21 Mayıs 2012 Pazartesi

Yağmur, kahve ve geri kalanlar

Yine yağmur, yine yağmur… Sağanakları pek sevmem ama atıştırmasına bayılırım. Bir de çatır çatır evin önündeki saçlara vurmasını çok seviyorum. Cezayir'e ilk geldiğimde kaldığımız konteynerde çok rahatsız olmuş uyuyamamıştım, sonraları o sese öyle alıştım ki Türkiye'deki yağmurlar bana sessiz geliyor. Akşamları genelde güneşli oluyor ama geceleri serin. Tam da yaza hazırlanıyorken böyle olmasına üzülmüyor değilim ama bu sene yaz serin geçecek diyorlar, sanırım ondan bu durum.

Günlerdir yine yazamadım. Her gün yeni yazı ekleme sayfasını açıyorum ama yazamadan çıkıyorum. Ne güzel rutine bağladım yazıyorum diyordum ama olmadı. Sanırım kendiliğinden olduğunda daha güzel, her gün yazmak istiyorum deyince olmuyor. 

Bugün öğlen yemeği sonrası yine kahvemi yudumladım, pek iyi geldi. Burada büyük sıkıntı türk kahvesi. Gelirken getirdiklerimiz yetmiyor, yeni gelecek olanların söyledikleri de yetmiyor. Hele bir de alışkanlık yapmıyor mu şu kahve, o zaman içmeyince nasıl canı istiyor insanın. Resmen burnuma kokusu geliyor misler gibi. Fincanımda beni gülümseten bir ayrıntı vardı bugün. Sonradan fark ettim. Bir y harfi bir de kalp. Baykuşu ben koydum oraya:)Böyle minik mutluluklar günümü güzelleştiriyor. Hiç yıkamak istemedim fincanımı.


Keşke istediğimiz her şeyi biriktirebileceğimiz kendimize ait alanlarımız olsaydı. Mesela bu kahve fincanını olduğu gibi bırakmayı çok isterdim. Biriktirme huyum çook eskilere dayanıyor. Koleksiyon yapmayı da seviyorum. Peçete koleksiyonum hala durur. Sanırım 700 tane vardır, belki daha fazla. Uzun zamandır yenisini eklemedim ama yavaş yavaş ona da başlasam iyi olacak. Eskilerden kalma bir de pul koleksiyonum vardı, bana hatıra kalmıştı annemden ama onu çocukken okula götürdüğümde bir arkadaşım çalmıştı. Hala sızısı içimdedir. Üç defterdi kocaman. Sonuncu olanı da yine eve gelen biri araklamış. Zaten böyle şeyler hep beni buluyor. Anneannemden kalma bir ağustos böceğim vardı, öyle güzel muhafaza edilmişti ki hayrandım ona. Onu da okula götürdüğümde tuvalete atmıştı arkadaşlarım. Şimdi düşününce çok üzülüyorum, onun hala bende olmasını çok isterdim. O günlerden sonra ve bunca yaşanılan talihsizlikten sonra şimdi bana ait olanlara daha çok kıymet veriyorum. Her bir parçanın bende manevi değeri oluşuyor gün geçtikçe. İlerde sevdiklerime hayatımı göstermek, paylaşmak istiyorum, içindeki ufak detaylarla ve neşeyle. Zaten her birimizin amacı hayatta izler bırakmak değil mi? Eğer bunları yapmazsak gün geldiğinde bizi tanıyan herkes gittiğinde ne de olsa hiç var olmamış gibi olacağız!

3 yorum:

  1. uzan şöyle, çocukluğuna dönücez! :)
    nasıl arkadaşlar onlar yahu, sırf zarar ziyanmış (:

    YanıtlaSil
  2. Haahaa aynen canım valla dimi zarar ziyan:)Biraz şanssızdım diyelim. Geçmiş zaman:) Yine de hatırlayınca üzülüyorum valla. Şimdi olsa bir güzel pataklardım herhalde:)Aslında terapiye ihtiyacım var:) Arada hipnoz olayına da girsek mi ki?

    YanıtlaSil
  3. tamam hadi ben uzandım... birim birim :P

    YanıtlaSil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)