




Normalde blog yazıma resimle falan başlamayı pek sevmiyorum ama bugün güzel bir gün ve ben de değişiklik yapabilirim diye düşündüm. Bu afiş dün gece zevkle izlediğimiz filmin afişi. İşte benim en sevdiğim film tipi. İzleyenler anlamıştır. Mistik, romantik, heyecanlı, içinde eski zaman hikayelerini barındıran ve karakterlerin hayat dolu olduğu bir film tabi bir de yazar olması filmde beni en çok sevindiren. Nedense bu beni çok etkiler. Filmlerin için de hep bir tane yazar olsa keşke. Çok şey öğreniyorum ben onlardan.
Bu filmde herşey ilginç. Öykü nerde başladı nerde bitti diyorum kendime. Ama tam da yerinde bence. Biraz aptallaştırır bu tür filmler ama iyi etki yapar. Özellikle filmde Rachel Weisz'in müsvette defterine ve el yazısına bayıldım. (Yukarıda sanırım bir parça da olsa görülüyor, gerisini hayal edebilirsiniz) Sonra Hugh Jackman ın saçsız ve bembeyaz parlak haline, en çok ama en çok da o süper camdan küreye bayıldım. En sevdiğim şeylerden biridir o içinde yapma kar olan küreler. Nasıl da mutlu eder insanı. Hayat ağacı ise zaten harikaydı. Daha fazla anlatmak istemiyorum aslında. İzleyin...
İşte o çok beğendiğim camdan kürecik ve içindeki Yaşam Ağacı. Benim ismim gibi aslında Cennetteki Tuba ağacı gibi. Belki de o yüzden sevdim ben bu filmi. Neden olmasın?
Şimdi gelelim Beyaz Melek filmine. Aslında çok daha evvel izlemem gerekirdi. Bir cd almıştım arkadaşımdan ama bozuk çıkmıştı sonra da sanırım unutuldu. Şimdi iyiki izlemişim diyorum. Daha filmin onbeşinci dakikasında ağlamaya başlamıştım. Mahsun Kırmızıgül'ü gerçekten tebrik ediyorum. Kurguyu çok iyi yapmış. Hiç öyle abuk bir sahne yoktu. Ki bu kadar iyi olabileceğini de beklemiyordum ben. Öyle çok ağladım ki hala gözlerim kurbağa gibi pörtlek. Hayatın zor kısımları, acı gerçekleri ama aynı zamanda yaşama çoşkusu, umut ve sevgi.
Büyükşehirlerde yaşlı insanlarımıza gerçekten ne kadar az kıymet verildiğini bir kez daha öğrendik. Yaşlılar doğudaki kadar saygı görmüyorlar malesef. İnsanlar en önemli şeyi insanlıklarını mı unutuyorlar? Oysa bir evde yaşlı biriyle birlikte yaşamanın ne kadar huzur veren bir şey olduğunu sadece yaşayanlar bilebilir. Babaannem gittiğinden beri bunu daha iyi anlıyorum ve onu. Şimdi çoğu zaman unutan anneannemin kıymetini daha iyi anlıyorum. Onun sevdiğim beyaz başörtüsüyle evimizde kuran okumasının içimi huzur dolduğunu hatırladım bir kez daha. Her zaman yaşlı insanları sevmişimdir. Tanımadığım da olsa bir resimde gördüğüm bir teyzeyi öpmek gittiğimiz bir yerdeki yaşlı bir amcayla uzun uzun konuşmak nasıl da mutluluk verici.
Filmi gerçekten sevdim. Çok ağlatmasına rağmen beni. Bu filmde de sevdiğim çok sahne var tabiki ama ilki adını şu an hatırlayamadığım filmde Mahsun Kırmızıgül'ün babasını oynayan oyuncunun ölmeden evvel söylediği şu sözlerdi; "Unutmayın, gittiğiniz her yerde bir kapınız olsun"..Ne kadar da doğru bir söz. Bir de Tuz Gölü'nün muhteşem görüntüsüne bayıldım. Ben de gidip görmek istiyorum bir gün. Hatta orada kaldıkları otelin gerçekten varolup olmadığını çok merak ediyorum. Umarım öyle bir yer vardır ve gittiğimde kalacağım yer orası olur. Her yer alabildiğine bembeyaz..Ne kadar da huzur dolu.
Filmdeki herkes muhteşemdi bence. Hepsini gönülden tebrik ediyorum. Özellikle de Mahsun Kırmızıgül'ü..İyiki bu filmi yapmış.
İşte benim güzel arkadaşım Sarah..Son derece güler yüzlü...
Burada okumaktan zevk aldığım, kelimelerini sevdiğim, yalnızlığımı kelimeleriyle ve güzel fotoğrafları ile giderebildiğim, bende iz bırakan bloglar var. Ve umarım bunlara yenileri de eklenecek zamanla. Herkese teşekkürler:)
http://bayanbaykus.blogspot.com/
http://gumbegum.blogspot.com/
http://craftwoman.blogspot.com/
http://defneden.blogspot.com/
http://annelerlehayatadair.blogspot.com/
http://guldem.blogspot.com/
http://haydins.blogspot.com/
http://kitchenoclock.blogspot.com/
http://www.lacheen.org/
http://margotto.blogspot.com/
http://www.maviyeyolculuk.org/
http://moonsun11.blogspot.com/
http://www.pigmelerledans.com/
http://pinomino.blogspot.com/
http://www.salincaktaikikisi.com/
http://www.yolunneresindeyim.blogspot.com/
http://www.melekoglum.blogspot.com/
http://www.zeynepinyeri.com/
http://www.nazoyla.blogspot.com/
http://www.sihirliellerankara.blogspot.com/
http://www.niffea.blogspot.com/
http://www.aysesworld.blogspot.com/
http://www.modayadair.blogspot.com/
http://www.derineryilmaz.blogspot.com/
http://www.tanyasecil.blogspot.com/
http://www.beenmaya.blogspot.com/
Kitaplarımın çoğunu okuyup bitirdiğim için pek kitabım kalmadığını söylemiştim meldaya. O da sağolsun bu kitabı okumak istediğimi unutmamış ve bana güzel bir sürpriz yapmış. İzmite gittiğimde görmüştüm kitabı hatta birlikteydik o gün ama almamıştım nasıl olduğunu bilmediğimden. Sonra hakkında güzel şeyler duydukça okuyasım gelmişti. Süper oldu. Bugün hemen başlayacağım okumaya. Burada en çok ihtiyaç duyduğum şey kitaplar sanırım. Tabi dergileri, kalemleri ve defterleri falan da saymazsam:)
Buna kelimenin tam anlamıyla bayıldım. Silikon kek kalıbı. Yumuşacık sevimli birşey. Hem de kıpkırmızı. Harika bir hediye valla. Zaten takıktım bunlara biliyordu melda. Bakmadan duramıyordum çeşit çeşit renklerine. Gidince birkaç silikon bir şey daha alacağım sanırım. Gittikçe daha çok seviyorum bunları ben. İlk iş eve gidince güzel bir kek yapmak olacak. Eminim annem de bayılmıştır şimdi bu kek kalıbına. Zuzuma da alırım gelince ben bunlardan.
Bu da yine heyecanla beklediğim 700 küsür sayfalık Elle dergim. Aslında bu tip moda dergilerine bakmak benim için her zaman iyi olmuyor herşeyden alasım geliyor. Bir anda alışveriş canavarı olan ben daha büyük bir alışveriş canavarına dönüşüveriyorum. Yine de vazgeçemiyorum. Şimdi türkiyeye gidene kadar her yerini incik cincik etmiş olurum. Yanında da bir sürü ekstra dergi vermişler yine süper olmuş sanki bir dergi değil 4 tane almış gibi oldum. Gittikçe kokoşlaşıyorum sanırım:)
Bunları da göstermeden edemedim. Bu renkli kalemler Türkiyeden gelmedi. Eşim bana Carrefour dan aldı bunları iki hafta evvel. Dün Serrose kalemlerini gösterince ben de istedim görün diye. Türkiyedeki gibi güzel kalemler falan pek yok burda ve tabi öyle harika kırtasiyeler de yok ama yine de idare ediyoruz. NT kırtasiyeyi ve daha birçoğunu çok özlüyorum. Kendimi kaybedercesine herşeye dokunmak ve bir sürü kırtasiye malzemesi özellikle de Morning Glory nin yumuşak sayfalı defterlerinden almak istiyorum.
İşte beni mutlu eden güzel mi güzel hediyelerim bunlar. İnsan küçük şeylerden mutlu olmayı bilmeli değil mi?
Keşke her gün doğumuyla yeniden doğsa insan hayata...
Limandan Makam-ı Şehit'in görüntüsü. Bu kadar yakın değil tabi makinanın zoom u ile yakınlaştırdım:) Epey mesafe var arada.