Cezayir de yapmayı en çok sevdiğimiz şey bir sürü film izlemek. Oldum olası filmleri çok severdim zaten ve deli gibi izlerdim. İzmitteki film cd si satan Soydan İş Merkezindeki amcamız artık ezberlemişti bizi, sonra meldaların evinin orda çılgın bir cd ci amcamız daha vardı gecenin bir köründe pijamalarla cd almaya gittiğimiz, ama sanırım artık yok, bir de Cumhuriyet Parkı'nın oradaki film kiraladığımız dükkan vardı. Yani orada da yarı ömrümüz film izlemekle geçiyordu. Tabi yanında cipsler, patlamış mısırlar, makarnalar, içecekler vs. Hatta hiç unutamam melda bize geldiğinde bir gece Mulholland Drive ı izlemiştik. Tabi hiç birşey anlamamıştık ilk seferde. Sabah 6 falandı film bittiğinde sanırım. Biriktirdiğim film kutucuklarına renkli yünler sararak ve üzerine de renkli boncuklar yapıştırarak bir rüzgar gülü yapmıştık. Hala durur odamda. Sabahın aydınlık saatlerine kadar hemde.
Dün gece de eşimle New York'ta Bir Sonbahar'ı izledik. İkimiz de daha evvel izlememişiz meğer bu filmi. Nasıl olduysa ben de atlamışım. 2000 yapımı olmasına rağmen. Güzel bir filmdi diyebilirim. Özellikle Winona Ryder ın odasındaki kağıttan kuşu, renkli boncuklardan yaptığı odanın ortasındaki perdemsi şeyi, şapkalarının ve hediye paketinin üzerine kondurduğu küçük kuşu çok sevdim. Son derece hayat dolu bir kişilikti.
Filmde en çok sevdiğim yerlerden biri de şehre ilk kar yağdığında odanın camına yaklaşıp çocukça bir heyecanla kar' ı seyretmesiydi. Hemen kendim düşündüm. Sabah uyanıp kışın o yakıcı soğuğunda sıcacık yorganımın altından çıkıp pencereden yağan minik kar tanelerini görüp sevindirik olduğum zamanlarım geldi aklıma. Hani bilirsin artık kış gelmiştir kar da eninde sonunda yağacaktır ama sanki o anda o kar tanelerini görmek ne mühim ve imkansız birşeymiş gibi sevinirsin. Günün nasıl da güzel başlar etrafı bembeyaz gördüğünde. Çatılar başka bir ruh halindedir artık, ağaçlar daha bir yaşlanmış sanki, beyaz bir bulut vardır yeryüzünde bütün saflığıyla.. Ve ilginçtir ki hava daha bir oksijen doludur sanki.
Annem anlatırdı. İlk ondan duydum. Yılın ikinci karı yağdığında reçel ya da pekmez döküp yerlermiş eskiden. Ben de denedim bir defa enteresan bir duyguydu. Ağzımda eriyen kar taneleri vişne reçelinin mayhoş tadıyla başkalaştı sanki. Sonra ne zaman kar yağarken dışarı çıksam kafamı göğe kaldırıp sevimli bir canavar edasıyla kar taneciklerini yemeğe kalkışmayı çok seviyorum. Yağmur gibi düşmüyor alnıma şıpır şıpır. Daha yumuşak, daha narin, daha bir hüzünlü sanki. Pamuk şekerler gibi hayal kurduran insana. Bir de o yerde çıkarttığı ses yok mu ayakkabılarımızın. Ona bayılıyorum işte. Gırç gırç diyen o boğuk ses belki de hiçbir zaman beni o derece mutlu etmez. İç gıcıklayıcı gelir çoğu zaman. Ama kar onu da başkalaştırır. Yere basmak güzelleşir. Daha bir sağlam olur insan kar yağdığında. Düşmemek için belki kayıp da ama ruhumuz da payını alır sanırım bu durumdan. Kışın daha bir dayanıklı oluyorum gibi geliyor bana. Sonbahar da durgunlaşıp, kendime ve aşka yönelip; yazın da tüm çocuksuluğumla kuşlar gibi cıvıldıyorum deniz kenarlarında. Bu geçişleri seviyorum.
İşte böyle bir filmin ardından yakaladığım tüm güzel duygularım filmin sonunda uçup gitti adeta. İzlemeyenlerden özür diliyorum böyle söylediğim için belki de tüm büyüsünü bozdum filmin ama. Ben de bıraktığı etki yokoldu adeta. O cıvıl cıvıl kız gitti ve filmin hiçbir anlamı kalmadı gözümde. Ne o beyaz kağıttan kuşlar, ne o gülümseyen yüzler, ne pamuktan kar taneleri...Yok oldular. Bu yüzden sevmiyorum mutlu bitmeyen sonları. Kafamda sonlandıramıyorum. Her film mutlu bitmeli gibi geliyor bana. Yönetmen olsam belki de bu yüzden çok para kazanamazdım belki ama bence insanlar da mutlu sonları seviyorlar biraz klişe olsa da.
Yine de bu film bana güzel duygular yaşattı bir müddet de olsa. Sonunda sinirimden ağlayacaktım neredeyse. Ve inanmak istemedim. Yaşadım resmen tüm o sahneleri. Bundan sonra mutlu biten filmler izlemeye karar verdim. Ve daha önce söylediğim korkunç film izlememe durumum halen devam ediyor. Bu sıralar hep umutlu şeyler izliyorum. Herkese de tavsiyem. Yaşamın güzelliklerini keşfetmek gerek. Her gün yeniden!
Hıımmmm bu filmin yeri bende çok özeldir. Çok severim. Üst üste izlenebilecek nadir romantik filmlerden biri...Hatırlattığın çok iyi oldu :))
YanıtlaSilBen de izlemiştim ama bir daha izleyesim geldi. Hemen şimdi izleyeceğim :)
YanıtlaSilBen kışı, soğuğu sevmem ama karı özledim sanki. Annemin kurabiyeleri eşliğinde, sıcacık evimizde pencereden karı izlemek güzel olurdu :)
Ben de izlemistim ama benim de yeniden izleyesim geldi boyle guzel anlatilir mi bir film ya :)
YanıtlaSilSevgiler canim
bu film benim hayatımın filmi, 7 kere izledim:))) inşallah onyedi olur:) çok güzeldirrrr!!! yeşim
YanıtlaSilbende seyretmedim bu filmi, kaçmış aradan, bulup alayım bariii. Sağol Tuğba'cımmmmm.
YanıtlaSilCANLARIN CANI,YİĞİT'İMİN VE TEKELİ'LERİN BİTANESİ,SEN ARTIK PİŞTİN. UFAKTAN UFAKTAN ROMAN YAZMAYA BAŞLAMALISIN.İLK ETAPTA TÜRKİYE, CEZAYİR, FRANSA ÜÇGENİNDE DOLAŞMAYA BAŞLA İSTERSEN.ÖPÜLDÜN.
YanıtlaSilBende çok severim bu filmi Sende yine çok güzel anlatmışsın. Filmi bir daha izlerken kızın odasına daha dikkatli bakacağım :)
YanıtlaSilHandecim;
YanıtlaSilromantik bir film gerçekten aşk dolu hem de.sanırım bir gün ben de yeniden izlemek isteyebilirim.:)
Nazocum;
Ayy anne kurabiyeleriyle sıcacık evde cam önünde kar izlemek nasıl da güzel olur kimbilir?Bak hemen kış gelsin istedim şimdi bir de evde olmak:)
Sergülcüm;
Beğendiğine sevindim canım.İçimden geldiği gibi yazdım:)kar kısmı en eğlenceli olanıydı. Sevgiler
Yeşimcim;
gerçekten hoş bir film ama sanırım ben 7 defa tahammül edemeyeceğim. her seferinde hüngür sümük olmak çok kötü yaa.sonu da kötü zaten.üzüldüm çok.
Banucum;
valla ben de senin gibi atlamışım bu filmi. sonradan aklıma geldi.Bir dene bakalım sen ne düşüneceksin.Sevgiler
Tuna babacım;
Valla babacım sanırım daha on fırın ekmek yemem gerekiyor.aklımda bir sürü şey var ama bir türlü hepsini bir araya getirip bir kurgu yaratamıyorum.ama hala çabalıyorum.başarana kadar da devam edeceğime emin olabilirsin:)kocaman öpüyorum büyük tekelileri:)sizi çok seviyoruz:)
Alevcim;
YanıtlaSilBenim en çok sevdiğim yerlerden biri kızın odası oldu zaten canım. Bir de adamın restoranına bayıldım.Ben de antropolog olmasaydım süper bir aşçı olmak isterdim inan:)Anlatımımı beğenmene de sevindim.Sevgiler
offf bu film yüreğimi çok acıtmıştı o zamanlar,sorma neden:) aklımda kalan,boğazımdaki düğümü hala hissettiren sahne( belki çoğu insan için gözden kaçmıştır) aarabada richard amcayla giderken elini onun kalbine koyduğu ve hissetmemesi gereken birşeyi anladığı sahne :( ve o yüzündeki ifade...
YanıtlaSilAnnen le hep outlet e gittiğimizde sinemanın önünden geçerken kulaklarını çınlatıyoruz.Biliyorsun annenle bol bol film seyrederdiniz,tuğba olsada yine gitsek diyor.Senin küçükken karda boyunu ölçerdik.Bayılırdın.Hele uludağ da amma oynamıştınız karda.Hava da çok sıcaktı,güneşli bir gündü.Üstünüzü değiştirmiştik karın üstünde,sen giyinmek bile istememiştin.Şimdi eski günleri getirdin aklıma.Öptüm ikinizi de sağlıcakla,mutlu kalın.
YanıtlaSilGüldemcim;
YanıtlaSilo dediğin sahne gerçekten etkileyiciydi ama gerçekten.yürek acıtan bir film olduğu doğru ama artık acımasın yüreklerimiz yaa:)
Babacım;
YanıtlaSilyine ne güzel yazmışsın duygulandırdın beni.Ben de burda ne yaparsak yapalım hep sizi anıyorum. Keşke yanyana olsak diyorum. İzmitte sıkıldığım zamanlar için kendime kızıyorum uzakta olunca anlıyor insan zamanın kıymetini.karda boy ölçmeyi hatırlamıyorum pek ama uludağ a gittiğimizi hatırlıyorum gülşah vardı oynamıştık.kızakla kaymıştık hatta sanırım düşmüştük.şu kırmızı tulumlu resimlerim olan zaman değil mi?hayret ben o soğukta nasıl da giyinmek istememişim acaba her zaman üşüyen biri olaraktan:)eski günler benim hep aklımda babacım..öpüyorum kocaman seni ve annemi de. sizi seviyoruz