim çok tatlısın. Mutlu ettin sözlerinle:)
SilYazıyı biraz evet oradan oraya atlayarak yazdım ama seviyorum böyle yazmayı. Arada işte tek bir konuya odaklanamıyorum böyle.
Umarım canım bir gün yüz yüze görüşür sohbet ederiz. Ne çok isterim. Blogu bu yüzden daha çok seviyorum hep güzel insanlar çıkarttı karşıma, yakından tanımayı gönülden arzu ettiğim:)
Not için teşekkürler. Ben güneşe koydum zaten:) Kendi bildiğim gibi yapayım demiştim heehe:)
Sevgiler çok benden de.
Keyifle okudum.
YanıtlaSilBalkonu taşla mı örmüşler? İlginç bir yapı...
Merhabalar;
SilÇok sevindim keyifle okumanıza:)
Balkon sanırım evet, bazen binaların merdiven araları da oluyor ama en üst kattaki çizgili örtüden anladım ben de. O tip taş duvarlar var burada sıkça. İşte maksat içerisi dikkat çekmesin, fazla görünmesin. İlginç ama bir o kadar da kasvetli ve boğucu geliyor bana. Bizim gibi balkon bahçe delisi insanlara hapishane izlenimi veriyor:)
Sevgilerimle
sitemin ana sayfasında altta ne yazıyo gördün müüüü :) "gönül koyma çay koy" yazıyoooo :))))
YanıtlaSilbi de söleseneeee, cezayir halkını nasıl tanımlarsın yaaa :)
Selam:) sitene baktım dün hatta şimdi de baktım ama Yazıyı göremedim en alt kısımda yaaa.
SilCezayir halkı naif, henüz yozlaşmamız bozulmamış ve fakirler. Daha pek çok şey diyebilirim aslında ama ilk aklıma gelenler bunlar.
en altta yaa "günün sözleri" nde.
Silsevdim o zaman o halkı :)
Her şeyi anlatacak gibi olup bir anda nutku tutulan ben dinlemeyi çok severim.
YanıtlaSilBir anda su gibi aktı geçti okuduklarım.
Sanırım çocukluğumun tenha mahallelerine gittim geldim.
Ordan oraya altını üstüne getirdiğim pazar tezgahlarına bir de.
Pisiciğimin korkusunu buldum satırlarda.
Buz gibi Ankara havasından keyifli ve mutlu Pazarlar dileklerimle...
Ben de artık yaza yaza eskisi gibi akıcı konuşamadığımı farkettim aslına bakarsan. Yazmak bende böyle bir şeye yol açtı. Tabi burada konuşacak çok kimsenin olmamasının de etkisi büyük.
SilAnkara hala buz mu yahu, ben artık sıcaklar başlamıştır diyordum. Bir yazıda geçmişe gidebilmek ne harikadır öyle değil mi, ben de yaşayınca seviniyorum aynı senin gibi.
Kocaman sevgiler buralardan.
Violette dediğin ağaç Avustralya ve G. Afrika'da karşıma Jakaranda olarak çıkmıştı, bayılmıştım :)
YanıtlaSilTürkiye'de de satıyorlar aynı isimle ama çakma birşey, o da güzel ama olsun.
En üsttekini de mezarlıklara dikerler ben çok severim çünkü hemen kaplar ve pespembe mosmor açar..
Merhaba Ceren,
SilKaç gündür ben de sana yazacağım bir türlü olmadı, benden evveş davrandın:) Yeni yazını okudum da:)
Bu Violette gerçekten harika bayıldım masallardan fırlamış gibi adeta. Türkiye'de de olmasına sevindim. Gidince bir araştırayım bakayım nasıl bir ağaçmış ne koşulları severmiş çok yaprak dökermiymiş? Bahçede renkli bir ağacım olsun çok istiyorum ya pembe ya da böyle mor:) En olmadı begonvil ortaca falan diyeceğim ama ağaç olması daha harika olurdu.
Üstteki dediğin sukulent sanırım. Mezarlıklara diktiklerini ben hiç görmemiştim. Ama bakarım bir ziyarete gittiğimde. Çok seviyorum ben bu tür etli yapraklıları. Açışını da yakından görmedim. Bakması düşünüldüğü kadar da kolay değilmiş. Ben ölmesinler diye büyük çaba sarfediyorum. Açarsa çiçek falan deli gibi mutlu olurum herhalde.
Yorum için teşekkürler. Görüşmek üzere yeniden.
Kocaman sevgilerimle