Dünkü yazımda söylemiştim ikinci parti olarak Pınarların evinin manzara fotoğraflarını yarınki yazımda koyacağım diye. Tabi sabırsız bir halde geldim ofise bugün. İçim böyle kıpır kıpır. Hava da güzel ya daha bir pozitif oluyorum bu zamanlarda. Yeni bir yazı yazacağım ve özellikle de bu yazıya hazır olduğum zamanlarda kıpırdanmalarım başlıyor içerlerde. Yalnız bu güzel havaların getirdiği rehavet de cabası. Hava iyice sıcaklaşmaya başladığı için bir miskinlik peydah oldu bana. Elime kitabımı alıp uzanasım var her daim. Hep gölge de hamak ve meyve suyu hayalleri kuruyorum. Her gördüğüm ağacı hamak asmak için birebirmiş diye peyliyorum. Şimdi Kefkende olmak ne güzel olurdu. Yazın sessizliğinin tadını çıkartmak, bahçede yeşil yeşil hamakta uzanmak, sonra deniz sefası, taze meyveler böğürtlenler yemek, pazara gitmek, teyzemin yaptığı güzel mamalardan yemek akşamüzeri ve tabi gece deniz kenarında bira içmek..Şimdi ereğli'ye de gidiyoruz artık. Orada da güzel bir yazlık mekan oluşturdu annemler. Tam da denizin kenarı. Arka tarafta kocaman bahçe. Ama sabahların denize bakıp kahvaltı etmenin keyfi çook başka. Oradan kalkası gelmiyor ki hiç insanın. Artık kısa tatilimizde kefken ve ereğli yolları aşınacak herhalde gidip gelmekten. Oralardan güzel fotolar da bir dahaki yazı da olsun o zaman:) Şimdi hafta sonu çektiklerime bakalım birlikte:
Burası apartmanlarının tam karşısındaki büyük park. Adı Tunus Parkı. Balkonda oturup tam türk kahvesi keyfi yapmalık bir yer. Gelen geçeni seyretmek de ayrıca güzel. Hayata katılmak gibi.
Bunlar da yine balkondan sokakların görüntüleri. Çanak antenler şehri burası. Evlerin kalkanı misali. Anteni olmayan ev var mı acaba? Sokaklar dar ve virajlı. Tabelaları okumak zevkli. Ucu bucağı olmayan çağrışımlar dünyasına bırakmak gibi kendini. Manalar çıkartmaya çalışmak. Sevdim bu şehri besbelli değil mi? Burası da mutfak camından gördüğüm ev. Benim çok hoşuma gitti. Eski yapıları oldum olası severim zaten. Kasvetli bir görüntüsü var ama aynı zamanda da hüzünlü. Zamanda bir yerde sıkışmış gibi adeta.
Burası da mutfaklarından bir kare. Çok fazla eğilmeye gerek yok kafanı camdan çıkarttın mı önü alabildiğine deniz işte kocaman kocaman gemiler istila etmiş limanı. Denize sırtını dönen köhne bina da eskimişliğine inatla onu görmemizi ister gibi. Önce ben diyerek öne atmış kendini. Yada siper etmiş yıkık gövdesini denize..İşte çocuklar. Nedense burda en çok onlar acıtıyor içimi. Bizim çocuklarımız onlarda. Ortak bir göğün altında, aynı çatının altında gibiyiz aslında. bu şehirden nasiplerine düşen ne varsa alıyorlar ama sadece o kadarını. Memleketimdeki olanakları düşününce, rugan parlak ayakkabıları, çiçekli böcekli çantaları, anne emeği süslü üst başları.. Burdakiler arafta kalmışlar, sıkışmışlar sanki. Tek bir beyaz önlük var üzerlerinde baktığımda gördüğüm aynı ama bana göre farklı olan. Benzerlikleriyse giyimleri, ayakları, bakışları, saçları, gülüşleri. Böyle bir hüzün bulutu gelip yerleşmiş yüzlerine. Bunlar yani bu iki balkon canavarı mutlu besbelli. Ben daha çok kaldığımız köydeki çocuklardan bahsettim aslında. Merkezde çok çocuk görmüyorum hepi topu bir avuç. O da denk gelirsem. Ama Djebahia'da (ki google earth den bakarsanız Bouira diye bayağı içerde kalıyor merkeze nazaran, orayla aramız 20 dk zaten. ) yaşam öyle farklı ki. Aslında uzağa bakmaya gerek de yok köy çocuklarımızı düşünün yeter. Şehirdekilere oranla ne kadar az imkana sahip olduklarını. Burası farklı bir dünya gibi gelse de ilk başlarda tanıdık o kadar çok şey var ki. Her şehir de, kıtada, dünyada olduğu gibi. Çoğu şey birbiriyle aynı aslında. Keşke onlar için daha fazla şey yapabilsek. Keşke Heros'daki kahramanlardan olup dünya için savaşabilsek. Biliyorum ki aslında ne oluyorsa çocuklara oluyor...Yine de küçük mutlulukları yakalamakta üstlerine yok. Kırmızı leğene basıp çamaşıların ardından dünyayı görmeye çalışan bu iki çocuk gibi.
Manzaralar da hafta sonu keyfiniz de çok güzel...Kenidne orada iyi bir arkadaş bulduğuna seviniyorum çok...Birbirinize destek olursunuz ne güzel...
YanıtlaSilManzaralar çok güzeller ama benim en çok mutfak camından gördüğün ev
YanıtlaSilhoşuma gitti,sanki çözülmeyi bekleyen izler var duvarlarında...
Tarih kokuyormuş gibi geliyor her bir karesi...
Öpüyorum seni...
Günün dünden güzel olsun...
Handecim;
YanıtlaSilvalla canım gerçekten insanın burada bir arkadaşı oldu mu süper oluyor. her ne kadar uzak da olsak öyle çok sık gidip gelemesek de henüz yine de güzel.görüştüğümüzde daha da güzel oluyor zaten..manzaraları da beğenmene sevindim canım. öpüyorum kocaman
Elifcim;
YanıtlaSilbende senin gibi o evi çok sevdim. gerçekten tarihin sayfalarından çıkıp da gelmiş gibi değil mi?ben de öpüyorum canım seni. sevgiler