12 Ekim 2014 Pazar

Doğum, yaşam, kitap ve pazarlar

Dün doğum günümdü. Yazmak istedim, sırf kendim için yazmaktı tüm derdim ama vazgeçtim. Günün mutluluğundan; yazmak istediklerimi doğru ifade edemeyeceğimi düşündüm ve yazmadım, biraz dinlendim. Başka günlerde yaşanamayan acayip bir duygu yoğunluğu insanın doğduğu gün, insanın içine hafif şapşalca bir sevinç yükleyen. Bitti gitti bile çarçabuk ama hala içimde o tuhaf mutluluktan parçalar var.

İşte bu iki aşık, güleç ve pamuk kalpli insan hayat verdi bana, beni ben yaptı. Onlar birbirini buldu, sevdi, sahiplendi ve bana hayat verdiler. Düşündükçe ne harika olduğunu yeniden idrak ediyorum. Kocaman  bir sevgiden dünyaya gelen yeni bir hayatım ben! Bunu bilerek hep gülümsemeyi ve mutlulukla ilerlemeyi kendime görev edindim, öyle inandım ve o şekilde yaşamıma devam etmeye özen gösteriyorum. Doğduğum gün bu yüzden çok özel benim için. Belki kimine göre fazlaca anlam yüklüyorum ama böyle olmasını seviyorum. İnsanın hayata merhaba dediği günden daha özel hangi gün olabilir başka?


Yaşıyorum, iyi ki yaşıyorum. İyi ki yeni güne uyanabiliyor ve nefes alabiliyorum. İyi ki geçmişime tutkuyla bağlıyım ve anılarımı seviyorum. Şu minicik ayakkabıları iyi ki saklamış annem, baktıkça kendimi görüyorum, bir zamanlar olduğum kişiyi ve şimdiyi. Bir anıda insan hem geçmişi hem geleceği görünce dünya daha muhteşem bir yer haline geliyor.


Sevdiklerimden, dostlarımdan ve sevdiğim şeylerden kilometrelerce uzakta olmak en çok böyle özel zamanlarda dokunuyor insana. Yine de beni seven, düşünen, özleyen insanların olduğunu görmek bambaşka bir duygu. Bir küçücük mesaj bile sanki dünyanın en büyük hediyesi oluveriyor anında.  

Olanaksızlıkların içinde tüm imkanlar seferber edilerek alınan bir buket çiçeğin kalbimdeki anlamını sizlere anlatmak için buraya sayfalarca yazmam gerekir. O kır çiçekleri ile karışık güllere belki her saat başı uyanıp da baksam ancak öyle anlarlar kıymetlerini. Sevdiğinin sana o pofidik elleriyle, aşkla, pasta yapması hiç bir şeyin yerini tutamayacağı sihirli bir andır ve kendini şeker hamuru sanan uyduruk bir marşmelova tarihi geçmiş gıda boyası ile renk vermeye çalışmak, sonrada insanlara süsleri yemeyin diye tembih etmek ancak bu kadar uzak bir iklimde gerçek olur:)Gerçekler bazen komik anılara dönüşüveriyor işte kolayca, seneler sonra kahkahalarla ve hüzünle hatırlanacak. 

Kendime bir bakıyorum da artık olmak istediğim kişi miyim diye düşünmeyi bırakmışım. Çünkü öyle miyim diye düşünmek insanı yoruyor. İnsan kafasında sürekli bir şeyler olmaya çabalıyor. Aslında hepsi birden benim, tüm olmak istediklerim ana damarlarımda dolaşıyor. Bir gün bir başkası ertesi gün de o olmak istediğim diğeri olabildiğim bir hayat daha eğlenceli ve gerçek geliyor. Kimi zaman tek bir yalnızlıktan bir sürü mutluluk çıkartabilmek gibi aynı. Bunun için biraz acılanmak gerekiyor. Tecrübe işte acılanmanın ta kendisi. 

Bugün geriye dönse zaman nasıl olur diye düşündüm, yani yarın aslında dün olsa, o zaman yine aynı heyecanı hisseder miydim acaba?

***************************************

Meydan Okuma 

Halen devam eden bir etkinliğimiz var. Yazmalıyım diye kendimi dürtüklüyorum şu an. Benim zayıf hafızam oyunu zorlaştırıyor. Olsun varsın elimden geldiğince dolduruyorum boşlukları. 

25. gün: Kendine en yakın bulduğun karakter kim diye sormuşlar. Okuduğum kitaplardaki karakterlerden her birine, okuma anımda kendimi yakın bulurum ben. Bir şekilde beni yakalayamamışsa okuyamam zaten. Ama Mrs. Dalloway ve Poirot şu ana değin en yakın hissettiklerim oldu. Etkisinden hala çıkamadığım türden karakterler onlar. Yüzyıllar da geçse aynı şeyleri hissedeceğime inanıyorum. Belki biraz takıntı yapmış da olabilirim ama mühim değil!

26. gün: Bir konu hakkındaki fikrini değiştirmiş olan kitap hangisi?

Fikirlerimi kolayca değiştirebilen biri sayılmam. Biraz sarı inadım vardır! Ama bu fikir dediklerime körü körüne de bağlı olduğum anlamına gelmesin. Yine de Antropoloji eğitimim sırasında okuduğum kitaplar hariç başka herhangi bir roman fikrimi değiştirmiş değil. Antropoloji okumalarımdaki fikir değişikliklerini de onların tam olarak oturmamış olmasına bağlıyorum. Şimdi bunu açıklamak için Darvin teoremini masaya yatıracak ve tartışmaya açacak değilim:)

27. gün: Bir kitapta okuduğun en "sağ gösterip sol vuran" gelişme ya da sürprizli son demişler;

Hımm çok zor bir soru oldu bu! Genel anlamda cevap vermeliyim sanırım çünkü hatırlayamadım! Mutlu son dediğimiz klişeyi seviyorum ben. Eğer okuduğum bir deneme yahut şiir veya biyografi değilse mutlu sonları seven bir hayalciyim ben. Mutlu sonu arzuladığım bir kitapta olan şeyler sonu mutlu hale getirmediğinde benim için sürprizli ve vurucu oluyor. Herkesin farklı bir mutlu sonu vardır, bu illa aşk olması gerektiği anlamına gelmesin lütfen!


İşte yine bir pazar günündeyim.  Tüm o renkli pazarlardan uzakta. Babam sağ olsun pazara gittiğinde benim için ufak tefek çekimler yapıyor. Kızının pazar delisi, deniz aşığı, yemek tutkunu olduğunun farkında. Önceleri üzerdi bu fotoğraflar beni, ama artık şekil değiştirdiler. O renkleri, tazeliği ve canlılığı görmek sevindiriyor beni. Bazen fotoğraflara bakarak kokularını duyumsayabiliyorum, ne tuhaf! Eğer çok istersem günün birinde yeşil bir sebzeye dönüşebilirim bence!

Mutlu haftalar olsun, barış içimize dolsun, insanlar durulsun ve insan olduklarını hatırlasınlar umuduyla...

8 yorum:

  1. Mutlu yıllar Tuğba. Nasıl güzel yazmışsın, ben de mutlu oldum seni okurken.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim:) Okurken mutlu olmanıza sevindim hem de çook:) Böyle güzel sözler duydukça gözüme herşey daha güzel görünüyor ya en çok bunu seviyorum:)
      Sevgilerimle

      Sil
  2. tuğba
    nice yıllara,seni okumak ne güzel.sanırım bu dört kelimeli cümleyi sıklıkla yazmaktan bıkmayacağım,ta ki yerine anlamı kuvvetlendirecek yeni sözcükler bulana dek.
    her çocuk,yada evlat geçmişini merak edip,çoğu zamanda anlatılanla mutlu oluyor,bu güzel bişey:)
    nice yıllara,yani yaşın seni mutlu etsin
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim canım. Ne güzel sen yazdıkça bir insan çoook uzaklarda deli gibi mutlu oluyor:) Umarım hep böyle düşünmeni sağlayacak seni mutlu edecek yazılar yazmaya ömrüm el verdiğince devam ederim. Geçmişi merak etmek ona yolculuklar yapmak ve geçmişle ilgili hep yeni şeyler öğrenmek hayatımda yapmayı sevdiğim yegane şey. Daha da fazlasına ihtiyaç duyuyorum yaşım ilerledikçe, daha çok didikliyorum. Gerçekten geçmişini bilmeyen insan geleceğine dair güzel hayaller de kuramıyor bana kalırsa.
      Minnettarım güzel dileklerin için.
      Kocaman sevgiler

      Sil
  3. Kutlu olsun yeni yaşın...
    Pasta süslemesinden zehirlenen olmadıysa sorun yok, çok da güzel bir anı olmuş işte :)
    Güzel bir yazıydı, keyifle okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Kimse zehirlenmedi yok yok:) Pastayı servis ederken süsleri çıkarttım ellerimle zaten. Belki yense de bir şey olmazdı bilmiyorum ama riske atmak istemedim. Sonra dillerinden kurtulamazdım mazallah:) Dediğin gibi güzel bir anı olarak kaldı o kutlama akşamı hatıramda.
      Yazımı beğenmene memnun oldum. Çok sevgiler buralardan.
      Mutlu kal:)

      Sil
  4. mutlu seneler canım
    daha çok anı biriktir mutlu olanlarından yan..

    YanıtlaSil
  5. Tekrar nice mutlu yaşlara Tuğba!
    İyi ki yollarımız kesişti bu sanal alemde , iyi ki varsın. Paylaşımlarını
    merakla ve yüzümde gülümsemeyle takip ediyorum, acaba bu sefer ne yazmış diye sabırsızlanıyorum. Uzakta da olsan sanki komşumsun, sanki hep yakınımdasın. Sevdiklerinle nice güzel ve uzun yıllara :)

    YanıtlaSil

Yorumlarınız ve paylaşımınız için teşekkürler. Mutlu kalın:)